HAC / UMRE – GÜÇ YETİREBİLME |
2. HACCI BAŞKASI
ARACILlĞIYLA YAPMAYA GÜÇ YETİREBİLME
Hacca güç yetirmenin
ikinci türü haccı başkası aracılığıyla yapmaya güç yetirebilmektir.
Buna göre; hac borcuyla
ölen bir kimse adına onun geriye bırakbğı malvarlığından masrafı karşılanarak
hac yapbrılması gerekir.
Kendi başına hacca
gidemeyecek durumda olan felçli kişi -emsal ücret ödeyerek bile olsa- kendisine
vekilleten hacca gidecek birini bulursa onu göndermesi gerekir. Hac harcamaları
için kullanılacak paranın, kendi başına hac yapan kimse hakkında zikredilen
ihtiyaçların dışında kişinin elinde bulunması şartlır. Ancak gidiş-dönüşte
giden kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerin nafakasını karşılamak şart
değildir.
Kişinin kendi çocuğu
veya yabancı bir şahıs, hacca gidecek kimseye ödenmek üzere ücreti vermeyi
üstlenseler daha doğru olan görüşe göre kişinin bunu kabul etmesi gerekmez.
Kişinin çocuğu babası
adına bizzat hacca karşılıksız gitmeyi üstlense bunu kabul etmek gerekir. Daha
doğru görüşe göre yabancı bir şahıs bunu üstlendiğinde de böyledir.
a. Ölen Kimse Adına Hac
Yaptırılması
Hacca güç yetirebilme
türlerinin ikincisi, kendi başına değil başkası aracılığıyla hacca güç yetirebilmektir.
Buna göre, zimmetinde
"yapılması kesinleşmiş farz hac" borcu ile ölen bir kimse adına
başkasına hac yaptırılması farzdır.
[Kişinin zimmetinde farz
hac borcunun kesinleşmesi] bizzat veya başkası aracılığıyla hac ibadetini yapma
imkanını elde etmesi durumunda söz konusu olur. Bu da kurban bayramı gece
yarısını geçtikten ve şeytan taşlarna, tavaf ve -şayet hac yapan kişi vakfeden
sonra sa'y yapıyorsa- sa'y yapma imkanı kaçırıldıktan sonra kişinin ölmesi
halinde olur. Kişi genç bile olsa ve birlikte geldiği kafile hac biter bitmez
geriye dönmeyecek olsa bile böyledir.
Bu durumda -kaza haccı,
adak haccı veya ücretle başkası yerine yapılması üst lenilen hac bile olsa-
onun yerine hac yapılması gerekir.
Nevevi el-Muharrer'deki
metne "geriye bıraktığı malvarlığından" kaydını eklemiştir ki bu
zorunlu bir ektir. Nitekim kişinin borcu da bundan ödenir.
[*] - Buhari, İbn
Abbas'tan şunu rivayet etmiştir: Cüheyne kabilesinden bir kadın Resulullah
(s.a.v.)'a gelerek şöyle dedi: 'Annem hac yapmayı adamıştı ama hac yapamadan
öldü. Onun yerine ben hac yapabilir miyim?" Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle
cevap verdi: "Evet, onun yerine hac yap. Söylesene annenin borcu olsaydı
onu öder miydin?" Kadın "evet, öderdim" diye cevap verdi. Bunun
üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'a olan borcunuzu da
ödeyin; çünkü borcuna sadık kalınması gereken en büyük hak sahibi
Allah'tır". (Buhari, Cezaü's-sayd, 1852)
[*] - Nesai'nin rivayeti
ise şöyledir: Bir adam şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi! Babam hac
yapamadan öldü, onun yerine ben hac yapabilir miyim?" Resulullah (s.a.v.):
"Babanın borcu olsa öder miydin?" diye sordu. Adam: Evet, diye cevap
verdi. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "O halde Allah'a olan borcun
ödenmesi daha önceliklidir. "(Nesai, Menasik, 2638)
Allah Resulü (s.a.v.)
haccı, kişinin ölümüyle zimmetinden düşmeyen borca benzetmiştir. Bu benzetmenin
bir gereği olarak bu ikisinin hükmünün eşit olması gerekir.
Ayrıca kişinin yalnızca
haccı ertelemesine izin verilmiştir, haccı kaçırmasına izin verilmemiştir.
Kişi namaz vakti
esnasında o namazı kılmaya yeterli olabilecek bir vakitte öldüğünde hacdaki
hüküm gibi bir hüküm geçerli olmaz; çünkü namazın son vakti belli olduğundan
kişi son vaktini geçirmediği sürece kusurlu davranmış olmaz. Haccın
ertelenmesinin mübah olması ölüm öncesinde bir an önce yerine getirebilme
şartına bağlıdır. Kişi haccı yerine getirmeden öldüğünde, onun bu durumu
kusurlu davrandığı izlenimi doğurmaktadır.
Yukarıdaki meselede
"şeytan taşlama imkanının dikkate alınması" konusundaki görüşü Nevevi
er-Ravda'da et-Tehzib'ten nakletmiş ve onaylamıştır. İsnevi şöyle demiştir:
"Saç tıraşı veya saçın kısaltılmasını haccın bir rüknü olarak kabul etme
görüşüne bağlı olarak bunları yapmaya yeterli olacak kadar bir sürenin de dikkate
alınması gerekir. Mekke'ye yapılan hac yolculuğunda -geceleyin tavaf
yapılabilmesi için- yol güvenliği dikkate alınır.
Kişi birkaç yıl boyunca
haccı yapabilecek imkanı bulunduğu halde hac yapmasa sonra da ölse veya felç
olsa, hac yapma imkanının olduğu yıllar içinden sonuncu yılda hac yapmamakla
günaha girmiş olur. Çünkü o yıla kadar ertelemesi caizdi. Öldükten veya felç
olduktan sonra son yıl hac yapmamakla fıska girdiği [günah işlediği] ortaya
çıkmıştır. Hatta felçli olan kişi bu yıllardan sonraki dönemde kendi yerine
başkasını göndermediğinde de fısk hükmü devam eder, bundan sonra şahitliği
kabul edilmez. Hacca gitmediği son yıl içinde yaptığı şahitliklere dayalı
hükümler bozulur. Hatta felçli kimse açısından bundan sonraki dönemdeki
şahitlikler de böyledir. Bu, fasık olduğu ortaya çıkan şahitlerin şahitliğine
dayanılarak verilen hükümlerin bozulmasına benzer. (kıyas)
Bu şahsın mirasçısı
kendisi veya başkasını ücretle tutmak suretiyle ölen şahıs adına hac yaparsa
ölen kimsenin hac borcu ortadan kalkmış olur. Yabancı bir şahsın da -izinsiz
bile olsa- bunu yapması caizdir. Nitekim yabancı şahıs, izinsiz olarak ölen
kişinin borcunu da ödeyebilir. Bu, el-Mecmu'da belirtilmiştir. Bunun aksine
oruçta ölen kişi adına yabancı bir şahsın oruç tutabilmesi için velinin izni
gerekir. Çünkü oruç, hacdan farklı olarak bütünüyle bedeni bir ibadettir.
Ölen kişi geride mal
bırakmamışsa ne mirasçının onun adına hac yapması / yaptırması ne de bunun
giderinin devlet hazinesinden ödenmesi söz konusu olur.
Kişi haccın kendisine
farz olmasından sonra hac yapma imkanı bulamadan ölse, örneğin haccın farz
olmasından sonra henüz insanlar hac yapmadan önce ölse, delirse veya malı telef
olsa, daha doğru görüşe göre bu hac gideri terikeden karşılanmak suretiyle kaza
edilmez.
Yukarıdaki hükümlerin
bütününde umrenin durumu da hac gibidir.
[Soru] Nevevi'nin genel ifadesinin kapsamından şu
durum çıkarılır: Kişiye hac gerekli olduktan sonra kişi dinden dönse ve kafir
olarak ölse bu durumda doğru olan görüşe göre bu hac, onun geriye bıraktığı mal
varlığından ödeme yapılarak kaza ettirilmez; çünkü bu hac sahih kabul edilirse
ölen şahıs adına gerçekleşmiş olur, [oysa ölen kişi mürteddir]
[Cevap] Bu, Nevevi'nin "ölen kişinin geriye
bıraktığı malvarlığı" ifadesiyle dışarıda tutulmuştur; çünkü kişi dinden
dönüp kafir olarak öldüğünde daha güçlü görüşe göre gerideki malvarlığı terike
olarak kabul edilmez; çünkü böyle ölmesi, dinden dönmesiyle malvarlığı
üzerindeki mülkiyetinin ortadan kalktığını göstermiştir.
b. Felçli Kimsenin Haccı
[1] - İhtiyarlık, mınmin
hastalık vb. bir durum sebebiyle kendi başına -şimdi ve gelecekte- hac
yapmaktan aciz olan felçli kişi, şayet kendisi adına emsal ücretle veya daha
düşük ücretle hac yapacak kişiye ücret olarak verebilecek kadar para para
bulabilirse bu parayı ödeyerek hac yaptırması gerekir. Çünkü bu kişi başkası
aracılığıyla hac ibadetini yerine getirebilecek durumdadır. Hacca güç
yetirebilme kişinin kendi bedeniyle olabileceği gibi, malını harcama ve
insanların gönüllü olarak yapmasıyla da olur. Bu yüzden [kendisi] inşaat
yapmayı becerememekle birlikte elinde bunu yaptırmaya yetecek parası bulunan
kimseye "sen evini inşa edebilecek durumdasın" denilir.
Yukarıdaki kişiye de
"güç yetirebilir" demek mümkün olduğuna göre [güç yetirenlere haccı
farz kılan] ayet sebebiyle onun hac ypapması gerekir.
[*] - Buhari ve Müslim'
de şu hadis bulunmaktadır: Has'am kabilesinden bir kadın Hz. Peygamber
(s.a.v.)'e şöyle dedi: Ey Allah'ın resulü Allah'ın kulları üzerine farz kıldığı
hac vazifesi babamın çok yaşlı olduğu, binek üzerinde duramayacağı döneme denk
geldi. Onun yerine ben hac yapabilir miyim? Hz. Peygamber (s.a.v.)
"evet" diye cevap verdi.(Buharl, Hac, 1513)
Bu konuşma veda haccı
esnasında gerçekleşmiştir.
[2] - Şayet felçli olan
kişi Mekke' de ise veya bulunduğu yerle Mekke arasında namazların
kısaltılabileceği mesafeden daha kısa bir mesafe varsa kişinin kendisinin hac
yapması gerekir; çünkü bunu yapmadaki zorluk azdır. Nevevi bu hükmü
el-Mecmu'da
Mütevelli'den aktarmış ve onaylamıştır. Subki şöyle demiştir: "Şu da
söylenebilir:
Bu durumdaki kişi de hac
yapamayabilir, yerine başkasını ve kil kılmaya mecbur kalabilir".
Bu, yerinde bir
görüştür.
Not: Kendisi hacca gidemeyen kişi yalnızca
yürüyerek hacca gidecek ücretli bir kimseyi bulabilse [ne olur? Bu konuda
farklı görüşler vardır:]
[Zayıf] bir görüşe göre
yolculuk uzunsa yürüyerek gidecek kişiyi ücretle tutması gerekmez. Nitekim bu
mesafeyi kendisi sağlam olsaydı yürümekle yükümlü olmayacaktı.
Daha doğru olan görüşe
göre ise böyle birini ücretle tutması gereki; çünkü başkasının yürüyerek
gitmesinde onun için bir zorluk yoktur. Ancak -ücretsiz olarak gönüllü bir
şekilde hac yapan kişi meselesindeki ifadeden anlaşıldığına göre- hacca
yürüyerek gidecek kişi, gidemeyen şahsın birinci dereceden üst veya alt yakını
ise onu göndermek gerekmez.
Nevevi'nin ifadesinden
şöyle bir anlam çıkmaktadır: Felçli kişi kendisi adına hac yapmak üzere birini
ücretle tutsa ve bu kişi de hac yapsa, felçli şahıs daha sonra iyileşse, daha
önce yapılan hac yeterli olur. Daha doğru görüşe göre bu, yeterli olmaz. Bu
yapılan hac daha güçlü olan görüşe göre gönderen kişi adına gerçekleşmiş olmaz,
dolayısıyla ücretle tutulan şahıs da ücrete hak kazanamaz. Rafii ve Nevevi bu
meselede bu görüşü tercih ettikleri halde biraz önceki meselede buna hak
kazanacağı görüşünü tercih etmişlerdir. İsnevi el-Mühimmat'ta "burada
zikredilen görüş doğru görüştür" demiştir.
[3] - [Felçli olan kişi
kendi adına hac yapmak üzere birini ücretle tutsa bu kişi için] ödenecek
ücretin, kendi başına hac yapan kişi
hakkında zikredilen ihtiyaçlar için gerekli paranın dışında olması
gerekir. Ancak [hacca ücretle giden kişinin] hacca gidişinden dönüşüne kadar,
felçli kişinin kendisinin bakmakla yükümlü olduğu şahısların nafakaları ve
diğer masraflarını ödeyeceği paranın hac parasının dışında kişide mevcut olması
şart değildir. Çünkü felçli kişi ailesinden ayrılmadığından, kendi nafakasını
kazanması nasıl mümkün ise onların nafakalarını kazanması da mümkündür. Bunu
İbnü'r-Rif'a, Bendenk!' den nakletmiş ve kabul etmiştir.
Ancak felçli kişinin
kendi yerine başkasını hacca göndermesinin farz olması için, kişinin elinde hem
ücretin hem de bunun dışında gönderdiği şahsın nafaka, giyecek vb. masraflarını
karşılayacak paranın ve ücretle tuttuğu günün masraflarının bulunması gerekir.
Nevevi
"nafaka" kelimesi yerine "masraf" kelimesini kullansa benim
zikrettiğim diğer hususları da kapsayan daha uygun bir ifade olurdu.
[4] - Hacca gidemeyen
felçli kişi, ücret olarak ödemesi gereken paradan daha azına sahip olsa ancak
bir kişi bu paraya hacca gitmeyi kabul etse, o şahsı ücretle tutması gerekir.
Çünkü bu durumda hacca
birini gönderebilme imkanını yakalamıştır. Bunun sonucunda katlanacağı minnet,
birinin kendisine hac ücretini bağışlamasındaki minnetin daha altındadır.
[5] - Hacca gidemeyen
felçli kişi, başkasını ücretle gönderecek imkana sahip alamamakla birlikte onun
çocuğu veya yabancı bir şahıs kendisine ücret olarak ödeyebilmesi için para
verse [felçli kişinin bu bağışı kabul etmesi gerekir mi? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre bu bağışı kabul etmek kişinin minnet yükü altında kalmasına sebep
olacağından kabul etmesi gerekli değildir.
[İkinci görüş]
Kişinin oğlu felçli
babası için hacca ücretsiz gitmek istediğinde nasıl ki babasının bunu kabul
etmesi gerekiyorsa bu meselede de kişinin kendisine yapılan bağışı kabul etmesi
gerekir. (35)
"Yabancı şahsın
yaptığı bağış ın kabul edilmesinin gerekip gerekmediği" konusundaki görüş
aynlığı "oğulun yaptığı bağışın kabul edilmesinin gerekip
gerekmediği" konusundaki görüş ayrılığına dayalıdır. Bunun kabul
edilmesinin gerekmediği görüşü daha uygundur. Bu görüş, el-Beyan'da
belirtilmiştir.
Birinci görüşe göre,
babası için ücretsiz olarak hacca gidecek çocuk da hacca gidemeyecek durumda
olsa ve hac yapacak birini ücretle tutmaya gücü yetse, babası için bu kişinin
ücretini karşılıksız olarak verse babasının bunu kabul etmesi gerekir. Bu görüş
el-Kifaye' de BendenıCı ve bir grup alimden nakledilmiştir.
El-Mecmu'da
Mütevelli'nin şu görüşü "sahih" olarak kabul ettiği nakledilmiştir:
Başkası için hacca ücretsiz gitmeyi kabul eden kişi [kendisi hacca gitmeyip]
"adına karşılıksız hacca gidilecek şahıs" veya "felçli
kişi" adına hac yapması için ücretle adam İUtsa [adına hac yapılacak
kişinin bunu kabul etmesi gerekir mi?]
Mezhepte esas alınan
görüşe göre;
[a] - Şayet ücretsiz
gitmeyi kabul eden kişi, adına hacca gidilecek şahsın çocuğu ise bu durumda
kişi hacca başkasını gönderme imkanını yakalamış olduğundan bunu kabul etmesi
gerekir.
[b] - Şayet karşılıksız
hacca gitmeyi kabul eden kişi yabancı şahıssa bu konuda mezhep içinde iki görüş
vardır.
Şeyh Ebu Hamid'in
konuyla ilgili ifadelerinden bunu kabul etmenin grekli olduğu, Beğavl'nin
ifadelerinden ise gerekmediği anlaşılmaktadır ki Ezrai'nin de esas aldığı üzere
güçlü olan görüş Beğavl'ninkisidir. Nevevi'nin ifadelerinden de bu sonuç
çıkmaktadır.
Yukarıdaki hükümler
açısından "babanın çocuğu yerine karşılıksız olarak hacca gitmeyi kabul
etmesi", "çocuğun gitmeyi kabul etmesi" gibidir.
[6] - Felçli olduğundan hacca
gidemeyen kişinin çocuğu -bu çocuk ister erkek ister kız olsun, isterse kişinin
torunu, torununun çocuğu '" olsun- ücret almaksızın onun adına hacca
gitmeyi kabul ederse babanın bunu kabul etmesi yani buna izin vermesi gerekir.
Çünkü bu durumda kişi hacca başkasını gönderme imkanını yakaladığından, altına
gireceği minnet yükü, kendisine yapılacak maddı bağışı kabul etmenin minnet
yükü gibi değildir.
Şayet baba buna izin
vermezse -daha doğru olan görüşe görehakimin izin verme yetkisi yoktur; çünkü
hac "geniş zamanda yapılabilme" esasına dayalı bir ibadettir.
[7] - [Hacca kendisi
gidemeyen felçli kimse yerine kendisinin soyundan gelmeyen yabancı bir şahıs
herhangi bir ücret istemeksizin onun adına hacca gitmeyi kabul etse, felçli
kimsenin bunu kabul etmesi gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Daha güçlü görüşe göre
yabancı bir şahıs ücretsiz gitmeyi kabul ettiğinde -bir önceki meselede
belirttiğimiz gerekçeden dolayı- felçli şahsın bunu kabul etmesi gerekir.
[8]- Kişinin, kendisi
yerine başkasının hacca ücretsiz gitmesini kabul etmesinin gerekli olması için
şu şartların bulunması gerekir:
> Ücretsiz gitmeyi
kabul eden kişiye güvenmek,
> Ücretsiz gitmeyi
kabul eden kişilerin, kendilerinin -adak yoluyla bile olsa- hac borçlarının
olmaması,
> Farz olan haccı
yapmaları halinde sahih olacak şahıslardan olmaları,
> Felçli olmamaları.
Kişi, [başkası adına
hacca gidebilecek durumda olan şahıslardan] herhangi birinin ücret istemeden
kendisi adına hacca gideceğini hissederse -el-En var ve diğer eserlerdeki
ifadelerden anlaşıldığına göre- bunu ondan istemesi gerekir.
[9] - çocuğun, hacca
gidemeyen felçli babası için ücretsiz olarak hacca gitmeyi kabul etmesi
gerekmez. Bu mesele, "çocuğun babasını evlendirmesinin zorunlu
olması" meselesinden farklıdır. Çünkü bu meselede çocuk babası için hacca
gitmediğinde baba herhangi bir zararla karşılaşmamaktadır; çünkü hac ibadeti
dinin bir hakkıdır. Kişi bunu yerine getiremeycek durumda olduğunda günaha
girmez. Bu yüzden çocuğun babası için bunu yapması gerekmez. Evlendirme
meselesi ise bundan farklı olup bu babanın çocuk üzerindeki hakkı sebebiyle
gereklidir, zararı da çocuğa aittir. Evlendirme, tıpkı nafaka yükümlülüğü
gibidir. Bunu Nevevi el-Mecmu'da söylemiştir.
[10] - Felçli olan şahsın
şu durumda kendisi yerine hacca ücretsiz gitmeyi kabul eden şahısların
gitmesini kabul etmesi gerekmez:
[a] - Felçli olan
kişinin oğlu, oğlununun oğlu .... veya babası, babasının babası yürüyerek hacca
gidebilecek durumda olsa,
[b] - yahut bunlar veya
yabancı bir şahıs -binekli olsa bile- çalışıp kazanarak veya dilenerek hacca
gidebileceğine güvense,
[c] - yahut yukarıdaki
şahıslar, çalışıp kazanmanın veya dilenmenin mümkün olmadığı açık arazide
hayvana binerek gitmek suretiyle kendisini tehlikeye atmayı göze alsa,
[Kişinin kendisi adına
bu şekilde hacca gidilmesini kabul etmesi gerekli değildir. Bunun gerekli
olmamasının sebebi şudur:]
[a şıkkında] zikredilen
kimselerin felçli kimse adına yürüyerek hacca gitmeleri felçli kimse açısından
büyük bir zorluğu barındırmaktadır. Yabancı bir şahsın yürüyerek gitmesinde ise
kişi böyle bir zorlukla karşılaşmaz.
[b şıkkında] ise hac
yolculuğunda olan kişi çalışıp kazanma imkanı bulamayabilir, dilenerek isteyen
kişiye istediği verilmeyebilir.
[c şıkkında] ise kişinin
kendisini tehlikeye atması haramdır.
Daha önce geçtiği üzere
hacca yürüyerek gitme ve bir günde birkaç gün boyunca kendisine yeterli olacak
kazancı elde etme imkanına sahip olsa, şayet Mekke ile arasında kısa mesafe
bulunuyarsa hacca gitmeme konusunda mazur görülmez. Buna göre Mekke'de veya
civarında yaşayan bir şahsın hacca yürüyerek gitmeyi üstlenmesi durumunda bunu
kabul etmek gerekir.
[11] - Felçli kişi,
kendisi adına karşılıksız olarak hacca gitmeyi kabul eden bir kimseye izin
verdikten sonra;
[a] - Karşılıksız
gitmeyi kabul eden kimse ihrama girmeden önce gitmekten vazgeçse bunu yapması
caiz olur; çünkü o "henüz başlamadığı bir şeyi karşılıksız olarak yerine
getirmektedir".
[b] - Karşılıksız
gitmeyi kabul eden kimse ihrama girdikten sonra gitmekten vazgeçse bunu yapması
caiz olmaz; çünkü yukarıdaki gerekçe burada yoktur.
İlk durumda kişi kendi
yaşadığı bölgedeki insanlar hac yolculuğuna çıkmadan önce gitmekten vazgeçse,
adına hacca gidilecek kimse üzerine haccın farz olmadığı anlaşılmış olur.
[12] - Felçli olan kişi
kendisi adına ücretle hacca birini göndermekten veya onun adına ücretsiz
gitmeyi kabul eden kimseyi vekil kılmaktan kaçınsa hakimin bunu yapmakla
yükümlü tutmaz, diğer kişi de ona vekil olamaz.
Felçli olan kişinin,
maddi imkanı elde eder etmez ücretle bir adam tutması veya ücretsiz gidecek
birinin bulunması durumunda onu vekil kılması derhal yerine getirmesi gereken
bir sorumluluk olduğu halde 62 şayet bunu yapmaktan kaçınırsa hakim bunu zorla
kendisine yaptıramaz; çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi hac ibadeti derhal
yerine getirilmesi gerekli olmayan bir ibadettir. Ayrıca zekat ibadetinden
farklı olarak hac ibadetinde başka kişilerin hakkı bulunmamaktadır.
[13] - Felçli kimse
yerine ücret almadan hacca gitmeyi kabul eden kişi ölse veya hacca gitmekten
vazgeçse yahut adına hac yapılacak kişi ölse [bakılır:]
[a] - Bu durum, hac
yapma imkanı elde edildikten sonra olmuşsa ölen şahsın zimmetinde hac borcu
yerleşir.
[b] - Hac yapma imkanı
elde edilmeden önce olmuşsa ölen kişinin zimmetinde borç bulunmaz.
[14] - Hacca gidemeyecek
durumda olan kişinin [başkasını ücretle göndermeye yetecek] malı bulunsa ancak
o kendisinin malı olduğunu bilmese, yahut ücretsiz olarak onun adına hacca
gidecek birisi bulunsa ancak o böyle bir kişinin bulunduğunu bilmese daha sonra
bunu öğrense, gerçek durum göz önünde bulundurularak bu kişi üzerine
[başkasını] hac[ca göndermek] farz olur.
[15] - Kişi ölmeden önce
kendisi adına hac-umre yapılmasını vasiyet etse onun adına hac-umre yapmak caiz
olur. Aynen bunun gibi kişi adına nafile hac-umre yapılması da caiz olur.
Ölen kişi adına hac
yapması için birine [hac yolculuğunda] yetecek kadar nafaka vererek ona hac
yaptırmak caiz olduğu gibi, hac yapması için ücretle adam tutmak, yahut kendisi
için hac yapılması halinde bedel [cuale] almayı hak kazanması şartıyla adam
tutmak caizdir.
Bir kimse ücret olarak
nafakasının verilmesi şartıyla başkası adına hac yapacak olsa, nafaka bedelinin
bilinmemesi sebebiyle bu sahih olmaz.
[16] - Felçli olan kişi
"benim adıma hac yapan kişiye yüz dirhem vereceğim" dese bu sözü
işiten veya bunu başkasına duyuran kişiyi işiten kişiler arasından kim hac
yaparsa bu parayı almaya hak kazanır.
[a] - Şayet iki kişi
sırayla felçli şahıs adına ihrama girse ilk olarak ihrama giren hak kazanır.
[b] - İki kişi aynı anda
o şahıs adına ihrama girerse veya hangisinin daha önce ihrama girdiği bilinmese
bu iki şahsın yapığı hac kendileri adına geçerli olur, bu iki kişi yukarıdaki
sözü söyleyen kişiden bir şeyalamazlar. Çünkü hiçbirisi diğerinden daha
öncelikli değildir.
Şayet birinin daha önce
yaptığı bilinmekle birlikte bu bilgi daha sonra unutulsa, bu mesele benzer
meselelere kıyaslandığında tevakkuf edilmesi görüşünün tercih edilmesi gerekir.
Kişinin vereceği bedel
mechul ise, örneğin "benim adıma hac yapana bir elbise vereceğim"
dese, kendisi adına yapılacak hac emsal ücret karşılığında yapılmış kabul
edilir.
Son Hükümler:
Ücretle hac yapması için
adam tutma iki türlüdür:
a) Belirli bir kimseyi o
yıl hac yapmak üzere tutmak:
Bu "benim -veya
ölen yakınım- adına bu sene hac yapmak için seni ücretle tutuyorum"
diyerek adam tutmak. Kişi ilk yıldan başka bir yıl belirlerse bu akit geçerli
olmaz. Şayet yıl belirlemezse akit geçerli olur, haccın o yıl yapılmasının
kastedildiği varsayılır. Şayet ücretle tutulan kişi Mekke'ye iki yıl veya daha
fazla bir zamanda ulaşabiliyorsa akit Mekke'ye ulaşma imkanının bulunduğu
yılların ilkinde yerine getirilmesi gerekir. Akdin sahih olması için ücretle
tutulan kişinin hac işine başlama kudretinin bulunması ve sürenin de bunun için
yeterli olması gerekir. Mekke'de ve yakın civarda oturan kimseler hac aylarında
ücretle tutulabilir.
b) Belirli bir kimseyi
herhangi bir zamanda hac yapmak üzere tutmak: Bu "sana bir tane hac borcu
yükledim" demek suretiyle olur. Bu tür adam tutma gelecek zaman için
yapılabilir. Şayet akit sırasında herhangi bir zaman zikredilmezse akdin
yapıldığı yıl anlaşılır, şayet hac yapabilecek kadar vakit kalmamışsa akit
batıl olur. Hac borcunu ücret karşılığında birinin zimmetine yüklernede ücretle
tutulan şahsın diğer şahsa vekil olabilmesi için yolculuğa güç yetirebilmesi
gerekir.
Adına hac yapılmasını
isteyen kişi "benim adıma bizzat senin hac yapman konusunda senin
zimmetini yükümlü kıldım" dese [ve karşı taraf bunu kabul etse, bu akit]
sahih olur. Bu, belirli bir kimseyi muayyen bir iş için ücretle tutmak türünden
[yukarıdaki birinci türden] bir akittir.
Akdin geçerli olabilmesi
için akdi yapan iki kişinin de hac fiillerini bilmesi gerekir. Mikat yerlerinin
zikredilmesi gerekmez. Zikredilmediğinde şer' ı olarak belirlenen mikat yerleri
esas alınır.
Hacca gidemeyen kişi
kıran haccı yapması için birini ücretle tutmuş olsa, bu hacda kesilmesi gereken
kurbanın bedelini ücretle tutan şahıs öder. Şayet ücretle tutulan kişinin
kurbanı kesmesi şart koşulursa akit geçersiz olur.
Adına kıran haccı
yapılacak olan kişi fakir ise, kurban kesmenin bedeli olan oruç tutma işini
ücretli şahsın yapması gerekir; çünkü bu orucun bir kısmı -yani üç günü- hacda
tutulması gerekir. Bu iki kişi içinden hacda olan şahıs ücretli olan kişidir.
Ücretle hacca giden
kişinin hacda iken cinsel ilişkide bulunması haccı bozar, böyle bir fiil
yapılması halinde yukarıda birinci şekilde yapılmış olan akid kendiliğinden
geçersiz olur, çünkü bu akdin belirli bir süresi vardır. İkinci şekilde yapılan
akit ise bozulmaz. Her iki durumda da yapılan hac ücretli şahsın kendi haccı
olur, çünkü yapılması istenen hac fasid olan hac olamaz. Bu yüzden fasid olan
hac ücretli kişinin kendi haccı olur. 'Bu şuna benzer: Başkası yerine ücretsiz
olarak hacca giden kişi hacda iken cinsel ilişkide bulunsa haccı bozulur,
yaptığı hac da kendisinin olur. Bozulmuş da olsa mevcut hacca devam etmesi ve
keffaret ödemesi gerekir.
Yukarıda geçen ikinci
şekilde bir akit yapılmışsa, ücretli kişi kendi bozduğu haccı kaza ettikten
sonra diğer şahıs adına diğer yıl hac yapabilir veya aynı yıl veya başka bir
yıl bir başkasını vekil kılabilir. Bu durumda ücretli olarak adam tutan kişinin
elde etmek istediği şeyin zamanı ertelenmiş olacağı için ücret sözleşmesini
bozabilir.
Gasp edilen mal vb.
haram bir malla hac veya umre yapan kişi -gayri meşru fiilinden dolayı günaha
girmiş olsa bile- hac borcu düşer. Bu gasp edilmiş arazide veya ipek elbiseyle
namaz kılmaya benzer. (kıyas)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
1. İHRAMA GİRME
ZAMANININ SINIRLARI