MUĞNİ’L-MUHTAC

HAC-UMRE – MİNA

 

3. İHRAMDAN ÇIKIŞ

 

Daha sonra, yanında hedy kurbanı olan kişi kurbanını keser.

 

Sonra saçlarını kazıtır veya kısaltır. Saçları kazıtmak daha faziletlidir. Kadın saçını kısaltır.

 

Meşhur olan görüşe göre saçları kazıtmak hacca ilişkin bir ibadettir. Bunun en azı -kazıtma, kısaltma, yakma veya yolma şeklinde- üç kılı koparmaktır.

 

Başında saç olmayan kimsenin başı üzerinde usturayı dolaştırması müstehaptır.

 

Saçlarını kazıttığında veya kısaltlığında Mekke'ye girer, rükün tavafını yapar, daha önce sa'y yapmamışsa sa'y yapar, sonra da Mina'ya döner.

 

Bu taşlarna, kurban kesme, saçı kazıtma ve tavafın -daha önce zikrettiğimiz üzere- tertip üzere yapılması sünnettir.

 

Hedy kurbanını kesme vakti kurban bayramı gece yarısı ile birlikte girer.

 

Şeytan taşlama vakti son güne kadar devam eder, kurban kesrnek herhangi bir vakitle sınırlı değildir.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Doğru olan görüşe göre hedy kurbanının kesim vakti [hedy dışındaki] kurban kesim vakti ile sınırlıdır. Bu mesele "ihramın haramları" konusunun sonunda doğru bir şekilde gelecektir. Allah daha iyi bilir.

 

Saçları kazıtma, tavaf ve sa'yin son vakti yoktur.

 

"Saçları kazıtma hacca ilişkin bir ibadetlir" görüşünü kabul ettiğimizde şeytan taşlarna, saçı tıraş etme ve tavaf yapma fiillerinden ikisini yapmakla ihramdan birinci ÇıkıŞ gerçekleşmiş olur. Bu Çıkış sebebiyle elbise giyrnek, tıraş olmak, tırnak kesrnek helalolur.

Aynı şekilde daha güçlü görüşe göre av yapmak ve nikah akdi yapmak da helalolur.

 

Ben [NevevI] derim ki: Daha güçlü görüşe göre nikah akdi yapmak helal olmaz. Allah daha iyi bilir.

 

Kişi [yukarıda sayılan üç fiilden] üçüncüsünü de yaptığında ihramdan ikinci çıkış da gerçekleşmiş olur. Bu çıkışla birlikte [ihramhya] haram olan diğer şeyler de helal hale gelir.

 

A. İLK GÜN BÜYÜK ŞEYTANI TAŞLAMANIN BİTİRİLMESİ

 

[Hac yapanlar] şeytanı taşladıktan sonra büyük şeytanın yanından ayrılır ve Mina'da biryerde konaklariar. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in buradaki evinde veya yakınında konaklamak daha faziletlidir. Ezrakı "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Mina'daki evi imarnın namaz kıldırdığı yerin sol tarafındadır.

 

B. HEDY KURBANININ KESİLMESİ

 

Daha sonra, yanında hedy kurbanı olan kişi kurbanını keser. 

 

C. SAÇLARIN KAZITILMASI VEYA KESTİRİLMESİ

 

1. Daha sonra erkek hacı adayı saçını kazıtır veya kısaltır. [ *] - Bunun delili şu ayettir: Saçlarınızı kazıtmış veya kısaltmış olarak Mescid-i Haram'a tam bir güven içinde ve hiçbir kafir ya da müşrikten korkmaksızın gireceksiniz. [Fetih, 27]

 

[*] - Ayrıca saçı kazıtma konusunda Müslim'de bir hadis yer almaktadır. (Müslim, Hac, 3131)

Saçları kısaltmaya gelince bu da kazıtma ile aynı anlama gelir.

 

Kazıtmanın kısaltmadan daha faziletli olduğu konusunda icma vardır. Ayrıca yukarıdaki ayet de bunu göstermektedir. Çünkü Araplar sözde daha önemli ve daha faziletli olan şeyi daha önce zikrederler.

 

[*] - Buhari ve Müslim'in Hz. Ömer'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Hz. Peygamber (s.a.v.) "Allah'ım saçlarını kazıtanlara merhamet et!" diye dua etti. Sahabe: "Ey Allah'ın elçisi! Peki ya saçlarını kısaltanlar?" dediler.

Hz. Peygamber (s.a.v.) yine '~llah'ım saçlarını kazıtanlara merhamet et!" diye dua etti.

Dördüncüsünde "saçlarını kısaltanlara da" diye ekledi.(Buhari, Hac, 1727; Müslim, Hac, 3132)

 

2. Kişinin başını kazıtmaya sağdan başlayarak başının sağ tarafını tamamen kazıtması, daha sonra da sol tarafı kazıtması, saçı kazınmakta olan kimsenin kıbleye dönmesi menduptur. Rafii'nin belirttiğine göre kazıtma işlemi bitince tekbir getirmek de menduptur.

Nevevi bunu er-Ravda'da belirtmemiş, el-Mecmu'da ise Maverdi ve başkalarından nakletmiş, sonra da "bu, gariptir" demiştir.

 

3. Kişinin kazınmış olan saçları gömmesi, özellikle de güzel saçları gömmesi menduptur. Böylece bu saçları başkası alıp [peruk yapma vb. yollar[a] kendi saçına eklememiş olur.

 

4. Saçın bütününün kazınması veya kısaltılması menduptur.

Kadı Hüseyin "kişinin bıyıklarından da bir miktar alması menduptur" demiştir.

 

EI-Hisfıl adlı eserde şöyle denilmiştir: Bunun taşlama bütünüyle bitirildikten sonra yapılması menduptur.

 

Tekbir getirme dışındaki zikredilen hususlar açısından ihramlı olmayan kişinin durumu da aynıdır.

 

5. Kişi hacdan önce umre yapsa ve umre ihramından çıkarken saçını kazıtması halinde hac ihramından çıkışı esnasına kadar başında saçlar çıkmayacak durumda ise saçını kısaltması kazıtmasından daha faziletli olur. İsnevi bunu İmam Şafii (r.a.)'nin kendi ifadesi olarak nakletmiştir.

 

Aynı durum "haccı umreden önce yapma" durumunda da söz konusudur.

 

Zerkeşı şöyle demiştir: Kişinin saçının bir kısmını hacda bir kısmını umrede kesmesi ondan istenmemiştir, çünkü saçın bir bölümünü tıraş edip bir kısmını bırakmak mekruhtur.

 

Bundan anlaşıldığına göre kişinin doğuştan iki tane başı bulunsa, bunlardan birini umrede kazıtsa, diğerini de hacda kazıtsa bunu yapması mekruh olmaz.

 

6. Kişinin şakaklarındaki kemiklere varıncaya kadar saçlarını kazıtması, şakaklarının üzerinde şerit halinde saç bırakmaması, saç kestirmeyi bitirince tırnaklarından bir miktarı kesmesi sünnettir.

 

Kişinin saç kesmeyi bitirince şu şekilde dua etmesi sünnettir: Allahümme atini bi külli şa'ratin haseneten vemhu anni seyyieten verfa' li biha dereceten vağfirli ve li'l-muhallikine ve'l-mukassirine ve li cemii'l-müslimin.

 

7. Saçları kazıtmanın daha faziletli olması, "kişi saçlarını kazıtmayı adamamış ise" söz konusu olur. Şayet böyle bir adağı varsa bunu yapması farz olur. Çünkü -kadın ve çift cinsiyetli şahsın aksine- erkek açısından bu Allah'a yaklaştırıcı bir fiildir.

 

8. Kişi saçının tümünü kazıtmayı adamışsa veya kazıtma sözcüğünü isim tamlaması halinde kullanmışsa saçının bütününü kazıtması farz olur. Adak sırasında herhangi bir şey zikretmemişse saçının üç telini kazıtması yeterli olur.

 

9. "Kazıtma" diye isimlendirilemeyecek olan "çekme", "yolma" vb. fiilleri yapmak yeterli olmaz. Çünkü "kazıtma" saçı ustura kullanarak kökünden kesmektir.

 

10. [Kişi saçını kazıtmadığında] saçını kazıtma fiili borç olarak zimmetinde yer almaz. Çünkü hacca ilişkin fiil "ihramlı iken saçın giderilmesi" dir.

 

Bu durumda saçı kazıtma imkanını kaçırdığı için kurban kesmesi gerekir. Bu "yürüyerek hacca gitmeyi" adamış olan kimsenin binitli olarak gitmesine benzer.

 

11. Kadın ve çift cinsiyetli şahsın saçlarını kısaltmayı adamaları -yukarıdaki hükümler açısından erkeğin saçını kazıtmayı adaması gibidir.

 

12. Kişinin bundan sonra güzel koku sürünmesi ve elbisesini giymesi sünnettir.

 

13. Kadınlar saçlarını kısaItırlar.

 

a. Onların saçlarını kazıtmaları istenmemiştir. Bu konuda icma vardır. Hatta el-Mecmu'da "daha doğru" olduğu belirtilen görüşe göre kadının böyle bir şey yapması mekruhtur. Bir görüşe göre ise bunu yapması haramdır. Çünkü bu bir tür müsle gibidir ve erkeklere benzerne sayılır. Ezrai "evli kadın" ve "cariye" konusunda bu görüşe meyletmiştir; çünkü bu kadınların saçlarını kazıtmasına izin verilmemiştir.

 

b. Kadının karşılaştığı bir musibet sebebiyle saçını kazıtması haramdır.

 

[*] - Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) "başına gelen musibet sebebiyle haykırıp bağıran, saçını kazıtan ve zorluk çıkaran" kadından berı olduğunu söylemiştir. (Buhari, Cenaiz, 1234; Müslim, iman, 283)

 

c. Kadının saçlarının bütün taraflarından bir parmak miktarınca alması menduptur.

 

İsnevi şöyle demiştir: Şu görüş yerinde bir görüştür: Küçük kız çocuğu, saçını uz atacağı çağa gelmediği sürece -saçını kazıtmanın müstehap olması bakımından- erkek gibidir.

 

Et-Tavassut adlı eserde bu görüş hakkında şunlar söylenmiştir: Bu görüş, benzetmenin illeti açısından açık bir hatadır. Kadının saçını kazıtması nass ve icma tarafından mutlak olarak meşru kabul edilmemiştir.

 

Bundan şu anlaşılmaktadır: Kafir bir kadın müslüman olduğunda saçını kazıtmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in müslüman olan bir kadına söylediği "inançsızlık döneminden kalan saçlarını gider sonra da yıkan" sözü "erkek hakkında söylenmiş" olarak kabul edilir. (Eba Davud, Taharet, 356)

 

Sonraki alimlerden birinin de dediği gibi "doğumunun yedinci gününde ağırlığınca sadaka olarak vermek için kız çocuğunun saçlarının kazıtılması" hükmünün yukarıdaki hükümden istisna edilmesi uygun olur. Çünkü "akika" konusunda alimlerin açık olarak ifade ettikleri gibi bunu yapmak müstehaptır.

 

Bazıları "kadının saçını tıraş etmesinin mekruhluğu" hükmünden şu iki durumu istisna etmişlerdir:

 

Birincisi: Kadının başında bir rahatsızlık var olup da bu rahatsızlık -başına dane koymak vb- ancak kazıtma yoluyla giderilebiliyorsa saçını kazıtabilir.

 

İkincisi: Kadın kendisine tecavüz edilmesi vb. kötülüklerin yapılmasından korktuğunda kadın olduğunu gizlemek üzere saçını kazıtabilir. Böyle bir durumda kadının erkek elbisesi giymesi de mübah olur. Bu konuda çift cinsiyetli şahıs da kadın gibidir.

 

14. Hac veya umre ibadetinde vakti gelince baştaki saçları kazıtmak veya kısaltmak [ibadet kapsamında bir fiil midir? Bu meselede mezhebin görüşünün ne olduğu konusunda iki farklı görüş vardır:]

 

[Birinci görüş]

 

Meşhur görüşe göre -Er-Ravda' da "daha güçlü görüş" denilmiştir- bu fiil ibadet kapsamında yer alan bir fiildir. Bu yüzden yapılması sevaptır. Çünkü erkek açısından saçları kazıtmak kısaltmaktan daha faziletlidir. Bir fiilin diğerinden daha faziletli olması mübah fiillerde değil ibadetlerde söz konusu olur.

 

[*] - İbn Hibban, sahihinde şu hadisi rivayet etmiştir: Saçını kazıtan her bir kimsenin düşen her bir saçı için kıyamet gününde bir nur verilecektir.

 

Buna göre saçı kazıtmak ibadetin bir rüknüdür.

 

Bunun [ibadetin rüknü değil de] farz olduğu da söylenmiştir.

 

[İkinci görüş]

 

Bu, haram kılınmış bir şeyin mübah hale gelmesidir, bundan dolayı sevap söz konusu değildir. Çünkü ihramlı iken saçları kazıtmak haramdır. Bu sebeple [ihram bittikten sonra] dikişli elbise giyrnek nasıl ki ibadetin bir parçası değilse bu da ibadetin bir parçası değildir.

 

15. Baştaki saçı kazıtmanın veya kısaltmanın en azı saçın üç telini gidermektir. Çünkü Yüce Allah ayette "başlarınızı kazıtmış halde" [Fetih, 27] buyurmuştur ki bununla "başlarınızdaki saçlarınız" ifadesi kastedilmiştir. Çünkü başın kendisi kazınmaz.

 

Saç çoğuldur, bunun en azı ise üç teldir. Alimler [üç telin giderilmesine] bunu [yani çoğulun en azının üç olmasını] delil getirmişlerdir. Nevevi de el-Mecmu'da bunu yapan alimler arasında yer almaktadır.

 

İsnevi ise şöyle demiştir: Bunda herhangi bir delil söz konusu değildir. Çünkü çoğul ifade tamlamada yer aldığında genellik ifade eder.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in fiili de buna delildir.

 

Mezhepte esas alınan görüşün temellendirilmesinde tutulması gereken yol, ayette geçen "saç" sözcüğünün tamlamada olmaksızın nekreli / belirsiz olarak kabul edilmesidir. Bu durumda ayetin açılımı "başlarınızdan bir saçınızı kazıtarak" şeklindedir. Yahut da şu söylenebilir: Nevevi'nin el-Mecmu'da ifade ettiği üzere "saçın bütününün kazınmasının gerekli olmadığı" konusunda icma bulunmaktadır. Biz de bu sebeple farz olanı belirlemede "çoğul ifadeyi" esas aldık.

 

Kişinin başında yalnızca bir saç teli bulunsa el-Beyan adlı eserde belirtildiği üzere bunun giderilmesi gerekir.

 

16. Nevevi'nin [saçların kesilmesi konusunu] kayıtsız zikretmesinden anlaşıldığına göre saçın bir defada kesilmesi ile birkaç defada kesilmesi arasında fark yoktur. Bu, el-Mecmu'da "mezhepte esas alınan görüş" diye belirtilmiştir. Nevevi Menasik adlı eserinde de bunu tek görüş olarak zikretmiştir.

 

Ancak er-Ravda ve Aslü'r-Ravda'dan özetle anlaşıldığına göre saçların farklı kesimlerle giderilemeyeceği görüşü "sahih görüş"tür. Bu görüş "saçları haram bir yolla giderme durumunda bunun kurban kesilerek tamamlanmaması" görüşünün daha doğru kabul edilmesine dayalıdır.

 

İtimad edilecek olan görüş birinci görüştür. Meselenin diğer meseleye dayandırılmasına şu şekilde cevap verilir: Bu dayandırma her iki meselenin sahih görülmesini gerektirmez. Şu var ki saçları ayrı ayrı kesimlerle giderme durumunda tıraş olmanmın fazileti gider.

 

[Saçların farklı kesimlerle giderilemeyeceği görüşünün] sahih kabul edilmesi bir saç telinin birkaç defada giderilmesine uygulanmaz. Oysa Aslü'r-Ravda'da bu meselenin de önceki meseledeki görüş ayrılığına dayanması diğerinin dayanmasıyla eşit kabul edilmiştir.

 

17. Giderilen kılların baştaki kıllar olması şarttır. Nitekim Nevevi'nin daha sonraki "başında saç olmayan kimse" ifadesi bunu göstermektedir. Sakalın telleri veya bedendeki başka kıllar -her ne kadar bunları ihramlı iken kesme durumunda fidye gerekiyorsa daihramdan çıkarken saçı tıraş etme yerine geçmez.

 

18. Baş ile aynı hizadaki saçları gidermenin caiz olduğu tek görüş olarak benimsenmiştir. Baş sınırlarından aşağıya sarkan saçların giderilmesi de böyledir.

 

19. Baştaki saçı kazıtma, kısaltma, yolma, yakma, kesme, kireç dökme vb. yollarla gidermek yeterli olur. Çünkü amaç saçı gidermektir. Bu sayılan fiillerin tümü de saçı gidermenin yollarındandır.

 

Bununla birlikte kişi "saçlarını kazıtma"yı adamışsa ve biz de bunun farz olduğu görüşündeysek -ki daha doğru görüş böyledir- bu durumda baştaki bütün saçları kazıtmak zorunlu hale gelir. Bu durumdaki kişi adağına aykırı davranarak saçlarını başka yolla giderse günahkar olmakla birlikte adağı yerine gelmiş olur.

 

20. Doğuştan saçının bulunmaması veya İmrani'nin belirttiği üzere saçını hemen kazıttıktan sonra umre yapması sebebiyle başında saç olmayan -veya İsnevi'nin de belirttği üzere başının bir kısmında saç bulunmayan- kimsenin başının üzerinde usturayı dolaştırması müstehaptır. İbnü'l- Münzir' in belirttiğine göre bu konuda icma vardır. Saçını kazıtanlara benzemek için ustura başın bütünü üzerinde veya bir kısmı üzerinde dolaştırılır.

 

Bu durumdaki kişinin bunu yapmasının farz olmamasının [aksine müstehap olmasının] sebebi bunun insanın bir bölümüne ilişkin farzlardan olmasıdır. Bu bölüm bulunmadığında farz da düşer. Bu, kolu bulunmayan kimseden abdestte kolu yıkama yükümlülüğünün düşmesi gibidir. 

 

[*] - Şu hadise gelince; İhramlı kişinin başında saç yoksa başı üzerinde usturayı dolaştırır.

 

Bu hadis zayıftır. Sahih olsa bile "bunu yapmak menduptur" şeklinde yorumlanır.

 

[Soru]  Abdestte saçı olmayan kişinin de başını meshetmesi gerekir. Bu hükme kıyas yapıldığında burada da saç üzerinde usturayı dolaştırmanın farz olması gerekir.

 

[Cevap]  1. Abdestte meshetme farzı başa ilişkindir. Burada ise saçları gidermek farzdır.

2. Baş derisini mesheden kimse hakkında "meshetti" denilir. Başında saç olmadığı halde usturayı başında dolaştıran kişi hakkında ise "başını tıraş etti" denilmez.

 

21. Ezrai'nin belirttiği üzere zahir olan, [başında saç olmayan kişinin başında usturayı dolaştırması hükmünün] kadın hakkında değil erkek hakkında geçerli olmasıdır. Çünkü dinde "kadının saçlarını kazıtması" hükmü konmamıştır. Çift cinsiyetli şahıs da bu konuda kadın gibidir.

 

22. [Başında hiç saç bulunmayan] erkeğin bıyığından veya sakalından bir miktarı alması sünnettir. Böylece bedenindeki kıllardan bir şeyi Allah için kesmiş olur. 

 

D. MİNA'DAN MEKKE'YE DÖNÜŞTE YAPILACAK İŞLER

 

1. RÜKÜN TAVAFI

 

1. Kişi saçlarını kazıttığında veya kısalttığında Mekke'ye döner ve rükün tavafını yapar.

 

[*] - Bunun delili Müslim'in rivayet ettiği hadistir.(Müslim, Hac, 3153)

 

2. Sünnet olan, güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra şeytanı taşlamak daha sonra kurban kesmek, daha sonra tıraş olmak, daha sonra kuşluk vaktinde tavaf yapmaktır.

 

3. Bu tavafın "rükün tavafı" dışında başka isimleri de vardır.

 

Bu isimlerden bazıları şunlardır:

 

> İfada tavafı,

> Ziyaret tavafı,

> Farz tavaf,

> "Sader tavafı" diye isimlendirildiği de olur. En meşhur görüşe göre ise "sader tavafı" veda tavafının diğer ismidir.

> Rükün tavafı.

 

Buna "farz tavaf" adı verilmesi yapılmasının farz olması sebebiyledir.

 

"İfada tavafı" adı verilmesi insanların Mina' dan akın etmelerinden sonra bu tavafı yapmak üzere akın akın gelmeleri sebebiyledir.

 

"Ziyaret tavafı" adı verilmesi insanların Mina'dan Beytullah'ı ziyaret etmek üzere gelmeleri ve bu tavafı yapınca derhal Mina'ya geri dönmeleri sebebiyledir.

 

4. En faziletlisi bu tavafı kurban bayramının birinci günü yapmaktır.

 

5. Bu tavaftan sonra Abbas kuyusundan Zemzem suyu içmek sünnettir.

 

[*] - Çünkü sahih olarak rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) ifada tavafını yaptıktan sonra insanlar zemzem kuyusundan su çekerken onların yanına geldi. Ona bir kova su verdiler, o da bu kovadaki sudan içti.

 

2. SA'Y

 

Kişi daha önce kudüm tavafından sonra sa'y yapmamışsa rükün tavafından sonra sa'y yapar. İleride geleceği üzere bu sa'y haccın rüknüdür.

 

3. MİNA'YA DÖNÜŞ

 

Kişi daha sonra Mekke' den Mina'ya öğle namazından önce -namazı Mina' da kılacak şekilde- döner.

 

[*] - Bunun delili Müslim' in İbn Ömer' den rivayet ettiği hadistir. (Müslim, Hac, 3152)

 

[*] - Müslim' in Cabir' den rivayet ettiği şu hadis bir önceki hadisle çe!işmez: Hz. Peygamber (s.a.v.) o gün öğle namazını Mekke'de kıldı (Müslim, Hac, 2941)

 

Nevevi el-Mecmu'da bu iki hadisi şu şekilde uzlaştırmıştır: Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke'de güneşin batıya dönmesinden sonra öğle namazını ilk vaktinde kılmış, daha sonra Mina'ya döndüğünde öğle namazını ikinci defa sahabeye imamlık yaparak kıldırmıştır. Nitekim Batn-ı Nahle'de de namazı bir tanesi bir grupla diğeri başka bir grupla olmak üzere iki defa kılmıştır. İbn Ömer, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Mina'daki namazını, Cabir de Mekke'deki namazını rivayet etmiştir.

 

[*] - Ebu Davud, İbn Abbas'tan şunu rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) kurban bayramı gününde tavafı geceye kadar erteledi. (Ebu Davud, Menasik, 2000)

 

Bu hadis Hz. Peygamber (s.a.v.)'in "eşlerinin tavafını sonraya bıraktığı ve daha sonra onlarla beraber gittiği" şeklinde yorumlanır.

 

 

E. KURBAN BAYRAMI YAPILACAK İŞLERE İLİŞKİN BAZI MESELELER

 

1. Kişinin kurban bayramı[nın birinci] gününde yapacağı hacla ilgili işler dört tanedir:

 

a) Büyük şeytanı taşlamak,

b) Kurban kesrnek,

c) Saçları kazıtmak [veya tıraş olmak],

d) [İfada] Tavaf[ını] yapmak.

 

2. Kişinin bunları belirtilen sırayla yapması sünnettir, farz değildir.

 

[*] - Çünkü Müslim şunu rivayet etmiştir: Bir adam Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi! Ben şeytanı taşlamadan önce saçlarımı tıraş ettirdim. [Durumum ne olacak?]" Hz. Peygamber (s.a.v.): "Zararı yok, şeytanı taşla!" buyurdu. Bir başka adam gelerek: "Ben şeytanı taşlamadan önce gidip tavaf yaptım. [durumum ne olacak?]" dedi.

Hz. Peygamber (s.a.v.): "Zararı yok, şeytanı taşla!" buyurdu. (Müslim, Hac, 3150)

 

[*] - Buhari ve Müslim' de yer alan bir başka rivayet ise şöyledir: Hz. Peygamber (s.a.v.)'e o gün vaktinden önce veya sonra yapılan işler hakkında ne sorulduysa "yap, zararı yok" buyurdu. (Buhari:, Hac, 1736; Müslim, Hac, 3143)

 

3. Yukarıda sayılan fiillerin -hedy kurbanını kesme dışındakilerinvakti kurban bayramı gece yarısından itibaren girer. Bu, söz konusu vakitten önce Arafat'ta vakfeyi yapmış olan kişi içindir.

 

[*] - Bunun delili Ebu Davud'un, Müslim'in şartlarına göre sahih olarak Hz. Aişe' den rivayet ettiği şu hadistir: Hz. Peygamber (s.a.v.) Ümmü Selerne'yi kurban bayramı gecesinde gönderdi. O, fecir vaktinden önce şeytanı taşladı, daha sonra da Kabe'yi tavaf etti.(Ebu Davud, Menasik, 1946)

 

Her biri "ihramdan çıkma sebebi olma" ortak noktasına sahip bulunduğundan diğer iki fiil de bu hususta şeytan taşlamaya kıyas edilmiştir.

 

Bunun delili rivayette yer alan "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şeytan taşlamayı fecirden önce"ye bağlamış olmasıdır. Bu ifade gecenin tümü hakkında söylenebilir. Gecenin belirli bir anıyla sınırlamak için bir ölçü yoktur. Gecenin ikinci yarısı birinci yarısına göre "gece" ifadesinin hakiki anlamına daha uygun olduğundan bu hüküm "gecenin ikinci yarısı" şeklinde bir ölçüyle sınırlandırılmıştır. Ayrıca bu vakit hem Müzdelife'den Mina'ya harekete geçmenin hem de sabah ezanının okunmasının vaktidir. Bu yönüyle de tıpkı fecir sonrasında olduğu gibi fecir öncesi de şeytan taşlamaya elverişli bir vakit olmuştur.

 

4. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in uygulamasına uymak sebebiyle şeytan taşlamayı güneşin doğuşundan sonraya kadar geciktirmek sünnettir.

 

Şayet kişi şeytan taşlamayı gece yarısından sonra vakfeden önce yapmışsa bunu tekrar yapması gerekir.

 

5. Allah'a yaklaşmak amacıyla sevk edilen hedy kurbanlarının kesilmesine gelince bunun vakti -daha sonra geleceği üzere- kurban bayramındaki kesim zamanında girer.

 

6. Şeytan taşlamanın vakti bayramın birinci gününün sonuna kadar devam eder.

 

[*] - Bunun delili Buhari'nin rivayet ettiği şu hadistir: Bir adam Hz. Peygamber (s.a.v.)'e şöyle dedi: "Ben akşam olduktan sonra şeytanı taşladım". Hz. Peygamber (s.a.v.) "bir sakıncası yok" buyurdu. (Buhari, Hac, 1734)

 

"Akşam" öğleden sonraki vakittir.

 

Nevevi'nin ifadesinin zahirinden "güneş battıktan sonra yapılan taşlamanın yeterli olmadığı" anlaşılmaktadır. Bu Aslü'r-Ravda'da açık olarak ifade edilmiştir. Çünkü bu konuda bir hadis bulunmamaktadır.

 

Buna şu şekilde itiraz edilmiştir: İleride geleceği üzere kişi şeytan taşlamayı, taşlamanın yapıldığı diğer günlere ertelese o vakitte yapacağı taşlama da eda olarak yerine gelir.Bundan "taşlama vaktinin güneşin batımıyla sona ermediği" ortaya çıkar ki itimad edilecek olan görüş de budur.

 

Bu itiraza şu şekilde cevap verilmiştir: Bu meseledeki hüküm "şeytan taşlama fiilinin yapılmasının tercih edildiği vakit" ile ilgilidir. İleride gelecek olan ise "şeytan taşlama fiilinin yapılmasının CEÜZ olduğu vakit" ile ilgilidir.

 

Rafii, bayramın birinci günü yapılacak şeytan taşlamanın faziletli olduğu vaktin güneşin batıya dönmesiyle [öğle vaktinin girmesiyle] sona erdiğini açık olarak ifade etmiştir.

 

Şu halde birinci gün yapılacak şeytan taşlamada üç vakit söz konusudur:

 

> Faziletli vakit: Öğle vaktine kadardır.

> Yapılması tercih edilen vakit: Güneş batıncaya kadardır.

> Yapılması caiz olan vakit: Teşrik günlerinin sonuna kadardır.

 

7. Allah'a yaklaşmak üzere kesilen hedy kurbanının herhangi bir zamanı yoktur. Ancak bu kurbanın kesileceği mekan harem bölgesiyle sınırlıdır. Diğer kurbanlar ise bundan farklı olarak bayram günü ve teşrik günleri ile sınırlıdır.

 

8. Nevevi şöyle demiştir: Doğru olan görüşe göre hedy kurbanının kesim vakti [hac dışındaki] kurbanların kesim vakti ile sınırlıdır. Bu mesele [elMuharrer metninde] ihram yasakları konusunun sonunda doğru bir şekilde gelecektir. Allah en iyi bilendir.

 

EI-Muharrer'in belirtilen bölümdeki ifadesi "hedy kurbanının kesim vakti, doğru olan görüşe göre [hac dışındaki] kurbanların kesim vaktidir".

 

Nevevi bu görüşü Rafii'nin buradaki "hedy" ifadesinden "Allah'a yaklaşmak amacıyla sevk edilen hedy" şeklindeki anlayışına dayandırmıştır. Nevevi buna hem burada hem er-Ravda hem de el-Mecmu'da itiraz etmiştir.

 

İsnevi ise Nevevi'ye şu şekilde itiraz etmiştir: "Hedy" sözcüğü hacda telafi için ve işlenen yasaklar için kesilen kurbanlara da verilen bir isimdir. Bunun herhangi bir zamanı yoktur. EI-Muharrer'in bu konusunda ve daha önce geçen "daha sonra yanında hedy kurbanı bulunan bunu keser" ifadesinde kastedilen hedy işte budur.

 

"Hedy" sözcüğü Allah'a yaklaşmak amacıyla hacda kesilen kurbana da verilen bir isimdir. Bunun vakti -doğru olan görüşe göre[hac dışındaki] kurbanlıkların kesim vaktidir.

EI-Muharrer'in "İhram yasaklar!" konusunun sonunda zikredilen budur.

 

Şu halde Rafii'nin el-Muharrer'de yer alan iki ifadesi aynı konuyla ilgili olmadığından bir çelişkiden söz edilemez. Nitekim Rafii eş-Şerhu'l-kebir adlı eserinin "hedy" konusunda bunu açık olarak ifade etmiş "hedy" sözcüğünün bütün yukarıda belirtilen kurbanlara verilebileceğini, hac dışındaki kurbanlıkların kesim vakti dışında kesilmesi yasak olan hedyin ihramlı şahsın yanında getirdiği hedy kurbanı olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte

 

Rafii kastettiği şeyi el-Muharrer'de eş-Şerhu'l-kebir'de olduğu gibi net olarak ifade etmemiş, Nevevi de bsuna bağlı olarak bu ikisinin aynı konuda olduğunu zannetmiş ve

Rafii'nin [güya] yanlışını telafi etmeye çalışmıştır. Rafii belirtilen eserinde ne kastettiğini açık olarak ifade ettiği halde onun sözünü düzeltmeye çalışmak olacak şey değildir!

 

Yani her ne kadar "hedy" sözcüğü tek başına kullanıldığında buraya ilişkin şeyler hakkında anlaşılırsa da Nevevi'nin Rafii'nin buradaki ifadesini eş-Şerhu'l-kebır'deki ifadesine göre yorumlaması daha iyi olurdu. Çünkü ilk bakışta çelişik görünen iki sözü imkan ölçüsünde

uzlaştırmaya çalışmak itirazda bulunmaktan daha iyidir.

 

9. Yukarıda geçtiği şekliyle saçları kazıtmak veya kısaltmak, tavaf yapmak ve -şayet kudüm tavafından sonra yapılmamışsa- sa'y yapmanın son vakti yoktur. Çünkü bunların aslen herhangi bir vaktinin bulunmaması temel kuraldır.

 

10. el-Mecmu'da belirtildiğine göre bu fiilleri yapması farz olan kişi bunları yapıncaya kadar ihramlı olmaya devam eder. Bununla birlikte bu fiillerin kurban bayramının birinci günü yapılması daha faziletlidir. Bugünden sonraya bırakılması mekruhtur.

 

Hele teşrik günlerinden sonraya bırakılması daha büyük bir mekruhtur.

 

Kişinin bu fiillerin yapımını Mekke'den çıkıncaya kadar terk etmesi bundan da büyük bir mekruhtur.

 

Bunları Nevevi el-Mecmu'da zikretmiştir.

 

Yukarıdaki ifadeler bu fiillerin hac zamanından sonraya ertelenmesinin dUz olduğunu açık olarak ifade etmektedir.

 

[Soru]  Kişi bu fiilleri yapmadığında ihramlı kalmaya devam etmesi, alimlerin şu görüşleri ile karşılaştırıldığında bir problem teşkil etmektedir: "Haccı kaçıran kişi ertesi yıl haccını kaza edinceye kadar ihram da kalmak zorunda değildir". Çünkü ihramın devam etmesi tıpkı başlaması gibidir. İhrama bu şekilde başlamak ise caiz değildir.

 

[Cevap]  Zikredilen diğer meselede kişi ihramlı kalmanın herhangi bir yararını görmediği gibi aksine kendisine işkence etmekten başka bir iş yapmış olmuyor. Çünkü vakfenin vakti geçmiştir. Bu sebeple onun ihramlı kalması haramdır, ihramdan çıkması emredilmiştir.

Buradaki meselede ise kişinin yapmayı ertelediği fiilin vakti devam etmektedir, ~ bu yüzden ihramlı kalması haram değildir. Dolayısıyla ihramdan çık~ ması da emredilmemiştir. Bu, bir namaza vakti girdikten sonra tekbir getirerek başlayan, daha sonra vakit çıkıncaya kadar kıraati uzun tutan kişinin durumuna benzer.

 

11. Kişi veda tavafını yapmış ve Mekke'den çıkmışsa bu tavaf farz tavaf yerine geçer. Şayet ne veda tavafı ne de başka bir tavaf yapmışsa -zaman süresi uzun olsa bile- kadınlarla cinsel ilişkide bulunması helalolmaz, çünkü ihramı devam etmektedir.

 

12. "Saçları kazıtmak [veya kısaltmak] haccın rükünlerinden biridir" görüşünü kabul edersek -ki meşhur olan görüş budur- [bakılır:]

 

Kişi bayramın birinci günü "şeytan taşlarna", "saçı kazıtma / kısaltma" ve "daha öncesinde sa'y yapılmamışsa ardından sa'y yapılan tavaf" fiillerinden iki tanesini yaptığında hacdaki iki ihramdan çıkış fiilinden birincisi gerçekleşir.

 

İhramdan çıkmanın birinci merhalesiyle birlikte şunlar helal hale gelir:

 

> Elbise giyrnek,

> Erkeğin başını örtmesi,

> Kadının yüzünü örtmesi,

> "Saç kazıtma" haccın bir rüknü olarak kabul edilmez de kişi ihramdan çıkarken saçını kazıtmamışsa saçını tıraş etmek,

> Tırnaklarını kesrnek,

> Güzel koku sürünrnek.

 

Hatta güzel koku sürünrnek sünnettir.

 

[*] - Çünkü Buhari ve Müslim' in rivayet ettiği bir hadiste Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir:

HesliluIlah (s.a.v.) ihrama girmeden önce ihramı için ona güzel koku sürdüm. Kabe'yi tavaf etmeden önce de ihramdan çıkmak için ona güzel koku sürdüm.(Buhari, Hac, 1539; Müslim, Hac, 2818)

 

> Yağ sürmek de güzel koku sürme kapsamında değerlendirilir.

> Diğer şeyler de "yararlanma" özelliğindeki ortaklık sebebiyle böyle değerlendirilir.

> Daha güçlü görüşe göre avlanmak, nikah akdi yapmak ve cinsel ilişki dışında öpmek ve dokunmak suretiyle sevişmek de helal hale gelir. Çünkü bunlar, yapılması haccı bozmayan haram fiillerdendir, bu yönüyle saçı tıraş etmeye benzemektedir. Bu, Rafii'nin eş-Şerhu's-sağir adlı eserinde sahih kabul ettiği görüştür.

 

Nevevi ise şöyle demiştir: "Daha güçlü görüşe göre nikah akdi yapmak helal olmaz. Allah en iyi bilir." Yine cinsel ilişki dışındaki sevişme de böyledir.

 

[*] - Bunun delili Nesai'nin -Nevevi'nin belirttiğine göre hükme elverişli bir senetle- rivayet ettiği şu hadistir: Büyük şeytanı taşladığınızda kadınlar dışında her şey size helal olur. (Nesai, Menasik, 3084)

 

Bu, Rafii'nin eş-Şerhu'l-kebir'de "çoğunluğun sahih kabul ettiği görüş" diye ifade ettiği görüştür. O şöyle demiştir: "Çoğunluğun bu görüşü el-Muhtasar' da yer alan İmam Şafii (r.a.)'nin açık ifadelerine daha uygundur". Nevevi de el-Mecmu ve er-Ravda'da çoğunluktan aktarmıştır.

 

13. Kişi, yukarıda sayılan üç fiilden [yani şeytan taşlarna, tıraş olma ve farz tavafı yapma fiillerinden] ilk ikisini yaptıktan sonra [ihramdan birinci çıkış gerçekleşir. Daha sonra] üçüncüsünü de yaptığında ihramdan ikinci çıkış da gerçekleşmiş olur. Bu çıkışla birlikte kalan ihram yasakları da helal hale gelir. Bu konuda icma bulunmaktadır.

 

Kişi bundan sonra ihramlı bulunmamakla birlikte şeytan taşlama ve Mina' da geceleme gibi haccın kalan fiillerini yapması da farzdır. Bu şuna benzer: Kişi namazda iken birinci selamı vermekle namazdan çıkar. Ancak ikinci selamı vermesi de kendisinden istenir. Ancak burada istenen şey farz, namaz meselesindeki ise menduptur.

 

14. Kişinin üzerinde ihramın bütün izleri gitsin diye şeytan taşlama günleri geçinceye kadar ilişkide bulunmamak müstehaptır.

 

[Soru]  Bu hüküm şu rivayetle çelişmektedir: Mina günleri yeme-içme ve ilişkide bulunmanın serbest olduğu günlerdir. (Müslim, Sıyam, 2634)

 

[Cevap]  Bu günlerde söz konusu fiilleri yapmak yasak değildir. Bununla birlikte hac yapan kişinin cinsel ilişkiyi ertelemesi belirtilen sebeple müstehap görülmüştür.

 

15. Kurban bayramının birinci günü şeytan taşlamayan örneğin bunu teşrik günlerinden sonraya bırakan kişinin bunun bedelini yerine getirmesi gerekli olmuşsa -bu bedeloruç tutma şeklinde bile olsaihramdan çıkma bedelin yerine getirilmesine bağlı hale gelir, çünkü bedel, şeytan taşlamanın yerine geçmiştir.

 

[Soru]  Bu kişiyle "hedy kurbanı bulamayan muhsar (3) kişi" arasındaki fark nedir? Çünkü daha doğru görüşe göre muhsar olan kişinin ihramdan çıkması hedy kurbanının bedeli olan orucun tutulmasına bağlı değildir.

 

(3) Hac için ihrama girmiş bir kimsenin Arafatta vakfe ile ziyaret tavafından, umre için ihrama giren kimsenin ise tavaftan alıkonmasına "ihsar" denir. Bu şekilde alıkonulan kimseye de "muhsar" denir.

 

[Cevap]  Muhsar için yalnızca bir defa ihramdan çıkış söz konusudur. Şayet muhsarın ihramdan çıkması bedelin bulunmasına bağlı olsaydı bedeli yerine getirinceye kadar ihramın diğer yasaklarıyla birlikte beklemesi onun için zor olurdu. Şeytan taşlama imkanını kaçıran kimsenin ise birinci ihramdan çıkmaya başlaması mümkündür. Bunu yaptığında cinsel ilişki, cinsel ilişkiye götüren durumlar ve akit yapmak dışındaki hususlar helal hale gelir. Bu durumda bedeli yerine getirinceye kadar ihramda kalmasında bir zorluk yoktur. Bu "hac ihramından çıkış" ile ilgilidir. Umreye gelince, onda yalnızca bir defa ihramdan çıkma söz konusudur. Çünkü haccın zamanı uzun, hac fiilleri çoktur. Bu yüzden -umreden farklı olarak- hacda, ihramlıya haram olan fiillerin bir kısmı bir zamanda diğer bir kısmı da başka bir zamanda mübah hale gelir. Bu, "hayız" ve "cünüplük" arasındaki ilişkiye benzer.

Hayız süresi uzun olduğundan hayıza ilişkin yasakların kalkmasında iki zaman bulunmaktadır:

 

1) Kanın kesilmesi,

2) Gusletme.

 

Cünüplüğün zamanı ise kısa olduğundan cünüplüğe ilişkin yasakların ortadan kalkmasının tek bir zamanı vardır. [O da kişinin gusletmesidir.]

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

1. TEŞRİK GÜNLERİNİN GECELERİNDE MİNA'DA KALMAK