REHİN’İN BAĞLAYICI HALE GELMESİ... |
1. REHİN ÜZERİNDEKİ ZİL
YEDLİK
Rehin bağlayıcı hale
geldiğinde rehin üzerindeki zilyedlik rehin alan kişiye ait olur. Bu zilyedlik -daha
önce geçtiği üzere- ancak rehin verenin maldan yararlanması için kaldırılır.
Akdin iki tarafı;
> Rehnin güvenilir
bir kimse yanında bırakılmasını şart koşarsa bu caiz olur.
> Rehnin güvenilir
iki kişi yanında bırakılmasını şart koşarlarsa;
[a] - Bu ikisinin rehni
korumak üzere bir arada bulunmasını veya yalnızca birinin rehni korumasını şart
koşarlarsa şart geçerli olur.
[b] - Herhangi bir şart
koşmazlarsa daha doğru görüşe göre iki kişiden hiçbiri rehni tek başına
koruması altına alamaz.
Rehnin bırakıldığı
güvenilir kişi ölse veya onun güvenilmezliği [fasık olduğu] tescil edilse akdin
iki tarafı rehni ittifak ettikleri bir yere [kişiye] bırakırlar. Şayet
anlaşmazlığa düşerlerse hakim rehni güvenilir bir kişinin yanında bırakır.
1. Rehnin teslim
edilmesiyle rehin bağlayıcı hale geldikten sonra rehnedilen mal üzerindeki
zilyedlik rehin alana aittir; çünkü alacağın güvence altına alınmasının en
büyük rüknü bu şekilde sağlanmış olur. Rehin alan kişinin mal üzerindeki
zilyedliği ancak yukarıda açıklandığı üzere rehin verenin maldan yararlanması
için [geçici olarak] kaldırılır.
Bu, çoğunlukla görülen
uygulamadır. Bunun dışında zilyedlik -şu gibi durumlarda görüleceği üzere-
rehin alana ait olmayabilir.
> Kişi müslüman bir köleyi
veya mushafı kafir bir kimseye rehin bırakacağında,
> Harp ülkesi
vatandaşına silah rehin bırakacağında bunlar, söz konusu mallara malik olma
yetkisine sahip olan kimselerin yanında bırakılırlar.
> Yine kişi cinsel
ilişkide bulunmanın amaçlanamayacağı kadar küçük bir cariyeyi rehin
bırakacağında, rehin alan kişi, cariyenin mahremi olduğunda veya güvenilir bir
kadın olduğunda ya da erkeklik organı doğuştan bulunmayan bir kişi olduğunda
veyahut yanında karısı, mahremi ya da iki güvenilir kadın bulunan bir yabancı
erkek olduğunda cariye onun yanına rehin bırakılır.
Şayet bunlar yoksa
cariye kendisine mahrem olan [evlenilmesi haram olan] bir erkeğin veya yukarıda
geçenlerden güvenilir birinin yanında rehin bırakılır.
Çift cinsiyetli şahıs bu
konuda dişi gibi kabul edilir. Ancak o, yabancı bir kadının yanında rehin
bırakılmaz.
2. Rehin akdi yapan iki
taraf, rehin malın güvenilir bir kimse yanında bırakılmasını şart koşsalar [bu
konuda anlaşsalar] bu caiz olur; çünkü her biri diğerine güvenmektedir.
İbnü'r-Rif'a'nın
ifadelerinden anlaşılacağı üzere güvenilir olan kişi rehni korumayı
üstlenebildiği gibi onu teslim almayı da üstlenebilir.
"Güvenilir"
ifadesi ile "fasık [güvenilmez olan kişi]" dışarıda bırakılmıştır;
akdin taraflarından her ikisi veya birisi -veli, vekil, kayyim, ticarete izinli
köle, mudarebe akdinde sermayeyi işleten kişi, mükatep köle vb. - başkası adına
tasarruf ta bulunuyarsa güvenilir olmayan bir kimsenin yanına rehin
bırakamazlar. Şayet böyle değillerse bırakmaları caiz olur.
Eş-Şerhu'l-kebir,
eş-Şerhu's-sağir ve er-Ravda'daki "üçüncü bir kişinin yanında
bırakılır" ifadesi de bu şekilde anlaşılır. Nevevı'nin buradaki ifadesi
daha uygundur. Çünkü bu ifadenin zıt anlamında [mefhum-ı muhalifinde] bir ayrım
söz konusudur ki bu ayrım reddedilemez.
3. Güvenilir olan kişi
[yed-i emin] malın telef olduğunu veya malı rehin alan şahsa geri verdiğini
iddia ettiğinde onun sözü kabul edilir.
Yanlışlıkla malı telef
etse veya malı başkası telef etse bedeli ondan alınır, o şahıs ilk izne dayalı
olarak bu bedeli korumaya devam eder.
Güvenilir şahıs malı
bilerek telef etmiş olsa kendisinden bedel tahsil edilip başka bir şahsa rehin
bırakılır.
Güvenilir şahıs tehdit
altında malı telef etmiş olsa yanlışlıkla telef etmiş gibi kabul edilir.
Ezrai şöyle demiştir:
Rehin akdinin bağlayıcı hale gelmesinden sonra malı rehin veren elinde
bırakmayı şart koşsalar -Gazali'nin ifadelerinden aksi anlaşılmakla birlikte
İbnü'r-Rif'a'nın ifadesinden anlaşıldığına göre- bu sahih olur.
4. Rehin akdi yapan iki
taraf malı iki kişiye rehin bırakma konusunda anlaşsalar [bakılır:]
a. Bu iki kişinin malı
koruma konusunda bir arada bulunmasını veya ayrı ayrı olmalarını şart
koşmuşlarsa bu şarta riayet edilir.
b. Herhangi bir kayıt zikretmemişlerse
[bu durumda ne yapılacağı konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
iki kişiden hiçbirisi tek başına rehni korumayı üstlenemez. Bu, vekalet ve
vesayet meselesindeki benzer durumlar gibidir. Bu durumda tıpkı iki tarafın
birlikte korumasının açıkça ifade edildiği durumda olduğu gibi bu durumda da
rehin iki kişinin korumasına bırakılır. İki şahıstan birisi rehni tek başına
korumayı üstlenirse rehnin yarısını tazmin etmeyi üstlenir.
El-Envdr adlı eserde
şöyle denilmiştir: İki şahıstan birisi rehni diğerine teslim ettiğinde iki
taraf rehnin yarısının tazminini üstlenmiş olur.
[İkinci görüş]
Rehni korumak üzere bir
arada bulunmalarında zorluk bulunduğu için bunlar rehni ayrı ayrı koruyabilirler.
5. Rehnin bırakıldığı
şahıs rehni, akdi yapan iki tarafa veya bunların vekillerine geri verebilir.
İzinsiz olarak bunların yalnızca birine veremez. Şayet her ikisi de yoksa ve
bunların vekilleri de yoksa rehni hakime teslim eder. Bir tarafın izni olmaksızın
rehni diğer tarafa teslim eder de rehin onun elinde telef olursa bedelini
tazmin eder. Tazmin bedeli rehni teslim alan kimsenin üzerinde kalır.
6. Rehin alan kişi
güvenilir şahsın elinde bulunan rehni ondan gasp etse yahut da rehin bırakılan
malı, emanet bırakılan kimse gibi güvenilir konumda olan şahsın elinden başka
bir kimse gasp etse daha sonra gasp ettiği şahsa iade etse tazminden kurtulur.
Ancak bir malı bulan kimsenin elinden o kimse mala sahip olmadan önce malı gasp
eden kimse daha sonra malı geri verse bile tazminden kurtulamaz. Çünkü mal
sahibi ona güvenmemiştir.
7. Bir kimse, bir malı
tazmin yükümlülüğü ile izinli bir şekilde elinde bulunduran kimseden -örneğin
ödünç alan kimseden- gasp etse daha sonra onu geri verse el-En var adlı eserin
yazarının belirttiğine göre tazminden kurtulur.
8. Rehin mal ancak iki
tarafın ittifakı ile rehin bırakıldığı güvenilir şahsın elinden alıp başka bir
kimseye nakledilebilir. Bunun bir sebebi olmasa bile bu caizdir.
9. Rehin mal güvenilir
şahsın elinde iken o şahıs ölse, güvenilmez olduğu ortaya çıksa, malı koruyamaz
hale gelse veya güvenilmez olan şahsın güvenilmezliği daha da artsa yahut
onunla rehin akdi yapan iki kişiden biri arasında düşmanlık meydana gelse,
rehnin tarafları veya taraflardan birisi malın onun elinden alıp başkasına
nakledilmesini istese mal nakledilir.
Daha sonra bu mal
ikisinin ittifak ettiği bir şahsa bırakılır. Bu kişi ister güvenilir olsun
isterse -yukarıda belirttiğimiz şartlar uyarıncagüvenilmez olsun fark etmez.
Şayet iki taraf bu malın
kime bırakılacağı konusunda anlaşmazlığa düşerse hakim anlaşmazlığı gidermek
üzere bu malı kendisinin uygun göreceği güvenilir bir şahsa bırakır.
10. Mal, rehin alan şahsın
elinde iken şahsın durumunda bir değişiklik olsa bu değişiklik, güvenilir olan
şahsın durumundaki değişiklik gibi değerlendirilir.
[İtiraz] Buradaki anlaşmazlık nasıl bir
anlaşmazlıktır? Şayet bu, teslimden önce meydana gelmişse teslim gerekli değildir.
Hakimin zorlaması ancak teslimin gerekli hale gelmesi durumunda olur. Şayet
anlaşmazlık teslimden sonra meydana gelmişse rehin mal ancak iki tarafın
ittifakıyla rehin bırakılan kimsenin elinden alınabilir.
[Cevap] Bu anlaşmazlık -Nevevl'nin ifadelerinin
zahirinden de anlaşılacağı üzere- şu durumlarda meydana gelmiş olabilir:
> Rehin, bir satım
akdinde şart olarak koşulmuşsa,
> Rehin güvenilir bir
kimseye bırakıldıktan sonra o kimsenin güvenilmez olduğu ortaya çıkmışsa,
> Rehnin bırakıldığı
güvenilir kimse ölmüşse.
Nevevı, er-Ravda'da
olduğu gibi bir önce söylediği cümleye bağlamak amacıyla ifadeyi "buna
göre; şayet iki taraf anlaşmazlığa düşerse" şeklinde yapsaydı daha uygun
olurdu.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN