MUĞNİ’L-MUHTAC

KADA - YARGI / YARGIÇ

 

YAZILI BELGELERİN HÜKMÜ

 

[Bir hakim veya şahit] üzerinde kendisinin hükmü veya şahitliği , bulunan bir belge görse veya iki kişi "sen şu hükmü vermiştin" veya "sen şuna şahitlik etmiştin" diye şahitlik etseler hakim bunu hatırlamadıkça bununla amel etmez ve buna şahitlik etmez.

 

Bu iki meselede [hakimin yazılı belgeyi uygulaması, şahidin şahitlik etmesi] şayet belge o ikisi nezdinde koruma altındaysa hakimin buna göre amel edebileceğine ve şahitlik edebileceğine ilişkin mezhep içinde bir görüş de bulunmaktadır.

 

Kişi murisinin hattına ve güvenilir bir şahıs olduğuna güveniyorsa buna dayanarak bir şeyde hak sahibi olduğuna veya hakkı eda ettiğine dair yemin edebilir.

 

Doğru görüşe göre kişi kendi nezdinde koruma altında bulunan hatta dayalı olarak hadis rivayetinde bulunabilir.

 

202. Bir hakim veya şahit,

 

> Üzerinde kendisinin bir kişi hakkında hükmü veya şahitliğinin bulunduğu bir belge görse,

> Veya iki kişi [hakim hakkında] "sen şu şekilde hüküm vermiştin" [veya şahit hakkında] "sen şuna şahitlik etmiştin" diye şahitlik etseler [ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Hakim o hükmü verdiğini hatırlamadıkça bu yazının muhtevasına göre amel etmez. Yine şahit de o konuda şahitlik ettiğini hatırlamadıkça o yazının muhtevasına göre şahitlik yapmaz.

 

Çünkü ilk durumda yazının düzmece olması veya başkasının yazısının kendi yazısına benzemesi mümkündür.

 

İkinci duruma gelince; genel kural şudur: "Kesin bilgiye ulaşmak mümkün olduğunda zan esas alınmaz." Davanın aslını hatırlamak yeterli değildir.

 

Not:  Nevevi'nin "amel etmez" ifadesinden başkasının bununla amel etmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. İkinci durum için bu doğrudur.

 

İkinci durum için de bu doğrudur. Buna göre bir başkası "falan kişi şöyle hüküm vermişti" diye şah.itlik etse alimler bu şahitliğe itimad ederler. Arada şu fark vardır: Kişinin kendi yaptığı fnH bilmemesi uzak bir ihtimalolduğundan bu durum şahitlerin doğruluğu konusunda bir kusur meydana getirmektedir.

 

Nevevi'nin ifadesinden hakim ve şahidin durumu hatırlaması halinde [yazı veya şahitlik ile] amel edebileceği sonuç çıkmaktadır ki zahir olan budur.

 

İkinci görüş

 

Bu iki meselede yani [hakimin bu yazılı belgeyi] uygulaması ve [şahidin] şahitlik etmeIsi] konusunda şayet belge mahkemede bir dosyada korunmuş ise ve hakim ile şahit nezdinde bu yazıya güvenmesi ve herhangi bir şüphenin söz konusu olmaması halinde ona itimad etmelerinin caiz olduğu şeklinde mezhep içinde bir görüş bulunmaktadır. Çünkü bu durumda yazının tahrif edilmesi uzak bir ihtimaldir.

 

Yazının tahrif edilmesi mümkün olduğundan ilk görüş daha doğrudur.

 

203. Bir kimsenin elinde murisinin bir kimsede belirli bir miktar alacağı olduğunu veya bir kimsenin murisinde belirli bir miktar alacağı olduğunu ifade eden murisi tarafından yazılmış bir yazı bulunsa, bu kişi o yazıyı murisinin yazdığına güveniyor ve murisinin güvenilir bir kimse olduğuna inanıyorsa bu belgeye dayanarak kendisinin başkasında hakkı olduğuna veya başkasına olan hakkı ödediğine yemin edebilir. Zira burada yazı, karine ile desteklenmiştir.

 

İbn Dakik el-İd, zann-ı galibe dayanarak yemin etmenin caiz olduğuna dair, Hz.Ömer'in (r.a.) Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yanında İbnü's-Sayyad'ın deccal olduğuna dair yemin etmesini delil göstermiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) buna tepki göstermemiştir. "Davalar" bölümünde geleceği üzere, kişi kendi yazısı veya babasının yazısını esas almak suretiyle bu yazıyla pekişmiş bir zanna bağlı olarak kesin bir şekilde yemin edebilir.

 

Alimler bununla "hüküm verme" ve "şahitlik etme" meselesini şu şekilde birbirinden ayırmışlardır: Orada durum hakim ve şahidin kendisinden başkasıyla ilgilidir. Yemin etme meselesi ise bizzat yemin eden şahısla ilgilidir. Bu sebeple galip zanna dayalı olarak yemin etmesi mubahtır.

 

Kaffal kişinin bir yazıyı babasının yazmış olduğuna güvenmesini -Rafii ve Nevevi'nin aktarıp onayladığına göre- şöyle bir ölçüye bağe lamıştır: Bu, belgenin üzerinde "benim falan kişiye şu kadar borcum vardır" yazısını gördüğünde babasının böyle bir borcu olmadığına dair yemin etme isteğini içinde duymayıp o borcu terikeden eda edecek şekilde güvenmesidir.

 

Not:  Nevevi'nin "murisi" ifadesi ihtirazı bir kayıt değildir. Kişinin kitabet akdi esnasında ölen kölesinin, kendisinin ölümünden sonra ticaret yapmasına izin verdiği kölesinin yazısı, mudarebe akdinde sermayeyi işleten işletmecisinin, ticarette ortağının yazısı da güçlü zan ile amel etme kuralı gereğince böyledir.

 

"Yazı" ifadesi de ihtirazı bir kayıt değildir. Güvenilir bir şahsın verdiği haber de böyledir.

Buna Zerkeşi dikkat çekmiştir.

 

204. Kişi, kendisi nezdinde koruma altında olan bir yazı ile hadis rivayet [edebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır: ]

 

Birinci görüş

 

Doğru görüşe göre kişi bunu hatırlamasa bile rivayet edebilir; çünkü önceki ve sonraki alimler bununla amel etmişlerdir. Bu yazı ister kendisine ister başkasına ait olsun fark etmez.

 

İkinci görüş

 

Şahitlikte olduğu gibi burada da kişi [yazıya dayalı olarak] hadis rivayet edemez.

 

İlk görüş sahipleri iki meseleyi şu şekilde birbirinden ayırmışlardır: Şahitliğin aksine hadis rivayetinde kolaylık gösterilir; çünkü kölenin ve kadının [şahitliği kabul edilmediği halde] hadis rivayeti kabil edilir. Yine şahitliğin aksine asıl varken fer'in hadis rivayeti kabul edilir.

Ayrıca ravi "bana falan kişi falancadan, onun şu şekilde rivayette bulunduğunu bildirdi" ifadesini kullanır. Şahit ise "falan kişi şu şekilde şahitlik ettiğini bana bildirdi" demez.

 

205. Bir muhaddis kişiye kendi el yazısıyla hadis rivayeti konusunda icazet belgeSi yazıp gönderse, kişi o yazının muhaddise ait olduğunu biliyorsa buna dayalı olarak rivayette bulunur ve şöyle der: "Falan kişi kitabet yoluyla bana şunu bildirdi" veya "falan kişinin

yazısında şu vardı", "falan kişi bana şunu yazdı".

 

206. Muhaddis, bir kimseye "sana, benim rivayet ettiklerim" veya "benim işittiklerimi rivayet etme konusunda icazet verdim" dediğinde kişinin buna dayanarak rivayette bulunması sahih olur. Hatta muhaddis, "Müslümanlara / benim zamanıma yetişenlere / herkese" gibi bir ifade kullanmışsa ondan işitilen hadisleri rivayet etmek sahih olur.

 

207. Muhaddis "şu üç kişiden birine, benim rivayetlerimi rivayet etme konusunda icazet verdim" dese veya "şu kitaplardan birini rivayet konusunda icazet verdim" dese ilk durumda kime icazet verildiği, ikinci durumda hangi kitap için icazet verildiği bilinmediğinden [bu yolla o muhaddisten hadis rivayet etmek] sahih olmaz.

 

208. Muhaddis "doğacak olan kişiye benim rivayetlerimi rivayet etme konusunda icazet verdim" dese, kendisine icazet verilen kişi mevcut olmadığından bu icazet sahih olmaz.

 

209. Mümeyyiz olmayan çocuğa icazet vermek sahihtir.

 

210. Yazmak ve niyet etmekle rivayet yeterlidir. Nitekim muhaddis huzurunda kendisine hadis okunduğunda onun sessiz kalması durumunda da bu hadisi rivayet etmek sahihtir.

 

211. Muhaddis bir icazet yazdığında bunu telaffuz etmesi müstehaptır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN