MUĞNİ’L-MUHTAC

YEMİNLER

 

4. BİR YERDE OTURUP OTURMAMAYE DAİR YEMİN ETMEK

 

Bu bölümde bir yerde oturma, birisiyle birlikte oturma, bir yere girme vb. konulara ilişkin yeminler konusu ele alınacaktır.

 

Bir yerde oturmamaya veya ikamet etmemeye yemin eden kimse oradan derhal çıksın. Özürsüz olarak orada kalırsa eşyasını göndermiş olsa bile yeminini bozmuş olur.

 

Eşyasını toplamak, ailesini çıkarmak, elbisesini giymek gibi çıkmaya ilişkin şeylerle uğraşsa yeminini bozmuş olmaz.

 

Kişi bir kimse hakkında "vallahi onunla bu evde oturmam" diye yemin ettikten sonra ikisinden birisi derhal dışarı çıksa şahsın yemini bozulmaz. Aynı şekilde daha doğru görüşe göre ikisinin arasına duvar örülse ve her bir taraftan giriş olsa yine yemin bozulmuş olmaz.

 

Kişi "falan şahıs o evdeyken vallahi ben o eve girmem" veya "falan kişi dışarıdayken vallahi ben bu evden çıkmam" diye yemin etse bununla yemini bozulmaz.

 

Kişi evlenmeme, abdest almamak, elbise giymemek, hayvana binmemek, kalkmamak veya oturmamak üzerine yemin etse sonra bu haller devam etse yemini bozulmuş olur.

 

Ben [Nevevi] derim ki: [el-Muharrer adlı eserinde Rafii'nin] kişinin evliliğe ve taharete devam ettiğinde yemininin bozulacağını kabul etmesi zühul eseri oluşan bir hatadır. Daha doğru görüşe göre güzel kokunun devam etmesi güzel koku sümek anlamına gelmez. İlişki, oruç ve namaz da böyledir. Allah en iyisini bilir.

 

Bir kimse bir eve girmeyeceğine dair yemin etse evin kapısının içinde olan veya iki kapı arasında olan ve eve giden koridora girmekle yemini bozulmuş olur. Kişi kapının önünde bulunan kemere girdiğinde veya tavan la kaplanmamış olan terasa tırmandığında yeminini bozmuş olmaz. Daha doğru görüşe göre duvarla kaplanan teras da böyledir.

 

["vallahi şu eve girmem" diye yemin eden] kişi elini, başını, ayağını eve sokmuş olsa yeminini bozmuş olmaz. Şayet her iki ayağını birden onlara dayanarak evin içine koyarsa yemini bozulmuş olur. Ev yıkıldıktan sonra kişi oraya girse, şayet duvarların temelleri duruyorsa yemini bozulmuş olur. Sırf boşluk haline gelmişse veya mescit, hamam yahut bostan yapılmışsa yemini bozulmuş olmaz.

 

Bir kimse "Zeyd'in evine girmeyeceğim" şeklinde yemin etse, Zeyd'in mülkiyetine sahip olarak oturduğu eve girdiğinde yemini bozulur. Ama Zeyd'in ödünç aldığı, kiraladığı, gasp ettiği eve girdiğinde yemini bozulmuş olmaz. Ancak kişi "dar [ev]" derken [ister mükiyeti kendisine ait olsun ister olmasın] Zeyd'in oturduğu yeri kastetmişse o zaman yemini bozulur. Kişi, Zeyd'in sahip olduğu ama oturmadığı eve girdiğinde yeminini bozmuş olur, ancak Zeyd'in oturduğu yeri kastetmişse o zaman yemini bozulmaz.

 

Bir kimse "vallahi Zeyd'in evine girmem / Zeyd'in kölesiyle - karısıyla konuşmam" diye yemin etse Zeyd evini ve kölesini satsa veya karısını boşasa, yemin eden kişi o eve girse ve bu şahıslarla konuşsa yemini bozulmuş olmaz. Ama yemin eden kişi "Zeyd'in şu evinde oturmam / şu kölesiyle - karısıyla konuşmam" diye yemin etmişse o zaman yemini bozulur.

Ama yemin ederken "Zeyd'in mülkünde olduğu sürece" anlamını kastetmişse o zaman yemini bozulmaz.

 

Kişi "vallahi eve şu kapıdan girmem" diye yemin etse, o kapı oradan sökülüp evin başka bir yerine takılsa ikinci yerden girmekle yemini bozulmaz, daha doğru görüşe göre ilk yerden girmekle yemini bozulur.

 

Kişi "hiçbir eve girmem" diye yemin etse çamurdan, taştan, tuğladan, ahşaptan ve çadırdan yapılmış her eve girdiğinde yemini bozulmuş olur. Mescide, hamama, kiliseye, dağdaki mağaraya girmekle yemini bozulmaz.

 

Bir kimse "Zeyd'in yanına girmeyeceğine" dair yemin etse içinde Zeyd ve başkasının bulunduğu bir yere girse yemini bozulur. İmam Şafii'nin bir görüşüne göre kişi Zeyd'in yanına değil başkasının yanına girmeyi kastederek girmişse yemini bozulmaz. Zeyd'in orada bulunduğunu bilmiyorsa "unutarak yeminine aykırı davranan kişinin yemini bozulur mu bozulmaz mı?" konusundaki görüş ayrılığı burada da geçerli olur.

 

Ben [NevevI] derim ki: Bir kimse Zeyd'e selam vermeyeceğine dair yemin etse ve Zeyd'in de içlerinde bulunduğu bir topluluğa selam verse Zeyd'i istisna ederse yemini bozulmuş olmaz. Mutlak olarak selam verirse daha güçlü görüşe göre yemini bozulmuş olur. Allah en iyi bilendir.

 

 

Bir Eve Girmemeye Dair Yemin Etmek

 

96. Bir kimse yemin ettiği sırada içinde bulunduğu belirli bir evde oturmayacağına veya orada ikamet etmeyeceğine dair yemin etse oradan -et- Tenbih ve başka eserlerde belirtildiği üzere- başka yere geçmek niyetiyle bedenen derhal ayrılsın. Böylece yeminini bozmaktan kurtulmuş olur. Ailesi ve malı orada kalmış olsa da hüküm böyledir; çünkü yemine konu olan şey şahsın kendisidir.

 

97. Bu kişi, evden koşarak veya hızlı adımlarla yahut en yakın kapıdan çıkmakla yükümlü tutulmaz. Bununla birlikte evin çatısında bir kapısı bulunsa, şahsın başka kapıdan çıkması mümkün olduğu halde çatıdaki kapıdan çıksa yeminini bozmuş olur; çünkü Maverdl'nin belirttiğine göre üst kata çıkmakla o evde ikamet etmiş hükmünde olur.

 

98. Başka yere geçme niyeti şart koşulmuştur ki bu şahısla, evde oturup bir çıkıp bir giren kimsenin arası ayırt edilmiş olsun. İmam Şafii'nin el-Ümm ve Muhtasaru'l-Müzenı adlı eserdeki şu sözü de bunu ima etmektedir: "Kişi başka yere intikal etmek için bedenen çıkar."

 

99. Ezral'nin belirttiği üzere bu, yemin öncesinde o evde yaşayan kimse için geçerlidir. Kişi o evde oturup oturmayacağına karar vermek için girmiş olur ve "vallahi bu evde oturmam" diye yemin ederek evden derhal ayrılırsa o zaman "başka yere gitmek amacıyla ayrılmaya niyet etmek" kesinlikle şart koşulmaz.

 

"Oturmak" ile oraya girmek kastedilmektedir, hareket etmenin zıddı kastedilmemektedir.

 

100. Kişi özürsüz olarak evde beklerse su içmek vb. bir fiil için beklemesi durumunda olduğu gibi az süre bile beklemiş olsa yemini bozulmuş olur.

 

Ravdatü't-talibin'de "bir saat beklese" ifadesi yer almakla birlikte bununla [altmış dakikalık] zaman süresi kastedilmemiş olup kişi bir an bile beklediğinde yemini bozulmuş olur.

 

101. Kişi eşyasını göndermiş olsa bile [özürsüz olarak o evde beklediğinde yeminini bozmuş olur]. Çünkü yemine konu olan şey evde oturmaktır, bu ise [kişi orada bulunmaya devam ettiği için] mevcuttur. Zira "oturmak" ifadesi ilk olarak o eve girmeye denildiği gibi o evde bulunmaya devam etmeye de denilmektedir. Nitekim "falan kişi evde bir ay oturdu" denilir. Yine oturma ifadesi eşya ile birlikte veya ayrı olarak da kullanılmaktadır.

 

102. NevevI "özürsüz olarak" ifadesini zikrederek bir özür sebebiyle orada kalmayı dışarıda bırakmıştır. Buna göre kişi üzerine kapının kilitli kalması veya dışarı çıkmasının yasaklanması yahut dışarı çıkması halinde canına ve malına bir zarar geleceğinden korkması, dışarı çıkamayacak şekilde hasta olup kendisini dışarı çıkaracak birini bulamaması sebebiyle dışarı çıkmasa yemini bozulmuş olmaz.

 

103. Maverdi şöyle demiştir: "Yahut farz namazın vakti daralır da kişi o namazı kılmadan önce dışarı çıktığında namaz kaçacak olursa bu kişi evden çıkmadığında yemini bozulmuş olmaz."

 

Bulkıni şöyle demiştir: Maverdl'nin sözü, şu konudaki mutemed görüşe dayanmaktadır: Bir kimse karısı ile bu gece ilişkide bulunacağına dair yemin etse ve o gece karısının hayızlı olduğu görse yemini bozulmaz.

 

104. Kişinin evden çıkmaktan aciz hale gelmesi yemin ettikten sonra meydana gelse, onun durumu ikrah [baskı ve tehdit] altında kalan [ve bu sebeple dışarı çıkamayan] kimsenin durumu gibidir [yani yemini bozulmaz].

 

105. Kişi evde oturmayacağına dair yemin ettikten sonra eşyasını toplamak, ailesini çıkarmak, elbisesini giymek gibi dışarı çıkmayı sağlayacak şeylerle meşgulolursa o süre zarfında evde kalmakla yeminini bozmuş olmaz. Nevevi'nin mutlak ifadesinden anlaşıldığına göre bunu başka birisine yaptırma imkanı bulunsun bulunmasın hüküm böyledir; çünkü kişinin bu sebeple evde kalması uzun da sürse o kişi orada oturan bir kimse olarak kabul edilmez.

 

Nevevi el-Mecmu'daki şöyle demiştir: "Kişi evin kapılarını kapatmak, malını toplamak için evde kalsa ve bunları başkasına yaptırma imkanı bulunmasa doğru görüşe göre yemini bozulmaz. Şayet başkasına yaptırma imkanı bulunursa yemini bozulur." Bu ifadeden, yukarıdaki durumda yeminin bozulmuş olması gerektiği anlaşılsa da yemin bozulmaz.

 

106. Maverdi şöyle demiştir: Kişinin eşyasının ağır olması ve ailesi sebebiyle o evde [yemin ettikten sonra] kalmasına ilişkin kişiyi zora sokmaksızın ve acele ettirmeksizin örfte yer alan uygulama esas alınır.

 

107. Kişi eşyasını korumak için evde bir gece daha kalmaya ihtiyaç duysa İbn Kecc'in ileri sürdüğü iki ihtimalden daha güçlü olanına göre yemini bozulmaz.

 

Not:       1. Nevevi "elbise giymek" ifadesini herhangi bir kayıtla kayıtlamamıştır. eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de bu ifade "dışarı çıkma elbisesi" şeklinde kayıtlanmıştır. Bundan anlaşıldığına göre kişi, dışarı çıkarken giyilen elbise için yapılacak süslenmeden daha fazla bir şeyler giymekle uğraşsa yemini bozulur. İbn Şühbe'nin belirttiğine göre zahir olan budur.

 

2. Kişi evden derhal çıktıktan sonra eşyasını taşımak için tekrar eve girse yemini bozulmaz. Şaşı "bu, işi başkasına yaptırması mümkün olmadığındadır" demiştir. Bu, el-Mecmu'daki ifadenin gereğine uymaktadır.

 

3. Kişi ev veya hasta ziyareti gibi bir sebeple o eve geri dönse ve -Ezrai ve başkalarının Beğavl'nin ta'likinden aktardıklarına göre evde kalmasa yemini bozulmuş olmaz. Nitekim alimler kişinin evden çıkmadan önce o evde bulunan bir hastayı ziyaret etmesi ile ilgili olarak şöyle demişlerdir: Bu kişi hastanın yanında oturursa yemini bozulur. Ancak dışarı çıkma esnasında hastanın yanına [oturmaksızın] uğrarsa yemini bozulmaz. Hocamız Zekeriya elEnsarı şöyle demiştir: "İkisi şöyle ayrılabilir: Bizim meselemizde kişi dışarı çıktıktan sonra tekrar eve girmiştir. Dolayısıyla o evde oturan bir kimse olarak görülemez. Çünkü dışarı çıkması sebebiyle artık ondan "evin sakini" adı kalkmıştır. Diğer meselede ise kişiden evde oturan şahıs adı kalkmamıştır." Bu görüşün de bir dayanağı bulunmakla birlikte ilk görüş daha güçlüdür.

 

4. Nevevi, Ravdatü't-talibin'de şöyle demiştir: "Kişi evde oturmayacağına dair evin dışındayken yemin etse sonra eve girse, evde kalmadığı sürece yemini bozulmaz. Evde kalırsa yemini bozulur. Ancak ilk baştaki gibi eşyasını toplamakla meşgulolursa o zaman yemini bozulmaz."

 

5. Kişi evde oturmayacağına dair yemin etmesinin hemen ardından evden Çıkıp sonra o evden transit olarak geçse yani bir kapısından girip öbür kapısından çıksa yemini bozulmuş olmaz. Amaçsız olarak evin içinde dolaşsa yemini bozulmuş olur.

 

Kişi "bu evde oturmam" derken "bu evi mesken edinmem" anlamını kastetmişse Rafifnin de belirttiğine göre kişinin yemininin bozulmuş olmaması gerekir; çünkü böyle yapmakla kişi orayı mesken edinmiş olmaz.

 

 

Birisiyle Birlikte Aynı Evde Oturmamaya Dair Yemin Etmek

 

108. Bir kimse "vallahi ben Zeyd ile bu evde oturmam" veya "vallahi Zeyd bu evde benimle oturamaz" yahut "onunla oturmaz olayım" diye yemin etse ve bu sözün ardından ikisinden birisi evden derhal çıksa yemin eden şahsın yemini bozulmuş olmaz; çünkü birlikte oturma söz konusu olmamıştır. Bir süre beklerse yemini bozulur. Ama eşyasını taşımak ve dışarı çıkmaya ilişkin şeylerle meşgul olursa Cüveyni'nin belirttiği üzere yemini bozulmaz.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Yukarıda oradan başka yere yerleşme niyetiyle ayrılma ve böyle ayrılmama konusundaki farklar burada da geçerlidir. Birlikte oturulmayacağına dair yemin edilen kişi namaz kılmak, hamama veya dükkana gitmek gibi bir sebeple evden ayrılsa, yemin eden kimse evde kalsa yemin eden kişinin yemininin bozulmamasını kabul etmek son derece isabetsiz bir görüştür; çünkü örfte bu durumda yemini bozulmamış saymak uzak bir durumdur." Bana göre de böyledir.

 

109. [Kişi, "vallahi bu evde Zeyd ile oturmam" diye yemin ettikten sonra] ikisinin arasına çamur vb. bir şeyden duvar örülse ve evin iki taraftan girişi olsa [bu kişinin yemini bozulur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre yemin bozulmuş olmaz; çünkü kişi birlikte oturmayı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

 

İkinci görüş

 

Bina tamamlanıncaya kadar ortada bir zaruret olmaksızın bir arada oturma devam ettiği için yemin bozulmuş olur. eş-Şerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve Ravdatü't-talibin'de bu görüşün daha doğru olduğu belirtilmiş ve alimlerin çoğunluğuna nispet edilmiştir. Nevevi, el-Minhac'da ilk görüşü tercih ederken el-Muharrer'e tabi olmuştur. eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de bu görüşü Beğavl'den nakletmişlerdir.

 

Not:       1. Görüş ayrılığının olduğu durum, duvar örülmesinin yemin eden kişi tarafından veya onun emriyle yahut her iki şahıs tarafından yahut o ikisinin emriyle olmasıdır. Şayet yemin eden kişi dışında mesela yemin edilen şahıs veya bir başkası tarafından duvar örülürse önceki delillendirmenin gerektirdiği üzere bu durumda yemin kesin olarak bozulur.

 

2. Nevevi "bu evde" ifadesi ile birlikte oturmayı mutlak olarak zikredip aynı şehirde oturmayı bile kastetmesi durumunu dışarıda bırakmıştır. Bu durumda kişinin niyeti işletilerek aynı şehirde oturmakla bile şahsın yemini bozulmuş olur.

 

3. Yemin eden kişi herhangi bir yere niyet etmemişse herhangi bir yerde birlikte oturmaları ile yemini bozulur.

 

4. İki şahıs aynı çatı altında bulunan ve giriş yerleri aynı olan iki evde yaşıyarlarsa birlikte oturmak gerçekleştiğinden yemin bozulmuş olur. Ancak iki ev bir handa ise, han küçük oisa, handaki [tuvalet, banyo vb.] yararlanılan yerler ortak olsa ve iki ev birbirine bitişik bile olsa kişinin yemini bozulmaz. Çünkü han, bir topluluğun oturması için inşa edilmiş bir yerdir. Handaki evlerin her birinin kapıları ve anahtarları birbirinden farklıdır. Bu açıdan han, çıkmaz bir sokak gibidir.

 

5. Yine iki ev birbirine bitişik olsa bile büyük bir konaktaysa yemin bozulmuş olmaz. Ancak konak küçükse yemin bozulur.

 

6. Konağın büyük olması halinde her bir evin kendine ait kilit ve merdiveninin olması şart koşulur, handa ise şart koşulmaz. Her bir evin kilit ve merdiveni farklı değilse yahut iki şahıs bir konak içindeki iki farklı gölgelik altında oturuyarsa yahut biri bir evde diğeri bir gölgelikte oturuyarsa yemini bozulur.

 

7. Büyük bir konakta merdiven, mutfak banyo gibi her türlü ihtiyacın görülebildiği bir oda varsa ve odanın kapısı da konağın içindeyse kişi orada oturmakla yeminini bozmuş olmaz.

Yine aynı şekilde tek bir oda bir konakta bulunduğunda da hüküm böyledir.

 

8. Nevevi "duvar" ifadesi ile iki şahıs arasına perde gerilmesini ve her birinin evin bir bölümünde oturmasını dışarıda bırakmıştır; çünkü bu durumda kişinin yemini kesin olarak bozulur. Mütevelll şöyle demiştir: Ancak bu kişiler çadırlarda yaşayan kimseler ise aralarında bir engel meydana getirildiğinde ikisinin oturduğu yerler birbirinden farklı olmuş olur.

 

 

Evin İçinde Olanın Girmemeye, Dışında Olanın Çıkmamaya Dair Yemin Etmesi

 

110. Kişi bir evin içindeyken oraya girmeyeceğine dair yemin etse veya evin dışındayken oradan çıkmayacağına dair yemin etse her iki durumda da evin içinde veya dışında olması sebebiyle yemini bozulmuş olmaz; çünkü "girmek" dışarıdan içeriye doğru gelmekle, "çıkmak" ise içeriden dışarıya doğru gitmekle olur. Kişinin içinde bulunduğu durumu devam ettirmesinde ise bu özellik yoktur. Bu sebeple kişinin bu durumu girmek ve çıkmak olarak isimlendirilmez. Ancak "girmemek" ile uzakta durmak ve kaçınmayı kastetmişse İbnü'rRif'a'nın Cüveyni'ye tabi olarak belirttiğine göre yeminini bozmuş olur. Yine "çıkmamak" ile ev ve ailesini nakletmemeyi kastetmişse bunları nakletmek ile yeminini bozmuş olur.

 

111. Bir malın sahibi olan kimse "vanahi şu mala sahip olmayacağım" diye yemin etse bu yeminin hükmü, kişinin içinde bulunduğu ev hakkında "vanahi bu eve girmeyeceğim" demesinin hükmü gibidir. Bunu Zerkeşi, İbnü's-Salah'ın fetvalarından naklen söylemiştir.

 

112. Evli olan bir kimse evlenmeyeceğine, abdestli olan bir kimse abdest almayacağına, giyimli bir kimse elbise giymeyeceğine, binek üzerinde olan bir kimse bineğe binmeyeceğine, ayakta olan bir kimse ayakta durmayacağına, oturan bir kimse oturmayacağına dair yemin ettiği halde evlenmek vb. zikredilen bu durumları devam ettirse bütün bu durumlarda yeminini bozmuş olur.

 

Nevevi şöyle demiştir: el-Muharrer'de bu kişinin giymeye, hayvana binmeye, ayakta durmaya, oturmaya devam etmesi halinde yemininin bozulmuş sayılması doğru görüştür; çünkü "bir gün elbise giydim", "bir gün hayvana bindim" denilir. Aynı şey diğer durumlar için de söz konusudur. Evlenme ve abdestli olmaya devam etmekle kişinin yemininin bozulmuş sayılması ise yanlıştır. Çünkü bu eşŞerhu'l-kebir, eş-Şerhu's-sağir ve diğer eserlerde tek görüş olarak yer alan "bu durumda yemin bozulmuş olmaz" hükmüne aykırıdır. Bu yanlışlık bir zuhOI eseridir. ZuhOI bir şeyi unutmak ve ondan gafil olmak demektir. Çünkü kişi "bir ay boyunca evlendim" demez "bir aydır evliyim" der; çünkü evlenmek, akdi kabul etmektir. Ancak kişinin belirli bir zamandan beri bir kadınla nikahlı olduğunu belirtmeye gelince bununla o kadının o erkeğin nikahında bulunmaya devam ettiği kastedilir. Yine kişi "bir ay boyunca abdestliyim" demez, "bir aydır abdestliyim" der.

 

Not:  Yeminin bozulmayacağı durum kişinin devam etmeye niyet etmediği durumdur. Şayet devam etmeye niyet ederse yeminle kastettiği sıfat mevcut olduğundan yemini bozulur.

Bunu el-İstiksa adlı eserin yazarı söylemiştir.

 

Kişi "giymek" ile bir şeyi ilk olarak giymeyi kastederse niyeti geçerli olur. Bunu İbnü's-Salah söylemiştir.

 

113. ["Vallahi güzel koku sürmeyeceğim" şeklinde yemin eden bir kimsenin üzerinde daha önceden sürdüğü] güzel kokunun devam etmesi [koku sürünmek gibi değerlendirilir ve yemin bozulmuş sayılır mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bu, güzel koku sürünmek sayılmaz, dolayısıyla "güzel koku sürmeyeceğim" diye yemin eden kişinin yemini bununla bozulmaz; çünkü [üzerinde güzel koku devam eden] kişi "bir ay boyunca güzel koku sürdüm" demez. Bu sebepledir ki kişi güzel koku süründükten sonra ihrama girse ve devam etse fidye ödemesi gerekmez.

 

İlişkide bulunmak, oruç tutmak ve namaz kılmak da böyledir. Buna göre namazda olduğunu unutan bir kimse namaz kılmaya cağına dair yemin etse veya dilsiz olup da işaretle yemin etse daha doğru görüşe göre namaza devam etmekle yemini bozulmaz. Allah en doğrusunu bilir.

 

Bazılarına göre bu hüküm bazı problemler taşımaktadır. Çünkü [halk arasındaki kullanımda] "bir ay boyunca oruç tuttum" ve "bir gece boyunca namaz kıldım" denilmektedir.

 

Buna şöyle cevap verilebilir: "Namaz kılmak, niyetin oluşması demektir. Oruç da böyledir.

Nitekim evlenmekle ilgili olarak da alimler nikahı kabul etmek demişlerdir. Alimlerin açık ifadesine göre bir kimse namaz kılmayacağına dair yemin ettikten sonra sahih bir şekilde namaza başlasa yemini bozulur; çünkü bu kişiye namaza başladığı anda "namaz kılan kişi" denilmesi doğru bir kullanımdır.

 

114. Maverdi şöyle demiştir: Niyete ihtiyaç duyan bütün akit ve fiillerde kişinin buna devam etmesi, ilk olarak yapması gibi değildir. Buna göre bir kimse "Zeyd ile ortak olmayacağım" şeklinde yemin edip Zeyd ile mevcut ortaklığına devam etse İbnü's-Salah "ilk olarak ortaklık yapmayı kastetmedikçe bu kişinin yemini bozulur" diye feta vermiştir.

 

115. Bir kimse kıbleye dönük iken kıbleye dönmeye ce ği ne dair yemin etse ve bu şekilde kalmaya devam etse kesin olarak yemini bozulur.

 

116. Kişi bir şey gasp etmeyeceğine dair yemin etse, gasp edilen malı elinde tutmaya devam etmekle yeminini bozmuş olmaz. Bu, Ravdatü't-talibin'de tek görüş olarak belirtilmiştir.

 

Şayet el-Mühimmat'ta belirtildiği üzere "şu malı bir aydır / bir yıldır gasp ettim" denilir diye itiraz yöneltilecek olursa buna şöyle cevap verilir: "Gasp etmek" ifadesi müstakil bir fiilin yapılmasını gerektirir. Bu "gasp etme fiilini ilk olarak meydana getirmeyeceğim" anlamındadır. Kişinin "bir aydır gasp ettim" ifadesi ise bir malı gasp ettikten sonra o malın bir ay boyunca onun yanında kaldığını ifade eder. Nitekim Allah Teala'nın "Allah onu yüz yıl boyunca öldürdü" [el-Bakara, 259] ayeti de bu anlamdadır. Yani öldürdü ve yüz yıl boyunca o şekilde bekletti. Yahut bu sözün anlamı "bir ay boyunca o mal üzerinde gasp hükümleri cereyan etti" demektir. Kişinin, geçmişte yaptığı fiil sebebiyle "gasıp" diye isimlendirilmesi ise hakikat değil mecazdır.

 

117. Bir kimse yolculuk halindeyken bu yolculuktan kaçınmayı kastederek yolculuk yapmayacağına dair yemin etse ve derhal geri dönse veya ikamet niyetiyle orada beklese yemini bozulmuş olmaz. Şayet bunu kastetmemişse yemini bozulmuş olur. Çünkü örfe göre bu kişi yine yolcudur. Bunu Nevevi Ravdatü't-talibin'de söylemiştir. İsnevi, el-Mühimmat adlı eserde şöyle demiştir: Bu, konuyla ilgili nakilden gaflet edilerek söylenmiştir. Zira Maverdi, el-Havi'l-kebir adlı eserde bu durumda kişinin yemininin bozulmayacağını söylemiş ve sözünün gerekçesini şu şekilde belirtmiştir: "Çünkü bu kişi yolculUğu terk etmeye başlamıştır." Bu, İsnevl'nin, Maverdl'nin sözünden kendi anladığı anlamdır. Oysa Nevevi'nin ifadesi kişinin bu yolculuktan kaçınmaya kastetmesi ile ilgilidir. Şu halde iki söz arasında bir aykırılık söz konusu değildir.

 

118. Bir kimse belirli bir eve girmeyeceğine dair yemin etse ardında başka bir kapı bulunmayan kapının iç tarafında yer alan koridora girmekle yemini bozulmuş olur. Koridor evin dış kapısı ile evarasındaki bölümdür.

 

119. Koridor, evin iki kapısı arasında yer alıyorsa koridora giren kişinin yemini bozulmuş olur; çünkü burası da eve dahildir. Bir kimse kapıyı geçtiğinde eve girmiş sayılır.

 

120. Kişi, evin kapısının dışında bulunan kemere girmekle yeminini bozmuş olmaz; çünkü burası her ne kadar evden olsa bile ve evin satımında akdin kapsamına girse bile oraya giren kimseye "eve girdi" denilmez. Rafii metinde geçen "kemer" ifadesini kapının dışına yapılmış şeklinde açıklamıştır. Bu, önemli bazı şahısların kapılarına yapılan bir yapıdır.

 

Not:  Bu hüküm, kapının kemerinin de ev gibi kapanması halinde söz konusudur. Şayet böyle ise Mütevelli şöyle demiştir: "Kemerin ister tavanı olsun ister olmasın burası evdendir". Bunu Rafii ondan aktarmış ve onaylamıştır. ZerkeşI'nin "bu, örfün dışına çıktığı için problemlidir" ifadesi kabul edilemez; çünkü bu haliyle o, örfün dışında değildir.

 

121. Kişi, etrafı duvarla örülmemiş olan ve evin dışında bulunan terasa çıkmakla yeminini bozmuş olmaz; çünkü burası ne dilde ne de örfte eve dahil olarak kabul edilmez; çünkü burası evi sıcak ve sOğuktan koruyan bir engeldir. Burası evin duvarları gibidir.

 

122. Dört bir yanından etrafı ahşap, kamış vb. duvarla / çatıyla örülmüş tavan da böyle olup kişi buraya çıktığında daha dOğru görüşe göre yeminini bozmuş olmaz. Diğer görüşe göre ise yemini bozulmuş olur; çünkü evin duvarları burayı da kuşatmaktadır.

 

Not:  Görüş aynllğı terasın bütünüyle veya kısmen tavanla kaplanmamış olması halinde söz konusudur. Aksi takdirde kişi evin içinden buraya tırmanırsa kesin olarak yemini bozulur; çünkü burası Ravdatü't-talibin'de de belirtildiği üzere evin binasına dahildir. Bulkini terasın bir kısmı çatıyla kaplanmış olup, kişinin kaplı olmayan yere çıkması durumunda yemininin bozulmuş sayılmasına itiraz etmiş ve "Maverdl'nin ifadesinden bu durumda yeminin bozulmayacağı anlaşılmaktadır" demiştir. Yukanda geçen gerekçelendirme ise bunu reddetmektedir.

 

123. [Eve girmeyeceğine dair yemin eden kişi] eve elini veya başını yahut ayağını soksa yemini bozulmuş olmaz; çünkü bu kişi eve girmiş olarak isimlendirilmez. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in itikaf yaparken başını evde bulunan Hz. Aişe'ye doğru uzattığı sabittir. Bu durum itikafı bozan bir husus olarak görülmemiştir.

 

124. Kişi her iki ayağını üzerine dayanarak eve koyar, bedeninin geri kalan kısmı dışarıda kalırsa yemini bozulmuş olur; çünkü bu kişi "eve girmiş" olarak nitelenir.

 

125. "İki ayağı üzerine dayanarak" ifadesi yalnızca bir ayağını eve sokup ona ve bir de dışarıdaki ayağına dayanma durumunu dışarıda bırakmaktadır; bu durumda kişi yeminini bozmuş sayılmaz; çünkü içeri girmemiştir. Şayet yalnızca içerideki ayağına dayanırsa, dışarıdaki ayağını kaldırdığında düşmeyecek şekilde duruyarsa yeminini bozmuş olur. Bu, Beğavl'nin fetvalarında aktarıldığı üzere o ayağına dayanması gibidir.

 

126. Yine yukarıdaki ifade şu durumu da dışarıda bırakmaktadır: Bir kimse evin dışında otururken iki ayağını eve doğru uzatsa yemini bozulmaz; çünkü böyle yapmakla eve girmiş sayılmaz.

 

127. Kişi evin boşluğunda bağlı bulunan ve evin binası tarafından kuşatılmış bulunan bir ipe veya kirişe asılsa, iki ya da bir ayağına dayanmamış olsa bile yeminini bozmuş olur; çünkü bu kimse eve girmiş kabul edilir. Kişinin bedeninin bir kısmı evin binasının üzerine çıksa yemini bozulmuş olmaz.

 

128. Ev yıkıldıktan sonra kişi yıkılan eve girse evin duvarlarının temeli kalmışsa kişinin yemini bozulur; çünkü Beğavl'nin et-Tehzm adlı eserinde belirttiğine ve Rafil'nin el-Muharrer'de esas aldığına, Nevevi'nin de kabul ettiğine göre burası evdendir.

 

eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'deki ifade şöyledir: Duvarların temelleri ve işaretleri kalmışsa kişinin yemini bozulur.

 

Bu ibareden kişinin aklına ilk gelen şey el-Min hac'daki ibarenin aksine ayakta duran bir yerin kalmasıdır; çünkü "temel" ifadesi ayakta duran duvarın yer altında gömülü olan kısmına denir. Demırı şöyle demiştir: "Rafii ve Nevevi bu konuyu dikkatli bir şekilde incelememişlerdir. "

 

Özetle söylemek gerekirse hüküm, ev isminin kalıp kalmamasına bağlıdır. Nevevi de el-Mühezzeb adlı eserine yaptığı yorumda bunu açık olarak ifade etmiş ve alimlerimizden naklen şunu söylemiştir: "Ev yıkılıp da tamamen arsa kaldığında oraya giren kişinin yemini bozulmuş olmaz. Ancak evden geriye ev denilebilecek bir şey• kalmışsa oraya girmekle yemini bozulur."

 

Not: Bütün bunlar kişi "ben bu eve girmem" şeklinde yemin ettiğinde söz konusu olur. Şayet "buna girmem" demişse evin arsasına girdiğinde yemini bozulur. Şayet "bir eve girmem" demişse evin boşluğuna girmekle yemini bozulmaz. Bu durum Nevevi'ye bir itiraz noktası teşkil eder.

Zira o meseleyi aslen "bir eve girmem" ifadesi üzerinde tasavvur etmiş olmakla birlikte aslında kastı "bu eve girmem" şeklinde yapılan yemindir. Bu sebeple ben onun sözünü açıklarken "muayyen bir ev" dedim.

 

129. Girme konusunda yemin edilen ev [yıkılarak] boş bir arazi haline gelmişse veya mescit, hamam, bahçe yapılmışsa kişi oraya girdiğinde yemini bozulmuş olmaz; çünkü "ev" adı kalmamış, oranın başka bir adı olmuştur.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden bu durumda yeminin sona ereceği anlaşılmaktadır. Öyle ki buraya daha sonradan tekrar ev yapılsa kişi oraya girdiğinde yemini bozulmaz. Şayet başka malzemeden yapılmışsa hüküm böyledir. Yıkılan evin malzemesinden yapılmışsa Ravdatü't-talibin'de daha doğru görülen görüşe göre yemini bozulur.

 

Kişi bir eve kendi isteğiyle veya baskı altında yahut unutarak girmeyeceğine dair yemin etse bütün bunlarda kişinin şartı dikkate alınarak eve girdiğinde yemini bozulmuş olur.

Yemin eden kimse uyurken uykusunda eve doğru girse ve eve girmiş olsa yahut uyurken oraya taşınsa ve kendisi de bundan kaçınmasa yemini bozulmuş olmaz; çünkü ilk durumda kendisinin seçimi, ikinci durumda ise fiili yoktur. Şayet oraya kendisinin emri ile taşınmış olsa bir hayvana binip de hayvan tarafından oraya götürülmesinde olduğu gibi yemini bozulmuş olur.

 

130. Bir kimse "vallahi Zeyd'in evine girmem" şeklinde yemin etse, Zeyd'in mülkiyetine sahip olarak oturduğu eve girmekle yemini bozulmuş olur. Zeyd ister yemin etme esnasında o eve sahip olsun ister sonradan sahip olsun fark etmez. Nitekim bir kimse kölenin evine girmeyeceğine dair yemin etse bu yemin, kölenin şimdi oturduğu eve değil azat edilmesinden sonra sahip olacağı eve ilişik olur; çünkü mülkiyet sıfatı o zaman mevcut olacaktır. Yahut da kişi "adalet evi [mahkeme]" vb. isimlerle bilinen bir yere girse orada oturmasa bile yemini bozulmuş olur.

 

131. ["vallahi Zeyd'in evine girmem" diye yemin eden kişi] Zeyd'in ödünçalarak, kira vererek, gasp ederek, menfaati kendisine vasiyet yahut vakıf yoluyla devredilerek oturduğu eve girdiğinde yemini bozulmuş olmaz; çünkü bir şeye malik olan kimseye izafe edilerek [yani "Zeyd'in evi" denilerek] kullanılan ifade kişinin o mülk üzerinde hakikaten mülkünün sabit olmasını gerektirir. Nitekim kişi "bu ev Zeyd'indir" dese evin mülkiyetini onun lehine ikrar etmiş olur.

Daha sonradan "bu ifadeyle Zeyd'in orada oturduğunu kastetmiştim" dese bu sözü kabul edilmez.

 

132. Bu konuda Farsça veya başka bir dille yapılan yemin arasında fark yoktur. Kadı Hüseyin ise "Farsça yemin ederse bu yemin kişinin oturduğu yer şeklinde yorumlanır" demiştir.

 

133. Ancak kişi ["vallahi Zeyd'in evine girmem derken] Zeyd'in oturduğu yeri kastetmiş olsa Zeyd'in mülkiyetinde olmasa ve bu bilinmese bile ödünç vb. yollarla oturduğu eve girdiğinde yemini bozulur; çünkü bu, niyetin kendisine iliştiği mecazi bir ifadedir. Yüce Allah [boşanmış kadınların iddet beklemelerinden söz ederken] "onları evlerinden çıkarmayın" [Talak, 1] buyurmuştur. Bununla kastedilen kocanın karısını oturttuğu evdir.

 

134. ["Vallahi Zeyd'in evine girmem" diye yemin eden] kişi Zeyd'in mülkiyetinde olan ama Zeyd'in oturmadığı eve girdiğinde yemini bozulur; çünkü hakikat anlamıyla Zeyd'in olan eve girmiştir. Bu, Zeyd evin tamamına sahip olduğunda geçerlidir. Şayet Zeyd evin bir kısmına sahip ise el-Ümm'deki ifadenin zahirinden Zeyd'in evdeki payı çok olsa da kişinin yemininin bozulmayacağı anlaşılmaktadır. Ezral'nin belirttiği üzere alimlerimiz bu görüşü esas almışlardır.

 

135. Ancak kişi "evine girmem" derken Zeyd'in [mülkiyetinde olan değil] oturduğu evi kastetmişse o zaman onun kastına göre hareket edilir ve Zeyd'in oturmadığı [ama mülkiyeti Zeyd'e ait olan] eve girdiğinde yemin bozulmaz.

 

Not:  Nevevinin "malik olduğu veya orası şahsın adıyla bilinen" demesi daha uygun olurdu. Böylece bir şehirde bir adama nispet edilen bir ev, çarşı veya hamamın bulunması durumunu da kapsardı. Örneğin Mısırda "orduların emirinin çarşısı", "Halili ham", Bağdatta "Yahya çarşısı" Kazvinde "Ya'la ham", Dımaşkta "Sahı çarŞısı", Mekke'de "Erkam'ın evi" gibi. Nevevi Ravdatü't-talibin'de "Dımaşktaki Aklkı evi de böyledir" demiştir.

 

"Akıkı evi" Zahiriyye medresesidir. Bunu, İbn Şühbe söylemiştir.

 

Buna göre kişi bu bölgelere girdiğinde, buraların kendisine izafe edildiği kişi ölmüş olsa bile yemin eden şahsın yemini bozulmuş olur; çünkü buraların o şahsa izafe edilmesini mülkiyete yormak mümkün olmadığına göre geriye tanıtmak amacıyla o şahsın adının söylendiğini kabul etmekten başka yol yoktur.

 

136. Bir kimse "Zeyd'in evine girmem" "Zeyd'in kölesiyle / karısıyla konuşmam" diye yemin ettikten sonra;

 

> Zeyd evini ve kölesini [bütünüyle] veya bir kısmını mülkiyetini ortadan kaldıracak bir satım akdiyle satsa,

 

> Veya satım dışında bir sebeple kişinin ev ve kölesinin bütünü veya bir kısmı üzerindeki mülkiyeti ortadan kalksa,

 

> Ya da karısını Min talakla boşasa,

> Yahut ric'ı talakla boşadığı halde kadının iddet süresi sona erse,

 

Bütün bunlardan sonra yemin eden şahıs eve girse ve köleyle veya kadınla konuşsa yeminini bozmuş olmaz; çünkü sözün hakikat anlamı mecaz anlamına tercih edilir. Zira bu durumda kişi Zeyd'in evine girmemiş, onun kölesi ve karısı ile konuşmamıştır. Çünkü ev ve köle üzerindeki mülkiyet satım vb. yollarla, kadın üzerindeki evlilik bağı ise boşama sonucu ortadan kalkmıştır.

 

137. Boşama ric'ı olsa ve kadının iddeti bitmemiş olsa, yemin eden kişi kadınla konuşsa yemini bozulur; çünkü ric'ı talakla boşanmış [ve iddet beklemekte olan] kadın, evli kadın hükmündedir.

 

138. Satıcı ve müşterinin her ikisi için veya yalnızca satıcı için meclis veya şart muhayyerliği koşulmuş olması sebebiyle ev ve köle üzerindeki mülkiyet ortadan kalkmamış olsa "bu durumda malın mülkiyeti satıcıya aittir" veya "malın mülkiyeti mevkuftur" görüşünü tercih ettiğimizde ve satıcı da akdi feshettiğinde yemin eden kişi eve girerse veya köleyle konuşursa yemini bozulur. Çünkü mülkiyetin satıcıya ait olduğu anlaşılmış, yemin eden kişinin yeminini bozmuş olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Nevevi "evi ve köleyi satsa" ifadesi yerine "ev ve kölenin bir kısmı üzerindeki mülkiyetini izale etse" demiş olsa daha iyi ve genel bir ifade olur, böylece hibe vb. tasarruflar da girerdi.

 

139. Ancak yemin eden kişi "Zeyd'in bu evine girmem / bu kölesi ile / bu karısı ile konuşmam" diye yemin etse [sonra da eve girse veya köle ile yahut kadın ile konuşsa] "bu" şeklindeki işaret etmesi dikkate alınarak yemin bozulmuş kabul edilir. Ancak yemin eden kimse "onun mülkiyetinde bulunduğu sürece" demeyi kastetmişse o zaman yemin ederken işaret etmişse, sonradan ev ve köle üzerindeki mülkiyet ortadan kalktığında eve girdiğinde veya köleyle konuştuğunda, kadın üzerinde evlilik bain talakla sona erip de kadınla konuştuğunda yemin bozulmaz; çünkü burada kişinin iradesi dikkate alınır.

 

140. Kölenin bir kısmını azat etmesi de köle üzerindeki mülkiyetinin ortadan kalkması gibidir. Bu, "bir köle ile konuşmayacağım" diye yemin eden kişinin bir kısmı köle olan bir şahısla konuşmasına benzer ki bu durumda yemini bozulmaz.

 

141. Bir kimse "hür bir kimse ile konuşmayacağına" veya "ne hür ne de köle bir kimseyle konuşmayacağına" dair yemin etse hüküm yine böyledir.

 

142. Yine bir kimse "koruk veya yaş hurma yemeyeceğine" dair yemin etse yarı olmuş bir hurma yediğinde yemini bozulmaz.

 

 

Birinin Evine Girmemeye Dair Yemin Etmek

 

143. [Bir kimse "vallahi Zeyd'in evine girmem" diye yemin ettikten sonra] Zeyd, o evden sonra başka bir evalsa yemin eden kimse şayet ilk evi kastetmişse ikinci eve girmekle yeminini bozmuş olmaz. Şayet "Zeyd'in mülkiyetinde olan herhangi bir evi" kastetmişse ikinci eve girmekle yeminini bozmuş olur. Beğavı ve başkalarının belirttiğine göre mutlak olarak bu sözü söylediğinde de böyledir.

 

144. Kişi "Zeyd'in mülkiyetinde olan herhangi bir evi" kastederek yemin etmişse her iki eve girdiğinde de yemini bozulmuş olur.

 

145. Rafii, konunun sonunda HalımI'den şunu nakletmiştir:

 

"İsim tamlaması mülkiyete konu olan şeye ilişirse burada evin sahibi dikkate alınır. Eğer mülkiyete konu olmayan bir şeye ilişirse o zaman üzerine yemin edilen ev dikkate alınır."

Nitekim kişi falanın kölesi ile konuşmayacağına dair yemin etse onun mülkiyetinde bulunan ve sonradan onun mülkiyetine giren köle ile konuştuğunda yemini bozulur; burada kölenin sahibi dikkate alınır. Şayet "falanın çocuğu" ile konuşmayacağına dair yemin ederse mevcut çocuk anlaşılır, sonradan doğacak olanlar anlaşılmaz. Arada şu fark vardır:

Yemin, üzerine yemin edilen kişinin tahsil etmesi mümkün olan şeye hamledilir. el-Kafi yazarının şu ifadesi buna bir itiraz noktası teşkil etmez: "Kişi falan şahsın saçına dokunmayacağına dair yemin etse ve daha sonra o kişi saçını kazıttıktan sonra başka saçı çıksa ve yemin eden kişi bu saça dokunsa yemin bozulur." Çünkü bu, üzerine yemin edilen saçın kökü olup başka bir saç değildir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinde yer alan (...) ifadesinin (fIS) fiilinin ismi olarak "milkuhu" şeklinde ötreli okunması da haberi olarak "mülkehu" şeklinde üstünlü okunması da sahihtir. Bu durumda ilkinde haber, ikincisinde isim mahzuf olur.

 

146. Bir kimse "vallahi eve şu kapıdan girmeyeceğim" diye yemin etse, o kapı bulunduğu yerden sökülerek evin başka bir yerine takılsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru olan ve İmam Şafii tarafından açıkça belirtilen görüşe göre kişi ikinci yerden eve girmekle yeminini bozmuş olmaz. İlk yerden girdiğinde ise bozmuş olur. Burada yapılan yemin "giriş yeri" şeklinde yorumlanır; çünkü girmek için ihtiyaç duyulan şey orası olup oraya dikilmiş olan ahşap nesne vb. şeyler değildir.

 

İkinci görüş

 

Diğer görüşe göre ise bu yemin, oraya dikili olan şeye yorumlanarak tam aksi hüküm söz konusu olur.

 

Üçüncü görüş

 

Burada yemin hem giriş yerine hem oraya dikili bulunan kapıya yorulması sebebiyle kişi iki yerden girdiğinde de yemini bozulmuş olmaz.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinin zahirinden görüş ayrılığının cereyan etmesi hususunda ilk menfezin kapatılması ile kapatılmaması arasında bir fark olmadığı anlaşılmaktadır ki doğru olan da budur. el-Mühezzeb ve et-Tehzlb adlı eserde ise ilk menfezin kapatılması kaydı bulunmaktadır. Nevevi, Nüketü't-Tenblh'te, bu iki eserde yer alan açıklamaları esas almıştır.

 

Görüş ayrılığı yeminin mutlak olarak yapılması haline özgüdür. Kişi yemin ederken buna dair bir şeye niyet ederse kesin olarak ona göre amel edilir.

 

Nevevi "bu kapıdan" ifadesinde yer alan "bu" işaret ismi ile "eve kapısından girmem" diye yemin etmesi durumunu dışarıda bırakmıştır. Çünkü daha doğru görüşe göre bu durumda ikinci kapıdan girmekle yemini bozulmuş olur; çünkü ikinci kapıya da "evin kapısı" denilmektedir.

 

Kişi "bu hayvanın eyerine binmem" diye yemin ettikten sonra eyer başka hayvanın üzerindeyken bile olsa ona binse yeminini bozmuş olur.

 

147. Kişi "bir eve girmem / bir evde oturmam" diye yemin etse ve bu yemin esnasında herhangi bir niyeti bulunmasa çamur, taş, tuğla veya ahşaptan -veya Maverdl'nin belirttiğine göre kamıştan sağlam bir şekilde- yapılma herhangi bir eve girip oturduğunda yeminini bozmuş olur. Yine çadır vb. bir yere girdiğinde de böyledir. Yemin eden kimse şehirli olsun bedevi olsun fark etmez. Çünkü "ev" adı dilde bunların hepsine hakikat olarak verilmektedir. Bu, ekmek yememeye yemin eden kimsenin yemininin bütün ekmek türleri ile bozulması gibidir.

 

Not:  Nevevi "çadır" kelimesini mutlak olarak kullanmıştır. Zerkeşi'nin belirttiğine göre ise alimlerin ifadelerinden bunun, çadırın mesken edilmesi durumu ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Saymerı de el-İzah adlı eserinde buna işaret ederek şöyle demiştir: "Yolcunun ve gelip-geçen kimsenin [açıkta durması halinde sıcak ya da soğuk gibi] eziyet veren bir durumdan kurtulmak için edindiği çadıra gelince buna ev denilmez."

 

Bu hüküm, "ev" kelimesinin yemin esnasında mutlak olarak kullanılması ile ilgilidir. Şayet kişi yemin ederken bir türü kastetmişse yemini o türle ilgili olur.

 

Yine bu durum, kişi [evanlamına gelen] "beyt" kelimesini Arapça telaffuz ettiğinde söz konusu olur. Şayet Farsça telaffuz ederek mesela "haneye girmem" demişse o zaman bina edilmiş eve girmedikçe yemini bozulmaz; çünkü Farslılar "hane" sözünü bina edilmiş olmayan şeyler için kullanmazlar. Bunu Rafiı, Kaffal ve başkalarından rivayet etmiş, eş-Şerhu's-sağir'de de doğru kabul etmiştir.

 

148. Hiçbir eve girmeyeceğine dair yemin eden bir kimse bir mescide, Kabe'ye, hamama, değirmene, kiliseye, dağdaki mağaraya girdiğinde mezhepte esas alınan görüşe göre yeminini bozmuş olmaz; çünkü örfte bunlara ev denilmez. "Allah'ın yükseltilmesine izin verdiği evler" [en-Nur, 36] ayetinde mescitlerin "evler" diye nitelenmesi ve "benim evimi tavaf yapacaklar için temizle" [el-Hac, 16] ayetinde Kabe'nin ev diye nitelenmesi buna aykırılık teşkil etmez. Nitekim "yaygı / halı üzerine oturmayacağım" diye yemin eden bir kimse yere otursa, her ne kadar Allah Teala yeryüzüne "yaygı" demişse de bu kişi yeminini bozmuş olmaz. Yine bir kimse "lamba yanında oturmayacağım" diye yemin etse her ne kadar Allah Kur'an'da güneşten "lamba" diye söz etmiş olsa bile güneşin altında oturan kişinin yemini bozulmuş olmaz.

 

Not:  Nevevi "mağara" sözünü mutlak olarak zikretmiştir. Bulkınl'nin dediği üzere bu, "içinde oturulmak üzere edinilmemiş olan mağara" anlamındadır. Mesken edinilmiş mağaraya gelince, [evde oturmamaya yemin eden kimse] burada otursa yemini bozulur.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Kilise ifadesiyle kastedilen, Hristiyanların ibadet ettikleri yerdir. Kişi kilise içinde onların oturduğu bölüme girse kesin olarak yemini bozulur."

 

Yine kişi medrese, ribat vb. yerlerin boşluklarına girse yemini bozulmaz.

 

Bana göre eyvana girmek de böyledir. Kişi eyvanın içindeki evlerden birine girdiğinde ise yemini bozulur.

 

 

Birinin Yanına Girmemeye Dair Yemin Etmek

 

149. Bir kimse "Zeyd'in yanına girmeyeceğim" diye yemin etse, içinde Zeyd'in ve başkalarının bulunduğu bir eve durumu bilerek, yeminini hatırlayarak, kendi isteğiyle girse [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre yemini bozulur; çünkü burada Zeyd'in yanına girme fiili mevcuttur.

İkinci görüş

 

Diğer görüşe göre Zeyd'in yanına değil de başkasının yanına girme niyetiyle girerse -birazdan gelecek selam verme konusunda olduğu üzere- yemini bozulmaz.

 

İlk görüşte olanlar şöyle bir ayrım yapmışlardır: İstisna yapmak sözlerde değil ama fiillerde olanaksızdır. Nitekim "Zeyd hariç sizin huzurunuza girdim" demek sahih değildir. Ancak "Zeyd hariç size selam veriyorum" demek sahihtir.

 

150. Kişi Zeyd'in bulunduğu bir konağa girse bakılır: Alıcı ve satıcının birbirinden ayrılmış olarak kabul edileceği derecede büyük bir konak ise kişinin yemini bozulmaz, aksi takdirde yemini bozulur.

 

151. Bu şekilde yemin eden kişi, Zeyd'in evde olduğunu bilmeyerek onun yanına girerse, boşama bölümünde geçen "[boşamayı bir şarta bağlayan kişi] unutarak veya bilmeyerek o şartı yerine getirdiğinde boşama gerçekleşir mi?" konusundaki görüş ayrılığı burada da geçerli olur. Daha doğru görüşe göre burada kişi yeminini bozmuş olmaz.

 

Not:  Görüş aynlığı, kişi mutlak bir ifade kullandığında söz konusu olur. Şayet kişi "Zeyd'in yanına kasten olsun unutarak olsun girmeyeceğim" şeklinde yemin etmişse, unutarak da olsa Zeyd'in yanına girdiğinde yemini kesin olarak bozulur. Bunu Kadı Hüseyin nakletmiştir.

 

 

Birine Selam Vermemeye Dair Yemin Etmek

 

152. Nevevi şöyle demiştir: "Bir kimse bir şahsa selam vermeyeceğine dair yemin ettikten sonra içlerinde o şahsın da bulunduğu bir topluluğa selam verse ve o şahsın da toplulukta olduğunu bilse [bakılır:]

 

 

> O kişiyi sözüyle istisna ederse yemini kesinlikle bozulmuş olmaz. Niyetiyle istisna ederse mezhepteki genel kabule göre yemini bozulmuş olmaz. Çünkü bu kişi istisna yapmakla o şahsı selam verilenlerden olmaktan çıkarmıştır.

 

> [Herhangi bir istisna yapmaksızın] mutlak olarak selam verirse -Allah en doğrusunu bilir- [İmam Şafii'ye ait] daha güçlü görüşe göre yemini bozulmuş olur. Çünkü genel sözcük, sınırlandırılmadığı sürece genelolmaya devam eder. 

 

> Diğer görüşe göre ise kişinin yemini bozulmaz; çünkü kullanılan sözcük bütünü ve bir kısmını ifade etmeye elverişli olduğundan ortada bir şüphe varken kişi yeminini bozulmuş sayılmaz.

 

> Kişi o şahsa selam vermeyi kastederse yemini kesinlikle bozulur.

> Kişi o şahsın orada bulunduğunu bilmiyorsa -yukarıda geçenlerden anlaşılacağı üzere- yemini bozulmaz.

 

Not:  Bu görüş ayrılığı kişinin imam olarak namaz kıldırdığı ve Zeyd'in de ona uyan cemaat arasında bulunduğu durumda da söz konusudur.

 

Rafil şöyle demiştir: İbnü's-Salah bu meselenin mezhepte esas alınan görüşe kıyasla çözüleceğini belirtmiş, Mütevelll de bunu tek görüş olarak belirtmiştir.

 

Bulkini ise namazda selam vermekle yeminin bozulmayacağını söylemiştir; çünkü üzerine yemin edilen şey insanlar arasında ünsiyeti sağlayan, yalnızlığı ve ayrılığı ortadan kaldıran selamlaşmadır. Bu ise ancak namaz dışında selam vermede söz konusu olur.

 

Rafiı belirttiği görüşü eş-Şamil adlı eserden almıştır. O eserdeki hüküm ise eser sahibinin kendi görüşüdür. Rafii "mezhebin gerektirdiği hüküm de budur" demiştir.

 

Rafii'nin sözünü "kişi namazda selam verirken o kişiye de selam vermeyi kastederse yemini bozulur" şeklinde yorumlamak, Bulkınl'nin sözünü ise "selam verirken namazdan çıkmayı kastederse veya herhangi bir şeyi kastetmezse" şeklinde yorumlamak mümkündür.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: Rafii'nin söylediği görüş örfün dışındadır. Bir şeyanlatmak maksadıyla okunan ayette olduğu gibi burada da kişinin o şah sa selam vermeyi kastetmesi ile kastetmemesi arasında bir ayrım yapmak mümkündür.

 

Bu, yukarıda zikredilen yoruma yakındır.

 

Açıktır ki yukarıdaki hüküm kişinin bu selamı işittiği duruma özgüdür. Rafii, "boşama" bölümünde şunu açık olarak ifade etmiştir: Selam verilen kişi namazda olup da kendisine selam verenin selamını işitemeyecek kadar uzakta olursa o zaman yemin bozulmaz.

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN