SÜNEN-İ TİRMİZİ

Bablar Konular Numaralar  

KİTABU’T-TEFSİIR BAHSİ

<< 3278 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حدثنا بن أبي عمر حدثنا سفيان عن مجالد عن الشعبي قال لقي بن عباس كعبا بعرفة فسأله عن شيء فكبر حتى جاوبته الجبال فقال بن عباس إنا بنو هاشم فقال كعب إن الله قسم رؤيته وكلامه بين محمد وموسى فكلم موسى مرتين ورآه محمد مرتين قال مسروق فدخلت على عائشة فقلت هل رأى محمد ربه فقالت لقد تكلمت بشيء قف له شعري قلت رويدا ثم قرأت { لقد رأى من آيات ربه الكبرى }  قالت أين يذهب بك إنما هو جبريل من أخبرك إن محمدا رأى ربه أو كتم شيئا مما أمر به أو يعلم الخمس التي قال الله تعالى { إن الله عنده علم الساعة وينزل الغيث }  فقد أعظم الفرية ولكنه رأى جبريل لم يره في صورته إلا مرتين مرة عند سدرة المنتهى ومرة في جياد له ستمائة جناح قد سد الأفق قال أبو عيسى وقد روى داود بن أبي هند عن الشعبي عن مسروق عن عائشة النبي صلى الله عليه وسلم نحو هذا الحديث وحديث داود أقصر من حديث مجالد

 

Şa’bî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

 

İbn Abbâs, Arafat’ta Ka’b ile karşılaştı ve ona bir şey sordu. Bunun üzerine Ka’b öyle bir tekbir getirdi ki dağlardan yankısı duyuldu. İbn Abbâs dedi ki:

 

Biz Haşimoğullarındanız Ka’b ta şu karşılığı verdi: Allah görünmesiyle konuşmasını Muhammed ile Musa arasında taksim etti. Musa Rabbi ile iki sefer konuştu. Muhammed’de Rabbini iki sefer gördü.

 

Mesrûk şöyle dedi: Âişe’nin yanına girdim ve Muhammed (s.a.v.), Rabbini görmüş müdür? Diye sordum. O da şöyle cevap verdi:

 

Öyle bir şey sordun ki tüylerim diken diken oldu. Ben de acele etmeyiniz, dedim ve Necm sûresi 18. ayetini okudum. Âişe şu karşılığı verdi.

 

Sen yanlış yorum ve tefsirler yaparak nerelere gidiyorsun? O Nebinin gördüğü kimse Cebrail’dir. Her kim sana Muhammed (s.a.v.)’in Rabbini gördüğünü veya kendisine emredilenlerden bir şeyi gizlediğini veya Lokman sûresi 34. ayetindeki bilinmeyenleri bildiğini söylerse en büyük yalanı ve iftirayı yapmış olur. Fakat Nebi (s.a.v), Cebrail’i görmüştür. Cebrail’i kendi şeklinde iki sefer görmüştür; biri Sidret-ül müntehada diğeri de Mekke’de mağarada ilk vahy indiği anda Ciyad mıntıkasında ki onun altı yüz kanadı vardı ve tüm ufku kaplamıştı.

 

 

İzah:

(Müslim, İman; Buhari, İman)

 

Tirmizî: Dâvûd b. ebî Hind, Şa’bî’den, Mesrûk’tan, Âişe’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiş olup Dâvûd’un rivâyeti Mûcâlid’in hadisinden daha kısadır.