ELKABU’L-MUHADDİSİN
ELKAB -
LAKAB
Lakab'ın çoğuludur.
Lakab, bilinen manasıyla
bir kimsenin asıl isminden ayrı olarak takıldığı isimdir. Aynı kökten telkib,
bir kimseye lakab vermek, telakkub ise lakablanmak demektir.
Lakab, Teşrif lakabı, Ta'rif lakabı ve Tahkir
lakabı olmak üzere 3 şekilde oluşur.
Teşrif lakabı:
Bir kimseye iltifat
etmek, o'nun meziyetlerini dile getirmek için söylenen lakabıdır. Sultan
1.Selim'e dirayeti yüzünden takılan Yavuz lakabı gibi
Ta'rif lakabı, Kişiyi
tanımada yardımcı olan lakabıdır. Şairlerin mahlasları bu kabildendir.
Tahkir lakabı: Bir
kimseyi küçük düşürücü veya o'na hakaret kasdi ile söylenen Tahkir lakabları
İslam'da caiz değildir. Bir şahzın hoşuna gitmeyecek lakablarla çağrılmasıda
böyledir.
Bu konuda: ''Birbirinizi
kötü lakablarla çağırmayın'' buyrulmuştur. (Hucurat 11)
Bir kimsenin herhangibir vasfı, hali veya
başından geçen ilginç bir olay veyahud herhangi bir sebeple verilen ve bazen
isminden çok meşhur olan lakabıyla anılması geleneği çok eskidir.
İslamiyet'de ilk lakabın
Hz. Ebu Bekr'in Atik lakabı olduğu söylenir. Ne varki bu lakabın ona ne sebeple
verildiği ihtilaflıdır. Kimi Alimler Hz. Ebu Bekr'in atakati yani yüzünün
güzelliği ve nurlu oluşu nedeni ile bu lakabla anıldığı gmrüşündedir. Kimide bu
lakabı atikullahi mine'n-nar (ALLAH'IN CEHENNEMDEN uzak tuttuğu kimse)
manasıyla açıklamışlardır. (Tedrib 2/290)
Hadis İlminde elkab, veya öteki adıyla
Elkabu'l-Muhaddis'in, rical ilmi ile ilgili bir konudur.
Mevzu itibariyle meşhur
Ravi'lerin lakabları, lakablarıyla tanınanların isim ve künyeleri ile
ilgilidir.
Konunun önemi şudur:
Hadis Ravilerinden bahseden kitaplarda bir Ravi metod icabı veya hakkında elde
edilebilen ma'lumatın izin verdiği ölçüde, çok kere isim ile zikredilir. Arada
bir lakabıyla kaydedilenlerde olur. Ravi'lerin lakablarının bilinmemesi bazı
mahsurların doğmasına yol açabilir. Söz gellmi, bir yerde ismi ile, bir başka
yerde lakabı ile zikredilen bir Ravi'nin ayrı ayrı şahıslar zannedilme ihtimali
her zaman için vardır.
Mesela: Süheyl bin Ebi
Salih'in kardeşi Abdullah bin Ebi Salih, bazı yerlerde Abbad bin Ebi salih
lakabıyla geçer. Bunları birbirine karıştırıp aynı şahzı ayrı kişiler sananlar
olmuştur. (Tedrib 2/289)
O halde Ravi'lerin lakablarının bilinmesi
herşeyden önce hatanın önüne geçer. Kaldıki, lakabın bilinmesi Ravi'ninde
bilinmesidir. İsmi ve lakabı bilinen Ravi hakkında verilen hükümler ise daha
isabetli olur. Ayrıca Ravi'nin lakabının bilinmesi o'nun yanlış
değerlendirilmesine manidir.
Nitekim ibnu's-Salah'ın
kaydettiğine göre meşhur Muhaddis Ebu Hatim bin Hibban Abdullah bin Muhammed
ed-Da'if lakabının ona sıska ve zayıf
olduğundan verildiğini bilmediği için zayıf Ravi zannetmiştir. Oysa Ebu Hatim
er-Razi, belkide telkib sebebini bildiğinden ondan Hadis rivayet etmekte bir an
bile tereddüt etmemiştir. (Ulum, 305)
Abdulğani bin Said'in Abdullah'ıda katarak
söylediği şu sözler lakabların bilinmeyişi yüzünden yanlış değerlendirmelerin
yapılabileceğinin ifadesidir. : ''2'' iki yüce kişi vardırki lakabları kötüdür
. Bunlardan biri Muaviye bin Abdilkerim ed-Dal diğeri Abdullah bin Muhammed
ed-Da'ifi dir. ''
Hatırlanacağı üzere
ed-Dal, yolunu şaşırmış delalet'te kalan, kısaca sapık insan demektir.
Muaviye'ye Mekke yolunda kaybolduğu için verilmiştir. Abdullah'ın ed-Da'if
lakabı ise elinde olmayan bir sebebin sonucudur.
İbnu's-Salah, kötü
lakablı olduğu halde aslında üstün hasletlere sahip bir üçüncü şahıs olarak Alim denilen Ebu
'n-Nu'man Muhammed bin Ebi'l-Fadli's-Sedusi yi misal verir. Muhammed, her ne
kadar Arim yani fesadçı lakabıyla anılmışsada lakabının adamı olmaktan tamamen
uzaktır.
Şu hale göre Ravilerin lakablarının bilinmesi
, onların tanınmalarına önemli ölçüde yardımcı olur. İsim benzerliği olan diğer
Ravilerle karıştırılmalarının önüne geçer. Haklarında doğru değerlendirme
yapılmasını sağlar. Lakabların bir kısmının telkib sebepleri bilindiği gibi bir
kısmınınki bilinmez. Elkab konusunda tasnif edilmiş kitaplarda lakablarıyla
meşhur Ravilerin isimleri açıklanırken bilinen telkib sebepleride
açıklanmıştır. Bunlardan İbnu's-Salah'ın kayedttikleri:
Gunder: Ebu Bekr
Muhammed bin Ca'feri'l-Basri'nin lakabıdır. Rivayet'e göre İbn Cüreyc Basra'ya
gelerek el-Hasenı'l-Basri den Hadis rivayet eder. İtiraz edilir. İş nidaya
kadar varır. En şiddetli tartışanlardan biri de Muhammed bin Ca'feridir. Bunun
üzerini ibn Cüreyc, Hicazlıların münakaşa sevenlere söyledikleri şekilde
''Gunder, sen sus'' der. Bundan sonra Muhammed'in lakabı Gunder olur. Zamanla bu tabir cedelciler arasında
yaygınlaşır.
Rical kitaplarında Gunder lakabıyla
zikredilmiş hayli Ravi vardır. Söz gelişi Ebu'l-Huseyn Muhammed bin
Ca'feri'r-Razi, Ebu Bekr Muhammed bin Ca'feri'l-Bağdadi, Ebu't-Tayyib Muhammed
bin Ca'fer el-Bağdadi hep Gunder lakabıyla anılanlardandır. Tabiati ile adı
Muhammed bin Ca'fer olmadığı halde Gunder lakabı alanlar da vardır.
Guncar: Ebu Ahmed İsa bin Musa'nın
lakabıdır. Yanakları kırmızı olduğu için
bu lakabı almıştır. Aynı lakabla meşhur Alimlerden biride Tarih Buhara
kitabının musannifi Ebu Abdillah Muhammed bin Ahmed el-Buharidir.
Sa'ika: Ebu Yahya Muhammed bin Abdurrahim'in
yıldırım manasına gelen bu lakabı Hadisleri çabuk ezberlemesi, sür'atli
müzakere etmesi nedeni ile verilmiştir.
Şebab: Halifetu'bnu Hayat'ın lakabıdır.
Zuneyc: Ebu Gassan Muhammed bin
Emril-İsbehaninin lakabıdır.
Ruste: Ebu'l-Hasen Abdurrahman bin Umer'e
verilen lakabdır.
Suneyd: El-Huseyin bin Davud el-Misisi'ye
verilmiştir.
Bundar: Bu lakab Buhari ve Müslim'in Şeyh'i
olan Muhammed bin Beşşar'a Hadis'teki hıfz ve itkanının sağlamlığı yada Hadis
le fazlaca meşguliyeti nedeni ile verilmiştir.
Haysar: Ebu'nadr Haşim ibnul Kasım'ın
lakabıdır.
El-Ahfeş Garibu'l-Muvatta kitabının musannifi
Ahmed bin İmran el-Basri'nin lakabıdır. Ayrıca el-Ahfeş lakabiyle meşhur üç
filolok vardır.
Murabba': Muhammed bin İbrahim el-Bağdadi'nin
lakabıdır.
Abiduni'l-İclu: Ebu Ali el-Hüseyin bin
Muhammed el-Bağdadinin lakabıdır.
Mağamme: Allan lakabı ilede tanınan ve Allan Mağamme
şeklinde iki lakablı olduğu da söylenen Ali ibnu'l-Hasen bin Abdi's-Samed
el-Bağdadi'ye verilen lakabdır.
Rivayet'e göre Yahya bin Main Eshabından beş kişiye bu lakabı vermiştir.
Seccade: el-Hasen bin Hammad'ın lakabıdır.
Aynı lakabla meşhur olan ikinci bir Ravi, el-Hüseyin bin Ahmed dir. el-Haseni
bundan ayırmak için o'na Seccade el-meşhur denmiştir.
Müşkdane: ''Mis kabı'' manasına gelen bu lakabla Abdullah bin Ömer
bin Muhammed telkib edilmiştir.
Mutayyen: Balçıkla sıvanmış'' veya ''Çamura
bulanmış'' manasına gelen bu lakabı Ebu Ca'feri'l-Hadrami almıştur.
Abdan: Bu lakabı alan epey Ravi vardır. En
büyükleri, Abdullah ibnü'l-Mubarek ashabından Abdullah bin Osman el-Merzevidir.
(Ulum, 306/309).
Hadis ilminde büyük önemi olan Elkab
konusunda çeşitli kitaplar tasnif edilmiştir. Bu kitaplar içinde en önemlileri
:
1.Kitabu'l-Elkab
ve'l-kuna: Ebu Bekr bin Abdirrahman eş-Şirazi
2.Munteha'l-Kemal fi
ma'rifeti elkabi'r-Rical: Ebu'l-Fadl Ali ibnu'l-Huseyin bin Ahmed el-Feleki.
3. Keşfu'n-Nikab an
esmai'l-Elkab: Ebu'l-Ferec Andurrahman ibnu'l-Cevzi
4. Nushetu'l-Elbab: İbn
Haceri'l-Eskalani
5. Keşfu'n-Nikab
ani'l-Elkab: Celaluddin Abdurrahman bin Ebi Bekr es-Suyuti.
(Mustatrafe,90).