İSLÂM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLÂM FIKIH AKADEMİSİ

 

 

 

KARARLAR

ve

TAVSİYELER

 

 

 

 

1985- 1989 MİLADİ / 1406- 1409 HİCRİ

 


 

 

 

 

 

 

 

 

İslam konferansı teşkilatına bağlı İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin 1985-1989/1406-1409 yılları arasında gerçekleştirdiği toplantılarda aldığı kararlar ve tavsiyeler, Arapça’sı esas alınarak Akademi kararıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Bu kararlar ve tavsiyelerden 2., 3. dönem toplantısına ait olanlar, Hasan HACAK, 4. ve 5. döneme ait olanlar Bilal AYBAKAN tarafından tercüme edilmiştir.

İstanbul 1995m./1416

 

 


 

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

 

“Hayır, öyle değil, Rabbine andolsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip sonra da verdiğin  hükümleri içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”

 

Nisâ Sûresi (4) / 65

 


 

 

 

 

 


ÖNSÖZ

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

 

Bizleri hidayete erdiren Allah'a hamdolsun. Doğruyu bize O göstermeseydi kendiliğimizden bulamazdık. Salât ve selâm yaratılmışların en şereflisi efendimiz Muhammed'e olsun.

 

 

Bu kitap, Cidde'de bulunan İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi'nin Suudi Arabistan, Ürdün ve Kuveyt'te yapılan 2.-5. dönem toplantılarında alınan karar ve tavsiyelerden oluşmaktadır.

Bu karar ve tavsiyeler birtakım güncel meseleler üzerinde yapılan araştırma ve incelemelerde ulaşılan sonuçları gösterdiği gibi, ayrıca islâm ülkeleri, çeşitli teş­kilat ve kurumlar ile gayri müslim ülkelerde yaşayan müslümanlar tarafından yöneltilen sorulara akademinin verdiği cevapları da ortaya koymaktadır.

Biz bu karar ve tavsiyeleri Arapça, ingilizce, Fransızca ve Türkçe'de bütün müslümanlara sunarak ümmetin seçkin ilim adamlarının katıldığı gerçek anlamda toplu bir ictihad faaliyetinin ürününü önlerine koymuş oluyoruz. Bu toplu ictihad faaliyeti Cidde'deki İslâm Fıkıh Akademisi tarafından üyelerin, uzmanların, fetva ve fıkıh konusunda söz sahibi ilim adamlarının katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma esnasında, İslam Dininin özünden kaynaklanan ve insanlara tüm iş ve işlemlerinde doğru yolu gösteren çözümlere ulaşabilme amacıyla delillerin kuşatıcı bir incelemeye tabi tutulup, bunların Kur'an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye, İcmâ ve Kıyâs içindeki muhtemel yerlerinde araştırılıp bulunması için azamî gayret sarfedilmiştir.


Yüce Allah'tan bunu sırf O'nun rızâsı için yapılmış hâlisâne bir çaba kılmasını ve ihtiyacı olan herkesi bundan faydalandırmasını diliyoruz. Yine O'ndan, yüce dinimize hizmette, şanlı İslam ümmetinin kalkınmasını, bu ümmetin çağın meydan okumalarına ve gerek günümüzde ve gerekse gelecekteki meselelere karşı direnebilmesini sağlayacak hizmetlerde bize doğru düşünceyi ilham edip yardımını lûtfetmesini niyaz ediyoruz.

Allah'ın mağfiret ve esenliği efendimiz Hz. Muhammed, O'nun âli ve ashabı üzerine olsun.

Dr. Bekir b. Abdullah

Ebû Zeyd

Dr. Muhammed el-Habîb

İbnu'l-Hoca

Akademi Meclis Başkanı

Akademi Genel Sekreteri

 

 


 

 

 

 

 

KARARLAR ve TAVSİYELER

 

 

İSLAM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLÂM FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN

İKİNCİ DÖNEM TOPLANTISI

 

 

 

 

 

 

(CİDDE)

 

22-28 ARALIK 1985 MİLADİ

10-16 REBİUSSANİ 1406 HİCRİ

 

 


 

 

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 1

KONU: Alacakların Zekâtı

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

"Alacakların zekâtı" konusunda sunulan tebliğleri tetkik etmiş ve konuyu değişik açılardan ele alan uzun ve doyurucu müzakereler sonucunda şu hususlar ortaya çıkmıştır:

1. Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sünnetinde alacakların zekâtı konusunu açıklayan bir nass yoktur.

2. Sahabe ve Tabiun'dan alacakların zekâtının veriliş şekli konusunda nakledilen birbirinden farklı görüşler mevcuttur.

3. Bu görüş farklılıkları sebebiyle fıkıh mezhepleri arasında da konuyla ilgili belirgin fikir ayrılıkları bulunmaktadır.

4. Bu konudaki fikir ayrılıkları, tahsili mümkün bir alacağın fiilen eldeki mal gibi değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasındaki ilke farklılığından kaynaklanmaktadır.

Buna göre şu kararlar alınmıştır:

1. Borçlu ödeme gücüne sahip ve ödemeye hazır ise, alacaklının bu alacağından her yıl zekâtını vermesi gereklidir.

2. Borçlunun malî sıkıntıda olması ya da ödemeyi geciktirmesi halinde alacaklının alacağını teslim aldıktan bir sene sonra onun zekatını vermesi gerekir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 2

KONU: Kiraya Verilmiş Tarımsal Olmayan Arazi ve Taşınmazların Zekâtı

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

"Kiraya verilmiş tarımsal olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı" konusunda hazırlanan araştırmaları dinlemiş ve konuyu derinlemesine ve etraflı bir şekilde tartıştıktan sonra şu hususlar ortaya çıkmıştır:

1. Kiraya verilmiş tarımsal olmayan taşınmazlardan zekât verilmesini farz kılan açık bir nass bulunmamaktadır.

2. Aynı şekilde kiraya verilmiş tarımsal olmayan taşınmazlardan elde edilen gelirden derhal zekât verilmesini gerektiren bir nass da nakledilmemiştir.

Buna göre şu kararlar alınmıştır:

1. Kiraya verilmiş arazi ve taşınmazların mülk değerleri üzerinden zekât vermek gerekmez.

2. Bunların gelirinden ise, gelirin teslim alınışından itibaren bir yıl geçince, zekatın diğer şartları gerçekleşmişşe ve zekatın farz olmasına mani bir engel yoksa, kırkta bir oranında zekat verilmesi gerekir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 3

KONU: Washington UluslararasI İslâm Düşüncesi Enstitüsü'nün Sorularına Cevaplar

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci. Dönem toplantısında;

Washington Uluslararası İslâm Düşüncesi Enstitüsü'nden gelen soruları değerlendirmek üzere kurulan ve Akademi üyelerinden oluşan komisyon tarafından bu konuda hazırlanıp sunulan cevapları inceledikten sonra şu hususlar ortaya çıkmıştır:

1. Hazırlanan cevaplar son derece kısa bir üslûpla kaleme alındığından fikir ayrılıklarını ya da inkâr ve itirazları ortadan kaldıracak netlikte değildir.

2. Fıkıh Akademisi'nin Batı'daki müslüman kardeşlerimizde oluşan şüphe ve tereddütleri izâle etmesi gerekmektedir.

Buna göre:

1. Genel Sekreterliğin, bu soruların şer‘î delillere ve önceki İslâm hukukçularının görüşlerine dayanarak ve gerekçeleri belirtilerek cevaplandırılması ve bunun açık ve tatmin edici bir tarzda ortaya konması işini uygun göreceği üye ve uzmanlara havale etme hususunda görevlendirilmesine;

2. Bu konuda elde edilen sonuçları üçüncü dönem toplantısında müzakereye sunma hususunda Genel Sekreterliğe görev verilmesine karar verilmiştir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allahtır.


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 4

KONU: Kadıyânîlik

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Akademi'ye "Güney Afrika, Capetown İslâm Fıkıh Kurulu" tarafından Kadıyânîlik ve bunun bir kolu olan Lahoriyye Fırkası'nın müslümanlardan sayılıp sayılamayacağına ve gayri müslimlerin bu tip konularda görüş bildirmeye yetkili olup olmadığına dair yöneltilen fetva taleplerini dikkate alarak;

Akademi üyeleri tarafından sunulan, Kadıyâniyye ve Lahoriyye fırkalarının kendisine nisbet edildiği, geçen asırda Hindistan'da ortaya çıkan Mirza Gulam Ahmed el-Kadıyânî hakkında yapılan araştırma ve belgeler ışığında;

Bu iki fırka hakkında verilen bilgiler üzerinde incelemede bulunmuş Mirza Gulam Ahmed'in kendine vahiy indirilen bir peygamber olduğunu ileri sürerek nübüvvet iddiasında bulunmuş olduğu ve bu iddianın onun bir kısmını vahiy ürünü olarak öne sürdüğü kitaplarında yer aldığı; hayatı boyunca bu davayı yaymaya çalıştığı; kitapları ve sözleriyle insanları peygamberliğine inanmaya davet etmiş ve ayrıca cihâd gibi dinin temel hükümlerinden bir çoğunu inkâr etmiş olduğu konusunda kesin bir kanaate ulaştıktan;

Ayrıca Mekke-i Mükerreme'deki Fıkıh Akademisi'nin aynı konuda aldığı kararları da gördükten sonra ;

Şu kararları almıştır:

1. Mirza Gulam Ahmed'in peygamber olduğu ve kendisine vahiy indiği şeklindeki iddiaları, peygamberliğin Efendimiz Hz. Muhammed ile son bulduğuna ve O'ndan sonra hiçbir kimseye vahiy inmeyeceğine dair dinde kesin bir şekilde sâbit


olan temel bir hükmün açıkça inkârı mâhiyetindedir. Mirza Gulam Ahmed'in bu iddiası onu ve bu iddiayı kabul edenleri İslâm Dini'nden çıkarıp mürted durumuna sokmaktadır. Lahoriye Fırkası ise  Mirza Gulam Ahmed'i (başlıbaşına bir elçi değil de) peygamberimiz Hz. Muhammed'in gölgesi ve enkarnasyonu olarak nitelendirmekle birlikte bu fırka mensupları Kadıyânîler gibi İslâm inancının dışındadır.

2. İslâmî olmayan bir mahkeme ya da gayri müslim bir hâkimin bir kimsenin müslüman olduğu ya da olmadığı konusunda, özellikle de İslâm ümmetinin ilim adamları ve ilmi kuruluşları vasıtasıyla ortaya koyduğu ve üzerinde kesin bir görüş birliğine vardığı esaslara aykırı olarak hüküm vermeye yetkisi yoktur. Çünkü bir kimsenin müslüman olduğu ya da olmadığı konusunda verilecek bir hüküm ancak İslâm'a girmeyi sağlayan ve İslâm'dan çıkmaya sebep olan hususları, İslâm'ın ve küfrün gerçek mahiyetini bilen; Kitap, Sünnet ve İcmâ ile belirlenmiş hükümlere dair etraflı bilgi sahibi olan müslüman bir kimse tarafından verildiğinde kabul edilebilir. Dolayısıyla, bu tip bir mahkemenin soruda tarif edilen şekliyle kararı geçersizdir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allahtır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 5

KONU: TÜP BEBEK

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Değerli İslâm hukukçuları ve hekimler tarafından "tüp bebek" konusunda hazırlanıp sunulan ve konuyu gerek fıkıh gerekse tıp açısından ele alan araştırmaları incelemiş; bu doyurucu araştırmaların içerdiği görüşlerin yanısıra konuya açıklık getirmek üzere irdelenen değişik hususları tartışmış;

Bunun sonucunda konu hakkında tıbbî ve fıkhî açılardan daha fazla araştırma yapmaya ve önceki araştırmalara da başvurarak konunun bütün yönleriyle kavranmasına imkan verecek bir hazırlığa ihtiyaç olduğunu görmüş;

Ve şu kararları almıştır:

1. Konu hakkında nihai kararın verilmesi akademinin bir sonraki toplantısına bırakılmıştır.

2. Konu hakkında, fıkhi ve tıbbi tüm verileri kapsayan etraflı bir araştırma hazırlanması görevi Akademi Başkanı Muhterem Dr. Bekir Ebu Zeyd' in uhdesine bırakılmıştır.

3. Genel Sekreterlik bu konuda kendisine ulaşan çalışmaları gelecek dönem toplantısının en az üç ay öncesinden bütün üyelere ulaştıracaktır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 6

KONU: SÜT BANKALARI

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Süt bankaları konusunda Akademiye sunulan biri tıbbî biri de fıkhî iki araştırma üzerinde gerekli incelemeler ve konunun değişik yönlerini ele alan kapsamlı ve derinlemesine tartışmalar yapıldıktan sonra şu hususları belirlemiştir:

1. Süt bankaları ilk defa Batılı ülkelerce gerçekleştirilen bir uygulamadır. Bu deneme sonucunda bazı teknik ve bilimsel olumsuzluklar ortaya çıktığından, bu uygulamaya gösterilen ilgi gitgide azalmıştır.

2. İslâm süt emmenin ortaya çıkardığı ilişkiyi (radâ) nesep hısımlığı gibi bir hısımlık bağı olarak değerlendirdiğinden, nesep bağı sebebiyle doğan yasaklar süt emme konusunda da geçerlidir. Bu hususta müslümanlar icmâ etmiştir. Dinin küllî ve nihâî hedeflerinden biri de nesebin korunmasıdır ve süt bankaları bu noktada karışıklık ve kuşku doğurur özelliktedir.

3. İslâm dünyasındaki sosyal yapı ve ilişkiler erken veya düşük kilolu doğan ya da özel bazı durumlarda insan sütüne ihtiyaç duyan bebeklerin emzirilme ihtiyaçlarını doğal yollarla karşılayacak imkânı sağlamaktadır. Bu ise süt bankalarına ihtiyaç bırakmamaktadır. Bundan dolayı Akademi;

1. İslâm dünyasında anne sütü bankaları kurmanın önlenmesi;

2. Bunlardan emzirmenin haram olduğu;

yönünde karar almıştır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 7

KONU: Yoğun Bakım Cihazları

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

"Yoğun bakım cihazları" konusunda sunulan tıbbî ve fıkhî araştırmaları incelemiş;

Yoğun bakım cihazlarının kapatılması ile yoğun bakımdaki hastanın hayatının son bulması arasındaki bağlantı dikkate alınarak özellikle hayat ve ölüm hakkında ortaya atılan değişik sorular geniş bir biçimde tartışıldıktan sonra;

Meselenin birçok yönünün açıklığa kavuşmadığını, ayrıca Kuveyt'te İslâm Tıp Cemiyeti tarafından konuyla ilgili olarak gerçekleştirilmiş bulunan araştırmaya başvurmanın da zaruri olduğunu göz önünde bulundurarak şu kararları almıştır:

1. Konu hakkında nihai kararın verilmesi Akademi'nin bir sonraki toplantısına bırakılmıştır.

2. Genel Sekreterlik, Kuveyt'te gerçekleştirilmiş bulunan İslam Tıbbı Kongresi'nin araştırma ve kararlarını toplayıp üyelere bunların açık bir özetini temin etme hususunda görevlendirilmiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 8

KONU: İslam Kalkınma Bankasının Soruları

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

İslâm Kalkınma Bankası'nın hakkında fetva istediği soruları ve dönem toplantısı esnasında  bu sorulara cevaplarını sunan üyelerle birlikte diğer bazı üyelerden oluşan bir alt komisyon tarafından hazırlanan raporu dinledikten sonra;

Konunun Akademi'nin kuracağı bir komisyon tarafından İslam Bankası ile de fikir alış-verişi yaparak yürütülecek daha geniş ve kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç hissettirdiğini görmüş ve bunun üzerine şu kararları almıştır:

1. Bu konu bir sonraki dönem toplantısına bırakılmıştır.

2. İslâm Kalkınma Bankası'ndan, kendi bünyesindeki İslâm Hukuku ilim heyetinin hazırlayacağı bir rapor sunması istenecektir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 9

KONU: Sigorta ve Reasurans (Mükerrer Sigorta)

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği ikinci Dönem toplantısında;

Oturuma katılan ilim adamlarının "sigorta ve reasürans" etrafındaki özetleri dinleyip sunulan tebliğleri tartıştıktan;

Sigortanın hedefleri ve temel prensipleriyle değişik tip ve çeşitleri üzerinde incelemeyi derinleştirdikten;

Ve bu konuda değişik ilmî heyetlerin ve fıkıh akademilerinin karar ve görüşlerini de gözden geçirdikten sonra;

Şu kararları almıştır:

1. Ticarî sigorta şirketleriyle yapılan sabit primli ticarî sigorta sözleşmesi, bu sözleşmeyi geçersiz (fâsid) kılacak oranda büyük bir garar unsuru içerdiğinden dinen haram bir işlemdir.

2. İslâm'daki muamelat ilkelerine uygun alternatif sigorta sözleşmesi ise, teberru ve karşılıklı yardım esasına dayalı yardımlaşma sigortası akdidir. Bu esasa dayalı reasurans için de durum aynıdır.

3. İslâm iktisadının Allah'ın bu ümmet için hoşnut olduğu sisteme aykırılıktan ve sömürüden kurtarılması gayesiyle İslâm ülkelerine yardımlaşma esasına dayalı sigorta ve reasurans kurumlarının oluşturulması çağrısı yapılmalıdır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allahtır.


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 10

KONU: Faizli Bankacılık İşlemlerinin ve İslam Bankalarıyla Yapılan İşlemlerin Hükmü

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Fıkıh Akademisi'ne çağdaş bankacılık işlemleri konusunda değişik araştırmalar sunulduktan;

Bu araştırmalar üzerindeki incelemeler ve faizli bankacılık işlemlerinin uluslararası ekonomi düzeni ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinin ekonomik istikrarı üzerindeki olumsuz etkilerini net bir şekilde ortaya koyan yoğun müzakere ve münakaşalardan sonra;

Allahın Kitabından riba alıp vermekten tevbe etmeye ve ödünç işlemlerinde az ya da çok eksik veya fazla olmaksızın sadece ana parayı geri almaya çağırmak suretiyle makro ve mikro planda açık biçimde getirilen riba yasağına ve faizcilere karşı Allah ve Resülü tarafından şiddetli bir savaş açıldığına dair ifadelere kulak asmaması sonucunda bu sistemin sebep olduğu yıkımı da göz önünde bulundurarak;

Şu kararları almıştır:

1. Borçlunun vadesi gelmiş bir borcu ifada acze düşmesi halinde vadenin uzatılması karşılığında borcun miktarında yapılan her türlü artış ya da faiz ile ödünç alıp verirken daha sözleşmenin başında kararlaştırılan her türlü artış ya da faiz dinen haram kılınan riba kapsamındadır.

2. Para likiditesini ve İslâm'da kabul gören iktisâdî faaliyetlerin desteklenmesini sağlayacak alternatif yol, şer‘î hükümlere uygun tarzda işlemler yapmaktır.


3. Akademi tarafından müslümanların inançlarının gerekleri ile hayatın gerçekleri arasında bir çatışma yaşamamaları noktasındaki boşluğu doldurmak üzere her İslâm ülkesinde İslami usüllere uygun olarak faaliyet gösteren bankaların kurulmasının özendirilmesi için İslami hükümetlere yeni bir çağrıda bulunulmalıdır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allahtır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 11

KONU: Kameri Ayların Başlangıçlarında Birlik Sağlanması

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Kamerî ayların başlangıçlarında birlik sağlanması konusunda üye ve uzmanların sunduğu araştırmaları incelemiş;

Toplantıya katılanların konuyla ilgili tebliğ özetlerini etraflı bir şekilde tartışmalarını ve kamerî ay başlangıcının tesbitinde hesap metodunun kabul edilmesine dair değişik görüşlerin dinlenmesini takiben şu kararları almıştır:

1. İslâm Fıkıh Akademisi Genel Sekreterliği, astronomi hesapları ve uzay gözlemleme konusunda güvenilir uzmanlar tarafından hazırlanmış ve belgelere dayalı ilmî araştırmaların temin edilmesi konusunda görevlendirilmiştir.

2. Kamerî ay başlangıçlarında birlik sağlanması konusunun pozitif bilim bakımından ve fıkhi açıdan incelenmesinin tamamlanması için bu konu bir sonraki toplantının gündemine alınmıştır.

3. Konu hakkında verilecek şer‘î hükme dayanak olacak şekilde meselenin bütün yönlerinin tam anlamıyla açıklığa kavuşturulması için İslâm hukukçularıyla ortaklaşa çalışacak yeterli sayıda uzman davet edilmesi hususunda Genel Sekreterlik görevlendirilmiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 12

KONU: Teminat Mektubu

 

İslâm Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406) tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;

Teminat mektubu konusunu ele alarak bu konuda hazırlanan araştırma ve incelemeleri gözden geçirmiş ve yapılan kapsamlı tartışma ve görüşmeler sonucunda şu hususları tesbit etmiştir:

1. Kesin ve geçici türleriyle teminat mektubu maddî bir karşılığı olan ya da karşılığı olmayan (açık) teminat mektubu olmak üzere iki çeşittir. Bunlardan karşılıksız teminat mektubu mevcut ya da ilerde oluşacak bir borç hususunda garantör ile üçüncu kişinin (hakkında teminat verilen tarafın ) zimmetlerinin (sorumluluklarının) birleştirilmesi anlamı taşır ki bu, gerçekte İslâm hukukunda Kefalet ya da Daman adıyla bilinen işlemdir.

Teminat mektubunun karşılığı varsa bu durumda teminat isteyen (muhatap) ile teminat veren (garantör) arasındaki ilişki Vekâlet akdidir. Kefaletten yararlanan tarafın lehine olmak üzere kefalet ilişkisi varlığını korurken vekalet ise,- gerek ücretsiz gerek ücretli olarak yapılsın- geçerli olur.

2. Kefalet iyilik ve yardım gayeli bir teberru akdidir. İslâm hukukçuları kefaletten dolayı bir bedel almanın câiz olmadığını belirtmişlerdir. Zîrâ kefilin kefalet bedelini ödemesi halinde bu akid ödünç verenin menfaat elde ettiği bir ödünç sözleşmesine benzer ki bu, İslâm hukukunda yasaklanmıştır.

Bu hususlar ışığında Akademi şu kararları almıştır:


1. Karşılığı olsun veya olmasın teminat mektubu ile sağlanan garantörlük mukabilinde ücret almak câiz değildir. (ki genelde bu ücret belirlenirken garanti miktarı ve süresi dikkate alınır)

2. Her iki çeşit teminat mektubunu çıkarmak için yapılan idarî masrafların karşılanması ise şer‘an câizdir. Ancak burada ecr-i misil sınırını (benzer hizmetlere ödenen meblağı) aşmamaya dikkat edilmelidir. Borcun tümü veya bir kısmı garanti edilirken, teminat mektubu çıkarmak için gereken masrafların hesaplanmasında, bu teminatın ödenmesi işinin gerektiriceği meblağ dikkate alınabilir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.




 

 


 

 

 

KARARLAR VE TAVSİYELER

 

 

 

İSLAM KONKERANSI TEŞKİLATI

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ

MECLİS TOPLANTISI

 

 

 

ÜÇÜNCÜ DÖNEM

 

 

 

 

(AMMAN)

 

11-16 EKİM 1986 MİLADİ

8-13 SAFER 1407 HİCRİ


 

 

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 1

KONU: İslam Kalkınma Bankasının Sorularına Cevaplar

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986, /8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

İslam Kalkınma Bankası tarafından Akademi'ye sunulan soruların tümü üzerinde yapılan kapsamlı inceleme ve geniş müzakereden sonra şu sonuçlara ulaşmıştır:

A-  İslam Kalkınma Bankası'nda, ödünç işlemleriyle ilgili hizmetlere karşılık alınan ücret hakkında, Akademi Meclisi şu ilkelerin kabulüne karar vermiştir:

1- Ödünç işlemleriyle ilgili hizmetlere karşılıkbir ücret alınması caizdir.

2- Bu ücret, hizmet görülürken yapılan fiili harcama sınırları içinde olmalıdır.

3- Fiili harcama miktarını aşan her fazlalık dinen yasaklanan riba niteliğinde olduğundan haramdır.

B- Kiralama işlemleri hakkında Akademi Meclisi şu ilkelerin kabulüne karar vermiştir:

1-İslam Kalkınma Bankasının, mülkiyetini kazanmış olduğu ekipmanı müşterisine kiraya verme yönündeki vadi İslam Hukuku açısından geçerli bir işlemdir.

2- İslam Kalkınma Bankası'nın herhangi bir müşterisine - teslim almasını takiben kendisine kiralama amacıyla-  özellikleri ve fiyatı belirli ekipman, makine vb. eşyayı banka hesabına satın alması için vekalet vermesi İslam Hukukuna göre


geçerli bir işlemdir. Ancak satın alma konusunda vekil tayin edilen şahsın mümkünse malın kendisine kiralanacağı müşteriden farklı bir kişi olması daha iyidir.

3- Kira sözleşmesinin, ekipmanın mülkiyet hakkının kazanılmasından sonra yapılması; kiraya verme va'dinden ve vekalet akitlerinden ayrı olarak düzenlenmesi gerekir.

4- Bu ekipman hakkında kira süresi bittiğinde ayrı bir akitle bağışlama vaadinde bulunulması caizdir.

5- Bu yolla kiraya verilen ekipmanın ve telef olması ve ayıplı hale gelmesi durumlarında sorumluluk bu araç ve gerece malik olması sıfatı ile Bankaya aittir. Ancak, kiralayan kişinin bir kusur ya da kastı söz konusu ise, bu takdirde sorumluluk ona ait olur.

6- İmkan bulunduğunda, bu malların İslami şirketlere sigorta ettirilmesi halinde yapılacak sigorta masrafları Bankaya aittir.

C- Taksitle yapılan vadeli satış işlemleri hakkında Akademi Meclisi şu ilkelerin benimsenmesini kararlaştırmıştır:

1- İslam Kalkınma Bankası'nın mülkiyetini kazanmış olduğu ekipmanı müşterisine satmayı vadetmesi İslam hukuku açısından geçerli bir işlemdir.

2- İslam Kalkınma Bankası'nın her hangi bir müşterisine - teslim almasını takiben kendisine satma amacıyla - özellikleri ve fiyatı belirli ekipman, makine ve vb. eşyayı banka hesabına satın alması için vekalet vermesi İslam Hukukuna göre geçerli bir işlemdir. Ancak satın alma konusunda vekil tayin edilen şahsın mümkünse malın kendisine satılacağı müşteriden farklı bir kişi olması daha iyidir.

3- Bu satım sözleşmesinin, ekipmanın mülkiyetinin kazanılmasından sonra yapılması ve ayrı bir akit şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.

D- Dış ticaret finansman işlemleri hakkında Akademi Meclisi, taksitle yapılan vadeli satışlarla ilgili kuralların bu tür işlemlerde de geçerli olduğunu kararlaştırmıştır.

E- İslam Kalkınma Bankasının yabancı bankalara yatırmak zorunda kaldığı paraların faizlerine uygulanacak işlem hakkında Akademi meclisi


Şu kararı almıştır:

Bankanın, yabancı bankalara yatırdığı paranın faizini kullanarak, malvarlığının gerçek değerini, para değerindeki dalgalanmaların olumsuz sonuçlarından koruması haramdır.

Bu yüzden, elde edilecek faizlerin eğitim, araştırma faaliyetleri, tabiî afetlerde yardım, üye devletlere mali ve teknik yardım, İslamî bilginin yayılması ile ilgili ilmi müessese, enstitü ve okullara yardım gibi kamu menfaati gayesiyle harcanması gerekmektedir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 2

KONU: Hisse Senetlerinin Zekatı

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

“Hisse Senetlerinin Zekatı” konusunu, bütün yönleri ile ele alarak tartışmış, sunulan araştırmaları dinledikten sonra;

Bu konunun meclisin dördüncü dönem toplantısına ertelenmesine karar vermiştir.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 3

KONU: Zekatın, Hak Sahibine Kişisel Temliki Yapılmadan Gelir Getiren Projelerde Kullanılması

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında:

“Zekatın, Hak Sahibine Doğrudan, Temlik Yapılmadan Gelir Getiren Projelerde Kullandırılması” konusunda sunulan araştırmaları tetkik ettikten, uzmanlarla üyelerin mevzu hakkındaki görüşlerini dinledikten sonra;

Şu kararı almıştır:

Zekat malının, sonunda hak sahiplerine temlik edilecek ya da zekat toplama ve dağıtmakla görevli şer’i makamlara dönecek şekilde, yatırım projelerinde gelir getirmek üzere kullanılması ilke olarak caizdir. Ancak, bunun için önce zekatta hak sahibi olanların acil ihtiyaçları karşılanmalı ve bu tür yatırımlarda zarara uğramamak için gerekli teminatlar sağlanmalıdır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 4

KONU: Tüp Bebek

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

“Tüp Bebek” diye bilinen sun’i dölleme konusunu görüşmüş; sunulan araştırmaları tetkik edip, uzmanların ve hekimlerin açıklamalarını dinledikten sonra şu hususları belirlemiştir;

Günümüzde bilinen yapay döllenme yolları şunlardır:

1-Kocanın sperminin, yabancı bir kadından alınan yumurta hücresiyle döllendirilmesi ve oluşan embriyonun karısının rahmine yerleştirilmesi.

2-Bir kadının yumurta hücresinin yabancı bir erkeğin spermi ile döllendirilmesiyle oluşan embriyonun bu kadının rahmine yerleştirilmesi.

3-Eşlerden alınan yumurta ve sperm hücrelerinin dışarda döllenmesi ile oluşan embriyonun çocuğa hamile kalmaya gönüllü bir başka kadının rahmine yerleştirilmesi.

4-Yabancı bir erkeğin spermi ile yabancı bir kadının yumurtasının dışarda döllendirilmesiyle oluşan embriyonun kadının rahmine yerleştirilmesi.

5-Kocanın spermi ile karının yumurtasının dışarıda döllenmesiyle oluşan embriyonun kocanın diğer karısının rahmine yerleştirilmesi.

6-Kocanın spermi ile karısının yumurtası alınarak dışarıda döllenmesi ve oluşan embriyonun aynı kadının rahmine yerleştirilmesi.

7-Kocanın sperminin alınıp, karısının dölyatağı ya da rahminde uygun bir bölgeye bırakılarak iç döllenmenin sağlanması.

Bu hususlar ışığında Meclis şuna karar vermiştir:


İlk beş yol özü itibarıyla dînî esaslara aykırılığı ya da nesep karışıklığına, annenin kim olduğunun belirlenememesine yol açması vb. sakıncaları dolayısıyla, kesin olarak haramdır.

Bununla birlikte, Akademi Meclisi, gerekli tüm önlemlerin alınması koşulunu önemle vurgulayarak, ihtiyaç olduğu durumlarda altıncı ve yedinci metotlara başvurulmasında bir mahzur olmadığı görüşündedir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 5

KONU: Yoğun Bakım Cihazları

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

Yoğun bakım cihazları konusunun gündeme getirilen bütün yönlerini ele aldıktan ve uzman hekimlerin sunduğu doyurucu açıklamaları dinledikten sonra;

Şu hususları kararlaştırmıştır:

İslam Hukukuna göre, bir şahısta şu iki belirtiden biri ortaya çıktığında o kişi ölmüş kabul edilir ve bu durum şahsın ölümüne bağlı tüm hukuki sonuçları doğurur.

1.Kalp ve solunum tamamen durmuş ve hekimler bu durumdan geri dönüşün artık imkansız olduğu sonucuna varmışlarsa,

2.Beynin bütün fonksiyonlarının kesin olarak durmuş ve uzman hekimler bu durumdan geri dönüş olmadığına ve beynin çözülmeye başladığına hükmetmişlerse.

İşte bu durumlarda hastanın bağlı olduğu yoğun bakım cihazları kapatılabilir. Hastanın bağlı olduğu cihazların etkisi ile, kalp gibi herhangi bir organı sun’i-olarak hâlâ çalışmakta olsa bile bu kapama işlemi caizdir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 6

KONU: Kameri Ay Başlangıçlarında Birlik Sağlanması

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

“Kameri Ay Başlangıçlarında Birlik Sağlanması” konusu ile ilgili olarak;

1-“Dünyanın değişik yerlerinde bulunanlara göre ayın doğuş zamanlarındaki farklılığın, kameri ay başlangıçlarındaki birliği ne derece etkilediği”,

2-“Kameri ayların ilk gününün, astronomik hesaplamalar yoluyla tespitinin fıkhi hükmü”, meselelerini ele aldıktan;

Ayrıca, bu konu ile ilgili olarak üye ve uzmanların sunduğu araştırmaları dinledikten sonra;

Şu kararları almıştır:

1- Birinci mesele:

Bir ülkede hilalin görüldüğü tespit edildiğinde, bütün müslümanların buna uymaları gerekir. Ramazan orucuna başlama ve son verme konusundaki emrin umum ifade etmesi (bütün mükellefleri kapsar tarzda olması) sebebiyle ayın doğuş vakitlerindeki farklılığın bu noktada önemi yoktur.

2- İkinci mesele:

Kameri ay başlangıçlarının tespitinde, hilalin görülmesi yolunun esas alınması gerekir. Bununla birlikte, Hz. Peygamberin sözleri ile bilimsel hakikatleri birlikte dikkate almak üzere astronomik hesap ve gözlem yolundan da yararlanılabilir.

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 7

KONU: Hava ya da Deniz Yoluyla Hac ya da Umre Yolcuğu Yapanın İhrama Girmesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

“ Hava ya da Deniz Yoluyla Hac ya da Umre Yolcuğu Yapanın İhrama Girmesi” konusunda sunulan araştırmalar üzerinde yaptığı inceleme sonunda;

Şu kararı almıştır:

Hac ya da Umre niyetiyle yolculuk yapan bir kimsenin, Hz. Peygamber’in sünneti ile belirtilen mikat mahallerinden itibaren ihrama girmesi gerekir. Hz. Heygamberin hadisi şeriflerindeki mîkattan ihrama girilmesi ile ilgili emir umumi tarzda olduğundan bu hüküm, gerek kara, gerekse hava ve deniz yoluyla mikat noktalarından ya da bunların hizasından geçen tüm yolcuları kapsamaktadır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 8

KONU: Zekatın İslamî Dayanışma Fonu Yararına Harcanması

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısının, İslamî Dayanışma Fonu’nun faaliyetleri ve maddi yardıma olan acil ihtiyacı hakkındaki açıklamaları ile, bu fonun zekat verilebilecek yerlerden biri olması yönündeki teklifini dinledikten sonra;

Şu kararı almıştır:

Genel sekreterlik, İslamî Dayanışma Fonu ile yardımlaşarak, konunun incelenmesi için  gerekli olan araştırmaları hazırlamak ve bunu Akademinin bir sonraki dönem toplantısına sunmakla görevlendirilmiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allahtır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 9

KONU: Kağıt Paraların Hükmü ve Paranın Değerinin Değişmesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

“Kağıt Paraların Hükmü ve Paranın Değerinin değişmesi” konusuyla alakalı olarak Akademiye gelen araştırmaları ele aldıktan sonra;

Şu hususları karara bağlamıştır:

I-Kağıt Paraların (Banknotların) Hükmü Hakkında:

Banknotlar, tam anlamıyla para niteliği taşıyan itibarî papalardır. Bu sebeple faiz, selem ve diğer hükümleri açısından altın ve gümüşe bağlanan tüm hukuki sonuçlar, kağıt paralar için de geçerlidir.

II-Paranın Değeri Hakkında:

Bu konunun görüşülmesi tüm yönleriyle araştırılmak üzere dördüncü dönem toplantısına bırakılmıştır.

 

Başarıya ulaştıran Allahtır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 10

KONU: Mukarada Senetleri ve Yatırım ve Geliştirme Senetleri

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

"Mukarada Senetleri ve Yatırım ve Geliştirme Senetleri" konusunda sunulan araştırmayı ve konu etrafında yapılan müzakereleri dinledikten sonra;

Akademinin, bir konuda birden çok sayıda araştırma yapılmasını gerekli gören genel usulüne uygun olarak;

Ayrıca, konunun önemine, onun bütün yönlerini kapsayan ve ayrıntılarına inen bir araştırma yapılmasına ve konuyla ilgili tüm görüşlerin bilinmesine olan ihtiyaca binaen,

Şu kararı almıştır:

Akademi Genel Sekreterliği uygun göreceği kişilere bu konuda araştırmalar hazırlanması için görev verecek, dördüncü dönem toplantısında Akademinin uygun olan kararı alabilecek duruma gelmesini sağlayacaktır.

 

Başarıya ulaştıran Allahtır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 11

KONU: Washington Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünün Soruları

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

Washington Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünün yönelttiği sorular ve bazı üye ve uzmanlar tarafından bu sorular için hazırlanan cevapları inceledikten sonra;

Şu kararı almıştır:

Akademi Genel Sekreterliği, Meclisin kabul ettiği şu cevapların, adı geçen Enstitüye bildirilmesi konusunda görevlendirilmiştir:

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Akademinin Kararlaştırdığı Cevaplar:*

Üçüncü Soru: Bir çok müslüman hanım, çoğu zaman kendilerine denk müslüman erkek bulunmadığını, dolayısıyla her an kötü yola düşme ya da şiddetli geçim sıkıntısına uğrama tehlikesi ile karşı karşıya bulunduklarını iddia etmektedirler. Bu durumda müslüman bir kadının, özellikle müslüman olabileceğini umarak bir gayri müslimle evlenmesinin hükmü nedir ?


CEVAP: Müslüman bir hanımın gayri müslim biriyle evlenmesi dinimizde, Kitap, Sünnet ve İcma delilleriyle yasaklanmıştır.

Böyle bir evlilik gerçekleşse bile batıl (hükümsüz) olup, nikah akdine bağlanan hiç bir hukuki sonucu doğurmaz ve bu evlilikten doğan çocuklar da gayri meşrudur. Bu evliliğin erkeğin müslüman olması beklentisi ile yapılması ise bu hükmü değiştirmez.

Dördüncü Soru: Evlendikten sonra müslüman olmuş bir kadınla, henüz müslüman olmayıp küfür üzere bulunan eşi arasında karı koca ilişkilerinin devam etmesinin hükmü nedir ?

Kadının bu kocasından ayrılması halinde kötü yola düşmelerinden ve toplum içinde kaybolup gitmelerinden endişe ettiği çocukları bulunduğu ve aralarında evlilik ilişkisinin devam etmesi durumunda kocasının müslüman olacağını ümit ettiği de dikkate alınırsa eşiyle arasındaki bu ilişkinin devam etmesinin hükmü ne olur ?

Ayrıca, kadın kocasının hidayete ermesi noktasında fazla ümitli olmamakla beraber, kocası kendisine iyi muamelede bulunuyorsa ve kocasını terkettiğinde müslüman bir koca bulamaması muhtemel ise bu durumda hüküm farklı olur mu?

CEVAP: Kocanın müslüman olmayı kabul etmediği bir durumda karısının İslam'a girmesi ile aralarındaki nikah akdi kendiliğinden bozulur. Artık bu kadının kocasıyla âilevi ilişkisini sürdürmesi caiz değildir. Ancak, kadın iddet süresini tamamlamak için bekler ve kocasının bu süre içinde müslüman olması halinde önceki nikah akdi altında kocasına döner. Fakat kadının iddet süresi sona erdiği halde kocası müslüman olmamışsa, bu durumda evlilik akdi tamamen sona erer. Artık bu süre sona erdikten sonra koca müslüman olup, eski eşine dönmek isterse bu ancak yeni bir akitle mümkün olur. Kocanın–müslüman olmadığı sürece–eşine iyi muamelede bulunmasının ise böyle bir evlilik ilişkisinin sürdürülmesini caiz kılacak bir etkisi yoktur.

Beşinci Soru: Amerika’nın bir çok eyaletinde ve Avrupa ülkelerinde müslümanlara has mezarlıklar bulunmamakta ve ölülerin belirlenen mezarlıkların dışına defnedilmesine müsade edilmemektedir. Bu durumda bir müslümanın gayri müslimlerin mezarlığına defnedilmesinin hükmü nedir ?


CEVAP: İslami olmayan ülkelerde müslümanların, cenazelerini gayri müslimlerin mezarlığına defnetmeleri bu konudaki zaruret sebebiyle caizdir.

Altıncı Soru: Müslümanların yaşadıkları bölgede edindikleri bir mescidi, buradan göç etmeleri halinde yıkılması ya da haksız işgale uğraması endişesiyle satmalarının hükmü nedir? Zira, bilindiği gibi, müslümanlar genellikle mescit ihtiyacını bir ev satın alıp onu mescide çevirmek suretiyle karşıladığından müslüman çoğunluğun bu bölgeden iş şartları dolayısıyla göç etmesi sonucunda mescit terk edilmekte veya bakımsız hale gelmekte, bazan da başka kişiler tarafından işgal edilebilmektedir. Bu gibi durumlarda mescidin satılıp bunun parasıyla müslümanların yaşadığı bölgede başka bir mescidin kurulması mümkün olabilmektedir. İşte bu satımın ya da bir mescidin bedeli karşılığında başka bir mescit kurulması işleminin hükmü nedir? Eğer satılan mescidin yerine başka bir mescit kurma imkanı yoksa, satım bedelinin kullanılabileceği en uygun yol hangisidir ?

CEVAP Yararlanılamaz hale gelen veya çevresindeki müslümanların göç ettiği ya da kafirlerin işgal etmesinden endişe edilen bir mescidin satılması caizdir. Ancak satılan mescidin bedeliyle yine bir mescit oluşturmak üzere başka bir yer satın alınması gerekir.

Sekizinci Soru: Eğitim veya çalışma şartları bazı kadınları veya genç kızları yalnız başına yahut gayri müslim kadınlarla birlikte ikamet etmeye zorlamaktadır. Bunun hükmü nedir ?

CEVAP: Müslüman bir kadının yabancı bir ülkede tek başına ikamet etmesi şer’an caiz değildir.

Dokuzuncu Soru: Burada yaşayan pek çok kadın, bedenlerinin en çok yüz ve elleri dışında kalan kısımlarını örtme imkanına sahip olduklarını, bazılarının ise işverenleri tarafından başlarını örtmelerinin yasaklandığını ifade etmektedir. Bu durumda, yabancıların bulunduğu eğitim ya da iş yerlerinde kadının, vücununun açık bulundurabileceği yerleri nerelerdir ?

CEVAP: İslam bilginlerinin çoğuna göre müslüman kadının tesettürü, fitne endişesi olmadığında elleri ve yüzü hariç tüm vücudunu örtmekle olur. Fitne ihtimali söz konusu ise bu uzuvların da örtülmesi gerekir.


Onuncu ve Onbirinci Soru: Bu ülkedeki müslüman öğrencilerin pek çoğu geçim ve öğrenim masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda kalıyorlar. Zira bunların çoğunun yakınlarından aldıkları paranın yetersiz olması hayatlarını idame için çalışmalarını kaçınılmaz kılmaktadır. Ancak içkili veya domuz eti ve diğer bazı haram maddeleri kullanan lokantaların dışında iş bulma imkanı da çoğu zaman bulunmamaktadır.. İşte bu gibi yerlerde çalışmanın hükmü nedir? Ayrıca bir müslümanın içki ve domuz satması, ya da içikiyi kendi imal ederek gayri müslimlere satmasının hükmü–bu ülkelerdeki bazı müslümanların bunu bir meslek edindiği de dikkate alınırsa–nedir ?

CEVAP: Müslüman bir kimse, şer’an mübah bir iş bulamadığında, içki servisini bizzat yapmama, içkiyi taşımama, üretmeme ve de onun ticaretini yapmama şartıyla gayrı müslimlerin lokantalarında çalışabilir. Bu hüküm domuz eti ve benzeri haram maddelerin servisi bakımından da geçerlidir.

Onikinci Soru: Elde bulunan ve çoğunluğu soğuk algınlığı, grip, anjin ve öksürük gibi yaygın hastalıklarda kullanılan bir çok ilaç %0.1 ve %20 arasında değişen farklı nisbetlerde alkol içermektedir. Bu hastalıklarla ilgili ilaçların %95’inin alkol içermesi, alkol içermeyen ilaçlara ulaşmayı zor veya imkansız kılmaktadır. Buna göre, bu ilaçları kullanmanın hükmü nedir ?

CEVAP: Müslüman bir hasta alkol içermeyen bir ilaç bulamadığında -uzman ve güvenilir bir doktor tarafından verilmesi şartıyla- alkol içeren bir ilacı kullanabilir.

Onüçüncü Soru: İçinde, çok az oranda domuzdan elde edilen unsurlar bulunan jelatin ve mayaların kullanılması caiz midir ?

CEVAP: Müslümanları domuzdan elde edilen jelatin ve mayaları gıdalarında kullanması caiz değildir. Bitkilerden ve şer’i usullerle kesilmiş hayvanlardan elde edilen maya ve jelatin domuzdan elde edilenlere gerek bırakmamaktadır.

Ondördüncü Soru: Çoğu müslümanlar kızlarının düğün törenlerini mescitte yapmak zorunda kalıyorlar ve bu törenlerde genellikle danslar yapılıyor, şarkı ve marşlar söyleniyor. Bu tip törenler için geniş mekanlar bulunamadığına göre bunların mescitlerde yapılmasının hükmü nedir ?


CEVAP: Nikah akdinin mescitlerde yapılması dinen mendup görülmüştür. Ancak, kadın ve erkeklerin birarada olması, kadınların kendilerini teşhir etmesi, şarkı ve dans gibi şer'an yasaklanmış unsurlar taşıyan törenlerin mescitte yapılması caiz değildir.

Onaltıncı Soru: Kız ya da erkek müslüman bir öğrencinin, sürekli olarak evli kalma iradesi ile değil, eğitiminin sona ermesiyle birlikte evliliğe de son verme ve kendi vatanına (sürekli ikametgahına) dönme niyetiyle yaptığı nikahın hükmü nedir? Şunu belirtek gerekir ki, genellikle bu, devamlı evlilik bağını oluşturan ifadelerle ve normal nikah akdi şeklinde icra edilmektedir.

CEVAP: Evlilikte temel ilke, devamlılık, bir süre ile sınırlı olmama ve bunu sona erdirici arızi bir durum ortaya çıkmadığı sürece hayat boyu sürecek sağlam bir aile oluşturmaktır.

Onyedinci Soru: Kadının, kaşını aldıktan ya da gözüne sürme çektikten sonra dışarıya iş veya öğrenim yerlerine çıkmasının hükmü nedir ?

CEVAP: Kadın ve erkek için sürme çekmek şer’an caizdir. Ancak kadının görünümünü bozan kıllar hariç kaşını alması caiz değildir.

Onsekizinci Soru: Bazı müslüman hanımlar, çalıştıkları ya da öğrenim gördükleri yerlere gelip giden yabancılarla el sıkışmadıkları takdirde zor durumda kalmakta, ve bunun üzerine bu zorluğu ve sıkıntıyı ortadan kaldırmak için bunlarla el sıkışma yolunu tercih etmektedir. Bu şartlarda el sıkışmanın hükmü nedir ?

Aynı durum, yabancı kadınların el sıkışmak üzere elini uzattığı bir çok müslüman erkek için de geçerlidir. Zira uzatılan eli sıkmamaları onları da zor durumda bırakmaktadır.

CEVAP: Bir erkeğin yetişkin yabancı bir kadınla, ya da bir kadının yetişkin yabancı bir erkekle el sıkışması şer’an yasaktır.

Ondokuzuncu Soru: Beş vakit namaz ya da cuma ve bayram namazlarını kılmak üzere içinde heykellerin ve genellikle hristiyan mabetlerinde bulunun diğer şeylerin de yer aldığı kiliselerin kiralanmasının hükmü nedir ?

Belirtilmelidir ki, genelde kiliseler, hristiyanlardan kiralanabilecek en ucuz yerlerdir; hatta bazıları bu türlü işlerde kullanılması için üniversiteler veya hayır kurumları tarafından ücretsiz olarak tahsis edilmektedir.


CEVAP: İhtiyaç bulunduğunda namaz kılmak için kiliselerin kiralanmasında şer’an bir engel yoktur. Ancak heykellere ve resimlere karşı namaz kılmaktan kaçınmak ve kıble yönünde iseler bunları bir örtü ile kapatmak gerekir.

Yirminci Soru: Ehli Kitap olan yahudi ve hristiyanların kestiği hayvanların, aynı şekilde, bunların lokantalarında satılan ve kesimi anında Allah’ın adının zikredilip edilmediği konusunda bilgimiz olmayan hayvanların etlerinden yapılmış yemeklerin hükmü nedir ?

CEVAP: Şer’an benimsenen yollarla kesildiğinde –kesim anında Allah’ın ismi zikredilmese de–ehli kitabın kestiğini yemek caizdir. Akademi, konunun gelecek dönem toplantısında geniş bir biçimde incelenmesini tavsiye etmektedir.

Yirmibirinci Soru: Müslümanların davet edildikleri pek çok umumi toplantı ve törenlerde içki sunulmakta ve kadın erkek karışık bir halde bulunulmaktadır. Müslümanların bu tip toplantılardan uzak durması ise, toplumun diğer fertlerinden soyutlanmasına ve bir takım menfaatlerden mahrum kalınmasına yol açabilmektedir.

Domuz eti yeme, dans ve içki içme hususunda diğerlerine katılmaksızın bu tip toplantı ve törenlerde bulunmanın hükmü nedir ?

CEVAP: Erkek ya da kadın müslüman bir kimsenin içki sunulan, dinin çirkin gördüğü işlerin yapıldığı ve Allah’ın emrinin dışına çıkılan toplantılara katılması caiz değildir.

Yirmiüçüncü Soru: Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Avrupa’nın bir çok yerinde Ramazan veya Şevval hilalinin görülmesi pek zor ya da imkansızdır. Ancak bu ülkelerin çoğundaki gelişmiş teknik sayesinde hilalin doğuş vakti bir takım hesaplarla kesin ve yanılmaz bir şekilde tespit edilebilmektedir. Bu yüzden böyle ülkelerde hesap yolunu esas almak caiz midir ?

Bu konuda astronomik gözlemlerden istifade etmek ve bu çalışmaları yöneten gayri müslimlerin- ki bu konularda onların sözünün doğruluğu kuvvetle muhtemeldir–sözünü kabul etmek caiz midir ?

Dikkate alınması gereken bir nokta da, Amerika ve Avrupa’daki müslümanların Ramazana başlama ve bitirme hususunda doğulu bazı İslam ülkelerine uymalarının büyük fikir ayrılıklarına yol açtığıdır. Bunun sonucunda genelde


bayramlardan beklenen fayda ortadan kalkmakta, köklü ve kalıcı bazı problemler ortaya çıkmaktadır. Hesap metodunun kıllanılması ise, bazılarına göre bu problemleri ortadan kaldıracak ya da büyük oranda azaltacaktır.

CEVAP: Bu konuda, hilalin gözle tespiti (ru’yet-i hilal) esas alınmalıdır. Bununla birlikte, Hz. Peygamberin sözleri ile bilimsel hakikatleri birlikte dikkate almak üzere astronomik hesap ve gözlem yolundan da yararlanılabilir.

Bir ülkede hilal görüldüğü takdirde diğer müslümanların bunu esas almaları gerekir. Oruca başlama ve bitirme hususundaki emirlerin umuma yönelik ifadelerle olması sebebiyle hilalin farklı yerlerde farklı doğuş zamanlarının olması dikkate alınmaz.

Yirmidördüncü Soru: Bir müslümanın, Amerika veya müslüman olmayan diğer ülkelerin bakanlıklarında ve resmî dairelerinde, özellikle atom endüstrisi, stratejik araştırmalar ve benzeri önemli sahalarda çalışmasının hükmü nedir ?

CEVAP: Müslümanların, gayrı islami hükümetlerin dairelerinde ve kurumlarında şer’an mubah bir şekilde çalışmaları, görülen iş müslümanlara zarar getirir nitelikte olmadıkça caizdir.

Yirmibeş ve Yirmialtıncı Soru: Müslüman bir mühendisin, hrıstiyanlar için kilise ve benzeri bir binanın projesini hazırlamasının hükmü nedir? Bu mühendisin bu projeyi yapmasının görevli olarak çalıştığı şirketteki işinin bir parçası olduğunu ve bu projeyi hazırlamayı reddettiği takdirde işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını da dikkate alınırsa bunun hükmü ne olur ?

Müslümanların kişi ya da kuruluş olarak,hristiyanların eğitim kurumlarına veya misyonerlik teşkilatına ya da kilise yararına bağışta bulunmasının hükmü nedir?.

CEVAP: Müslüman bir kimsenin kafirlerin ibadethanelerinin yapı projesini hazırlaması, bunları yapması ve mali ya da fiili bir şekilde bunlara katkıda bulunması caiz değildir.

Yirmiyedinci Soru: Bir çok müslüman ailede koca, içki, domuz eti ve benzeri yasak şeylerin satışı işinde çalışmakta, ancak eş ve çocuklar bundan rahatsız olmaktadır. Böyle durumdaki eş ve çocukların aile reisi erkeğin kazancı ile


 geçindikleri dikkate aldındığında, bu konuda onların da günaha girdikleri söylenebilir mi ?

CEVAP: Helal yoldan geçimlerini temin edemeyen eş ve çocukların, helal kazanç sağlaması ve başka bir iş bulması hususunda aile reisini ikna için ellerinden gelen gayreti gösterdikten sonra onun içki ve domuz eti satma gibi dinen yasaklanan kazanç yolları ile elde ettiği haram kazancından yemeleri zarurete binaen caizdir.

Yirmisekizinci Soru: Satın alınan mallar üzerine rehin koyarak kredi veren ve buna karşılık belirli bir kâr alan banka ve diğer finans kurumları aracılığı ile konut, şahsi kullanım için araba ve ev mobilyası satın almanın hükmü nedir ? Belirtilmelidir ki genel olarak bu yollu konut, araba ve mobilya satın almanın alternatifi, aylık taksitleri banka kredisindeki taksitlerden daha pahalıya mal olan kiralama yoludur.

CEVAP: Bu işlem şer’an caiz değildir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 12

KONU: Akademinin İlmi Projeleri

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

11-12 Ekim 1986 M / 8-9 Safer 1407 H tarihlerinde yaptığı ve gündemindeki birtakım konuların görüşüldüğü oturumlarında Planlama Şubesinin raporunu inceledikten sonra;

Şu kararları almıştır:

  I- Bazı değişiklikler yapıldıktan sonra şu projeler uygun görülmüştür:

1. Fıkıh Ansiklopedisi

  2. Fıkıh Terimleri Sözlüğü

  3. Fıkıh Kaideleri Mecmuası

  4. Fıkhî Hükümlerin Delillerine Dair Elkitabı

  5. Fıkıh Mirasının İhyası

  6. Fıkıh Ansiklopedisinin Mali Yönüne İlişkin Yönerge

  7. Fıkıh Terimleri Sözlüğünün Mali Yönüne İlişkin Yönerge

  8. Fıkıh Mirasının İhyası Projesinin Mali Yönüne İlişkin Yönerge

  9. Akademi Meclisinin çalışması, tartışmaların yapılması ve oturumların yönetilmesine dair prosedürün tespiti.


II- "Fıkıh Kaideleri Mecmuası" ve "Fıkhî Hükümlerin Delillerine Dair Elkitabı" projelerinin hazırlanmasında takip edilecek metodun tespiti için, Meclis Başkanı ve Genel Sekreter ile koordineli bir şekilde çalışacak dörtlü ilmi komisyonlar oluşturulacaktır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 13

KONU: Akademinin Mali Yıl Bütçesi

(1986-87 M/1406-1407 H)

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

1985-1986 M (1405-1406 H) mali yılına ait hesaplar hakkında titiz bir şekilde hazırlanmış olan raporu inceledikten; Akademinin 1986-1987 M (1406-1407 H) mali yılına ait olarak Genel Sekreterliğe sunulan ve İki Milyon Amerikan Doları miktarındaki bütçe tasarısını etüt ettikten sonra;

Şu kararı almıştır:

Bazı değişiklikler yapıldıktan sonra, tasarı belirlenen bu tahmini miktar ile kabul edilmiştir.

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

 

 

 

 

TAVSİYELER

 

 

 

 

İSLAM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ

MECLİS TOPLANTISI

 

 

 

ÜÇÜNCÜ DÖNEM

 


 

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN

ÜÇÜNCÜ DÖNEM TOPLANTISI TAVSİYELERİ

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti Amman’da yaptığı üçüncü dönem toplantısında;

Ürdün Haşimi Krallığı Veliahtı Ekselans, Prens Hasan Bin Tallâl’ın müslümanların sosyal ve ekonomik kalkınma alanlarında yaşadığı problemler ile fakirlik, hastalık ve cehaletin yol açtığı olumsuz sonuçlarla mücadele ve insan onuruna yakışır şerefli bir hayata kavuşma noktasında müslümanların acil ihtiyaçlarını karşılamanın zaruretini dile getiren açıklamarını dinledikten;

Ürdün Haşimi Krallığı Veliahdının Sudan’a yardım konusunda Arap ve İslam Alemine yönelttiği çağrıyı ele aldıktan;

Mukaddes Mescidi Aksa’nın civarında yaptığı bu toplantısında, iki kıblenin ilki ve Harem-i Şeriflerin üçüncüsü olan bu Mescidi Aksa’nın kurtarılması için gösterilen gayretlerin artırılmasının zaruretini idrak etmiş olarak;

Ayrıca, müslümanların sosyal ve ekonomik hayatına ve dayanışmalarına ilişkin meselelere öncelikle önem vermenin ve ilmi toplantı, sempozyum vb. ilmi etkinliklere ağırlık vererek araştırma ve incelemelerin derinleştirilmesinin zaruretine dair olan kanaati ışığında;

Şu hususları tavsiye etmektedir:

1- Malî kaynakları zekât gelirleri, vakıf katkıları ve bağışlar olan müstakil bir fon oluşturup buradan harcamaların yapılacağı geniş bir İslamî Yardım Programı kurulması zaruridir.


2- İslam Ümmetinin halk ve hükümetlerine, tüm güçlerini toplayarak, kendi varlığını ve kimliğini ortaya koyarak, saflarını birleştirip fikir ayrılıklarının her türlü sebeplerini ortadan kaldırarak, özel ve sosyal yaşantısında Allah’ın dinini ölçü alarak, iki kıblenin ilki ve haremi şeriflerin üçüncüsü olan Mescidi Aksa’nın kurtarılması için çalışma yapma çağrısında bulunulmalıdır.

3- Akademi araştırma, inceleme, fetvâ ve proje sahalarında yapacağı çalışmalarda, müslümanların sosyal ve ekonomik yaşantıları, saflarını sıklaştırmaları, güçlerini ve görüşlerini birleştirmeleri, aralarında dayanışmaya yol açacak faktörleri gerçekleştirmeleri, tüm meydan okumaların karşısında duracak güce ulaşmaları ve hayatlarını Yüce Allah’ın dininin gösterdiği yönde düzenlemelerine ilişkin meselelere önem verilmelidir.

4- Araştırma ve inceleme meseleleriyle fetvâ konuları birbirinden ayırdedilmeli, Planlama Şubesinin Meclise sunulmak üzere hazırlayacağı plana göre öncelikle ilmî toplantılarda ve incelemeye ayrılan günlerde araştırma ve inceleme üzerinde yoğunlaşılmalıdır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

 

 

KARARLAR ve TAVSİYELER

 

 

 

İSLAM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ

MECLİS TOPLANTISI

 

 

DÖRDÜNCÜ DÖNEM

 

 

 

 

(CİDDE)

 

6-11 ŞUBAT 1988 MİLADî

18-23 CEMAZİYELAHİR 1408 HİCRî

 

 


 

 

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 1

KONU: Ölü veya diri bir insanın organlarından yararlanma

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/ 6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Ölü veya diri bir insanın organlarından yararlanma" konusunda Akademiye ulaşan fıkhî ve tıbbî araştırmaları inceledikten sonra,

Bu konunun ilmî ve tıbbî gelişmenin dayattığı bir vakıa olduğuna ve yararlı sonuçları yanında, insanın saygınlığını koruyan şer'î prensip ve kayıtlardan çoğu zaman yoksun olarak icra edilmesinden dolayı sosyal ve psikolojik zararları da bulunduğuna dikkat çeken tartışmalar ışığında; fert ve toplumun iyiliğine ve çoğunluğu itibariyle yararına olan her türlü sonucu gerçekleştirmeyi tekeffül eden, yardımlaşma, merhamet ve fedakârlığa çağıran islam dininin genel amaçlarını gözeterek,

Konuyu, araştırılan meselelere netlik kazandıran, hükümleri farklı durumları ve şekilleri tutarlı bir tasnif içinde ele alan bir çerçeveye oturttuktan sonra

Şu kararları almıştır:

A) Tanımlama ve tasnif

1) Buradaki organdan maksat, doku, hücre, kan ve göz korneası gibi, vücuttan ayrılmış olsun olmasın insana ait her türlü parçadır.

2) Araştırma konusu olan yararlanma, yararlananın hayatını kurtarmak veya vücudun görme vb. temel fonksiyonlarından birini sürdürmek için zorunlu olan


faydalanmadır. Şu var ki, yararlananın hukuken korunmaya değer bir hayat sürdürüyor olması da şarttır.

3) Yararlanma şekilleri şunlardır:

a) Canlıdan organ nakli,

b) Ölüden organ nakli,

c) Cenin(fetus)den nakil

Birinci şekil: Canlıdan organ nakli

Bu şekil şu durumları kapsar

aa) Organın, aynı vücûdun bir yerinden diğer bir yerine nakli. Deri, kıkırdak, kemik, damar, kan ve benzerlerinin nakli gibi.

bb)Organın, canlı bir insandan diğer bir insana nakli. Bu durumdaki organ, hayatın kendisine bağlı olup olmamasına göre ikiye ayrılır.

Hayatın kendisine bağlı olduğu organ, ya kalp ve karaciğer gibi tek veya böbrek ve akciğerler gibi birden fazla olabilir.

Hayatın kendisine bağlı olmadığı organlar ise, bünyede temel bir işlev gören veya böyle bir işlev görmeyen; kan gibi kendiliğinden yenilenen veya yenilenmeyen; erbezi, yumurtalık, sinir sistemi hücreleri gibi genel kişilik, soy ve kalıtıma etkisi olan veya bu türden bir etkisi olmayan şeklinde tasnife tabi tutulabilir.

İkinci şekil: Ölüden organ nakli

Ölüm şu iki hali de içine alır:

Birincisi, beynin, tıbben dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını yitirmek suretiyle ölmesidir.

İkincisi, kalp ve solunumun, tıbben dönüşü olmayacak şekilde tamamen durmasıdır.

Her iki halde Akademi'nin üçüncü dönem toplantısında alınan karar dikkate alınmıştır.

Üçüncü şekil: Ceninden nakil

Yararlanılacak cenin üç durumda bulunulabilir:


Kendiliğinden düşmüş ceninler,

Tıbbî bir müdahale veya düşürme kastı taşıyan bir fiil sonucunda düşmüş ceninler,

Rahim dışında döllenmiş yumurtalar.

B) Dinî hükümler:

1) Operasyondan beklenen yararın, doğuracağı zarardan üstün olduğundan emin olunması ve bunun kişiyi kaybettiği bir organa kavuşturmak, organın eski şekline dönmesini veya normal fonksiyonunu görmesini sağlamak yahut kişiye psikolojik veya fonksiyonel bir sıkıntı veren bir sakatlığı veya çirkinliği gidermek maksadıyla yapılması şartıyla insan vücûdunun bir yerindeki organın, aynı insanın başka bir yerine nakli caizdir.

2) Dinen aranan şartların gerçekleşmiş ve bağışta bulunanın tam ehliyetli olması kaydıyla, kan ve deri gibi kendilğinden yenilenen organın, bir insandan diğerine nakli caizdir.

3) Başkasının vücudundan hastalık sebebiyle ayrılmış organın bir parçasından yararlanmak caizdir. Bir şahsın hastalık sebebiyle gözünün çıkarılması sırasında korneasının alınması gibi.

4) Kalp gibi hayatın kendisine bağlı bulunduğu bir organın canlı bir insandan diğer birine nakli haramdır.

5) Canlı bir insandan, hayatın devamı kendisine bağlı bulunmasa bile her iki göz korneasının birlikte alınmasında olduğu gibi temel bir hayatî fonksiyonunu devre dışı bırakan organ nakli haramdır. Fakat nakil temel bir fonksiyonun bir parçasını devre dışı bırakıyorsa, bu, sekizinci maddede geleceği üzere, araştırma ve inceleme konusudur.

6) Ölüden canlı birine, hayatî önem taşıyan veya temel bir fonksiyonun selameti kendisine bağlı olan bir organın nakli, ölmeden önce ölenin veya ölümünden sonra varislerinin izin vermiş olması şartıyla caizdir. Eğer kimliği meçhul ise veya varisleri yoksa bu durumda da yetkili makamın muvafakat etmiş olması şarttır.


7) Unutulmamalıdır ki, açıklanan durumlarda organ naklinin ittifakla caiz görülmesi, organın satım konusu yapılmaması şartına bağlıdır. Çünkü insan organlarının satışa sunulması kesinlikle caiz değildir.

Fakat organa muhtaç olanın, aranan organı elde etmek için zaruret halinde para ödemesi veya şükran ifadesi olmak üzere ödemede bulunması ictihad ve inceleme konusudur.

8) Konunun esasına ilişkin olarak yukarda belirtilenlerin dışında kalan durum ve şekiller araştırma ve inceleme konusudur; bunların, tıbbî veriler ve dinî hükümler ışığında gelecek dönem toplantısında araştırma ve incelemeye alınması gerekir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 2

KONU: Zekâtın islamî dayanışma fonu yararına harcanması

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

Akademi'nin üçüncü dönemine sunulan "İslamî Dayanışma Fonu ve Vakfı" hakkındaki açıklama notunu ve "Zekâtın islamî dayanışma fonu yararına harcanması" konusunda Akademi'ye gelen araştırmaları inceledikten sonra,

-Tavsiye-

İslamî Dayanışma Fonunun, (tüzüğünde açıklanan ve) kuruluş nedeni olan hayrî amaçlarını gerçekleştirmesine imkân sağlamak üzere ve bu fonun kurulup üye ülkelerin katkılarıyla finanse edilmesini öngören İkinci İslam Zirvesi kararına bağlı kalarak bazı ülkelerin gönüllü katkılarını sağlamakta düzensiz davrandıklarını da dikkate alarak Akademi devletleri, hükûmetleri, kurumları ve zengin müslümanları, islam ümmetine hizmet yolunda yüce hedeflerini gerçekleştirmesine imkân sağlıyacak şekilde fonun gelirlerini destekleme yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırır.

-Karar-

Akademi şu hususları kararlaştırmıştır:

1) Zekât mallarının, İslamî Dayanışma Fonu Vakfının desteklenmesi için harcanması caiz değildir; çünkü bununla zekât, Kur'an- Kerim'de sınırlandırılmış şer'î sarf yerlerinden alıkonulmuş olmaktadır.

2) İslamî Dayanışma Fonunun zekâtın şer'î sarf yerlerine harcanması için şahıslara ve kurumlara vekâlet etmesi ancak şu şartlarla mümkündür:


a) Müvekkil ve vekil bakımından vekâlette hukuken aranan şartların bulunması,

b) Fonun, tüzüğünde ve amaçlarında bu tür tasarruflarda bulunabilmesine imkân verecek uygun değişiklikler yapması,

c) Dayanışma Fonunun, umuma hizmet veren tesisler gibi dinen belirlenmiş zekât sarf yerleri dışında harcanacak gelirlerle karışmasını önleyecek tarzda, zekattan gelen paralar için özel bir hesap tahsis etmesi,

d) Fon, zekât olarak gelen paralardan idarî harcamalar, görevlilerin maaşları ve dinen belirlenmiş zekât sarf yerleri arasında bulunmayan diğer harcamalarda bulunamaz.

e) Ödeyen, zekâtının sekiz sarf yerinden hangisine harcanacağını şart koşabilir ve -bu durumda- fonun bu şarta uyması gerekir.

f) Fon, bu paraları -bir yılı aşmayan- en kısa süre içinde hak sahipleri için harcamalıdır ki, hak sahiplerinin bundan yararlanması gerçekleşmiş olsun.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 3

KONU: Şirket hisselerinin zekâtı

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Şirket hisselerinin zekâtı" konusunda Akademiye gelen araştırmaları inceledikten sonra şu kararları almıştır:

1) Hisselerin zekâtını vermek sahiplerine düşer. Ancak şirketin tüzüğünde açıkça belirtilmiş, genel kuruldan bu yönde bir karar alınmış, ilgili ülke hukukunda şirketler zekâtlarını çıkarmakla yükümlü tutulmuş veya hisse sahibi hisselerinin zekâtını çıkarma yetkisini şirket yönetimine bırakmışsa, şirket yönetimi hisse sahiplerini temsilen zekât çıkarır.

2) Gerçek şahıs mallarının zekâtını nasıl çıkarıyorsa şirket yönetimi de hisselerin zekâtını o şekilde çıkarır. Yani, hissedarların mallarının bütünü, tek bir şahsın malları mesabesinde kabul edilir; bunların zekâtı belirlenirken, zekâta tabi malın çeşidi, nisabı, alınacak miktar vs. bakımından gerçek şahsın zekâtında gözetilen esaslara uyulur. Bu, karışım (hulta) prensibini bütün mallara tamim eden fakihlerin görüşüne dayanmaktadır.

Kamu hazinesi hisseleri, hayır vakfı hisseleri, hayır kurumları hisseleri ve gayr-i müslimlerin hisseleri gibi zekât düşmeyen hisselerin payı zekâtın tarhında esas alınacak miktarın dışında tutulur.

3) Şirket, herhangi bir sebeble mallarının zekâtını vermemişse hissedarların kendi hisselerinin zekâtını vermeleri gerekir. Hissedarın, şirket işaret edilen şekilde mallarının zekâtını vermiş olsaydı kendisine ait hisselere ne kadar zekât isabet edecek idiyse,


şirket hesaplarından öğrenmesi mümkünse, onu esas alarak hisselerinin zekâtını verir. Çünkü hisselerin zekâtının belirlenmesinde kriter budur.

Hissedarın bunu öğrenememesi durumunda ise:

Eğer ticaret maksadıyla değil sadece hisselerin yıllık kârından (temettü) yararlanmak için şirkete hissedar olmuş ise gelir getiren malların zekâtı gibi bunların zekâtını çıkarır; İslam Fıkıh Akademisinin ikinci dönem toplantısında "kiraya verilmiş tarımsal olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı"na ilişkin aldığı karara paralel olarak bu hisselerin sahibi, hisselerinin aslı değil onların geliri üzerinden zekât vermekle yükümlüdür. Bu da kârın tahsili tarihinden itibaren bir sene sonra -diğer zekât şartları tahakkuk etmişse ve zekâta mani bir durum da yoksa- kırkta birdir.

Eğer hissedar, ticaret maksadıyla hisse edinmişse, bunların zekâtını ticaret mallarının zekâtı gibi verir: Bir yıl geçtiğinde hisseler mülkiyetinde bulunuyorsa piyasa değeri üzerinden, piyasasının bulunmaması durumunda ise bilirkişinin takdir edeceği değer üzerinden % 2,5 olarak zekât verir. Ayrıca, elde edilmişse, hisselere ait kârın da bu oranda zekâtını verir.

4) Hissedar, sene içinde hisselerini satmışsa, bunların bedelini diğer mallarına ilave eder ve senesi dolduğunda, birlikte zekâtını verir. Alıcı ise, satın aldığı hisselerin zekâtını yukarda belirtildiği şekilde verir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 4

KONU: Kamulaştırma

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Kamulaştırma" konusunda Akademi'ye ulaşan araştırmaları inceledikten sonra,

Bir taraftan özel mülkiyete saygının dinin kesin hükümleri arasında yer alacak ölçüde temel ilkelerden sayıldığı, malı korumanın da, islam dininin gözetilmesini amaçladığı ve pek çok nassda hukuk güvencesi altında bulunduğu belirtilen beş zarurî değerden biri olduğu dikkate alınarak; diğer taraftan da kamu yararının gözetilmesi, genel ihtiyacın zaruretle aynı düzeyde kabul edilmesi ve genel zararın giderilmesi uğruna özel zarara katlanılması gibi islam hukuku genel prensiplerinin işletilmesi suretiyle özel mülkiyetin kamu yararına istimlak edilebileceğini gösteren Hz. Peygamber'in sünneti, sahabe ve sonrakilerin uygulamaları göz önünde bulundurularak şu kararları almıştır:

1) Özel mülkiyetin gözetilmesi ve her türlü saldırıdan korunması gerekir. Çerçevesinin daraltılması ve sınırlandırılması caiz değildir. Mâlik kendi mülkiyeti üzerinde hakimiyet sahibidir; meşru sınırlar içinde her türlü tasarrufa ve yararlanmaya yetkilidir.

2) Taşınmaz mülkiyetinin, şu hukukî şart ve esaslar gözetilmeden kamu yararına istimlâk edilmesi caiz değildir:

a) Taşınmaz istimlâki, emsâl değerinden az olmamak üzere bilirkişinin takdir edeceği âdil ve peşin bir bedel mukabilinde olmalıdır.


b) İstimlâki yapanın, kamu otoritesini haiz veya bu konuda onun temsilcisi olmalıdır.

c) İstimlâk mescid, yol ve köprü gibi genel bir zaruret veya genel bir ihtiyaca binaen kamu yararı düşüncesiyle yapılmalıdır.

d) İstimlâk edilecek taşınmaz, kamu veya özel yatırım projelirinde kullandırılmaya dönüşmemeli ve mülkiyeti zamanından önce sahibinin elinden alınmamalıdır.

Bu şartlardan birisini taşımayan kamulaştırma, Allah ve Resûlünün yasaklamış olduğu zulüm ve gasp kapsamına girer.

Kamulaştırılmış taşınmazın, yukarda işaret edilen kamu yararı yönünde kullanılmasından vazgeçilmesi durumunda, onun âdil bir bedelle geri alımında (istirdad) öncelik hakkı asıl sahibine veya mirasçılarına tanınır.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 5

KONU: Yatırım ve mukarada senetleri

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

Akademi'nin üçüncü dönem toplantısında alınan 10 sayılı kararı uyarınca Akademi ile İslam Kalkınma Bankası bünyesinde bulunan İslam Araştırma ve Eğitim Enstitüsü'nün işbirliğiyle 6-9 Muharrem 1408/30 Ağustos-2 Temmuz 1987 tarihleri arasında gerçekleştirilen seminerin ürünü olan "Yatırım ve mukarada senetleri" konusunda sunulan araştırmaları görüşmüştür. Bu modelin mal ve emeğin birleşmesi yoluyla umumî kaynakların geliştirilmesi imkânlarını artırmada etkin rolü bulunduğu cihetle konu büyük önem taşıdığı ve bütün yönleriyle incelenmesi gerektiği için Akademi üye ve uzmanlarından, Enstitü ve diğer ilmî ve iktisadî kuruluşların araştırmacılarından birçoğunun katıldığı bu seminerde varılan on tavsiye kararını, seminerde ve başka yerlerde sunulan araştırmaların ışığında ele alıp tartıştıktan sonra Akademi Meclisi şu kararları almıştır:

A) Mukarada sertifikalarının şer'an geçerli sayılacağı model:

1) Mukarada sertifikası, mudarebe sermayesinin bölünmesi esasına dayanan bir yatırım aracıdır. Şöyle ki, sahiplerinden her birisinin mudarebe sermayesi ve sermayeye dönüşecek şeyler üzerinde kendi mülkiyeti oranında şayi' hisselere sahip olacağı şekilde nâma muharrer ve eş değerde mudarebe sermayesi mülkiyetini temsil eden senetler çıkarılır.

Bu yatırım aracının, "mukarada sertifikaları" olarak adlandırılması daha uygundur.


2) Mukarada senetlerinin şer'an geçerli sayılabilmesi için, genel olarak, şu unsurları taşıması gerekir:

Birinci Unsur:

Sertifikanın, uygulanması veya finansmanı için çıkarıldığı projede şayi' hisse mülkiyetini temsil etmesi ve bu mülkiyetin başından sonuna kadar proje boyunca devam etmesi. Buna göre sertifikalararın mudarebe sermayesini temsil ettiği göz önünde bulundurularak, bunlar üzerinde de mâlike hukuken tanınan satım, hibe, rehin, miras gibi bütün hak ve tasarruflar sözkonusu olur.

İkinci Unsur:

Mukarada sertifikalarına ilişkin akit, ihraç ilânının sözleşme şartlarını belirlemesi esasına dayanır; ve bu sertifikalarda icabtan sertifikalara iştirâk, kabulden ise ihraçta bulunan tarafın muvafakatı olarak söz edilir.

İhraç ilânının, şer'î hükümlere uygun düşmek kaydıyla ihraca özgü şartların yanısıra, kârın dağıtım şekli ve sermayenin belirliliği açısından mudarebe akdinde hukuken aranan bütün açıklamaları da kapsaması gerekir.

Üçüncü Unsur:

Mukarada sertifikalarının, senetler çıktığında mudarib tarafından izin verilmiş sayılarak iştirâk için belirlenen sürenin bitiminden sonra aşağıdaki esaslar dahilinde tedavüle kabil olması:

a) İştiraktan sonra ve henüz sermayenin işletilmesine başlanmadan önce, toplanmış olan mukarada sermayesi para olarak bulunuyorsa, mukarada sertifikalarının tedavülü paranın parayla mübadelesi sayılacağından buna sarf hükümleri uygulanır.

b) Mukarada sermayesi alacaklardan oluşuyorsa, mukarada sertifikalarının tedavülüne alacakların tedavülüne ilişkin hükümler uygulanır.

c) Mukarada sermayesi para, alacak, mal ve menfaatlerin karışımından oluşuyorsa, ayn ve menfaatlerin sermayenin çoğunluğunu teşkil etmesi durumunda mukarada sertifikaları, tarafların üzerinde anlaşacakları fiyat üzerinden tedavül edilebilir. Şayet para veya alacaklar çoğunluğu oluşturuyorsa, tedavülde, gelecek dönem


toplantısında Akademiye sunulacak bir raporda açıklanacak hükümler dikkate alınacaktır.

Bütün hallerde tedavülün tescili, ilke olarak, bilinen kurallara uygun olarak ihraçta bulunan makamın sicillerine yapılmalıdır.

Dördüncü Unsur:

Sertifika iştiraklerinden elde edilen geliri, -işletmek ve bununla projeyi gerçekleştirmek üzere- teslim alacak olan mudarib, yani mudarebe işletmecisidir. Mudarib (işletmeci), ancak satınaldığı sertifikanın payı kadar projeye malik olur. Bunun yanısıra mudarib, tahakkuk eden kâra ihraç ilanında belirlenmiş payı oranında sahip olur. Mudaribin projedeki mülkiyeti bu ilkeye göredir.

Sertifika iştiraklerinden elde edilen gelir ve proje mevcudu üzerinde mudaribin sorumluluğu, "emin" sıfatını taşıyanların sorumluluğu türünden olup, şer'an tazmini gerektiren sebebler bulunmadıkça tazminle yükümlü olmaz.

3) Tedavülde, yukarda geçen esaslar gözetilerek;

Mukarada sertifikalarının, şer'î esaslara uygun olarak işleyen, yani arz-talep kaidelerine ve âkitlerin iradesine uyulan kıymetli evrâk piyasalarında tedavülü caizdir. Yine, ihraçta bulunan tarafın, belli aralıklarla umuma yönelik ilan ve icapta bulunarak belirli bir süre içinde belli bir fiyat üzerinden mudarebe sermayesi kârıyla bu sertifikaları satınalacağı taahhüdünde bulunması suretiyle sertifikaların tedavül etmesi caizdir. Fiyat belirlemede, projenin malî durumu ve piyasa şartları dikkate alınarak bilirkişiden yararlanılması uygun olur. İhraçta bulunan taraftan başkasının da, kendi öz sermayesi ile belirtilen şekilde alım taahhüdü ilanında bulunması caizdir.

4) İhraç ilânı veya mukarada sertifikalarının, sermayenin veya (yüzde yahut maktu olarak belirlenmiş) kârın mudarib tarafından garanti edilmesini bir ibareyi içermesi caiz değildir. Eğer bu açıkça veya zımnen ifade edilmişse, garanti şartı batıl olur ve mudarib emsal mudarebe kârına hak kazanır.

5) Gerek ihraç ilânı, gerekse buna binaen çıkmış olan mukarada sertifikasının, şarta veya vadeye bağlanmış dahi olsa satım yükümlülüğü getiren bir ifade içermesi caiz değildir. Ancak, mukarada sertifikası satım va'di içerebilir. Bu


durumda, satım ancak, uzmanlarca takdir edilmiş değer üzerinden ve iki tarafın rızasına dayalı bir akitle gerçekleşir.

6) İhraç ilânı ve buna dayalı çıkarılmış sertifikaların, şirketin kârı sabitleştirmesi ihtimalini doğuracak bir ibare içermesi caiz değildir; şayet böyle bir ifade içermişse akit bâtıl olur. Buna bağlı olarak şu hususların dikkate alınması gerekir:

a) İhraç ilanında ve buna istinaden çıkarılmış mukarada sertifikalarında hamiller veya proje sahibi lehine belirli bir meblağın şart koşulması caiz değildir.

b) Bölüştürme konusu olan, şer'î anlamındaki kârdır. Bu da sermayeden artan kısımdır, yoksa gelir ve semeresi değildir. Kâr miktarı, ya tasfiye veya projenin para ile değerinin belirlenmesi yoluyla anlaşılır. Tasfiye veya değer belirleme sonucunda sermayeden arta kalan kısım, sertifika hamilleri ve mudarebe işletmecisi arasında akdin şartlarına uygun olarak dağıtılacak kârı oluşturur.

c) Projenin kâr ve zarar bilançosu çıkarılır, ilan edilir ve sertifika hamillerinin tasarrufu altında bulundurulur.

7) Tahakkuk ettiğinde kâra hak kazanılır, tasfiye edildiğinde veya değer belirlendiğinde kâra malik olunur ve ancak taksim halinde ödeme zorunluluğu doğar. Proje gelir getiriyor veya semere veriyorsa bu gelirin dağıtılması caizdir. Tasfiyeden önce taraflara dağıtılanlar, ödenmiş meblağ olarak bilançoya işlenir.

8) Peryodik bir tasfiyenin bulunması halinde sertifika hamillerinin payına düşen kârdan yahut onların bilanço dahilinde dağıtılmış gelir veya semere paylarından her dönem sonunda belli bir oranın kesilmesini ve bunun sermayeden zarar tehlikelerine karşı özel likiditeye ayrılmasını öngören bir maddenin ihraç ilânında bulunmasına şer'an bir engel yoktur.

9) Şahsiyet ve mali sorumluluk bakımından akdin iki tarafından ayrı üçüncü bir tarafın, belli bir projedeki zararın giderilmesine tahsis edilecek bir meblağı karşılıksız olarak teberru etme va'dinde bulunmasına imkân veren bir maddenin ihraç ilânında veya mukarada sertifikalarında yer almasında da şer'an bir engel yoktur. Şu var ki, bunun, mudarebe akdinden bağımsız bir borç olması gerekir. Şöyle ki, üçüncü tarafın vadini yerine getirmesi, akdin işlerlik kazanmasının ve tarafları arasında hükümlerini doğmasının şartı sayılamaz; dolayısıyla sertifika hamilleri


veya mudarebe işletmecisinin, teberru' vadinde bulunanın bunu yerine getirmediği, bunun ise akitte dikkate alınması gereken bir husus olduğu gerekçesi ile müdarebenin batıl olduğunu ileri sürmeleri ve bu akde ilişkin borçlarını ifadan kaçınmaları mümkün değildir.

B) Meclis, Akademi tarafından düzenlenen seminerin tavsiye kararlarının içerdiği diğer dört modeli de ele almış bulunmaktadır. Sürekliliğini sağlayan şartlar ihlal edilmeden vakfın tamiri ve işletilmesi çerçevesinde yararlanılmak üzere önerilmiş olan bu modeller şunlardır:

a) Vakıf mallarının değeri esas alınarak vakıf yetkilileri ile vakfı tamir etmeye ayıracakları meblağ esas alınarak tamir yükümlülüğünü üstlenen sermayedarlar arasında bir şirketin kurulması.

b) Vakıf mallarının, gelirinin belli bir yüzdesi karşılığında, onları kendi parasıyla tamir edecek olana (demirbaş olarak) verilmesi.

c) Gelirinin belli bir miktarı karşılığında islam bankalarıyla yapılacak bir istısna sözleşmesi çerçevesinde vakfın tamir edilmesi.

d) Vakfın, üzerine bina yapılmasından ibaret aynî bir bedel veya bununla birlikte basit bir ücret karşılığında kiraya verilmesi.

Akademi Meclisi'nin görüşü ile sözügeçen seminerin bu modellerin daha fazla araştırılması ve incelenmesi gerektiği yönündeki tavsiyesi örtüşmektedir. Meclis, genel sekreterliğe, bu konuda araştırma yaptırması, başka hukukî işletme modellerinin araştırılması ve bunun için, sonuçları gelecek dönem toplantısına sunulmak üzere bir seminer düzenlemesi görevini vermiştir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 6

KONU: Tahliye Bedeli (Hava Parası)

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Tahliye bedeli (Hava parası)" konusuna ilişkin Akademiye gelen araştırmaları inceledikten sonra şu hususları karara bağlamıştır:

1) "Tahliye bedeli"ne ilişkin anlaşma şekilleri dörde ayrılır:

a) Anlaşmanın taşınmaz maliki ile kiracı arasında akit başlangıcında olması,

b) Anlaşmanın malsahibi ile kiracı arasında kira sözleşmesi süresi içinde veya bu sürenin bitiminden sonra olması,

c) Anlaşmanın kiracı ile yeni bir kiracı arasında kira akdi süresi içinde veya sürenin bitiminden sonra olması,

d) Anlaşmanın yeni kiracı ile hem taşınmaz sahibi hem de birinci kiracı arasında süre bitmeden veya bittikten sonra olması,

2) Kiracının malsahibine belli aralıklarla ödeyeceği bedelden ayrı olarak belirlenmiş ek bir meblağı ödemek üzere (ki buna bazı ülkelerde hava parası denilmektedir) taraflar anlaşmışlarsa, böyle bir meblağın, üzerinde anlaşılan sürenin kira bedeline mahsub edilmek üzere verilmesinde şer‘an bir engel yoktur. Kira akdinin feshi halinde, bu meblağ hakkında kira bedeli hükümleri uygulanır.

3) Kiracının zamanından önce çıkarak geri kalan sürede akit gereği sahip olduğu yararlanma hakkından vazgeçmesine karşılık malsahibinin ona bir meblağ ödemesi hususunda taraflar kira müddeti içinde anlaşmışlarsa, bu tahliye bedeli şer'an


caizdir. Çünkü bu, kiracının kendi rızasıyla mal sahibine sattığı yararlanma hakkından feragat etmesinin bedelidir.

Fakat kira müddeti sona ermiş ve akit açıkça yahut zımnen yenilenmemişse, artık tahliye bedelinin alınması helal değildir. Çünkü kiracının hakkı sona erdikten sonra mal sahibi malında daha fazla hak sahibidir.

4) Kira müddeti içinde birinci kiracının daha önce peryodik olarak ödediği kiradan daha fazla bir meblağ karşılığında geri kalan süreden feragat etmesi hususunda iki kiracı anlaşırsa, mal sahibiyle birinci kiracı arasında yapılmış olan akdin hükümlerine ve şer'î hükümlere uygun yürürlükteki kanunların gereklerine riayet etmek şartıyla, bu tahliye bedelini almak şer'an caizdir.

Şu var ki, kira akdi metnine aykırı olarak bazı kanunların imkân verdiği uzun süreli kira sözleşmelerinde, sahibinin muvafakatı olmadan kiracının o şeyi bir başkasına kiralaması ve karşılığında hava parası alması caiz değildir.

Anlaşma birinci ve ikinci kiracı arasında kira müddetinden sonra olursa, hava parası almak caiz değildir; çünkü birinci kiracının o şey üzerindeki yararlanma hakkı artık sona ermiştir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 7

KONU: Ticarî ünvan ve Lisans satımı

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında:

"Ticarî ünvan ve lisans satımı" konusunda Akademiye gelen araştırmaları incelemiş; bu araştırmalarda konunun farklı şekillerde ele alındığını ve bu modern formların tercüme yoluyla alındığı dillerin esaslarına bağlı olarak farklı terimler kullanıldığını, dolayısıyla araştırmaların tek bir konuya münhasır kalmadığnı ve bakış açılarının farklılık arz ettiğini gözönünde tutarak şu kararları almıştır:

1) Aşağıdaki durumlar da dikkate alınarak bütün yönleriyle araştırılması için konunun görüşülmesinin Meclisin beşinci dönemine ertelenmesi.

a) Meselenin mahiyetinin iyice belirlenmesine imkân verecek öncüllerinden başlayan birbirine yakın metodlar izlenmesi, konunun çerçevesinin sınırlandırılması ve konuya ilişkin hukukî araştırmalarda kullanılan bütün terimlerin eşanlamlılarıyla birlikte ele alınması.

b) Konunun anlaşılmasına ve taksimine ışık tutacak fıkhî ve hukukî görüşlere ve tarihî gelişimine değinilmesi.

2) Araştırmanın daha açık ve yararlı olması için "Ticarî ünvan ve lisans satımı" konusunun, (telif, patent, tez, ticarî ve sınaî resim ve modeller, marka, grafik, plan v.b.) gibi diğer ilgili konuları da kapsayan"manevî haklar" genel başlığı altında incelenmesi.


3) Araştırmacıların, yukarda gösterilen haklardan sadece biri üzerinde yoğunlaşmaları mümkün olduğu gibi, araştırmalarının çerçevesini konunun genel çatısı içinde kalarak birden fazla yakın başlığı kapsayacak şekilde genişletmeleri de mümkündür.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 8

KONU: Finansal kiralama (Leasing), alımı emredene murabahalı satım ve para değerinin değişmesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında şu kararları almıştır:

1) "Finansal kiralama (Leasing)" ve "Alımı emredene murabahalı satım" konularının görüşülmesinin ve değişik yönleriyle araştırılmasının tamamlanmasına ihtiyaç duyulan "Para değerinin değişmesi" konusunun karara bağlanmasının gelecek dönem toplantısına bırakılması,

2) İlk iki konudaki araştırmaların tamamlatılması; "Finansal kiralama" konusuna ilişkin sunulan araştırmalar ile Kuveyt Finans Kurumu'nun 1407/1987 yılında yaptığı Birinci Fıkıh Semineri'nde bu konuda alınan kararları ve 1407/1987 yılında Amman'da İslam Kalkınma Bankası Araştırma ve Eğitim Enstitüsü ile İslam Medeniyeti Kraliyet Akademisi'nin birlikte düzenlediği "İslam Bankalarında Yatırım Stratejisi" sempozyumunda "Alımı emredene murabahalı satım" konusuna ilişkin sunulan araştırmaları biraraya getirme görevinin Genel Sekreterliğe verilmesi.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 9

KONU: Bahâilik

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

26-29 Cemaziyelevvel 1407 (26-29 Ocak 1987) tarihleri arasında Kuvet'te toplanan Beşinci İslam Konferansı Zirvesi'nin, İslam Fıkıh Akademisi'nin Kur'an ve sünnet öğretileriyle çelişen mezhepler hakkındaki görüşünü açıklamasını isteyen kararından hareketle,

Bahâiliğin islam coğrafyası üzerinde oluşturduğu tehlikeyi ve islama düşman çevrelerden gördüğü destek gözönünde bulundurarak,

Bu fırkanın inanç esasları derinlemesine incelendikten ve bu fırkanın kurucusu el-Bahâ'nın peygamberlik iddiasında bulunduğu, eserlerinin vahiy ürünü olduğuna inandığı, bütün insanları getirdiği mesaja iman etmeye çağırdığı, Allah elçisi Hz. Muhammed (s.a.)'in peygamberlerin sonuncusu olduğunu inkâr ettiği, kendisine indirilen kitapların Kur'an-ı Kerim'i neshettiğini ileri sürdüğü ve ruhların tenasühünü kabul ettiği noktalarında kesin kanaate ulaştıktan sonra,

el-Bahâ' nın, farz namazların sayısını ve vakitlerini, sabah, akşam ve öğle birer kere olmak üzere üç kerede edâ edilecek şekilde dokuz olarak değiştirmesi, teyemmümü değiştirip bahâînin "Tertemiz, Tertemiz Allah'ın adıyla" demesinden ibaret hale getirmesi, orucu her sene mart ayının yirmi birindeki Nevrûz bayramında bitecek şekilde ondokuz gün olarak belirlemesi, kıbleyi el-Bahâ'nın işgal edilmiş Filistin topraklarındaki Akkâ'da bulunan evine çevirmesi, cihadı haram kılması, hadd cezalarını iskat etmesi, mirasta kadınla erkeği eşit tutması ve ribayı helal kılması şeklinde bir çok fıkhî hükmü değiştirdiği veya iskat ettiği dikkate alarak,


Ayrıca ümmeti bölecek, birliğini bozacak, fırka ve gruplara çevirecek ve islamdan uzaklaşmaya ve irtidada götürecek yıkıcı akımlara karşı uyarı içeren "İslamî Birlik Alanları" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten sonra,

Şu tavsiyede bulunmaktadır:

Yeryüzündeki bütün islamî kurumların, ellerindeki imkânlarla, inanç, hukuk ve yaşam biçimi olarak islamı yıkmayı hedefleyen bu inkarcı akımın tehlikelerine karşı koymaları gerekir.

Ve şu hususu kararlaştırmıştır:

el-Bahâ'nın, peygamber olduğu, vahiy aldığı ve kendisine inen kitapların Kur'an'ı neshettiği yolundaki iddiaları ve tevatürle sabit şer'î hükümlere değişiklikler getirmesi islam dininin temel hükümlerini inkâr etmek anlamına gelir ve bunları inkâr edenler için, -müslümanların icmaı ile- kâfirler hakkındaki hükümlerinin geçerli olur.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 10

KONU: Fıkhın kolaylaştırılması projesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Fıkhın kolaylaştırılması projesi" hakkında hazırlanan ve bu projenin gerçekleştirilmesi için görevli komisyon tarafından teklif edilen planı havi raporu inceledikten,

Fıkhın kolaylaştırılması projesi üzerinde çalışmak üzere bu dönem toplantısı sırasında oluşturulan alt komisyonun raporunu ve işaret edilen planın onaylanıp yürütülmesini takip görevinin Akademi Genel Sekreterliğine verilmesi yönündeki tavsiyesini görüştükten sonra,

Fıkhın kolaylaştırılması projesine danışmanlık yapan komisyonun raporunda yer alan planın önerilen tadile uygun olarak onaylanmasını ve bunun yürütülmesini takip görevinin Akademi Genel Sekreterliğine verilmesini karara bağlamıştır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 11

KONU: Fıkıh Ansiklopedisi projesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

Fıkıh ansiklopedisi projesi yürütme planını hazırlamakla görevli komisyon tarafından hazırlanan ve yürütme için önerilen aşamaları, buna başlayacak aday grup şemasını (katılımcılar grubunu) ve çalışma planlarını kapsayan raporu inceledikten,

Fıkıh Ansiklopedisi projesini incelemek üzere bu dönem toplantısı sırasında oluşturulan alt komisyonun raporunu; komisyonca önerilen değişikliğe uygun proje yürütme planının onaylanması, konu planlarına kazandırılması önerilen hususiyetlerin ve kaynaklar listesine ilave edilen ek kaynakların benimsenmesi yönündeki tavsiyesini görüştükten sonra,

Hazırlanmasından sorumlu komisyonun raporunda geçen yürütme planının, alt komisyonca yapılan önerilere uygun olarak onaylanması ve Akademi Genel Sekreterliğine bunun yürütülmesini takip görevinin verilmesini karara bağlamıştır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 12

KONU: Fıkhî Kaideler Ansiklopedisi projesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

"Fıkhî kaideler ansiklopedisi projesi" hakkında hazırlanan raporu inceledikten ve bu dönem toplantısının başladığı sırada projeyi geçireceği aşamaları incelemek üzere oluşturulan komisyonun projeye ilişkin son şekli ve ansiklopedinin hazırlanmasında takip edilmesi teklif edilen -birincisi ile beşincisinde görüş ayrılığı bulunan- yedi aşamayı içeren raporu görüştükten sonra şu kararları almıştır:

1) Proje komisyonunca hazırlanan Fıkhî Kaideler Ansiklopedisi projesinin son şeklinin ve üzerinde görüşbirliği sağlanan aşamalarının onaylanması.

2) Akademi Genel Sekreterliğine, ansiklopediyi hazırlama aşamalarından birinci ve beşincisine ilişkin proje komisyonunca sunulan farklı görüşlerden uygun gördüğünü seçip yürütmeyi takip görevinin verilmesi.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 13

KONU: Akademi bütçesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

Akademi Genel Sekreterliğinin, bu dönem toplantısının gecikmesinin bütçeyi ele almayı da gerektirdiği, bütçe maddelerinin İslam Konferansı Teşkilatı Denetleme Komisyonununca incelendiği, bütçenin teşkilata bağlı Daimî Malî Komisyona sunulup onaylandığı ve İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısının gündemine alınacağı yolundaki açıklamalarını dinledikten sonra Genel Sekreterliğin yaptığı icraatı ve Akademi bütçesini onaylamaya karar vermiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

 

TAVSİYELER

 

 

İSLAM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ

MECLİS TOPLANTISI

 

DÖRDÜNCÜ DÖNEM

 

 


 

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN

DÖRDÜNCÜ DÖNEM TOPLANTISI TAVSİYELERİ

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,

1) "Ahlakî bozukluklarla mücadele yöntemi" konusunda Akademiye ulaşan ve bütün dünyanın sıkıntısını çektiği, islam aleminde de Yüce Allah'ın razı olmayacağı ve bu ümmetin inanç, ahlak ve davranış temizliği konusundaki önderlik vasfı ile bağdaşmıyacak biçimde yayılmaya başlamış olan ahlaki bozuklukları izah eden araştırmaları inceledikten sonra,

İslamın mükemmel özelliklerini ve ahlakın dinin en önemli yönlerinden olduğunu, İslamiyet'in bütün ilke ve hükümleri hayatın çeşitli alanlarında uygulanmadıkça bu dine tabi olmanın olgun semerelerinin gerçekleşmiyeceğini dikkate alarak şu tavsiyelerde bulunmaktadır:

a) Kapsamlı bir bilinçlendirme ve sağlam inancın etkilerini ruhların derinliklerinde hissettirme yolunu izleyerek inanç seddini onarmaya ve güçlendirmeye çalışmak,

b) İslam alemindeki okuma, görme ve işitmeye dayalı iletişim araçlarını ve ticarî ilanları Allah'a karşı isyan sayılan durumlardan temizlemeye; bunları şehvet uyandıran veya sapıklığa neden olan ve ahlakî bozukluklara düşüren her türlü kirden arındırmaya çalışmak,

c) İslam'ın asliyetini ve İslamî kültürü korumak için pratik planlar yapmak; batılılaştırma, taklitçilik ve islamî kişilikten mahrum bırakma


girişimlerini önlemek; islamî prensip ve ahlakla çelişen fikrî ve kültürel emperyalizmin her türlü şekli karşısında durmak,

Turistik faaliyetlerin ve yurtdışına öğrenci göndermenin islamî kişiliği ve ahlakî değerleri yıkmaya yolaçmaması için sıkı bir islamî denetimde bulunmak.

d) Öğretimi islamî anlayışa uygun olarak yönlendirmek; bütün ilimleri islamî bir esastan hareketle tedris etmek; islam inancını güçlendirecek ve islam ahlakını ruhun derinliğine yerleştirecek din derslerini eğitimin her düzeyinde zorunlu dersler haline getirmek. Aynı zamanda islam ümmeti çeşitli ilim alanlarında öncü olmaya gayret etmelidir.

e) İslam ailesine sağlıklı bir yapı kazandırmak; evliliği kolaylaştırmak ve özendirmek; anne-babaları, çocuklarını, Allah'a hakkıyla kulluk eden, islamı yayma ve ona çağırma görevini üstlenecek güçlü bir nesil oluşturacak tarzda yetiştirmeye teşvik etmek; kadını anne ve ev hanımı olarak islâmiyetin öngördüğü şekilde görevini ifa etmeye hazırlamak; yabancı, özellikle gayr-i müslim kadın mürebbiyelerin istihdamının yaygınlaşması problemine çözüm bulmak.

f) İslamın şartlarını yerine getirecek, ahlakını benimseyecek, Rabbine ve ümmetine karşı görevlerini idrak edecek ve çeşitli biçimleriyle ahlakî tefessühe, uyuşturucu ve alkol bağımlılığına neden olan psikolojik depresyonlardan uzak kalabilecek bir gençlik oluşturulması ve islamî eğitimin kazandırılması için bütün imkânları hazırlamak; gençliği önemli işlerle uğraştırmak, herkese gücü ve yeteneği ölçüsünde sorumluluk vermek, boş zamanlarını yararlı işlerle doldurmak, kötülüklerden uzak yarışma, spor ve dinlenme imkânları sağlamak ve onlara tam anlamıyla islamî bir yön vermek.

2) "İslam birliği alanları ve bunlardan yararlanma yöntemleri" konusunda Akademiye gelen araştırmaları inceledikten sonra,

İslam ümmetine mensup halklar arasında kopmayan bağ, arzulanan dayanışmanın sağlam temeli, safları birleştirme, muasır meydan okumaya karşı sarfedilen gayretleri birleştirme amacı güden medenî her yapının, üstün ve ileri bir toplum olmanın temel taşı olan islam bağı önceliğinden hareketle

Bu bağ, fikrî yönelişi sağlamlaştıracak, islam ülkelerinin ekonomik ve sosyal kalkınma alanlarında politikalarını koordine edecek ümmeti oluşturan halklar


arasında, ilerlemelerini önleyen çeşitli şekillerdeki bağımlılığı ve maruz kaldıkları çağdaş sıkıntıları gidermede ve gerçekleştirmeye çalıştıkları ilerleme, caydırıcılık ve kalkınma hedeflerine ulaşmada karşılıklı yardımlaşma, işbirliği ve dayanışma ilişkilerini güçlendirecek güçlü bir motiv ve kalıcı bir etken ihtiva ettiğinden, şu tavsiyelerde de bulunmaktadır:

a) İslam inancını korumak, şüphelerden arınmış şekliyle yerleştirmek ve onu yıkmaya, esaslarında şüphe uyandırmaya ve müslümanların birliğini bozarak onları bölük pörçük etmeye neden olacak her türlü tehlikeye karşı uyarmak.

b) Çağdaşlaşma ihtiyacından kaynaklanan fikrî tehditlere karşı koymayı amaçlayan fıkhî araştırma ve incelemelere; islam fıkhının, toplum sorunlarıyla ilgilenmesine; ümmetin fikrî uyanışında fıkhın temel bir unsur sayılmasına; islam devletlerinin toplumun bütün işlerinde yapacağı yasama ve kanunlarda fıkha daha geniş ölçülerde dayanmasına İslam Fıkıh Akademisi'nin gösterdiği ilginin pekiştirilmesi,

c) Aynı mabuda kulluk eden, yakın fikrî yönelişe sahip, aynı medeniyete mensup olmanın övüncünü paylaşan müslüman nesiller oluşturmak maksadıyla islamın inşa ettiği düşünce medeniyetinin sağlam yolu üzerinde içerik ve yöntem olarak eğitim ve öğretim alanında sağlam bir işbirliğine gitmek,

d) Öncelikler sıralamasında, çeşitli alanlarda ilmî araştırmalar yapılmasını ilk sıralarda tutmak ve islam üniversiteleri arasında güçlü bir dayanışma ve işbirliği temeline dayalı araştırma proğramlarının uygulanmasını ve laboratuvarlar kurulmasını finanse etmek üzere gayri safi milli hasıladan %1 oranında ödenek ayırmak.

e) İslam üniversiteleriyle işbirliğine gidilerek fıkhî araştırmanın amacı olacak daha geniş müfredattan oluşan bir öğrenim proğramı belirlemeye çalışmak, bu araştırmaları takip edecek ve onaylayacak müslüman düşünürlerden müteşekkil bir üst komisyon oluşturmak ve  araştırmaların en iyisinin bedelini aşan bir ödül tahsis etmek.

f) İslam ülkelerindeki işitme, okuma ve görmeye dayalı bütün iletişim araçları, yeryüzünde Allah'a kulluğu gerçekleştirme, hayır ve fazileti yaymak;


düşünce ve ahlakı yıkıcı, Allah'ın dinini inkâr edici, hak yoldan saptırıcı ilkelerden arınma ve tevhid mücadelesini destekleme amacına hizmet etmelidir.

g) Ne doğuya ne de batıya mensup tamamen islamî bir ekonominin oluşturulması ve bunun yanısıra müslümanların başkalarına ihtiyaç duymadan üretim ve pazarlamada işbirliğine gidecekleri bir ortak islam pazarının kurulması gerekir. Çünkü ekonomi, toplumların varlık unsurlarından önemli birisini teşkil eder ve onun geliştirilmesi islam ümmetini oluşturan halklar arasında birliği sağlayan bir yoldur.

3) İslamî kuşaklara düşünce, ideal, davranış ve çalışmada sağlam ve olgun bir yapı kazandırmak için islam ülkelerinde öğretimin islamileştirilmesi artık kaçınılmaz bir zaruret haline gelmiştir. Bu da ancak bütün ilimlerin çıkış noktaları ve amaçlarında islama râm olması, İslamın sistem ve kurallarıyla bu ilimlere bir çerçeve teşkil etmesi ve eğitim-öğretim proğramının (müfredat proğramı) yapısında islam inancının temel ve esas olmasıyla mümkündür. Öğretimin islamileştirilmesinde hedeflenen metodun en önemli işaretleri şöylece özetlenebilir:

a) İslam inancını, varlık, insan ve hayata küllî ve kapsamlı bir bakış kazandıran geniş islamî tasavvurun temeli haline getirmek. Nitekim bu bakış insana hayatın yaratıcısını, onun varlıkla ilişkisini ve insanın yaratıcısı ve toplumuyla ilişkisini tanıtır.

b) İslamı sosyal, beşerî, iktisadî ve siyasî ilimlerin ekseni olarak almak. İslamın beşerî nazariyelerini ve bunların varlık, insan ve hayatın yaratıcısı ile ilişkisini göstermek. Bunları İslam Tıp Bilimleri Teşkilatı ve İslam Eğitim Kültür ve Bilim Teşkilatı gibi bu sahada çalışan islamî teşkilatlarla işbirliğine giderek yapmak.

c) İslam inancına ters düşen materyalist ve inkârcı bilimlerin; kehânet, sihir ve astroloji gibi saptırıcı mesleklerin asılsızlığını ortaya koymaya çalışmak. İslamın yerdiği, yasakladığı ve günaha dayalı bilimlere karşı uyarıda bulunmak.

d) Kültür ve bilimlerin tarihini yeniden yazmak, gelişimlerini ve müslümanların buna katkılarını açıklamak, onları, gerçek tarih akışını saptıran batıcı ve oryantalist teorilerin kattığı kirlerden arındırmak, ilimlerin tasnifini ve araştırma proğramlarını, çeşitli islam ülkelerindeki bilimsel araştırma ve islam


iktisadı enstitü ve merkezlerinin faaliyetleri aracılığıyla islamî bakışaçısına göre gözden geçirmek

e) Varlık, insan ve hayatı araştıran bilimler ile bunların yaratıcısı arasında bulunan derin bağları tekrar tesis etmek. Binaenaleyh bu alanlarda araştırma yapan bilgin, ilahî eşsizliği ve muhkem ilahî sanatı temsil ettiği nazarıyla onları araştırmalıdır.

f) Bütün ilimlerin veya bunlardan herhangi birisinin esas prensipleri olmak üzere islam dininden alınmış veya islamın amaç ve hedeflerine aykırı düşmeyen ilke ve kurallar belirlemek. Din ile ilim arasına (aslında var olmayan) bir ayırım sokmuş veya tarih, iktisat ve sosyolojide olduğu gibi ilimleri yanlış bir zemine oturtmuş bulunan batı eğitim proğramlarının kusurlarını göstermek.

Öğretimin islamileştirilmesine destek teşkil eden, hatta bunun kaçınılmaz araçlarından olan bir projenin bulunduğu -ki bu "Bilginin İslamîleştirilmesi" projesidir-; planlama ve yürütme yöntemleri açısından projenin gerektirdiği ihtiyaçların Washington Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünce makale, kitap ve seminerler yoluyla karşılanmaya çalışıldığı unutulmamalıdır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

 

 


 

 

KARARLAR ve TAVSİYELER

 

 

İSLAM KONFERANSI TEŞKİLATI

İSLAM FIKIH AKADEMİSİ

MECLİS TOPLANTISI

 

BEŞİNCİ DÖNEM

 

 

 

 

(KUVEYT)

 

10-15 ARALIK 1988 MİLADİ

1-6 CEMAZİYELEVVEL 1409 HİCRİ

 


 

 

 

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 1

KONU: Nüfus Planlaması

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

"Nüfus planlaması" konusunda üye ve uzmanlar tarafından sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,

Çocuk sahibi olma ve insan türünü sürdürmenin İslâm'da evlenmenin amaçları arasında sayıldığını, bu amacı yok etmenin caiz olmadığını, zira bunun neslin korunmasının bütün dinlerin gözetilmesini istediği beş ana hedeften biri olması itibariyle neslin çoğaltılıp korunmasına ve ona özen gösterilmesine çağrıda bulunan dinî nass ve yönlendirmelere ters düşeceğini gözönünde bulundurarak şu kararları almıştır:

1) Eşlerin çocuk sahibi olma hürriyetlerini sınırlandıracak genel bir kanunun çıkarılması caiz değildir.

2) Şer'î kıstaslara göre zaruret bulunmadıkça kısırlaştırma olarak bilinen erkek veya kadının üreme gücünün kökünden yok edilmesi haramdır.

3) Gebelik peryodlarını geniş tutmak maksadıyla geçici olarak doğum kontrolüne gitmek veya şer'an geçerli bir ihtiyaca binaen eşlerin danışarak ve anlaşarak belirleyecekleri belli bir süre gebeliği durdurmak, bir zarara neden olmaması, yöntemin meşru olması ve bu yöntemin mevcut gebeliğe bir zarar vermemesi şartıyla caizdir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 2, 3

KONU: Va'din bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından " Va'din bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım" konularında sunulan araştırmaları görüştükten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:

1) Alımı emredene murabahalı satım, emredilenin mülkiyetine geçmiş ve şer'an aranan kabz şartı gerçekleşmiş bulunan bir mal üzerinde yapılmışsa, teslimden önce telef olma sorumluluğu (hasar) ve teslimden sonra gizli ayıp ve benzeri iade sebeblerinden dolayı iadenin hukukî sonuçları emredilene ait olduğu, satımın diğer şer'î şartlarını haiz ve engellerinden de arındırılmış bulunduğu sürece caiz bir akittir.

2) Va'd (âmir veya memurdan tek taraflı olarak sadır olan beyan), bir mazeret olmadığı sürece va‘dde bulunanı diyaneten bağlar. Va'd, bir sebebe bağlanmış ve kendisine va'dedilen va'd sonucu bir külfete girmişse kazaen de bağlayıcı olur. Bu durumda bağlayıcılığın hükmü, ya va'din aynen ifası, ya da va'di mazeretsiz ifa etmeme sebebiyle fiilen meydana gelen zararın tazmin edilmesidir.

3) Her iki tarafa veya taraflardan sadece birine muhayyerlik tanınması şartıyla murabahalı satımda (iki taraftan sadır olan) karşılıklı va‘adleşme caizdir. Eğer muhayyerlik bulunmuyorsa caiz değildir. Çünkü murabahalı satımda bağlayıcı va'dleşme aynen satım akdine benzer. Bu durumda ise, -Hz. Peygamber (s.a)'in kişinin yanında olmayanı satmasına ilişkin yasağına aykırılık taşımaması için- satıcının mebi'e malik olması şartı aranır.


Meclis, islam bankalarının ekseriyeti daha çok alımı emredene murabahalı satım yoluyla finans sağlamaya yöneldiğini gözönünde bulundurarak şu tavsiyelerde bulunmaktadır:

1) Bütün islam bankalarının, çeşitli iktisadi kalkınma yöntemlerini izleyerek, özellikle sınaî veya ticarî projeleri özel çabalarla veya başkalarıyla müşareke ve mudarebe ilişkisine girmek suretiyle inşa ederek faaliyetlerini genişletmesi.

2) "Alımı emredene murabahalı satım" şeklinin uygulanmasına ve uygulamada bir aksaklığın meydana gelmesini önleyecek ve islam hukukunun genel veya "alımı emredene murabahalı satım"a özgü hükümlerinin dikkate alınmasına yardımcı olacak esasların belirlenebilmesi için "alımı emredene murabahalı satım"a ilişkin tatbikatın islam bankalarınca incelenmesi.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 4

KONU: Para değerinin değişmesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından para değerinin değişmesi konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,

Akademi'nin üçüncü dönem toplantısında aldığı, kâğıt paraların tamamen para niteliğini haiz ve riba, zekât, selem vesair açılardan altın ve gümüşün yerleşmiş şer'î hükümlerine sahip itibarî paralar olduğunu öngören dokuz sayılı kararını da gözönünde bulundurarak şu kararı almıştır:

Herhangi bir para birimiyle belirlenmiş borçların kıymetiyle değil misliyle ifa edilmesi esastır; çünkü cins (nevi) borçları emsalleriyle ifa edilir. Bundan dolayı kaynağı ne olursa olsun zimmette sabit borçların fiyat endekslerine bağlanması caiz değildir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 5

KONU: Manevî Haklar

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından "manevi haklar" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:

1) Ticarî isim, ticarî ünvan, ticarî marka, telif ve patent, insanların mal olarak telakki etmeleri sebebiyle çağımız örfünde geçerli malî değere sahip haklar haline gelmiş olup, bunlar sahiplerine özgü haklardır. Binaenaleyh bu haklar şer'an geçerlidir ve ihlal edilmesi caiz değildir.

2) Mali birer hak olduğuna göre ticarî isim, ticarî ünvan ve ticarî marka üzerinde tasarrufta bulunmak ve herhangi birisini mali bir bedel karşılığında devretmek, garar (belirsizlik), hile ve aldatma bulunmamak şartıyla caizdir.

3) Telif ve patent hakları hukuken korunur, bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkı sahiplerine aittir ve bu hakların ihlal edilmesi caiz değildir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

KARAR SAYISI: 6

KONU: Finansal Kiralama (Leasing)

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından "finansal kiralama (Leasing)" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,

Akademi'nin üçüncü dönem toplantısında aldığı, İslam Kalkınma Bankası'nın sorularına verdiği cevaba ilişkin (1) sayılı kararının kiralama işlemleriyle ilgili (b) şıkkını da gözönünde bulundurarak şu kararları almıştır:

1) Tercihe şayan, finansal kiralama biçimleri yerine aşağıda ikisine işaret edilecek olan başka alternatiflerle yetinmektir:

a) Yeterli teminat sağlanıp taksitli satış yapmak

b) Kiralayanın kiracıya, kira süresi içinde hak kazanılan bütün kira taksitlerinin ifası bittikten sonra şu üç seçimlik yetkiden birini tanıması şartıyla kira sözleşmesi yapmak;

aa) Kira müddetini uzatmak,

bb) Kira akdini sona erdirmek ve kiralanan şeyi sahibine iade etmek,

cc) Kira müddeti bittiğinde kiralanan şeyi piyasa fiyatı üzerinden satınalmak.

2) Bazı sözleşme örnekleri sunulduktan ve bunları kuşatan kayıtlar ve özel durumlar açıklandıktan sonra finansal kiralamanın değişik biçimlerinin incelenip hakkında karar alınması için İslâm bankaları ile işbirliği yapılmak üzere konunun ele alınması ilerdeki bir dönem toplantısına ertelenmiştir.

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 7

KONU: Konut kredisi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

"Konut kredisi" konusunun takdiminden sonra şu kararı almıştır:

Daha fazla incelenme ve araştırılmaya muhtaç bulunduğundan hakkında özel bir karar alınabilmesi için "Konut kredisi" konusunun görüşülmesi altıncı dönem toplantısına ertelenmiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 8

KONU: Kâr haddi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından "Kâr haddi" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:

1) Nassların ve şer'î kuralların ortaya koyduğu ilke, Yüce Allah'ın "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yere yemeyin; karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması müstesna" sözünün mutlak anlamının gereği olarak, insanlar, alım-satımda ve mal-mülk üzerinde tasarruf konusunda islam hukuku hükümleri ve genel kuralları çerçevesinde serbest bırakılmasıdır.

2) Tâcirlerin muamelelerinde bağlı kalmaları gereken belirli bir kâr haddi yoktur. Bu husus, itidal, kanaat, hoşgörü ve kolaylık gösterme gibi dinî âdâbın gereklerine riâyet edilmesi şartıyla ticâretin genel şartlarına ve tâcir ile sözkonusu malın özel durumuna bırakılmıştır.

3) Ticaretin, aldatma, hile, yanıltma, gafletten yararlanma, gerçek kârı çarpıtma, ihtikâr gibi zararı fert ve topluma dönen haram kazanç yollarından arındırılması gereğini vurgulayan bir çok nass bulunmaktadır.

4) Yetkililer, sun'î amillerden kaynaklanan açık bir bozukluk bulmadıkça narh yoluyla piyasa ve fiyatlara müdahalede bulunamazlar. Böyle bir durumda ise yetkililer, sözkonusu amilleri ve bozukluk, pahalılık ve aşırı aldanma sebeplerini ortadan kaldırmaya imkân verecek adil yöntemlerle müdahalede bulunabilirler.

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 9

KONU: Örf

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından "Örf" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:

1) Örften maksat, insanların alışkanlık haline getirdikleri ve uymaya devam ettikleri söz, fiil veya terktir; hukuken geçerli veya geçersiz olabilir.

2) Örf, özel olduğunda, sadece sözkonusu kesimde, genel olduğunda herkes için geçerli olur.

3) Hukuken geçerli örf şu şartları taşır;

a) Örf dinî esaslara aykırı olmamalı. Eğer örf, şer'î bir nassa veya şer'î bir kurala ters düşerse fasit olur.

b) Örf sürekli veya çoğu zaman mevcut olmalı.

c) Örf, tasarrufun yapıldığı sırada mevcut olmalı

d) Akdin tarafları, örfe aykırı hüküm kararlaştırmış olmamalı; eğer örfe aykırı hüküm üzerinde anlaşmışlarsa örf dikkate alınmaz.

4) Müftü olsun kadı olsun fakihin, örfdeki değişikliği dikkate almadan fıkıh kitaplarında nakledilenler üzerinde donup kalması doğru değildir.

 

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 10

KONU: İslamî hükümlerin uygulanması

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Üye ve uzmanlar tarafından "İslamî hükümlerin uygulanması" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,

İslam Konferansı Teşkilatı'nın Mekke-i Mükerreme'deki üçüncü zirvesinde alınan hayırlı bir karar sonucu kurulan Akademinin, Allah'ın hükümranlığını kabul etmek, O'nun dininin egemen olmasını sağlamak, bazı müslüman ülkelerde yöneticiler ile halkları arasında bulunan çelişkiyi gidermek, buralardaki gerginlik ve çatışma nedenlerini ortadan kaldırmak ve güvenliği sağlamak düşüncesiyle islam ümmetinin problemlerine şer'î çözümler aramak, müslümanların hayat meselelerini islamî kurallara göre düzenlemek, Allah'ın dininin tatbikini önleyen diğer engelleri gidermek ve tatbiki için gerekli bütün imkânları sağlamak üzere ortaya çıktığını göz önünde bulundurarak şu karara varmıştır:

Müslümanların yönetimini üstlenenlerin ilk görevi Allah'ın dinini onlara uygulamaktır. Meclis, islam ülkelerindeki bütün yönetimleri islam ahkamını uygulamaya, hayatın bütün alanlarında ona tam bir üstünlük tanımaya, islam toplumlarını da fert, halk ve devlet olarak Allah Teala'nın dinine sahip çıkmaya ve onu inanç, hukuk, ahlak ve hayat nizamı olarak tatbike çağırmaktadır.

Ayrıca Meclis şu tavsiyelerde bulunmaktadır:

1) Akademi'nin, islam ahkamının tatbiki konusunun farklı yönlerine ilişkin araştırma ve incelemeleri sürdürmesi ve islam ülkelerinde icrası tamamlanan ilgili çalışmaları takib etmesi.


2) İslam ahkamının tatbikiyle ilgilenen ve islam ülkelerinde bunların tatbikini önleyen şüphe ve engelleri giderecek plan, yöntem ve incelemelerle meşgul olan ilmî kurumlar ile Akademi arasında işbirliği yapılması.

3) Değişik islam ülkelerinde hazırlığı tamamlanmış islamî kanun tasarılarının toplanması ve bunlardan yararlanılması için incelemeye alınması.

4) Eğitim-öğretim metodlarını ve çeşitli enformasyon araçlarını ıslah; bunları, islam ahkamını uygulamada ve Allah'ın dinini hakem kılan müslüman bir nesil oluşturmada kullanma çağrısında bulunulması.

5) Öğrenimi devam eden ve biten hakim, savcı ve avukatların, islam ahkamını uygulayabilecekleri şekilde yetiştirilmesi.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 11

KONU: Akademi'nin 1408-1409/ 1988-1989 malî yılı bütçesi

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Hesap kontrolörünün 1407-1408 (1987-1988) mali yılı raporunu görüştükten,

Akademi'nin 1408-1409 (1988-1989) malî yılına ilişkin, Genel Sekreterlik tarafından sunulan ve miktarı 2 milyon $ bulan bütçe tasarısını müzakere ettikten sonra,

Tasarının belirtilen toplam meblağının onaylanmasına karar vererek şu tavsiyelerde bulunmuştur:

1) Arzulanan şekilde çalışmalarını sürdürebilmesi için Akademi'ye üye ülkelerin bütçeden paylarına düşen ve ödemedikleri borçlarını yerine getirmeleri istenmelidir.

2) Üye ülke temsilcileri, Akademi'nin maruz kaldığı malî sıkıntılara ve bunun yol açtığı, yararı islam ümmmetine olacak ilmî projelerini gerçekleştirmesindeki yavaşlamaya dikkat çekerek ülkelerinin borçlarını tamamen kapatmalarını sağlamak yolunda çaba harcamaya davet edilmelidir.

3) Akademi'nin misyonunu tam olarak gerçekleştirebilmesi için Daimî Malî Komisyon, üye ülkeler nezdinde, bütçeden paylarına düşen aidatı ifa konusunda girişimde bulunmaya çağrılmalıdır.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 12

KONU: Akademi'nin ilmî proje çalışmalarında esas alınacak malî tasarı

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Akademi genel sekreterinin, Akademi'ye ait ilmî proje çalışmalarında prensip olarak veya ayrıntılı olarak başvurulacak ödüllendirme esaslarını düzenleyen malî bir tasarının konulmasına duyulan ihtiyacı belirten konuşmasını dinledikten sonra,

Akademi projelerinin gerçekleştirilmesinin gerekli kıldığı çalışmaları ödüllendirmeye ilişkin malî protokollerin, benzer kurumların ilmî çalışmalarında uyulan esaslar gözönünde bulundurularak hazırlanması görevinin genel sekreterliğe tevdi edilmesine karar vermiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

 

KARAR SAYISI: 13

KONU: Uluslararası İslam Hukuk Komisyonu

 

İslam Fıkıh Akademisi Meclisi, 1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,

Ürdün'ün Amman kentinde yapılan XVII. İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı tarafından 45/17 sayılı kararla havale edilmiş bulunan Uluslararası İslam Hukuk Komisyonu tüzük tasarısına ilişkin müzekkereyi inceledikten sonra,

Uluslararası İslam Hukuk Komisyonu tüzük tasarısının ve Akademi'nin faaliyetleri çerçevesinde yer almak üzere komisyona tevdi edilen görevlerin üstlenilmesinin incelenmesinin uygun olduğuna karar vermiştir.

 

Başarıya ulaştıran Allah'tır.

 


 

İÇİNDEKİLER

 

ÖNSÖZ.............................................. 7

İkinci dönem karar ve tavsiyeleri (Cidde).......... 9

KARAR SAYISI: 1 Alacakların zekâtı................. 11

KARAR SAYISI: 2 Kiraya verilmiş tarımsal olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı................................ 12

KARAR SAYISI: 3 Washington Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünün sorularına cevaplar.................... 13

KARAR SAYISI: 4 Kadıyânîlik........................ 14

KARAR SAYISI: 5 Tüp bebek.......................... 16

KARAR SAYISI: 6 Süt bankaları...................... 17

KARAR SAYISI: 7 Yoğun bakım cihazları.............. 18

KARAR SAYISI: 8 İslam Kalkınma Bankasının soruları. 19

KARAR SAYISI: 9 Sigorta ve mükerrer sigorta (Reasurans) 20

KARAR SAYISI: 10 Faizli bankacılık işlemlerinin ve islam bankalarıyla yapılan işlemlerin hükmü............... 21

KARAR SAYISI: 11 Kamerî ay başlangıçlarında birlik sağlanması.......................................... 23

KARAR SAYISI: 12 Teminat mektubu................... 24

Üçüncü dönem karar ve tavsiyeleri (Amman).......... 27

KARAR SAYISI: 1 İslam Kalkınma Bankasının soruları. 29

KARAR SAYISI: 2 Hisse senetlerini zekâtı........... 32

KARAR SAYISI: 3 Zekâtın hak sahibine ferdî temlik yapılmadan gelir getiren projelerde kullandırılması............ 33

KARAR SAYISI: 4 Tüp bebek.......................... 34

KARAR SAYISI: 5 Yoğun bakım cihazları.............. 36

KARAR SAYISI: 6 Kamerî ay başlangıçlarında birlik sağlanması.................................................... 37


KARAR SAYISI: 7 Hava veya deniz yoluyla hacca veya umreye gelenin ihrama girmesi.............................. 38

KARAR SAYISI: 8 Zekâtın İslam Dayanışma Fonu yararına harcanması.......................................... 39

KARAR SAYISI: 9 Kâğıt paraların hükümleri ve para değerinin değişmesi........................................... 40

KARAR SAYISI: 10 Mukarada senetleri, işletme ve yatırım senetleri........................................... 41

KARAR SAYISI: 11 Washington Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsünün soruları............................... 42

KARAR SAYISI: 12 Akademinin ilmî projeleri......... 50

KARAR SAYISI: 13 Akademinin 1406-1407 (1986-1987) malî yıl bütçesi............................................. 52

İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin Üçüncü Dönem Toplantısı Tavsiyeleri......................................... 53

Dördüncü dönem karar ve tavsiyeleri (Cidde)........ 57

KARAR SAYISI: 1 Ölü veya diri bir insanın organlarından yararlanma ......................................... 59

KARAR SAYISI: 2 Zekâtın islamî dayanışma fonu yararına verilmesi .......................................... 63

KARAR SAYISI: 3 Şirket hisselerinin zekâtı ........ 65

KARAR SAYISI: 4 Kamulaştırma (İstimlak) ........... 67

KARAR SAYISI: 5 Yatırım ve mukarada senetleri ..... 69

KARAR SAYISI: 6 Tahliye bedeli (Hava Parası) ...... 74

KARAR SAYISI: 7 Ticarî ünvan satımı ve Lisans sözleşmesi .................................................... 76

KARAR SAYISI: 8 Finansal kiralama (Leasing) Alımı emredene murabahalı satım Para değerinin değişmesi........... 78

KARAR SAYISI: 9 Bahâilik .......................... 79

KARAR SAYISI: 10 Fıkhın kolaylaştırılması projesi . 81

KARAR SAYISI: 11 Fıkıh Ansiklopedisi projesi ...... 82

KARAR SAYISI: 12 Fıkhî Kaideler Ansiklopedisi projesi   83

KARAR SAYISI: 13 Akademi bütçesi................... 84

İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin Dördüncü Dönem Toplantısı Tavsiyeleri......................................... 85


Beşinci dönem karar ve tavsiyeleri (Kuveyt)........ 93

KARAR SAYISI: 1 Nüfus planlaması .................. 95

KARAR SAYISI: 2, 3 Va'din bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım ................................... 96

KARAR SAYISI: 4 Para değerinin değişmesi .......... 98

KARAR SAYISI: 5 Manevî haklar ..................... 99

KARAR SAYISI: 6 Finansal kiralama (Leasing) ....... 100

KARAR SAYISI: 7 Konut kredisi ..................... 101

KARAR SAYISI: 8 Kâr haddi.......................... 102

KARAR SAYISI: 9 Örf ............................... 103

KARAR SAYISI: 10 İslamî hükümlerinin uygulanması .. 104

KARAR SAYISI: 11 Akademi'nin 1408-1409/ 1988-1989 malî yılı bütçesi ............................................ 106

KARAR SAYISI: 12 Akademi'nin ilmî proje çalışmalarında esas alınacak malî tasarı ............................... 107

KARAR SAYISI: 13 Uluslararası islam hukuk komisyonu 108

 

 



*    1.,2.,7.,15. ve 22. sorular hakk›nda karar al›nmas› baflka bir zamana b›rak›lm›flt›r.