İSLÂM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLÂM
FIKIH AKADEMİSİ
KARARLAR
ve
TAVSİYELER
1985-
1989 MİLADİ / 1406- 1409 HİCRİ
İslam konferansı teşkilatına
bağlı İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin 1985-1989/1406-1409 yılları arasında
gerçekleştirdiği toplantılarda aldığı kararlar ve tavsiyeler, Arapçası esas
alınarak Akademi kararıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu kararlar ve
tavsiyelerden 2., 3. dönem toplantısına ait olanlar, Hasan HACAK, 4. ve 5.
döneme ait olanlar Bilal AYBAKAN tarafından tercüme edilmiştir.
İstanbul
1995m./1416
Bismillâhirrahmânirrahîm
Hayır, öyle değil, Rabbine
andolsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip sonra
da verdiğin hükümleri içlerinde
hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.
Nisâ
Sûresi (4) / 65
ÖNSÖZ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Bizleri hidayete
erdiren Allah'a hamdolsun. Doğruyu bize O göstermeseydi kendiliğimizden
bulamazdık. Salât ve selâm yaratılmışların en şereflisi efendimiz Muhammed'e olsun.
Bu kitap, Cidde'de bulunan İslâm
Fıkıh Akademisi Meclisi'nin Suudi Arabistan, Ürdün ve Kuveyt'te yapılan 2.-5.
dönem toplantılarında alınan karar ve tavsiyelerden oluşmaktadır.
Bu karar ve tavsiyeler birtakım
güncel meseleler üzerinde yapılan araştırma ve incelemelerde ulaşılan sonuçları
gösterdiği gibi, ayrıca islâm ülkeleri, çeşitli teşkilat ve kurumlar ile gayri
müslim ülkelerde yaşayan müslümanlar tarafından yöneltilen sorulara akademinin
verdiği cevapları da ortaya koymaktadır.
Biz bu karar ve tavsiyeleri
Arapça, ingilizce, Fransızca ve Türkçe'de bütün müslümanlara sunarak ümmetin
seçkin ilim adamlarının katıldığı gerçek anlamda toplu bir ictihad faaliyetinin
ürününü önlerine koymuş oluyoruz. Bu toplu ictihad faaliyeti Cidde'deki İslâm
Fıkıh Akademisi tarafından üyelerin, uzmanların, fetva ve fıkıh konusunda söz
sahibi ilim adamlarının katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma esnasında,
İslam Dininin özünden kaynaklanan ve insanlara tüm iş ve işlemlerinde doğru
yolu gösteren çözümlere ulaşabilme amacıyla delillerin kuşatıcı bir incelemeye
tabi tutulup, bunların Kur'an-ı Kerim, Sünnet-i Seniyye, İcmâ ve Kıyâs içindeki
muhtemel yerlerinde araştırılıp bulunması için azamî gayret sarfedilmiştir.
Yüce Allah'tan bunu sırf O'nun
rızâsı için yapılmış hâlisâne bir çaba kılmasını ve ihtiyacı olan herkesi
bundan faydalandırmasını diliyoruz. Yine O'ndan, yüce dinimize hizmette, şanlı
İslam ümmetinin kalkınmasını, bu ümmetin çağın meydan okumalarına ve gerek
günümüzde ve gerekse gelecekteki meselelere karşı direnebilmesini sağlayacak
hizmetlerde bize doğru düşünceyi ilham edip yardımını lûtfetmesini niyaz
ediyoruz.
Allah'ın mağfiret ve esenliği
efendimiz Hz. Muhammed, O'nun âli ve ashabı üzerine olsun.
Dr.
Bekir b. Abdullah Ebû
Zeyd |
Dr.
Muhammed el-Habîb İbnu'l-Hoca |
Akademi
Meclis Başkanı |
Akademi
Genel Sekreteri |
İSLAM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLÂM
FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN
İKİNCİ
DÖNEM TOPLANTISI
(CİDDE)
22-28
ARALIK 1985 MİLADİ
10-16
REBİUSSANİ 1406 HİCRİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 1
KONU:
Alacakların Zekâtı
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
"Alacakların zekâtı"
konusunda sunulan tebliğleri tetkik etmiş ve konuyu değişik açılardan ele alan
uzun ve doyurucu müzakereler sonucunda şu hususlar ortaya çıkmıştır:
1. Kur'an-ı Kerim ve Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) sünnetinde alacakların zekâtı konusunu açıklayan bir nass
yoktur.
2. Sahabe ve Tabiun'dan
alacakların zekâtının veriliş şekli konusunda nakledilen birbirinden farklı
görüşler mevcuttur.
3. Bu görüş farklılıkları
sebebiyle fıkıh mezhepleri arasında da konuyla ilgili belirgin fikir
ayrılıkları bulunmaktadır.
4. Bu konudaki fikir ayrılıkları,
tahsili mümkün bir alacağın fiilen eldeki mal gibi değerlendirilip
değerlendirilemeyeceği noktasındaki ilke farklılığından kaynaklanmaktadır.
Buna göre şu kararlar alınmıştır:
1. Borçlu ödeme gücüne sahip ve
ödemeye hazır ise, alacaklının bu alacağından her yıl zekâtını vermesi
gereklidir.
2. Borçlunun malî sıkıntıda
olması ya da ödemeyi geciktirmesi halinde alacaklının alacağını teslim aldıktan
bir sene sonra onun zekatını vermesi gerekir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 2
KONU:
Kiraya Verilmiş Tarımsal Olmayan Arazi ve Taşınmazların Zekâtı
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
"Kiraya verilmiş tarımsal
olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı" konusunda hazırlanan araştırmaları
dinlemiş ve konuyu derinlemesine ve etraflı bir şekilde tartıştıktan sonra şu
hususlar ortaya çıkmıştır:
1. Kiraya verilmiş tarımsal
olmayan taşınmazlardan zekât verilmesini farz kılan açık bir nass
bulunmamaktadır.
2. Aynı şekilde kiraya verilmiş
tarımsal olmayan taşınmazlardan elde edilen gelirden derhal zekât verilmesini
gerektiren bir nass da nakledilmemiştir.
Buna göre şu kararlar alınmıştır:
1. Kiraya verilmiş arazi ve
taşınmazların mülk değerleri üzerinden zekât vermek gerekmez.
2. Bunların gelirinden ise,
gelirin teslim alınışından itibaren bir yıl geçince, zekatın diğer şartları
gerçekleşmişşe ve zekatın farz olmasına mani bir engel yoksa, kırkta bir
oranında zekat verilmesi gerekir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 3
KONU:
Washington UluslararasI İslâm Düşüncesi Enstitüsü'nün Sorularına Cevaplar
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci. Dönem toplantısında;
Washington Uluslararası İslâm
Düşüncesi Enstitüsü'nden gelen soruları değerlendirmek üzere kurulan ve Akademi
üyelerinden oluşan komisyon tarafından bu konuda hazırlanıp sunulan cevapları
inceledikten sonra şu hususlar ortaya çıkmıştır:
1. Hazırlanan cevaplar son derece
kısa bir üslûpla kaleme alındığından fikir ayrılıklarını ya da inkâr ve
itirazları ortadan kaldıracak netlikte değildir.
2. Fıkıh Akademisi'nin Batı'daki
müslüman kardeşlerimizde oluşan şüphe ve tereddütleri izâle etmesi
gerekmektedir.
Buna göre:
1. Genel Sekreterliğin, bu
soruların şerî delillere ve önceki İslâm hukukçularının görüşlerine dayanarak
ve gerekçeleri belirtilerek cevaplandırılması ve bunun açık ve tatmin edici bir
tarzda ortaya konması işini uygun göreceği üye ve uzmanlara havale etme
hususunda görevlendirilmesine;
2. Bu konuda elde edilen
sonuçları üçüncü dönem toplantısında müzakereye sunma hususunda Genel
Sekreterliğe görev verilmesine karar verilmiştir.
Doğruyu en iyi bilen Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 4
KONU:
Kadıyânîlik
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Akademi'ye "Güney Afrika,
Capetown İslâm Fıkıh Kurulu" tarafından Kadıyânîlik ve bunun bir kolu olan
Lahoriyye Fırkası'nın müslümanlardan sayılıp sayılamayacağına ve gayri
müslimlerin bu tip konularda görüş bildirmeye yetkili olup olmadığına dair
yöneltilen fetva taleplerini dikkate alarak;
Akademi üyeleri tarafından
sunulan, Kadıyâniyye ve Lahoriyye fırkalarının kendisine nisbet edildiği, geçen
asırda Hindistan'da ortaya çıkan Mirza Gulam Ahmed el-Kadıyânî hakkında yapılan
araştırma ve belgeler ışığında;
Bu iki fırka hakkında verilen
bilgiler üzerinde incelemede bulunmuş Mirza Gulam Ahmed'in kendine vahiy
indirilen bir peygamber olduğunu ileri sürerek nübüvvet iddiasında bulunmuş
olduğu ve bu iddianın onun bir kısmını vahiy ürünü olarak öne sürdüğü
kitaplarında yer aldığı; hayatı boyunca bu davayı yaymaya çalıştığı; kitapları
ve sözleriyle insanları peygamberliğine inanmaya davet etmiş ve ayrıca cihâd
gibi dinin temel hükümlerinden bir çoğunu inkâr etmiş olduğu konusunda kesin
bir kanaate ulaştıktan;
Ayrıca Mekke-i Mükerreme'deki
Fıkıh Akademisi'nin aynı konuda aldığı kararları da gördükten sonra ;
Şu kararları almıştır:
1. Mirza Gulam Ahmed'in peygamber
olduğu ve kendisine vahiy indiği şeklindeki iddiaları, peygamberliğin Efendimiz
Hz. Muhammed ile son bulduğuna ve O'ndan sonra hiçbir kimseye vahiy
inmeyeceğine dair dinde kesin bir şekilde sâbit
olan temel bir hükmün açıkça
inkârı mâhiyetindedir. Mirza Gulam Ahmed'in bu iddiası onu ve bu iddiayı kabul
edenleri İslâm Dini'nden çıkarıp mürted durumuna sokmaktadır. Lahoriye Fırkası
ise Mirza Gulam Ahmed'i
(başlıbaşına bir elçi değil de) peygamberimiz Hz. Muhammed'in gölgesi ve
enkarnasyonu olarak nitelendirmekle birlikte bu fırka mensupları Kadıyânîler
gibi İslâm inancının dışındadır.
2. İslâmî olmayan bir mahkeme ya
da gayri müslim bir hâkimin bir kimsenin müslüman olduğu ya da olmadığı
konusunda, özellikle de İslâm ümmetinin ilim adamları ve ilmi kuruluşları
vasıtasıyla ortaya koyduğu ve üzerinde kesin bir görüş birliğine vardığı
esaslara aykırı olarak hüküm vermeye yetkisi yoktur. Çünkü bir kimsenin
müslüman olduğu ya da olmadığı konusunda verilecek bir hüküm ancak İslâm'a
girmeyi sağlayan ve İslâm'dan çıkmaya sebep olan hususları, İslâm'ın ve küfrün
gerçek mahiyetini bilen; Kitap, Sünnet ve İcmâ ile belirlenmiş hükümlere dair
etraflı bilgi sahibi olan müslüman bir kimse tarafından verildiğinde kabul
edilebilir. Dolayısıyla, bu tip bir mahkemenin soruda tarif edilen şekliyle
kararı geçersizdir.
Doğruyu en iyi bilen Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 5
KONU:
TÜP BEBEK
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Değerli İslâm hukukçuları ve
hekimler tarafından "tüp bebek" konusunda hazırlanıp sunulan ve
konuyu gerek fıkıh gerekse tıp açısından ele alan araştırmaları incelemiş; bu
doyurucu araştırmaların içerdiği görüşlerin yanısıra konuya açıklık getirmek
üzere irdelenen değişik hususları tartışmış;
Bunun sonucunda konu hakkında
tıbbî ve fıkhî açılardan daha fazla araştırma yapmaya ve önceki araştırmalara
da başvurarak konunun bütün yönleriyle kavranmasına imkan verecek bir hazırlığa
ihtiyaç olduğunu görmüş;
Ve şu kararları almıştır:
1. Konu hakkında nihai kararın
verilmesi akademinin bir sonraki toplantısına bırakılmıştır.
2. Konu hakkında, fıkhi ve tıbbi
tüm verileri kapsayan etraflı bir araştırma hazırlanması görevi Akademi Başkanı
Muhterem Dr. Bekir Ebu Zeyd' in uhdesine bırakılmıştır.
3. Genel Sekreterlik bu konuda
kendisine ulaşan çalışmaları gelecek dönem toplantısının en az üç ay öncesinden
bütün üyelere ulaştıracaktır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 6
KONU:
SÜT BANKALARI
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Süt bankaları konusunda Akademiye
sunulan biri tıbbî biri de fıkhî iki araştırma üzerinde gerekli incelemeler ve
konunun değişik yönlerini ele alan kapsamlı ve derinlemesine tartışmalar
yapıldıktan sonra şu hususları belirlemiştir:
1. Süt bankaları ilk defa Batılı
ülkelerce gerçekleştirilen bir uygulamadır. Bu deneme sonucunda bazı teknik ve
bilimsel olumsuzluklar ortaya çıktığından, bu uygulamaya gösterilen ilgi
gitgide azalmıştır.
2. İslâm süt emmenin ortaya
çıkardığı ilişkiyi (radâ) nesep hısımlığı gibi bir hısımlık bağı olarak
değerlendirdiğinden, nesep bağı sebebiyle doğan yasaklar süt emme konusunda da
geçerlidir. Bu hususta müslümanlar icmâ etmiştir. Dinin küllî ve nihâî
hedeflerinden biri de nesebin korunmasıdır ve süt bankaları bu noktada
karışıklık ve kuşku doğurur özelliktedir.
3. İslâm dünyasındaki sosyal yapı
ve ilişkiler erken veya düşük kilolu doğan ya da özel bazı durumlarda insan
sütüne ihtiyaç duyan bebeklerin emzirilme ihtiyaçlarını doğal yollarla
karşılayacak imkânı sağlamaktadır. Bu ise süt bankalarına ihtiyaç
bırakmamaktadır. Bundan dolayı Akademi;
1. İslâm dünyasında anne sütü
bankaları kurmanın önlenmesi;
2. Bunlardan emzirmenin haram
olduğu;
yönünde karar almıştır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 7
KONU: Yoğun
Bakım Cihazları
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
"Yoğun bakım cihazları"
konusunda sunulan tıbbî ve fıkhî araştırmaları incelemiş;
Yoğun bakım cihazlarının
kapatılması ile yoğun bakımdaki hastanın hayatının son bulması arasındaki
bağlantı dikkate alınarak özellikle hayat ve ölüm hakkında ortaya atılan
değişik sorular geniş bir biçimde tartışıldıktan sonra;
Meselenin birçok yönünün açıklığa
kavuşmadığını, ayrıca Kuveyt'te İslâm Tıp Cemiyeti tarafından konuyla ilgili
olarak gerçekleştirilmiş bulunan araştırmaya başvurmanın da zaruri olduğunu göz
önünde bulundurarak şu kararları almıştır:
1. Konu hakkında nihai kararın
verilmesi Akademi'nin bir sonraki toplantısına bırakılmıştır.
2. Genel Sekreterlik, Kuveyt'te
gerçekleştirilmiş bulunan İslam Tıbbı Kongresi'nin araştırma ve kararlarını
toplayıp üyelere bunların açık bir özetini temin etme hususunda görevlendirilmiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 8
KONU:
İslam Kalkınma Bankasının Soruları
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
İslâm Kalkınma Bankası'nın
hakkında fetva istediği soruları ve dönem toplantısı esnasında bu sorulara cevaplarını sunan üyelerle
birlikte diğer bazı üyelerden oluşan bir alt komisyon tarafından hazırlanan
raporu dinledikten sonra;
Konunun Akademi'nin kuracağı bir
komisyon tarafından İslam Bankası ile de fikir alış-verişi yaparak yürütülecek
daha geniş ve kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç hissettirdiğini görmüş ve bunun
üzerine şu kararları almıştır:
1. Bu konu bir sonraki dönem
toplantısına bırakılmıştır.
2. İslâm Kalkınma Bankası'ndan,
kendi bünyesindeki İslâm Hukuku ilim heyetinin hazırlayacağı bir rapor sunması
istenecektir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 9
KONU:
Sigorta ve Reasurans (Mükerrer Sigorta)
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği ikinci Dönem toplantısında;
Oturuma katılan ilim adamlarının
"sigorta ve reasürans" etrafındaki özetleri dinleyip sunulan
tebliğleri tartıştıktan;
Sigortanın hedefleri ve temel
prensipleriyle değişik tip ve çeşitleri üzerinde incelemeyi derinleştirdikten;
Ve bu konuda değişik ilmî
heyetlerin ve fıkıh akademilerinin karar ve görüşlerini de gözden geçirdikten
sonra;
Şu kararları almıştır:
1. Ticarî sigorta şirketleriyle
yapılan sabit primli ticarî sigorta sözleşmesi, bu sözleşmeyi geçersiz (fâsid)
kılacak oranda büyük bir garar unsuru içerdiğinden dinen haram bir işlemdir.
2. İslâm'daki muamelat ilkelerine
uygun alternatif sigorta sözleşmesi ise, teberru ve karşılıklı yardım esasına
dayalı yardımlaşma sigortası akdidir. Bu esasa dayalı reasurans için de durum
aynıdır.
3. İslâm iktisadının Allah'ın bu
ümmet için hoşnut olduğu sisteme aykırılıktan ve sömürüden kurtarılması
gayesiyle İslâm ülkelerine yardımlaşma esasına dayalı sigorta ve reasurans
kurumlarının oluşturulması çağrısı yapılmalıdır.
Doğruyu en iyi bilen Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 10
KONU:
Faizli Bankacılık İşlemlerinin ve İslam Bankalarıyla Yapılan İşlemlerin Hükmü
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Fıkıh Akademisi'ne çağdaş
bankacılık işlemleri konusunda değişik araştırmalar sunulduktan;
Bu araştırmalar üzerindeki
incelemeler ve faizli bankacılık işlemlerinin uluslararası ekonomi düzeni ve
özellikle üçüncü dünya ülkelerinin ekonomik istikrarı üzerindeki olumsuz
etkilerini net bir şekilde ortaya koyan yoğun müzakere ve münakaşalardan sonra;
Allahın Kitabından riba alıp
vermekten tevbe etmeye ve ödünç işlemlerinde az ya da çok eksik veya fazla
olmaksızın sadece ana parayı geri almaya çağırmak suretiyle makro ve mikro
planda açık biçimde getirilen riba yasağına ve faizcilere karşı Allah ve Resülü
tarafından şiddetli bir savaş açıldığına dair ifadelere kulak asmaması
sonucunda bu sistemin sebep olduğu yıkımı da göz önünde bulundurarak;
Şu kararları almıştır:
1. Borçlunun vadesi gelmiş bir
borcu ifada acze düşmesi halinde vadenin uzatılması karşılığında borcun
miktarında yapılan her türlü artış ya da faiz ile ödünç alıp verirken daha
sözleşmenin başında kararlaştırılan her türlü artış ya da faiz dinen haram
kılınan riba kapsamındadır.
2. Para likiditesini ve İslâm'da
kabul gören iktisâdî faaliyetlerin desteklenmesini sağlayacak alternatif yol,
şerî hükümlere uygun tarzda işlemler yapmaktır.
3. Akademi tarafından
müslümanların inançlarının gerekleri ile hayatın gerçekleri arasında bir
çatışma yaşamamaları noktasındaki boşluğu doldurmak üzere her İslâm ülkesinde
İslami usüllere uygun olarak faaliyet gösteren bankaların kurulmasının özendirilmesi
için İslami hükümetlere yeni bir çağrıda bulunulmalıdır.
Doğruyu en iyi bilen Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 11
KONU:
Kameri Ayların Başlangıçlarında Birlik Sağlanması
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Kamerî ayların başlangıçlarında
birlik sağlanması konusunda üye ve uzmanların sunduğu araştırmaları incelemiş;
Toplantıya katılanların konuyla
ilgili tebliğ özetlerini etraflı bir şekilde tartışmalarını ve kamerî ay
başlangıcının tesbitinde hesap metodunun kabul edilmesine dair değişik
görüşlerin dinlenmesini takiben şu kararları almıştır:
1. İslâm Fıkıh Akademisi Genel
Sekreterliği, astronomi hesapları ve uzay gözlemleme konusunda güvenilir
uzmanlar tarafından hazırlanmış ve belgelere dayalı ilmî araştırmaların temin
edilmesi konusunda görevlendirilmiştir.
2. Kamerî ay başlangıçlarında
birlik sağlanması konusunun pozitif bilim bakımından ve fıkhi açıdan
incelenmesinin tamamlanması için bu konu bir sonraki toplantının gündemine
alınmıştır.
3. Konu hakkında verilecek şerî
hükme dayanak olacak şekilde meselenin bütün yönlerinin tam anlamıyla açıklığa
kavuşturulması için İslâm hukukçularıyla ortaklaşa çalışacak yeterli sayıda
uzman davet edilmesi hususunda Genel Sekreterlik görevlendirilmiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 12
KONU:
Teminat Mektubu
İslâm Konferansı Teşkilatı'na
bağlı İslâm Fıkıh Akademisi Meclisi 22-28 Aralık 1985 (10-16 Rebiussâni 1406)
tarihleri arasında Cidde'de gerçekleştirdiği İkinci Dönem toplantısında;
Teminat mektubu konusunu ele
alarak bu konuda hazırlanan araştırma ve incelemeleri gözden geçirmiş ve
yapılan kapsamlı tartışma ve görüşmeler sonucunda şu hususları tesbit etmiştir:
1. Kesin ve geçici türleriyle
teminat mektubu maddî bir karşılığı olan ya da karşılığı olmayan (açık) teminat
mektubu olmak üzere iki çeşittir. Bunlardan karşılıksız teminat mektubu mevcut
ya da ilerde oluşacak bir borç hususunda garantör ile üçüncu kişinin (hakkında
teminat verilen tarafın ) zimmetlerinin (sorumluluklarının) birleştirilmesi
anlamı taşır ki bu, gerçekte İslâm hukukunda Kefalet ya da Daman adıyla bilinen
işlemdir.
Teminat mektubunun karşılığı
varsa bu durumda teminat isteyen (muhatap) ile teminat veren (garantör)
arasındaki ilişki Vekâlet akdidir. Kefaletten yararlanan tarafın lehine olmak
üzere kefalet ilişkisi varlığını korurken vekalet ise,- gerek ücretsiz gerek
ücretli olarak yapılsın- geçerli olur.
2. Kefalet iyilik ve yardım
gayeli bir teberru akdidir. İslâm hukukçuları kefaletten dolayı bir bedel
almanın câiz olmadığını belirtmişlerdir. Zîrâ kefilin kefalet bedelini ödemesi
halinde bu akid ödünç verenin menfaat elde ettiği bir ödünç sözleşmesine benzer
ki bu, İslâm hukukunda yasaklanmıştır.
Bu hususlar ışığında Akademi şu
kararları almıştır:
1. Karşılığı olsun veya olmasın
teminat mektubu ile sağlanan garantörlük mukabilinde ücret almak câiz değildir.
(ki genelde bu ücret belirlenirken garanti miktarı ve süresi dikkate alınır)
2. Her iki çeşit teminat
mektubunu çıkarmak için yapılan idarî masrafların karşılanması ise şeran
câizdir. Ancak burada ecr-i misil sınırını (benzer hizmetlere ödenen meblağı)
aşmamaya dikkat edilmelidir. Borcun tümü veya bir kısmı garanti edilirken,
teminat mektubu çıkarmak için gereken masrafların hesaplanmasında, bu teminatın
ödenmesi işinin gerektiriceği meblağ dikkate alınabilir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
KARARLAR
VE TAVSİYELER
İSLAM
KONKERANSI TEŞKİLATI
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ
MECLİS
TOPLANTISI
ÜÇÜNCÜ
DÖNEM
(AMMAN)
11-16
EKİM 1986 MİLADİ
8-13
SAFER 1407 HİCRİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 1
KONU:
İslam Kalkınma Bankasının Sorularına Cevaplar
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986, /8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
İslam Kalkınma Bankası tarafından
Akademi'ye sunulan soruların tümü üzerinde yapılan kapsamlı inceleme ve geniş
müzakereden sonra şu sonuçlara ulaşmıştır:
A- İslam Kalkınma Bankası'nda, ödünç işlemleriyle ilgili
hizmetlere karşılık alınan ücret hakkında, Akademi Meclisi şu ilkelerin
kabulüne karar vermiştir:
1- Ödünç işlemleriyle ilgili
hizmetlere karşılıkbir ücret alınması caizdir.
2- Bu ücret, hizmet görülürken
yapılan fiili harcama sınırları içinde olmalıdır.
3- Fiili harcama miktarını aşan
her fazlalık dinen yasaklanan riba niteliğinde olduğundan haramdır.
B- Kiralama işlemleri hakkında
Akademi Meclisi şu ilkelerin kabulüne karar vermiştir:
1-İslam Kalkınma Bankasının,
mülkiyetini kazanmış olduğu ekipmanı müşterisine kiraya verme yönündeki vadi
İslam Hukuku açısından geçerli bir işlemdir.
2- İslam Kalkınma Bankası'nın
herhangi bir müşterisine - teslim almasını takiben kendisine kiralama
amacıyla- özellikleri ve fiyatı
belirli ekipman, makine vb. eşyayı banka hesabına satın alması için vekalet vermesi
İslam Hukukuna göre
geçerli bir işlemdir. Ancak satın
alma konusunda vekil tayin edilen şahsın mümkünse malın kendisine kiralanacağı
müşteriden farklı bir kişi olması daha iyidir.
3- Kira sözleşmesinin, ekipmanın
mülkiyet hakkının kazanılmasından sonra yapılması; kiraya verme va'dinden ve
vekalet akitlerinden ayrı olarak düzenlenmesi gerekir.
4- Bu ekipman hakkında kira
süresi bittiğinde ayrı bir akitle bağışlama vaadinde bulunulması caizdir.
5- Bu yolla kiraya verilen
ekipmanın ve telef olması ve ayıplı hale gelmesi durumlarında sorumluluk bu araç
ve gerece malik olması sıfatı ile Bankaya aittir. Ancak, kiralayan kişinin bir
kusur ya da kastı söz konusu ise, bu takdirde sorumluluk ona ait olur.
6- İmkan bulunduğunda, bu
malların İslami şirketlere sigorta ettirilmesi halinde yapılacak sigorta masrafları
Bankaya aittir.
C- Taksitle yapılan vadeli satış
işlemleri hakkında Akademi Meclisi şu ilkelerin benimsenmesini
kararlaştırmıştır:
1- İslam Kalkınma Bankası'nın
mülkiyetini kazanmış olduğu ekipmanı müşterisine satmayı vadetmesi İslam hukuku
açısından geçerli bir işlemdir.
2- İslam Kalkınma Bankası'nın her
hangi bir müşterisine - teslim almasını takiben kendisine satma amacıyla -
özellikleri ve fiyatı belirli ekipman, makine ve vb. eşyayı banka hesabına
satın alması için vekalet vermesi İslam Hukukuna göre geçerli bir işlemdir.
Ancak satın alma konusunda vekil tayin edilen şahsın mümkünse malın kendisine
satılacağı müşteriden farklı bir kişi olması daha iyidir.
3- Bu satım sözleşmesinin,
ekipmanın mülkiyetinin kazanılmasından sonra yapılması ve ayrı bir akit
şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir.
D- Dış ticaret finansman
işlemleri hakkında Akademi Meclisi, taksitle yapılan vadeli satışlarla ilgili
kuralların bu tür işlemlerde de geçerli olduğunu kararlaştırmıştır.
E- İslam Kalkınma Bankasının
yabancı bankalara yatırmak zorunda kaldığı paraların faizlerine uygulanacak
işlem hakkında Akademi meclisi
Şu kararı almıştır:
Bankanın, yabancı bankalara
yatırdığı paranın faizini kullanarak, malvarlığının gerçek değerini, para
değerindeki dalgalanmaların olumsuz sonuçlarından koruması haramdır.
Bu yüzden, elde edilecek
faizlerin eğitim, araştırma faaliyetleri, tabiî afetlerde yardım, üye
devletlere mali ve teknik yardım, İslamî bilginin yayılması ile ilgili ilmi
müessese, enstitü ve okullara yardım gibi kamu menfaati gayesiyle harcanması
gerekmektedir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 2
KONU:
Hisse Senetlerinin Zekatı
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Hisse Senetlerinin Zekatı
konusunu, bütün yönleri ile ele alarak tartışmış, sunulan araştırmaları
dinledikten sonra;
Bu konunun meclisin dördüncü
dönem toplantısına ertelenmesine karar vermiştir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 3
KONU:
Zekatın, Hak Sahibine Kişisel Temliki Yapılmadan Gelir Getiren Projelerde
Kullanılması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında:
Zekatın, Hak Sahibine Doğrudan,
Temlik Yapılmadan Gelir Getiren Projelerde Kullandırılması konusunda sunulan
araştırmaları tetkik ettikten, uzmanlarla üyelerin mevzu hakkındaki görüşlerini
dinledikten sonra;
Şu kararı almıştır:
Zekat malının, sonunda hak
sahiplerine temlik edilecek ya da zekat toplama ve dağıtmakla görevli şeri
makamlara dönecek şekilde, yatırım projelerinde gelir getirmek üzere
kullanılması ilke olarak caizdir. Ancak, bunun için önce zekatta hak sahibi
olanların acil ihtiyaçları karşılanmalı ve bu tür yatırımlarda zarara uğramamak
için gerekli teminatlar sağlanmalıdır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 4
KONU:
Tüp Bebek
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Tüp Bebek diye bilinen suni
dölleme konusunu görüşmüş; sunulan araştırmaları tetkik edip, uzmanların ve
hekimlerin açıklamalarını dinledikten sonra şu hususları belirlemiştir;
Günümüzde bilinen yapay döllenme
yolları şunlardır:
1-Kocanın sperminin, yabancı bir
kadından alınan yumurta hücresiyle döllendirilmesi ve oluşan embriyonun
karısının rahmine yerleştirilmesi.
2-Bir kadının yumurta hücresinin
yabancı bir erkeğin spermi ile döllendirilmesiyle oluşan embriyonun bu kadının
rahmine yerleştirilmesi.
3-Eşlerden alınan yumurta ve
sperm hücrelerinin dışarda döllenmesi ile oluşan embriyonun çocuğa hamile
kalmaya gönüllü bir başka kadının rahmine yerleştirilmesi.
4-Yabancı bir erkeğin spermi ile
yabancı bir kadının yumurtasının dışarda döllendirilmesiyle oluşan embriyonun
kadının rahmine yerleştirilmesi.
5-Kocanın spermi ile karının
yumurtasının dışarıda döllenmesiyle oluşan embriyonun kocanın diğer karısının
rahmine yerleştirilmesi.
6-Kocanın spermi ile karısının
yumurtası alınarak dışarıda döllenmesi ve oluşan embriyonun aynı kadının
rahmine yerleştirilmesi.
7-Kocanın sperminin alınıp,
karısının dölyatağı ya da rahminde uygun bir bölgeye bırakılarak iç döllenmenin
sağlanması.
Bu hususlar ışığında Meclis şuna
karar vermiştir:
İlk beş yol özü itibarıyla dînî
esaslara aykırılığı ya da nesep karışıklığına, annenin kim olduğunun
belirlenememesine yol açması vb. sakıncaları dolayısıyla, kesin olarak
haramdır.
Bununla birlikte, Akademi
Meclisi, gerekli tüm önlemlerin alınması koşulunu önemle vurgulayarak, ihtiyaç
olduğu durumlarda altıncı ve yedinci metotlara başvurulmasında bir mahzur
olmadığı görüşündedir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 5
KONU:
Yoğun Bakım Cihazları
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Yoğun bakım cihazları konusunun
gündeme getirilen bütün yönlerini ele aldıktan ve uzman hekimlerin sunduğu
doyurucu açıklamaları dinledikten sonra;
Şu hususları kararlaştırmıştır:
İslam Hukukuna göre, bir şahısta
şu iki belirtiden biri ortaya çıktığında o kişi ölmüş kabul edilir ve bu durum
şahsın ölümüne bağlı tüm hukuki sonuçları doğurur.
1.Kalp ve solunum tamamen durmuş
ve hekimler bu durumdan geri dönüşün artık imkansız olduğu sonucuna
varmışlarsa,
2.Beynin bütün fonksiyonlarının
kesin olarak durmuş ve uzman hekimler bu durumdan geri dönüş olmadığına ve
beynin çözülmeye başladığına hükmetmişlerse.
İşte bu durumlarda hastanın bağlı
olduğu yoğun bakım cihazları kapatılabilir. Hastanın bağlı olduğu cihazların
etkisi ile, kalp gibi herhangi bir organı suni-olarak hâlâ çalışmakta olsa
bile bu kapama işlemi caizdir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 6
KONU:
Kameri Ay Başlangıçlarında Birlik Sağlanması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Kameri Ay Başlangıçlarında
Birlik Sağlanması konusu ile ilgili olarak;
1-Dünyanın değişik yerlerinde
bulunanlara göre ayın doğuş zamanlarındaki farklılığın, kameri ay
başlangıçlarındaki birliği ne derece etkilediği,
2-Kameri ayların ilk gününün,
astronomik hesaplamalar yoluyla tespitinin fıkhi hükmü, meselelerini ele
aldıktan;
Ayrıca, bu konu ile ilgili olarak
üye ve uzmanların sunduğu araştırmaları dinledikten sonra;
Şu kararları almıştır:
1- Birinci mesele:
Bir ülkede hilalin görüldüğü
tespit edildiğinde, bütün müslümanların buna uymaları gerekir. Ramazan orucuna
başlama ve son verme konusundaki emrin umum ifade etmesi (bütün mükellefleri
kapsar tarzda olması) sebebiyle ayın doğuş vakitlerindeki farklılığın bu
noktada önemi yoktur.
2- İkinci mesele:
Kameri ay başlangıçlarının
tespitinde, hilalin görülmesi yolunun esas alınması gerekir. Bununla birlikte,
Hz. Peygamberin sözleri ile bilimsel hakikatleri birlikte dikkate almak üzere
astronomik hesap ve gözlem yolundan da yararlanılabilir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 7
KONU:
Hava ya da Deniz Yoluyla Hac ya da Umre Yolcuğu Yapanın İhrama Girmesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Hava ya da Deniz Yoluyla Hac ya
da Umre Yolcuğu Yapanın İhrama Girmesi konusunda sunulan araştırmalar üzerinde
yaptığı inceleme sonunda;
Şu kararı almıştır:
Hac ya da Umre niyetiyle yolculuk
yapan bir kimsenin, Hz. Peygamberin sünneti ile belirtilen mikat mahallerinden
itibaren ihrama girmesi gerekir. Hz. Heygamberin hadisi şeriflerindeki mîkattan
ihrama girilmesi ile ilgili emir umumi tarzda olduğundan bu hüküm, gerek kara,
gerekse hava ve deniz yoluyla mikat noktalarından ya da bunların hizasından
geçen tüm yolcuları kapsamaktadır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 8
KONU:
Zekatın İslamî Dayanışma Fonu Yararına Harcanması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
İslam Konferansı Teşkilatı Genel
Sekreter Yardımcısının, İslamî Dayanışma Fonunun faaliyetleri ve maddi yardıma
olan acil ihtiyacı hakkındaki açıklamaları ile, bu fonun zekat verilebilecek
yerlerden biri olması yönündeki teklifini dinledikten sonra;
Şu kararı almıştır:
Genel sekreterlik, İslamî
Dayanışma Fonu ile yardımlaşarak, konunun incelenmesi için gerekli olan araştırmaları hazırlamak
ve bunu Akademinin bir sonraki dönem toplantısına sunmakla görevlendirilmiştir.
Başarıya ulaştıran Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 9
KONU:
Kağıt Paraların Hükmü ve Paranın Değerinin Değişmesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Kağıt Paraların Hükmü ve Paranın
Değerinin değişmesi konusuyla alakalı olarak Akademiye gelen araştırmaları ele
aldıktan sonra;
Şu hususları karara bağlamıştır:
I-Kağıt Paraların (Banknotların)
Hükmü Hakkında:
Banknotlar, tam anlamıyla para
niteliği taşıyan itibarî papalardır. Bu sebeple faiz, selem ve diğer hükümleri
açısından altın ve gümüşe bağlanan tüm hukuki sonuçlar, kağıt paralar için de
geçerlidir.
II-Paranın Değeri Hakkında:
Bu konunun görüşülmesi tüm
yönleriyle araştırılmak üzere dördüncü dönem toplantısına bırakılmıştır.
Başarıya ulaştıran Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 10
KONU:
Mukarada Senetleri ve Yatırım ve Geliştirme Senetleri
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
"Mukarada Senetleri ve
Yatırım ve Geliştirme Senetleri" konusunda sunulan araştırmayı ve konu
etrafında yapılan müzakereleri dinledikten sonra;
Akademinin, bir konuda birden çok
sayıda araştırma yapılmasını gerekli gören genel usulüne uygun olarak;
Ayrıca, konunun önemine, onun
bütün yönlerini kapsayan ve ayrıntılarına inen bir araştırma yapılmasına ve
konuyla ilgili tüm görüşlerin bilinmesine olan ihtiyaca binaen,
Şu kararı almıştır:
Akademi Genel Sekreterliği uygun
göreceği kişilere bu konuda araştırmalar hazırlanması için görev verecek,
dördüncü dönem toplantısında Akademinin uygun olan kararı alabilecek duruma
gelmesini sağlayacaktır.
Başarıya ulaştıran Allahtır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 11
KONU:
Washington Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünün Soruları
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Washington Uluslararası İslam
Düşüncesi Enstitüsünün yönelttiği sorular ve bazı üye ve uzmanlar tarafından bu
sorular için hazırlanan cevapları inceledikten sonra;
Şu kararı almıştır:
Akademi Genel Sekreterliği,
Meclisin kabul ettiği şu cevapların, adı geçen Enstitüye bildirilmesi konusunda
görevlendirilmiştir:
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd,
peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.
Akademinin Kararlaştırdığı
Cevaplar:*
Üçüncü Soru: Bir çok müslüman
hanım, çoğu zaman kendilerine denk müslüman erkek bulunmadığını, dolayısıyla
her an kötü yola düşme ya da şiddetli geçim sıkıntısına uğrama tehlikesi ile
karşı karşıya bulunduklarını iddia etmektedirler. Bu durumda müslüman bir
kadının, özellikle müslüman olabileceğini umarak bir gayri müslimle
evlenmesinin hükmü nedir ?
CEVAP: Müslüman bir hanımın gayri
müslim biriyle evlenmesi dinimizde, Kitap, Sünnet ve İcma delilleriyle
yasaklanmıştır.
Böyle bir evlilik gerçekleşse
bile batıl (hükümsüz) olup, nikah akdine bağlanan hiç bir hukuki sonucu
doğurmaz ve bu evlilikten doğan çocuklar da gayri meşrudur. Bu evliliğin
erkeğin müslüman olması beklentisi ile yapılması ise bu hükmü değiştirmez.
Dördüncü Soru: Evlendikten sonra
müslüman olmuş bir kadınla, henüz müslüman olmayıp küfür üzere bulunan eşi
arasında karı koca ilişkilerinin devam etmesinin hükmü nedir ?
Kadının bu kocasından ayrılması
halinde kötü yola düşmelerinden ve toplum içinde kaybolup gitmelerinden endişe
ettiği çocukları bulunduğu ve aralarında evlilik ilişkisinin devam etmesi
durumunda kocasının müslüman olacağını ümit ettiği de dikkate alınırsa eşiyle
arasındaki bu ilişkinin devam etmesinin hükmü ne olur ?
Ayrıca, kadın kocasının hidayete
ermesi noktasında fazla ümitli olmamakla beraber, kocası kendisine iyi
muamelede bulunuyorsa ve kocasını terkettiğinde müslüman bir koca bulamaması
muhtemel ise bu durumda hüküm farklı olur mu?
CEVAP: Kocanın müslüman olmayı
kabul etmediği bir durumda karısının İslam'a girmesi ile aralarındaki nikah
akdi kendiliğinden bozulur. Artık bu kadının kocasıyla âilevi ilişkisini
sürdürmesi caiz değildir. Ancak, kadın iddet süresini tamamlamak için bekler ve
kocasının bu süre içinde müslüman olması halinde önceki nikah akdi altında
kocasına döner. Fakat kadının iddet süresi sona erdiği halde kocası müslüman
olmamışsa, bu durumda evlilik akdi tamamen sona erer. Artık bu süre sona
erdikten sonra koca müslüman olup, eski eşine dönmek isterse bu ancak yeni bir
akitle mümkün olur. Kocanınmüslüman olmadığı süreceeşine iyi muamelede bulunmasının
ise böyle bir evlilik ilişkisinin sürdürülmesini caiz kılacak bir etkisi
yoktur.
Beşinci Soru: Amerikanın bir çok
eyaletinde ve Avrupa ülkelerinde müslümanlara has mezarlıklar bulunmamakta ve
ölülerin belirlenen mezarlıkların dışına defnedilmesine müsade edilmemektedir.
Bu durumda bir müslümanın gayri müslimlerin mezarlığına defnedilmesinin hükmü
nedir ?
CEVAP: İslami olmayan ülkelerde
müslümanların, cenazelerini gayri müslimlerin mezarlığına defnetmeleri bu
konudaki zaruret sebebiyle caizdir.
Altıncı Soru: Müslümanların
yaşadıkları bölgede edindikleri bir mescidi, buradan göç etmeleri halinde
yıkılması ya da haksız işgale uğraması endişesiyle satmalarının hükmü nedir?
Zira, bilindiği gibi, müslümanlar genellikle mescit ihtiyacını bir ev satın alıp
onu mescide çevirmek suretiyle karşıladığından müslüman çoğunluğun bu bölgeden
iş şartları dolayısıyla göç etmesi sonucunda mescit terk edilmekte veya
bakımsız hale gelmekte, bazan da başka kişiler tarafından işgal
edilebilmektedir. Bu gibi durumlarda mescidin satılıp bunun parasıyla
müslümanların yaşadığı bölgede başka bir mescidin kurulması mümkün
olabilmektedir. İşte bu satımın ya da bir mescidin bedeli karşılığında başka
bir mescit kurulması işleminin hükmü nedir? Eğer satılan mescidin yerine başka
bir mescit kurma imkanı yoksa, satım bedelinin kullanılabileceği en uygun yol
hangisidir ?
CEVAP Yararlanılamaz hale gelen
veya çevresindeki müslümanların göç ettiği ya da kafirlerin işgal etmesinden
endişe edilen bir mescidin satılması caizdir. Ancak satılan mescidin bedeliyle
yine bir mescit oluşturmak üzere başka bir yer satın alınması gerekir.
Sekizinci Soru: Eğitim veya
çalışma şartları bazı kadınları veya genç kızları yalnız başına yahut gayri
müslim kadınlarla birlikte ikamet etmeye zorlamaktadır. Bunun hükmü nedir ?
CEVAP: Müslüman bir kadının
yabancı bir ülkede tek başına ikamet etmesi şeran caiz değildir.
Dokuzuncu Soru: Burada yaşayan
pek çok kadın, bedenlerinin en çok yüz ve elleri dışında kalan kısımlarını
örtme imkanına sahip olduklarını, bazılarının ise işverenleri tarafından
başlarını örtmelerinin yasaklandığını ifade etmektedir. Bu durumda,
yabancıların bulunduğu eğitim ya da iş yerlerinde kadının, vücununun açık
bulundurabileceği yerleri nerelerdir ?
CEVAP: İslam bilginlerinin çoğuna
göre müslüman kadının tesettürü, fitne endişesi olmadığında elleri ve yüzü
hariç tüm vücudunu örtmekle olur. Fitne ihtimali söz konusu ise bu uzuvların da
örtülmesi gerekir.
Onuncu ve Onbirinci Soru: Bu
ülkedeki müslüman öğrencilerin pek çoğu geçim ve öğrenim masraflarını
karşılamak için çalışmak zorunda kalıyorlar. Zira bunların çoğunun
yakınlarından aldıkları paranın yetersiz olması hayatlarını idame için
çalışmalarını kaçınılmaz kılmaktadır. Ancak içkili veya domuz eti ve diğer bazı
haram maddeleri kullanan lokantaların dışında iş bulma imkanı da çoğu zaman
bulunmamaktadır.. İşte bu gibi yerlerde çalışmanın hükmü nedir? Ayrıca bir
müslümanın içki ve domuz satması, ya da içikiyi kendi imal ederek gayri
müslimlere satmasının hükmübu ülkelerdeki bazı müslümanların bunu bir meslek
edindiği de dikkate alınırsanedir ?
CEVAP: Müslüman bir kimse, şeran
mübah bir iş bulamadığında, içki servisini bizzat yapmama, içkiyi taşımama,
üretmeme ve de onun ticaretini yapmama şartıyla gayrı müslimlerin
lokantalarında çalışabilir. Bu hüküm domuz eti ve benzeri haram maddelerin
servisi bakımından da geçerlidir.
Onikinci Soru: Elde bulunan ve
çoğunluğu soğuk algınlığı, grip, anjin ve öksürük gibi yaygın hastalıklarda
kullanılan bir çok ilaç %0.1 ve %20 arasında değişen farklı nisbetlerde alkol
içermektedir. Bu hastalıklarla ilgili ilaçların %95inin alkol içermesi, alkol
içermeyen ilaçlara ulaşmayı zor veya imkansız kılmaktadır. Buna göre, bu
ilaçları kullanmanın hükmü nedir ?
CEVAP: Müslüman bir hasta alkol
içermeyen bir ilaç bulamadığında -uzman ve güvenilir bir doktor tarafından
verilmesi şartıyla- alkol içeren bir ilacı kullanabilir.
Onüçüncü Soru: İçinde, çok az
oranda domuzdan elde edilen unsurlar bulunan jelatin ve mayaların kullanılması
caiz midir ?
CEVAP: Müslümanları domuzdan elde
edilen jelatin ve mayaları gıdalarında kullanması caiz değildir. Bitkilerden ve
şeri usullerle kesilmiş hayvanlardan elde edilen maya ve jelatin domuzdan elde
edilenlere gerek bırakmamaktadır.
Ondördüncü Soru: Çoğu müslümanlar
kızlarının düğün törenlerini mescitte yapmak zorunda kalıyorlar ve bu
törenlerde genellikle danslar yapılıyor, şarkı ve marşlar söyleniyor. Bu tip
törenler için geniş mekanlar bulunamadığına göre bunların mescitlerde
yapılmasının hükmü nedir ?
CEVAP: Nikah akdinin mescitlerde
yapılması dinen mendup görülmüştür. Ancak, kadın ve erkeklerin birarada olması,
kadınların kendilerini teşhir etmesi, şarkı ve dans gibi şer'an yasaklanmış
unsurlar taşıyan törenlerin mescitte yapılması caiz değildir.
Onaltıncı Soru: Kız ya da erkek
müslüman bir öğrencinin, sürekli olarak evli kalma iradesi ile değil,
eğitiminin sona ermesiyle birlikte evliliğe de son verme ve kendi vatanına
(sürekli ikametgahına) dönme niyetiyle yaptığı nikahın hükmü nedir? Şunu
belirtek gerekir ki, genellikle bu, devamlı evlilik bağını oluşturan ifadelerle
ve normal nikah akdi şeklinde icra edilmektedir.
CEVAP: Evlilikte temel ilke,
devamlılık, bir süre ile sınırlı olmama ve bunu sona erdirici arızi bir durum
ortaya çıkmadığı sürece hayat boyu sürecek sağlam bir aile oluşturmaktır.
Onyedinci Soru: Kadının, kaşını
aldıktan ya da gözüne sürme çektikten sonra dışarıya iş veya öğrenim yerlerine
çıkmasının hükmü nedir ?
CEVAP: Kadın ve erkek için sürme
çekmek şeran caizdir. Ancak kadının görünümünü bozan kıllar hariç kaşını alması
caiz değildir.
Onsekizinci Soru: Bazı müslüman
hanımlar, çalıştıkları ya da öğrenim gördükleri yerlere gelip giden
yabancılarla el sıkışmadıkları takdirde zor durumda kalmakta, ve bunun üzerine
bu zorluğu ve sıkıntıyı ortadan kaldırmak için bunlarla el sıkışma yolunu
tercih etmektedir. Bu şartlarda el sıkışmanın hükmü nedir ?
Aynı durum, yabancı kadınların el
sıkışmak üzere elini uzattığı bir çok müslüman erkek için de geçerlidir. Zira
uzatılan eli sıkmamaları onları da zor durumda bırakmaktadır.
CEVAP: Bir erkeğin yetişkin
yabancı bir kadınla, ya da bir kadının yetişkin yabancı bir erkekle el
sıkışması şeran yasaktır.
Ondokuzuncu Soru: Beş vakit namaz
ya da cuma ve bayram namazlarını kılmak üzere içinde heykellerin ve genellikle
hristiyan mabetlerinde bulunun diğer şeylerin de yer aldığı kiliselerin
kiralanmasının hükmü nedir ?
Belirtilmelidir ki, genelde
kiliseler, hristiyanlardan kiralanabilecek en ucuz yerlerdir; hatta bazıları bu
türlü işlerde kullanılması için üniversiteler veya hayır kurumları tarafından
ücretsiz olarak tahsis edilmektedir.
CEVAP: İhtiyaç bulunduğunda namaz
kılmak için kiliselerin kiralanmasında şeran bir engel yoktur. Ancak
heykellere ve resimlere karşı namaz kılmaktan kaçınmak ve kıble yönünde iseler
bunları bir örtü ile kapatmak gerekir.
Yirminci Soru: Ehli Kitap olan
yahudi ve hristiyanların kestiği hayvanların, aynı şekilde, bunların
lokantalarında satılan ve kesimi anında Allahın adının zikredilip edilmediği
konusunda bilgimiz olmayan hayvanların etlerinden yapılmış yemeklerin hükmü
nedir ?
CEVAP: Şeran benimsenen yollarla
kesildiğinde kesim anında Allahın ismi zikredilmese deehli kitabın kestiğini
yemek caizdir. Akademi, konunun gelecek dönem toplantısında geniş bir biçimde
incelenmesini tavsiye etmektedir.
Yirmibirinci Soru: Müslümanların
davet edildikleri pek çok umumi toplantı ve törenlerde içki sunulmakta ve kadın
erkek karışık bir halde bulunulmaktadır. Müslümanların bu tip toplantılardan
uzak durması ise, toplumun diğer fertlerinden soyutlanmasına ve bir takım menfaatlerden
mahrum kalınmasına yol açabilmektedir.
Domuz eti yeme, dans ve içki içme
hususunda diğerlerine katılmaksızın bu tip toplantı ve törenlerde bulunmanın
hükmü nedir ?
CEVAP: Erkek ya da kadın müslüman
bir kimsenin içki sunulan, dinin çirkin gördüğü işlerin yapıldığı ve Allahın
emrinin dışına çıkılan toplantılara katılması caiz değildir.
Yirmiüçüncü Soru: Amerika
Birleşik Devletleri'nin ve Avrupanın bir çok yerinde Ramazan veya Şevval
hilalinin görülmesi pek zor ya da imkansızdır. Ancak bu ülkelerin çoğundaki
gelişmiş teknik sayesinde hilalin doğuş vakti bir takım hesaplarla kesin ve
yanılmaz bir şekilde tespit edilebilmektedir. Bu yüzden böyle ülkelerde hesap
yolunu esas almak caiz midir ?
Bu konuda astronomik gözlemlerden
istifade etmek ve bu çalışmaları yöneten gayri müslimlerin- ki bu konularda
onların sözünün doğruluğu kuvvetle muhtemeldirsözünü kabul etmek caiz midir ?
Dikkate alınması gereken bir
nokta da, Amerika ve Avrupadaki müslümanların Ramazana başlama ve bitirme
hususunda doğulu bazı İslam ülkelerine uymalarının büyük fikir ayrılıklarına
yol açtığıdır. Bunun sonucunda genelde
bayramlardan
beklenen fayda ortadan kalkmakta, köklü ve kalıcı bazı problemler ortaya
çıkmaktadır. Hesap metodunun kıllanılması ise, bazılarına göre bu problemleri
ortadan kaldıracak ya da büyük oranda azaltacaktır.
CEVAP:
Bu konuda, hilalin gözle tespiti (ruyet-i hilal) esas alınmalıdır. Bununla
birlikte, Hz. Peygamberin sözleri ile bilimsel hakikatleri birlikte dikkate
almak üzere astronomik hesap ve gözlem yolundan da yararlanılabilir.
Bir
ülkede hilal görüldüğü takdirde diğer müslümanların bunu esas almaları gerekir.
Oruca başlama ve bitirme hususundaki emirlerin umuma yönelik ifadelerle olması
sebebiyle hilalin farklı yerlerde farklı doğuş zamanlarının olması dikkate
alınmaz.
Yirmidördüncü
Soru: Bir müslümanın, Amerika veya müslüman olmayan diğer ülkelerin
bakanlıklarında ve resmî dairelerinde, özellikle atom endüstrisi, stratejik
araştırmalar ve benzeri önemli sahalarda çalışmasının hükmü nedir ?
CEVAP:
Müslümanların, gayrı islami hükümetlerin dairelerinde ve kurumlarında şeran
mubah bir şekilde çalışmaları, görülen iş müslümanlara zarar getirir nitelikte
olmadıkça caizdir.
Yirmibeş
ve Yirmialtıncı Soru: Müslüman bir mühendisin, hrıstiyanlar için kilise ve benzeri
bir binanın projesini hazırlamasının hükmü nedir? Bu mühendisin bu projeyi
yapmasının görevli olarak çalıştığı şirketteki işinin bir parçası olduğunu ve
bu projeyi hazırlamayı reddettiği takdirde işini kaybetme tehlikesiyle karşı
karşıya kalacağını da dikkate alınırsa bunun hükmü ne olur ?
Müslümanların
kişi ya da kuruluş olarak,hristiyanların eğitim kurumlarına veya misyonerlik
teşkilatına ya da kilise yararına bağışta bulunmasının hükmü nedir?.
CEVAP:
Müslüman bir kimsenin kafirlerin ibadethanelerinin yapı projesini hazırlaması,
bunları yapması ve mali ya da fiili bir şekilde bunlara katkıda bulunması caiz
değildir.
Yirmiyedinci
Soru: Bir çok müslüman ailede koca, içki, domuz eti ve benzeri yasak şeylerin
satışı işinde çalışmakta, ancak eş ve çocuklar bundan rahatsız olmaktadır.
Böyle durumdaki eş ve çocukların aile reisi erkeğin kazancı ile
geçindikleri dikkate aldındığında, bu konuda onların da
günaha girdikleri söylenebilir mi ?
CEVAP: Helal yoldan geçimlerini
temin edemeyen eş ve çocukların, helal kazanç sağlaması ve başka bir iş bulması
hususunda aile reisini ikna için ellerinden gelen gayreti gösterdikten sonra
onun içki ve domuz eti satma gibi dinen yasaklanan kazanç yolları ile elde
ettiği haram kazancından yemeleri zarurete binaen caizdir.
Yirmisekizinci Soru: Satın alınan
mallar üzerine rehin koyarak kredi veren ve buna karşılık belirli bir kâr alan
banka ve diğer finans kurumları aracılığı ile konut, şahsi kullanım için araba
ve ev mobilyası satın almanın hükmü nedir ? Belirtilmelidir ki genel olarak bu
yollu konut, araba ve mobilya satın almanın alternatifi, aylık taksitleri banka
kredisindeki taksitlerden daha pahalıya mal olan kiralama yoludur.
CEVAP: Bu işlem şeran caiz
değildir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 12
KONU:
Akademinin İlmi Projeleri
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
11-12 Ekim 1986 M / 8-9 Safer
1407 H tarihlerinde yaptığı ve gündemindeki birtakım konuların görüşüldüğü
oturumlarında Planlama Şubesinin raporunu inceledikten sonra;
Şu kararları almıştır:
I-
Bazı değişiklikler yapıldıktan sonra şu projeler uygun görülmüştür:
1.
Fıkıh Ansiklopedisi
2.
Fıkıh Terimleri Sözlüğü
3.
Fıkıh Kaideleri Mecmuası
4.
Fıkhî Hükümlerin Delillerine Dair Elkitabı
5.
Fıkıh Mirasının İhyası
6.
Fıkıh Ansiklopedisinin Mali Yönüne İlişkin Yönerge
7.
Fıkıh Terimleri Sözlüğünün Mali Yönüne İlişkin Yönerge
8.
Fıkıh Mirasının İhyası Projesinin Mali Yönüne İlişkin Yönerge
9.
Akademi Meclisinin çalışması, tartışmaların yapılması ve oturumların
yönetilmesine dair prosedürün tespiti.
II- "Fıkıh Kaideleri
Mecmuası" ve "Fıkhî Hükümlerin Delillerine Dair Elkitabı"
projelerinin hazırlanmasında takip edilecek metodun tespiti için, Meclis
Başkanı ve Genel Sekreter ile koordineli bir şekilde çalışacak dörtlü ilmi
komisyonlar oluşturulacaktır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 13
KONU:
Akademinin Mali Yıl Bütçesi
(1986-87
M/1406-1407 H)
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
1985-1986 M (1405-1406 H) mali
yılına ait hesaplar hakkında titiz bir şekilde hazırlanmış olan raporu
inceledikten; Akademinin 1986-1987 M (1406-1407 H) mali yılına ait olarak Genel
Sekreterliğe sunulan ve İki Milyon Amerikan Doları miktarındaki bütçe
tasarısını etüt ettikten sonra;
Şu kararı almıştır:
Bazı değişiklikler yapıldıktan
sonra, tasarı belirlenen bu tahmini miktar ile kabul edilmiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
İSLAM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ
MECLİS
TOPLANTISI
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN
ÜÇÜNCÜ
DÖNEM TOPLANTISI TAVSİYELERİ
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
11-16 Ekim 1986/8-13 Safer 1407 tarihleri arasında, Ürdün Haşimi Krallığının
başkenti Ammanda yaptığı üçüncü dönem toplantısında;
Ürdün Haşimi Krallığı Veliahtı
Ekselans, Prens Hasan Bin Tallâlın müslümanların sosyal ve ekonomik kalkınma
alanlarında yaşadığı problemler ile fakirlik, hastalık ve cehaletin yol açtığı
olumsuz sonuçlarla mücadele ve insan onuruna yakışır şerefli bir hayata kavuşma
noktasında müslümanların acil ihtiyaçlarını karşılamanın zaruretini dile
getiren açıklamarını dinledikten;
Ürdün Haşimi Krallığı Veliahdının
Sudana yardım konusunda Arap ve İslam Alemine yönelttiği çağrıyı ele aldıktan;
Mukaddes Mescidi Aksanın
civarında yaptığı bu toplantısında, iki kıblenin ilki ve Harem-i Şeriflerin
üçüncüsü olan bu Mescidi Aksanın kurtarılması için gösterilen gayretlerin
artırılmasının zaruretini idrak etmiş olarak;
Ayrıca, müslümanların sosyal ve
ekonomik hayatına ve dayanışmalarına ilişkin meselelere öncelikle önem vermenin
ve ilmi toplantı, sempozyum vb. ilmi etkinliklere ağırlık vererek araştırma ve
incelemelerin derinleştirilmesinin zaruretine dair olan kanaati ışığında;
Şu hususları tavsiye etmektedir:
1- Malî kaynakları zekât
gelirleri, vakıf katkıları ve bağışlar olan müstakil bir fon oluşturup buradan
harcamaların yapılacağı geniş bir İslamî Yardım Programı kurulması zaruridir.
2- İslam Ümmetinin halk ve
hükümetlerine, tüm güçlerini toplayarak, kendi varlığını ve kimliğini ortaya
koyarak, saflarını birleştirip fikir ayrılıklarının her türlü sebeplerini
ortadan kaldırarak, özel ve sosyal yaşantısında Allahın dinini ölçü alarak,
iki kıblenin ilki ve haremi şeriflerin üçüncüsü olan Mescidi Aksanın
kurtarılması için çalışma yapma çağrısında bulunulmalıdır.
3- Akademi araştırma, inceleme,
fetvâ ve proje sahalarında yapacağı çalışmalarda, müslümanların sosyal ve
ekonomik yaşantıları, saflarını sıklaştırmaları, güçlerini ve görüşlerini
birleştirmeleri, aralarında dayanışmaya yol açacak faktörleri
gerçekleştirmeleri, tüm meydan okumaların karşısında duracak güce ulaşmaları ve
hayatlarını Yüce Allahın dininin gösterdiği yönde düzenlemelerine ilişkin
meselelere önem verilmelidir.
4- Araştırma ve inceleme
meseleleriyle fetvâ konuları birbirinden ayırdedilmeli, Planlama Şubesinin
Meclise sunulmak üzere hazırlayacağı plana göre öncelikle ilmî toplantılarda ve
incelemeye ayrılan günlerde araştırma ve inceleme üzerinde yoğunlaşılmalıdır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
KARARLAR
ve TAVSİYELER
İSLAM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ
MECLİS
TOPLANTISI
DÖRDÜNCÜ
DÖNEM
(CİDDE)
6-11
ŞUBAT 1988 MİLADî
18-23
CEMAZİYELAHİR 1408 HİCRî
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 1
KONU:
Ölü veya diri bir insanın organlarından yararlanma
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/ 6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Ölü veya diri bir insanın
organlarından yararlanma" konusunda Akademiye ulaşan fıkhî ve tıbbî
araştırmaları inceledikten sonra,
Bu konunun ilmî ve tıbbî
gelişmenin dayattığı bir vakıa olduğuna ve yararlı sonuçları yanında, insanın
saygınlığını koruyan şer'î prensip ve kayıtlardan çoğu zaman yoksun olarak icra
edilmesinden dolayı sosyal ve psikolojik zararları da bulunduğuna dikkat çeken
tartışmalar ışığında; fert ve toplumun iyiliğine ve çoğunluğu itibariyle
yararına olan her türlü sonucu gerçekleştirmeyi tekeffül eden, yardımlaşma,
merhamet ve fedakârlığa çağıran islam dininin genel amaçlarını gözeterek,
Konuyu, araştırılan meselelere
netlik kazandıran, hükümleri farklı durumları ve şekilleri tutarlı bir tasnif
içinde ele alan bir çerçeveye oturttuktan sonra
Şu kararları almıştır:
A) Tanımlama ve tasnif
1) Buradaki organdan maksat,
doku, hücre, kan ve göz korneası gibi, vücuttan ayrılmış olsun olmasın insana
ait her türlü parçadır.
2) Araştırma konusu olan
yararlanma, yararlananın hayatını kurtarmak veya vücudun görme vb. temel
fonksiyonlarından birini sürdürmek için zorunlu olan
faydalanmadır. Şu var ki,
yararlananın hukuken korunmaya değer bir hayat sürdürüyor olması da şarttır.
3) Yararlanma şekilleri
şunlardır:
a) Canlıdan organ nakli,
b) Ölüden organ nakli,
c) Cenin(fetus)den nakil
Birinci şekil: Canlıdan organ
nakli
Bu şekil şu durumları kapsar
aa) Organın, aynı vücûdun bir
yerinden diğer bir yerine nakli. Deri, kıkırdak, kemik, damar, kan ve
benzerlerinin nakli gibi.
bb)Organın, canlı bir insandan
diğer bir insana nakli. Bu durumdaki organ, hayatın kendisine bağlı olup
olmamasına göre ikiye ayrılır.
Hayatın kendisine bağlı olduğu
organ, ya kalp ve karaciğer gibi tek veya böbrek ve akciğerler gibi birden
fazla olabilir.
Hayatın kendisine bağlı olmadığı
organlar ise, bünyede temel bir işlev gören veya böyle bir işlev görmeyen; kan
gibi kendiliğinden yenilenen veya yenilenmeyen; erbezi, yumurtalık, sinir
sistemi hücreleri gibi genel kişilik, soy ve kalıtıma etkisi olan veya bu
türden bir etkisi olmayan şeklinde tasnife tabi tutulabilir.
İkinci şekil: Ölüden organ nakli
Ölüm şu iki hali de içine alır:
Birincisi, beynin, tıbben dönüşü
olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını yitirmek suretiyle ölmesidir.
İkincisi, kalp ve solunumun,
tıbben dönüşü olmayacak şekilde tamamen durmasıdır.
Her iki halde Akademi'nin üçüncü
dönem toplantısında alınan karar dikkate alınmıştır.
Üçüncü şekil: Ceninden nakil
Yararlanılacak cenin üç durumda
bulunulabilir:
Kendiliğinden düşmüş ceninler,
Tıbbî bir müdahale veya düşürme
kastı taşıyan bir fiil sonucunda düşmüş ceninler,
Rahim dışında döllenmiş
yumurtalar.
B) Dinî hükümler:
1) Operasyondan beklenen yararın,
doğuracağı zarardan üstün olduğundan emin olunması ve bunun kişiyi kaybettiği
bir organa kavuşturmak, organın eski şekline dönmesini veya normal fonksiyonunu
görmesini sağlamak yahut kişiye psikolojik veya fonksiyonel bir sıkıntı veren
bir sakatlığı veya çirkinliği gidermek maksadıyla yapılması şartıyla insan
vücûdunun bir yerindeki organın, aynı insanın başka bir yerine nakli caizdir.
2) Dinen aranan şartların
gerçekleşmiş ve bağışta bulunanın tam ehliyetli olması kaydıyla, kan ve deri
gibi kendilğinden yenilenen organın, bir insandan diğerine nakli caizdir.
3) Başkasının vücudundan hastalık
sebebiyle ayrılmış organın bir parçasından yararlanmak caizdir. Bir şahsın
hastalık sebebiyle gözünün çıkarılması sırasında korneasının alınması gibi.
4) Kalp gibi hayatın kendisine
bağlı bulunduğu bir organın canlı bir insandan diğer birine nakli haramdır.
5) Canlı bir insandan, hayatın
devamı kendisine bağlı bulunmasa bile her iki göz korneasının birlikte
alınmasında olduğu gibi temel bir hayatî fonksiyonunu devre dışı bırakan organ
nakli haramdır. Fakat nakil temel bir fonksiyonun bir parçasını devre dışı
bırakıyorsa, bu, sekizinci maddede geleceği üzere, araştırma ve inceleme
konusudur.
6) Ölüden canlı birine, hayatî
önem taşıyan veya temel bir fonksiyonun selameti kendisine bağlı olan bir organın
nakli, ölmeden önce ölenin veya ölümünden sonra varislerinin izin vermiş olması
şartıyla caizdir. Eğer kimliği meçhul ise veya varisleri yoksa bu durumda da
yetkili makamın muvafakat etmiş olması şarttır.
7) Unutulmamalıdır ki, açıklanan
durumlarda organ naklinin ittifakla caiz görülmesi, organın satım konusu
yapılmaması şartına bağlıdır. Çünkü insan organlarının satışa sunulması
kesinlikle caiz değildir.
Fakat organa muhtaç olanın,
aranan organı elde etmek için zaruret halinde para ödemesi veya şükran ifadesi
olmak üzere ödemede bulunması ictihad ve inceleme konusudur.
8) Konunun esasına ilişkin olarak
yukarda belirtilenlerin dışında kalan durum ve şekiller araştırma ve inceleme
konusudur; bunların, tıbbî veriler ve dinî hükümler ışığında gelecek dönem toplantısında
araştırma ve incelemeye alınması gerekir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 2
KONU:
Zekâtın islamî dayanışma fonu yararına harcanması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
Akademi'nin üçüncü dönemine
sunulan "İslamî Dayanışma Fonu ve Vakfı" hakkındaki açıklama notunu
ve "Zekâtın islamî dayanışma fonu yararına harcanması" konusunda
Akademi'ye gelen araştırmaları inceledikten sonra,
-Tavsiye-
İslamî Dayanışma Fonunun,
(tüzüğünde açıklanan ve) kuruluş nedeni olan hayrî amaçlarını
gerçekleştirmesine imkân sağlamak üzere ve bu fonun kurulup üye ülkelerin
katkılarıyla finanse edilmesini öngören İkinci İslam Zirvesi kararına bağlı
kalarak bazı ülkelerin gönüllü katkılarını sağlamakta düzensiz davrandıklarını
da dikkate alarak Akademi devletleri, hükûmetleri, kurumları ve zengin
müslümanları, islam ümmetine hizmet yolunda yüce hedeflerini gerçekleştirmesine
imkân sağlıyacak şekilde fonun gelirlerini destekleme yükümlülüklerini yerine
getirmeye çağırır.
-Karar-
Akademi şu hususları
kararlaştırmıştır:
1) Zekât mallarının, İslamî
Dayanışma Fonu Vakfının desteklenmesi için harcanması caiz değildir; çünkü
bununla zekât, Kur'an- Kerim'de sınırlandırılmış şer'î sarf yerlerinden
alıkonulmuş olmaktadır.
2) İslamî Dayanışma Fonunun zekâtın
şer'î sarf yerlerine harcanması için şahıslara ve kurumlara vekâlet etmesi
ancak şu şartlarla mümkündür:
a) Müvekkil ve vekil bakımından
vekâlette hukuken aranan şartların bulunması,
b) Fonun, tüzüğünde ve
amaçlarında bu tür tasarruflarda bulunabilmesine imkân verecek uygun
değişiklikler yapması,
c) Dayanışma Fonunun, umuma
hizmet veren tesisler gibi dinen belirlenmiş zekât sarf yerleri dışında
harcanacak gelirlerle karışmasını önleyecek tarzda, zekattan gelen paralar için
özel bir hesap tahsis etmesi,
d) Fon, zekât olarak gelen
paralardan idarî harcamalar, görevlilerin maaşları ve dinen belirlenmiş zekât
sarf yerleri arasında bulunmayan diğer harcamalarda bulunamaz.
e) Ödeyen, zekâtının sekiz sarf
yerinden hangisine harcanacağını şart koşabilir ve -bu durumda- fonun bu şarta
uyması gerekir.
f) Fon, bu paraları -bir yılı
aşmayan- en kısa süre içinde hak sahipleri için harcamalıdır ki, hak
sahiplerinin bundan yararlanması gerçekleşmiş olsun.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 3
KONU:
Şirket hisselerinin zekâtı
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Şirket hisselerinin
zekâtı" konusunda Akademiye gelen araştırmaları inceledikten sonra şu
kararları almıştır:
1) Hisselerin zekâtını vermek
sahiplerine düşer. Ancak şirketin tüzüğünde açıkça belirtilmiş, genel kuruldan
bu yönde bir karar alınmış, ilgili ülke hukukunda şirketler zekâtlarını
çıkarmakla yükümlü tutulmuş veya hisse sahibi hisselerinin zekâtını çıkarma
yetkisini şirket yönetimine bırakmışsa, şirket yönetimi hisse sahiplerini temsilen
zekât çıkarır.
2) Gerçek şahıs mallarının
zekâtını nasıl çıkarıyorsa şirket yönetimi de hisselerin zekâtını o şekilde
çıkarır. Yani, hissedarların mallarının bütünü, tek bir şahsın malları
mesabesinde kabul edilir; bunların zekâtı belirlenirken, zekâta tabi malın
çeşidi, nisabı, alınacak miktar vs. bakımından gerçek şahsın zekâtında
gözetilen esaslara uyulur. Bu, karışım (hulta) prensibini bütün mallara tamim
eden fakihlerin görüşüne dayanmaktadır.
Kamu hazinesi hisseleri, hayır
vakfı hisseleri, hayır kurumları hisseleri ve gayr-i müslimlerin hisseleri gibi
zekât düşmeyen hisselerin payı zekâtın tarhında esas alınacak miktarın dışında
tutulur.
3) Şirket, herhangi bir sebeble
mallarının zekâtını vermemişse hissedarların kendi hisselerinin zekâtını vermeleri
gerekir. Hissedarın, şirket işaret edilen şekilde mallarının zekâtını vermiş
olsaydı kendisine ait hisselere ne kadar zekât isabet edecek idiyse,
şirket hesaplarından öğrenmesi
mümkünse, onu esas alarak hisselerinin zekâtını verir. Çünkü hisselerin
zekâtının belirlenmesinde kriter budur.
Hissedarın bunu öğrenememesi
durumunda ise:
Eğer ticaret maksadıyla değil
sadece hisselerin yıllık kârından (temettü) yararlanmak için şirkete hissedar
olmuş ise gelir getiren malların zekâtı gibi bunların zekâtını çıkarır; İslam
Fıkıh Akademisinin ikinci dönem toplantısında "kiraya verilmiş tarımsal
olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı"na ilişkin aldığı karara paralel
olarak bu hisselerin sahibi, hisselerinin aslı değil onların geliri üzerinden
zekât vermekle yükümlüdür. Bu da kârın tahsili tarihinden itibaren bir sene
sonra -diğer zekât şartları tahakkuk etmişse ve zekâta mani bir durum da yoksa-
kırkta birdir.
Eğer hissedar, ticaret maksadıyla
hisse edinmişse, bunların zekâtını ticaret mallarının zekâtı gibi verir: Bir
yıl geçtiğinde hisseler mülkiyetinde bulunuyorsa piyasa değeri üzerinden,
piyasasının bulunmaması durumunda ise bilirkişinin takdir edeceği değer
üzerinden % 2,5 olarak zekât verir. Ayrıca, elde edilmişse, hisselere ait kârın
da bu oranda zekâtını verir.
4) Hissedar, sene içinde
hisselerini satmışsa, bunların bedelini diğer mallarına ilave eder ve senesi
dolduğunda, birlikte zekâtını verir. Alıcı ise, satın aldığı hisselerin
zekâtını yukarda belirtildiği şekilde verir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 4
KONU:
Kamulaştırma
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Kamulaştırma"
konusunda Akademi'ye ulaşan araştırmaları inceledikten sonra,
Bir taraftan özel mülkiyete
saygının dinin kesin hükümleri arasında yer alacak ölçüde temel ilkelerden
sayıldığı, malı korumanın da, islam dininin gözetilmesini amaçladığı ve pek çok
nassda hukuk güvencesi altında bulunduğu belirtilen beş zarurî değerden biri
olduğu dikkate alınarak; diğer taraftan da kamu yararının gözetilmesi, genel
ihtiyacın zaruretle aynı düzeyde kabul edilmesi ve genel zararın giderilmesi
uğruna özel zarara katlanılması gibi islam hukuku genel prensiplerinin
işletilmesi suretiyle özel mülkiyetin kamu yararına istimlak edilebileceğini
gösteren Hz. Peygamber'in sünneti, sahabe ve sonrakilerin uygulamaları göz
önünde bulundurularak şu kararları almıştır:
1) Özel mülkiyetin gözetilmesi ve
her türlü saldırıdan korunması gerekir. Çerçevesinin daraltılması ve
sınırlandırılması caiz değildir. Mâlik kendi mülkiyeti üzerinde hakimiyet
sahibidir; meşru sınırlar içinde her türlü tasarrufa ve yararlanmaya
yetkilidir.
2) Taşınmaz mülkiyetinin, şu
hukukî şart ve esaslar gözetilmeden kamu yararına istimlâk edilmesi caiz
değildir:
a) Taşınmaz istimlâki, emsâl
değerinden az olmamak üzere bilirkişinin takdir edeceği âdil ve peşin bir bedel
mukabilinde olmalıdır.
b) İstimlâki yapanın, kamu
otoritesini haiz veya bu konuda onun temsilcisi olmalıdır.
c) İstimlâk mescid, yol ve köprü
gibi genel bir zaruret veya genel bir ihtiyaca binaen kamu yararı düşüncesiyle
yapılmalıdır.
d) İstimlâk edilecek taşınmaz,
kamu veya özel yatırım projelirinde kullandırılmaya dönüşmemeli ve mülkiyeti
zamanından önce sahibinin elinden alınmamalıdır.
Bu şartlardan birisini taşımayan
kamulaştırma, Allah ve Resûlünün yasaklamış olduğu zulüm ve gasp kapsamına
girer.
Kamulaştırılmış taşınmazın,
yukarda işaret edilen kamu yararı yönünde kullanılmasından vazgeçilmesi
durumunda, onun âdil bir bedelle geri alımında (istirdad) öncelik hakkı asıl
sahibine veya mirasçılarına tanınır.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 5
KONU:
Yatırım ve mukarada senetleri
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
Akademi'nin üçüncü dönem
toplantısında alınan 10 sayılı kararı uyarınca Akademi ile İslam Kalkınma
Bankası bünyesinde bulunan İslam Araştırma ve Eğitim Enstitüsü'nün işbirliğiyle
6-9 Muharrem 1408/30 Ağustos-2 Temmuz 1987 tarihleri arasında gerçekleştirilen
seminerin ürünü olan "Yatırım ve mukarada senetleri" konusunda
sunulan araştırmaları görüşmüştür. Bu modelin mal ve emeğin birleşmesi yoluyla
umumî kaynakların geliştirilmesi imkânlarını artırmada etkin rolü bulunduğu
cihetle konu büyük önem taşıdığı ve bütün yönleriyle incelenmesi gerektiği için
Akademi üye ve uzmanlarından, Enstitü ve diğer ilmî ve iktisadî kuruluşların
araştırmacılarından birçoğunun katıldığı bu seminerde varılan on tavsiye
kararını, seminerde ve başka yerlerde sunulan araştırmaların ışığında ele alıp
tartıştıktan sonra Akademi Meclisi şu kararları almıştır:
A) Mukarada sertifikalarının
şer'an geçerli sayılacağı model:
1) Mukarada sertifikası, mudarebe
sermayesinin bölünmesi esasına dayanan bir yatırım aracıdır. Şöyle ki,
sahiplerinden her birisinin mudarebe sermayesi ve sermayeye dönüşecek şeyler
üzerinde kendi mülkiyeti oranında şayi' hisselere sahip olacağı şekilde nâma
muharrer ve eş değerde mudarebe sermayesi mülkiyetini temsil eden senetler
çıkarılır.
Bu yatırım aracının,
"mukarada sertifikaları" olarak adlandırılması daha uygundur.
2) Mukarada senetlerinin şer'an
geçerli sayılabilmesi için, genel olarak, şu unsurları taşıması gerekir:
Birinci Unsur:
Sertifikanın, uygulanması veya
finansmanı için çıkarıldığı projede şayi' hisse mülkiyetini temsil etmesi ve bu
mülkiyetin başından sonuna kadar proje boyunca devam etmesi. Buna göre
sertifikalararın mudarebe sermayesini temsil ettiği göz önünde bulundurularak,
bunlar üzerinde de mâlike hukuken tanınan satım, hibe, rehin, miras gibi bütün
hak ve tasarruflar sözkonusu olur.
İkinci Unsur:
Mukarada sertifikalarına ilişkin
akit, ihraç ilânının sözleşme şartlarını belirlemesi esasına dayanır; ve bu
sertifikalarda icabtan sertifikalara iştirâk, kabulden ise ihraçta bulunan
tarafın muvafakatı olarak söz edilir.
İhraç ilânının, şer'î hükümlere
uygun düşmek kaydıyla ihraca özgü şartların yanısıra, kârın dağıtım şekli ve
sermayenin belirliliği açısından mudarebe akdinde hukuken aranan bütün
açıklamaları da kapsaması gerekir.
Üçüncü Unsur:
Mukarada sertifikalarının,
senetler çıktığında mudarib tarafından izin verilmiş sayılarak iştirâk için
belirlenen sürenin bitiminden sonra aşağıdaki esaslar dahilinde tedavüle kabil
olması:
a) İştiraktan sonra ve henüz
sermayenin işletilmesine başlanmadan önce, toplanmış olan mukarada sermayesi
para olarak bulunuyorsa, mukarada sertifikalarının tedavülü paranın parayla
mübadelesi sayılacağından buna sarf hükümleri uygulanır.
b) Mukarada sermayesi
alacaklardan oluşuyorsa, mukarada sertifikalarının tedavülüne alacakların
tedavülüne ilişkin hükümler uygulanır.
c) Mukarada sermayesi para,
alacak, mal ve menfaatlerin karışımından oluşuyorsa, ayn ve menfaatlerin
sermayenin çoğunluğunu teşkil etmesi durumunda mukarada sertifikaları,
tarafların üzerinde anlaşacakları fiyat üzerinden tedavül edilebilir. Şayet
para veya alacaklar çoğunluğu oluşturuyorsa, tedavülde, gelecek dönem
toplantısında Akademiye sunulacak
bir raporda açıklanacak hükümler dikkate alınacaktır.
Bütün hallerde tedavülün tescili,
ilke olarak, bilinen kurallara uygun olarak ihraçta bulunan makamın sicillerine
yapılmalıdır.
Dördüncü Unsur:
Sertifika iştiraklerinden elde
edilen geliri, -işletmek ve bununla projeyi gerçekleştirmek üzere- teslim
alacak olan mudarib, yani mudarebe işletmecisidir. Mudarib (işletmeci), ancak
satınaldığı sertifikanın payı kadar projeye malik olur. Bunun yanısıra mudarib,
tahakkuk eden kâra ihraç ilanında belirlenmiş payı oranında sahip olur.
Mudaribin projedeki mülkiyeti bu ilkeye göredir.
Sertifika iştiraklerinden elde
edilen gelir ve proje mevcudu üzerinde mudaribin sorumluluğu, "emin"
sıfatını taşıyanların sorumluluğu türünden olup, şer'an tazmini gerektiren
sebebler bulunmadıkça tazminle yükümlü olmaz.
3) Tedavülde, yukarda geçen
esaslar gözetilerek;
Mukarada sertifikalarının, şer'î
esaslara uygun olarak işleyen, yani arz-talep kaidelerine ve âkitlerin
iradesine uyulan kıymetli evrâk piyasalarında tedavülü caizdir. Yine, ihraçta
bulunan tarafın, belli aralıklarla umuma yönelik ilan ve icapta bulunarak
belirli bir süre içinde belli bir fiyat üzerinden mudarebe sermayesi kârıyla bu
sertifikaları satınalacağı taahhüdünde bulunması suretiyle sertifikaların
tedavül etmesi caizdir. Fiyat belirlemede, projenin malî durumu ve piyasa
şartları dikkate alınarak bilirkişiden yararlanılması uygun olur. İhraçta
bulunan taraftan başkasının da, kendi öz sermayesi ile belirtilen şekilde alım
taahhüdü ilanında bulunması caizdir.
4) İhraç ilânı veya mukarada
sertifikalarının, sermayenin veya (yüzde yahut maktu olarak belirlenmiş) kârın
mudarib tarafından garanti edilmesini bir ibareyi içermesi caiz değildir. Eğer
bu açıkça veya zımnen ifade edilmişse, garanti şartı batıl olur ve mudarib
emsal mudarebe kârına hak kazanır.
5) Gerek ihraç ilânı, gerekse
buna binaen çıkmış olan mukarada sertifikasının, şarta veya vadeye bağlanmış
dahi olsa satım yükümlülüğü getiren bir ifade içermesi caiz değildir. Ancak,
mukarada sertifikası satım va'di içerebilir. Bu
durumda, satım ancak, uzmanlarca
takdir edilmiş değer üzerinden ve iki tarafın rızasına dayalı bir akitle
gerçekleşir.
6) İhraç ilânı ve buna dayalı
çıkarılmış sertifikaların, şirketin kârı sabitleştirmesi ihtimalini doğuracak
bir ibare içermesi caiz değildir; şayet böyle bir ifade içermişse akit bâtıl
olur. Buna bağlı olarak şu hususların dikkate alınması gerekir:
a) İhraç ilanında ve buna
istinaden çıkarılmış mukarada sertifikalarında hamiller veya proje sahibi lehine
belirli bir meblağın şart koşulması caiz değildir.
b) Bölüştürme konusu olan, şer'î
anlamındaki kârdır. Bu da sermayeden artan kısımdır, yoksa gelir ve semeresi
değildir. Kâr miktarı, ya tasfiye veya projenin para ile değerinin belirlenmesi
yoluyla anlaşılır. Tasfiye veya değer belirleme sonucunda sermayeden arta kalan
kısım, sertifika hamilleri ve mudarebe işletmecisi arasında akdin şartlarına
uygun olarak dağıtılacak kârı oluşturur.
c) Projenin kâr ve zarar
bilançosu çıkarılır, ilan edilir ve sertifika hamillerinin tasarrufu altında
bulundurulur.
7) Tahakkuk ettiğinde kâra hak
kazanılır, tasfiye edildiğinde veya değer belirlendiğinde kâra malik olunur ve
ancak taksim halinde ödeme zorunluluğu doğar. Proje gelir getiriyor veya semere
veriyorsa bu gelirin dağıtılması caizdir. Tasfiyeden önce taraflara
dağıtılanlar, ödenmiş meblağ olarak bilançoya işlenir.
8) Peryodik bir tasfiyenin
bulunması halinde sertifika hamillerinin payına düşen kârdan yahut onların
bilanço dahilinde dağıtılmış gelir veya semere paylarından her dönem sonunda
belli bir oranın kesilmesini ve bunun sermayeden zarar tehlikelerine karşı özel
likiditeye ayrılmasını öngören bir maddenin ihraç ilânında bulunmasına şer'an
bir engel yoktur.
9) Şahsiyet ve mali sorumluluk
bakımından akdin iki tarafından ayrı üçüncü bir tarafın, belli bir projedeki
zararın giderilmesine tahsis edilecek bir meblağı karşılıksız olarak teberru
etme va'dinde bulunmasına imkân veren bir maddenin ihraç ilânında veya mukarada
sertifikalarında yer almasında da şer'an bir engel yoktur. Şu var ki, bunun,
mudarebe akdinden bağımsız bir borç olması gerekir. Şöyle ki, üçüncü tarafın
vadini yerine getirmesi, akdin işlerlik kazanmasının ve tarafları arasında
hükümlerini doğmasının şartı sayılamaz; dolayısıyla sertifika hamilleri
veya mudarebe işletmecisinin,
teberru' vadinde bulunanın bunu yerine getirmediği, bunun ise akitte dikkate
alınması gereken bir husus olduğu gerekçesi ile müdarebenin batıl olduğunu
ileri sürmeleri ve bu akde ilişkin borçlarını ifadan kaçınmaları mümkün değildir.
B) Meclis, Akademi tarafından
düzenlenen seminerin tavsiye kararlarının içerdiği diğer dört modeli de ele
almış bulunmaktadır. Sürekliliğini sağlayan şartlar ihlal edilmeden vakfın
tamiri ve işletilmesi çerçevesinde yararlanılmak üzere önerilmiş olan bu
modeller şunlardır:
a) Vakıf mallarının değeri esas
alınarak vakıf yetkilileri ile vakfı tamir etmeye ayıracakları meblağ esas
alınarak tamir yükümlülüğünü üstlenen sermayedarlar arasında bir şirketin
kurulması.
b) Vakıf mallarının, gelirinin
belli bir yüzdesi karşılığında, onları kendi parasıyla tamir edecek olana
(demirbaş olarak) verilmesi.
c) Gelirinin belli bir miktarı
karşılığında islam bankalarıyla yapılacak bir istısna sözleşmesi çerçevesinde
vakfın tamir edilmesi.
d) Vakfın, üzerine bina yapılmasından
ibaret aynî bir bedel veya bununla birlikte basit bir ücret karşılığında kiraya
verilmesi.
Akademi Meclisi'nin görüşü ile
sözügeçen seminerin bu modellerin daha fazla araştırılması ve incelenmesi
gerektiği yönündeki tavsiyesi örtüşmektedir. Meclis, genel sekreterliğe, bu
konuda araştırma yaptırması, başka hukukî işletme modellerinin araştırılması ve
bunun için, sonuçları gelecek dönem toplantısına sunulmak üzere bir seminer
düzenlemesi görevini vermiştir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 6
KONU:
Tahliye Bedeli (Hava Parası)
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Tahliye bedeli (Hava
parası)" konusuna ilişkin Akademiye gelen araştırmaları inceledikten sonra
şu hususları karara bağlamıştır:
1) "Tahliye bedeli"ne
ilişkin anlaşma şekilleri dörde ayrılır:
a) Anlaşmanın taşınmaz maliki ile
kiracı arasında akit başlangıcında olması,
b) Anlaşmanın malsahibi ile
kiracı arasında kira sözleşmesi süresi içinde veya bu sürenin bitiminden sonra
olması,
c) Anlaşmanın kiracı ile yeni bir
kiracı arasında kira akdi süresi içinde veya sürenin bitiminden sonra olması,
d) Anlaşmanın yeni kiracı ile hem
taşınmaz sahibi hem de birinci kiracı arasında süre bitmeden veya bittikten
sonra olması,
2) Kiracının malsahibine belli
aralıklarla ödeyeceği bedelden ayrı olarak belirlenmiş ek bir meblağı ödemek
üzere (ki buna bazı ülkelerde hava parası denilmektedir) taraflar
anlaşmışlarsa, böyle bir meblağın, üzerinde anlaşılan sürenin kira bedeline
mahsub edilmek üzere verilmesinde şeran bir engel yoktur. Kira akdinin feshi
halinde, bu meblağ hakkında kira bedeli hükümleri uygulanır.
3) Kiracının zamanından önce
çıkarak geri kalan sürede akit gereği sahip olduğu yararlanma hakkından
vazgeçmesine karşılık malsahibinin ona bir meblağ ödemesi hususunda taraflar
kira müddeti içinde anlaşmışlarsa, bu tahliye bedeli şer'an
caizdir. Çünkü bu, kiracının
kendi rızasıyla mal sahibine sattığı yararlanma hakkından feragat etmesinin
bedelidir.
Fakat kira müddeti sona ermiş ve
akit açıkça yahut zımnen yenilenmemişse, artık tahliye bedelinin alınması helal
değildir. Çünkü kiracının hakkı sona erdikten sonra mal sahibi malında daha
fazla hak sahibidir.
4) Kira müddeti içinde birinci
kiracının daha önce peryodik olarak ödediği kiradan daha fazla bir meblağ
karşılığında geri kalan süreden feragat etmesi hususunda iki kiracı anlaşırsa,
mal sahibiyle birinci kiracı arasında yapılmış olan akdin hükümlerine ve şer'î
hükümlere uygun yürürlükteki kanunların gereklerine riayet etmek şartıyla, bu
tahliye bedelini almak şer'an caizdir.
Şu var ki, kira akdi metnine
aykırı olarak bazı kanunların imkân verdiği uzun süreli kira sözleşmelerinde,
sahibinin muvafakatı olmadan kiracının o şeyi bir başkasına kiralaması ve
karşılığında hava parası alması caiz değildir.
Anlaşma birinci ve ikinci kiracı
arasında kira müddetinden sonra olursa, hava parası almak caiz değildir; çünkü
birinci kiracının o şey üzerindeki yararlanma hakkı artık sona ermiştir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 7
KONU:
Ticarî ünvan ve Lisans satımı
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında:
"Ticarî ünvan ve lisans
satımı" konusunda Akademiye gelen araştırmaları incelemiş; bu
araştırmalarda konunun farklı şekillerde ele alındığını ve bu modern formların
tercüme yoluyla alındığı dillerin esaslarına bağlı olarak farklı terimler
kullanıldığını, dolayısıyla araştırmaların tek bir konuya münhasır kalmadığnı
ve bakış açılarının farklılık arz ettiğini gözönünde tutarak şu kararları
almıştır:
1) Aşağıdaki durumlar da dikkate
alınarak bütün yönleriyle araştırılması için konunun görüşülmesinin Meclisin
beşinci dönemine ertelenmesi.
a) Meselenin mahiyetinin iyice
belirlenmesine imkân verecek öncüllerinden başlayan birbirine yakın metodlar
izlenmesi, konunun çerçevesinin sınırlandırılması ve konuya ilişkin hukukî
araştırmalarda kullanılan bütün terimlerin eşanlamlılarıyla birlikte ele
alınması.
b) Konunun anlaşılmasına ve
taksimine ışık tutacak fıkhî ve hukukî görüşlere ve tarihî gelişimine
değinilmesi.
2) Araştırmanın daha açık ve
yararlı olması için "Ticarî ünvan ve lisans satımı" konusunun,
(telif, patent, tez, ticarî ve sınaî resim ve modeller, marka, grafik, plan
v.b.) gibi diğer ilgili konuları da kapsayan"manevî haklar" genel
başlığı altında incelenmesi.
3) Araştırmacıların, yukarda
gösterilen haklardan sadece biri üzerinde yoğunlaşmaları mümkün olduğu gibi,
araştırmalarının çerçevesini konunun genel çatısı içinde kalarak birden fazla
yakın başlığı kapsayacak şekilde genişletmeleri de mümkündür.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 8
KONU:
Finansal kiralama (Leasing), alımı emredene murabahalı satım ve para değerinin
değişmesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında şu kararları
almıştır:
1) "Finansal kiralama
(Leasing)" ve "Alımı emredene murabahalı satım" konularının
görüşülmesinin ve değişik yönleriyle araştırılmasının tamamlanmasına ihtiyaç
duyulan "Para değerinin değişmesi" konusunun karara bağlanmasının
gelecek dönem toplantısına bırakılması,
2) İlk iki konudaki
araştırmaların tamamlatılması; "Finansal kiralama" konusuna ilişkin
sunulan araştırmalar ile Kuveyt Finans Kurumu'nun 1407/1987 yılında yaptığı
Birinci Fıkıh Semineri'nde bu konuda alınan kararları ve 1407/1987 yılında
Amman'da İslam Kalkınma Bankası Araştırma ve Eğitim Enstitüsü ile İslam
Medeniyeti Kraliyet Akademisi'nin birlikte düzenlediği "İslam Bankalarında
Yatırım Stratejisi" sempozyumunda "Alımı emredene murabahalı
satım" konusuna ilişkin sunulan araştırmaları biraraya getirme görevinin
Genel Sekreterliğe verilmesi.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 9
KONU:
Bahâilik
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın Cidde
kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
26-29 Cemaziyelevvel 1407 (26-29
Ocak 1987) tarihleri arasında Kuvet'te toplanan Beşinci İslam Konferansı
Zirvesi'nin, İslam Fıkıh Akademisi'nin Kur'an ve sünnet öğretileriyle çelişen
mezhepler hakkındaki görüşünü açıklamasını isteyen kararından hareketle,
Bahâiliğin islam coğrafyası
üzerinde oluşturduğu tehlikeyi ve islama düşman çevrelerden gördüğü destek
gözönünde bulundurarak,
Bu fırkanın inanç esasları
derinlemesine incelendikten ve bu fırkanın kurucusu el-Bahâ'nın peygamberlik
iddiasında bulunduğu, eserlerinin vahiy ürünü olduğuna inandığı, bütün
insanları getirdiği mesaja iman etmeye çağırdığı, Allah elçisi Hz. Muhammed
(s.a.)'in peygamberlerin sonuncusu olduğunu inkâr ettiği, kendisine indirilen
kitapların Kur'an-ı Kerim'i neshettiğini ileri sürdüğü ve ruhların tenasühünü
kabul ettiği noktalarında kesin kanaate ulaştıktan sonra,
el-Bahâ' nın, farz namazların
sayısını ve vakitlerini, sabah, akşam ve öğle birer kere olmak üzere üç kerede
edâ edilecek şekilde dokuz olarak değiştirmesi, teyemmümü değiştirip bahâînin
"Tertemiz, Tertemiz Allah'ın adıyla" demesinden ibaret hale
getirmesi, orucu her sene mart ayının yirmi birindeki Nevrûz bayramında bitecek
şekilde ondokuz gün olarak belirlemesi, kıbleyi el-Bahâ'nın işgal edilmiş
Filistin topraklarındaki Akkâ'da bulunan evine çevirmesi, cihadı haram kılması,
hadd cezalarını iskat etmesi, mirasta kadınla erkeği eşit tutması ve ribayı
helal kılması şeklinde bir çok fıkhî hükmü değiştirdiği veya iskat ettiği
dikkate alarak,
Ayrıca ümmeti bölecek, birliğini
bozacak, fırka ve gruplara çevirecek ve islamdan uzaklaşmaya ve irtidada
götürecek yıkıcı akımlara karşı uyarı içeren "İslamî Birlik Alanları"
konusunda sunulan araştırmaları inceledikten sonra,
Şu tavsiyede bulunmaktadır:
Yeryüzündeki bütün islamî
kurumların, ellerindeki imkânlarla, inanç, hukuk ve yaşam biçimi olarak islamı
yıkmayı hedefleyen bu inkarcı akımın tehlikelerine karşı koymaları gerekir.
Ve şu hususu kararlaştırmıştır:
el-Bahâ'nın, peygamber olduğu,
vahiy aldığı ve kendisine inen kitapların Kur'an'ı neshettiği yolundaki
iddiaları ve tevatürle sabit şer'î hükümlere değişiklikler getirmesi islam
dininin temel hükümlerini inkâr etmek anlamına gelir ve bunları inkâr edenler
için, -müslümanların icmaı ile- kâfirler hakkındaki hükümlerinin geçerli olur.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 10
KONU:
Fıkhın kolaylaştırılması projesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Fıkhın kolaylaştırılması
projesi" hakkında hazırlanan ve bu projenin gerçekleştirilmesi için
görevli komisyon tarafından teklif edilen planı havi raporu inceledikten,
Fıkhın kolaylaştırılması projesi
üzerinde çalışmak üzere bu dönem toplantısı sırasında oluşturulan alt
komisyonun raporunu ve işaret edilen planın onaylanıp yürütülmesini takip
görevinin Akademi Genel Sekreterliğine verilmesi yönündeki tavsiyesini
görüştükten sonra,
Fıkhın kolaylaştırılması
projesine danışmanlık yapan komisyonun raporunda yer alan planın önerilen
tadile uygun olarak onaylanmasını ve bunun yürütülmesini takip görevinin
Akademi Genel Sekreterliğine verilmesini karara bağlamıştır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 11
KONU:
Fıkıh Ansiklopedisi projesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
Fıkıh ansiklopedisi projesi
yürütme planını hazırlamakla görevli komisyon tarafından hazırlanan ve yürütme
için önerilen aşamaları, buna başlayacak aday grup şemasını (katılımcılar
grubunu) ve çalışma planlarını kapsayan raporu inceledikten,
Fıkıh Ansiklopedisi projesini incelemek
üzere bu dönem toplantısı sırasında oluşturulan alt komisyonun raporunu;
komisyonca önerilen değişikliğe uygun proje yürütme planının onaylanması, konu
planlarına kazandırılması önerilen hususiyetlerin ve kaynaklar listesine ilave
edilen ek kaynakların benimsenmesi yönündeki tavsiyesini görüştükten sonra,
Hazırlanmasından sorumlu
komisyonun raporunda geçen yürütme planının, alt komisyonca yapılan önerilere
uygun olarak onaylanması ve Akademi Genel Sekreterliğine bunun yürütülmesini
takip görevinin verilmesini karara bağlamıştır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 12
KONU:
Fıkhî Kaideler Ansiklopedisi projesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
"Fıkhî kaideler
ansiklopedisi projesi" hakkında hazırlanan raporu inceledikten ve bu dönem
toplantısının başladığı sırada projeyi geçireceği aşamaları incelemek üzere
oluşturulan komisyonun projeye ilişkin son şekli ve ansiklopedinin
hazırlanmasında takip edilmesi teklif edilen -birincisi ile beşincisinde görüş
ayrılığı bulunan- yedi aşamayı içeren raporu görüştükten sonra şu kararları
almıştır:
1) Proje komisyonunca hazırlanan
Fıkhî Kaideler Ansiklopedisi projesinin son şeklinin ve üzerinde görüşbirliği
sağlanan aşamalarının onaylanması.
2) Akademi Genel Sekreterliğine,
ansiklopediyi hazırlama aşamalarından birinci ve beşincisine ilişkin proje
komisyonunca sunulan farklı görüşlerden uygun gördüğünü seçip yürütmeyi takip
görevinin verilmesi.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 13
KONU:
Akademi bütçesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
Akademi Genel Sekreterliğinin, bu
dönem toplantısının gecikmesinin bütçeyi ele almayı da gerektirdiği, bütçe
maddelerinin İslam Konferansı Teşkilatı Denetleme Komisyonununca incelendiği,
bütçenin teşkilata bağlı Daimî Malî Komisyona sunulup onaylandığı ve İslam
Ülkeleri Dışişleri Bakanları toplantısının gündemine alınacağı yolundaki
açıklamalarını dinledikten sonra Genel Sekreterliğin yaptığı icraatı ve Akademi
bütçesini onaylamaya karar vermiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
İSLAM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ
MECLİS
TOPLANTISI
DÖRDÜNCÜ
DÖNEM
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ MECLİSİNİN
DÖRDÜNCÜ
DÖNEM TOPLANTISI TAVSİYELERİ
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
18-23 Cemaziyelahir 1408/6-11 Şubat 1988 tarihleri arasında Suudi Arabistan'ın
Cidde kentinde gerçekleştirdiği dördüncü dönem toplantısında,
1) "Ahlakî bozukluklarla mücadele
yöntemi" konusunda Akademiye ulaşan ve bütün dünyanın sıkıntısını çektiği,
islam aleminde de Yüce Allah'ın razı olmayacağı ve bu ümmetin inanç, ahlak ve
davranış temizliği konusundaki önderlik vasfı ile bağdaşmıyacak biçimde
yayılmaya başlamış olan ahlaki bozuklukları izah eden araştırmaları
inceledikten sonra,
İslamın mükemmel özelliklerini ve
ahlakın dinin en önemli yönlerinden olduğunu, İslamiyet'in bütün ilke ve
hükümleri hayatın çeşitli alanlarında uygulanmadıkça bu dine tabi olmanın olgun
semerelerinin gerçekleşmiyeceğini dikkate alarak şu tavsiyelerde bulunmaktadır:
a) Kapsamlı bir bilinçlendirme ve
sağlam inancın etkilerini ruhların derinliklerinde hissettirme yolunu izleyerek
inanç seddini onarmaya ve güçlendirmeye çalışmak,
b) İslam alemindeki okuma, görme
ve işitmeye dayalı iletişim araçlarını ve ticarî ilanları Allah'a karşı isyan
sayılan durumlardan temizlemeye; bunları şehvet uyandıran veya sapıklığa neden
olan ve ahlakî bozukluklara düşüren her türlü kirden arındırmaya çalışmak,
c) İslam'ın asliyetini ve İslamî
kültürü korumak için pratik planlar yapmak; batılılaştırma, taklitçilik ve
islamî kişilikten mahrum bırakma
girişimlerini önlemek; islamî
prensip ve ahlakla çelişen fikrî ve kültürel emperyalizmin her türlü şekli
karşısında durmak,
Turistik faaliyetlerin ve
yurtdışına öğrenci göndermenin islamî kişiliği ve ahlakî değerleri yıkmaya
yolaçmaması için sıkı bir islamî denetimde bulunmak.
d) Öğretimi islamî anlayışa uygun
olarak yönlendirmek; bütün ilimleri islamî bir esastan hareketle tedris etmek;
islam inancını güçlendirecek ve islam ahlakını ruhun derinliğine yerleştirecek
din derslerini eğitimin her düzeyinde zorunlu dersler haline getirmek. Aynı
zamanda islam ümmeti çeşitli ilim alanlarında öncü olmaya gayret etmelidir.
e) İslam ailesine sağlıklı bir
yapı kazandırmak; evliliği kolaylaştırmak ve özendirmek; anne-babaları,
çocuklarını, Allah'a hakkıyla kulluk eden, islamı yayma ve ona çağırma görevini
üstlenecek güçlü bir nesil oluşturacak tarzda yetiştirmeye teşvik etmek; kadını
anne ve ev hanımı olarak islâmiyetin öngördüğü şekilde görevini ifa etmeye
hazırlamak; yabancı, özellikle gayr-i müslim kadın mürebbiyelerin istihdamının
yaygınlaşması problemine çözüm bulmak.
f) İslamın şartlarını yerine
getirecek, ahlakını benimseyecek, Rabbine ve ümmetine karşı görevlerini idrak
edecek ve çeşitli biçimleriyle ahlakî tefessühe, uyuşturucu ve alkol
bağımlılığına neden olan psikolojik depresyonlardan uzak kalabilecek bir
gençlik oluşturulması ve islamî eğitimin kazandırılması için bütün imkânları
hazırlamak; gençliği önemli işlerle uğraştırmak, herkese gücü ve yeteneği
ölçüsünde sorumluluk vermek, boş zamanlarını yararlı işlerle doldurmak,
kötülüklerden uzak yarışma, spor ve dinlenme imkânları sağlamak ve onlara tam
anlamıyla islamî bir yön vermek.
2) "İslam birliği alanları
ve bunlardan yararlanma yöntemleri" konusunda Akademiye gelen
araştırmaları inceledikten sonra,
İslam ümmetine mensup halklar
arasında kopmayan bağ, arzulanan dayanışmanın sağlam temeli, safları
birleştirme, muasır meydan okumaya karşı sarfedilen gayretleri birleştirme
amacı güden medenî her yapının, üstün ve ileri bir toplum olmanın temel taşı
olan islam bağı önceliğinden hareketle
Bu bağ, fikrî yönelişi
sağlamlaştıracak, islam ülkelerinin ekonomik ve sosyal kalkınma alanlarında
politikalarını koordine edecek ümmeti oluşturan halklar
arasında, ilerlemelerini önleyen
çeşitli şekillerdeki bağımlılığı ve maruz kaldıkları çağdaş sıkıntıları
gidermede ve gerçekleştirmeye çalıştıkları ilerleme, caydırıcılık ve kalkınma
hedeflerine ulaşmada karşılıklı yardımlaşma, işbirliği ve dayanışma
ilişkilerini güçlendirecek güçlü bir motiv ve kalıcı bir etken ihtiva
ettiğinden, şu tavsiyelerde de bulunmaktadır:
a) İslam inancını korumak,
şüphelerden arınmış şekliyle yerleştirmek ve onu yıkmaya, esaslarında şüphe
uyandırmaya ve müslümanların birliğini bozarak onları bölük pörçük etmeye neden
olacak her türlü tehlikeye karşı uyarmak.
b) Çağdaşlaşma ihtiyacından
kaynaklanan fikrî tehditlere karşı koymayı amaçlayan fıkhî araştırma ve
incelemelere; islam fıkhının, toplum sorunlarıyla ilgilenmesine; ümmetin fikrî
uyanışında fıkhın temel bir unsur sayılmasına; islam devletlerinin toplumun
bütün işlerinde yapacağı yasama ve kanunlarda fıkha daha geniş ölçülerde
dayanmasına İslam Fıkıh Akademisi'nin gösterdiği ilginin pekiştirilmesi,
c) Aynı mabuda kulluk eden, yakın
fikrî yönelişe sahip, aynı medeniyete mensup olmanın övüncünü paylaşan müslüman
nesiller oluşturmak maksadıyla islamın inşa ettiği düşünce medeniyetinin sağlam
yolu üzerinde içerik ve yöntem olarak eğitim ve öğretim alanında sağlam bir
işbirliğine gitmek,
d) Öncelikler sıralamasında,
çeşitli alanlarda ilmî araştırmalar yapılmasını ilk sıralarda tutmak ve islam
üniversiteleri arasında güçlü bir dayanışma ve işbirliği temeline dayalı
araştırma proğramlarının uygulanmasını ve laboratuvarlar kurulmasını finanse
etmek üzere gayri safi milli hasıladan %1 oranında ödenek ayırmak.
e) İslam üniversiteleriyle
işbirliğine gidilerek fıkhî araştırmanın amacı olacak daha geniş müfredattan
oluşan bir öğrenim proğramı belirlemeye çalışmak, bu araştırmaları takip edecek
ve onaylayacak müslüman düşünürlerden müteşekkil bir üst komisyon oluşturmak
ve araştırmaların en iyisinin
bedelini aşan bir ödül tahsis etmek.
f) İslam ülkelerindeki işitme,
okuma ve görmeye dayalı bütün iletişim araçları, yeryüzünde Allah'a kulluğu
gerçekleştirme, hayır ve fazileti yaymak;
düşünce ve ahlakı yıkıcı,
Allah'ın dinini inkâr edici, hak yoldan saptırıcı ilkelerden arınma ve tevhid
mücadelesini destekleme amacına hizmet etmelidir.
g) Ne doğuya ne de batıya mensup
tamamen islamî bir ekonominin oluşturulması ve bunun yanısıra müslümanların
başkalarına ihtiyaç duymadan üretim ve pazarlamada işbirliğine gidecekleri bir
ortak islam pazarının kurulması gerekir. Çünkü ekonomi, toplumların varlık
unsurlarından önemli birisini teşkil eder ve onun geliştirilmesi islam ümmetini
oluşturan halklar arasında birliği sağlayan bir yoldur.
3) İslamî kuşaklara düşünce,
ideal, davranış ve çalışmada sağlam ve olgun bir yapı kazandırmak için islam
ülkelerinde öğretimin islamileştirilmesi artık kaçınılmaz bir zaruret haline
gelmiştir. Bu da ancak bütün ilimlerin çıkış noktaları ve amaçlarında islama
râm olması, İslamın sistem ve kurallarıyla bu ilimlere bir çerçeve teşkil
etmesi ve eğitim-öğretim proğramının (müfredat proğramı) yapısında islam
inancının temel ve esas olmasıyla mümkündür. Öğretimin islamileştirilmesinde
hedeflenen metodun en önemli işaretleri şöylece özetlenebilir:
a) İslam inancını, varlık, insan
ve hayata küllî ve kapsamlı bir bakış kazandıran geniş islamî tasavvurun temeli
haline getirmek. Nitekim bu bakış insana hayatın yaratıcısını, onun varlıkla
ilişkisini ve insanın yaratıcısı ve toplumuyla ilişkisini tanıtır.
b) İslamı sosyal, beşerî,
iktisadî ve siyasî ilimlerin ekseni olarak almak. İslamın beşerî nazariyelerini
ve bunların varlık, insan ve hayatın yaratıcısı ile ilişkisini göstermek.
Bunları İslam Tıp Bilimleri Teşkilatı ve İslam Eğitim Kültür ve Bilim Teşkilatı
gibi bu sahada çalışan islamî teşkilatlarla işbirliğine giderek yapmak.
c) İslam inancına ters düşen
materyalist ve inkârcı bilimlerin; kehânet, sihir ve astroloji gibi saptırıcı
mesleklerin asılsızlığını ortaya koymaya çalışmak. İslamın yerdiği, yasakladığı
ve günaha dayalı bilimlere karşı uyarıda bulunmak.
d) Kültür ve bilimlerin tarihini
yeniden yazmak, gelişimlerini ve müslümanların buna katkılarını açıklamak,
onları, gerçek tarih akışını saptıran batıcı ve oryantalist teorilerin kattığı
kirlerden arındırmak, ilimlerin tasnifini ve araştırma proğramlarını, çeşitli
islam ülkelerindeki bilimsel araştırma ve islam
iktisadı enstitü ve merkezlerinin
faaliyetleri aracılığıyla islamî bakışaçısına göre gözden geçirmek
e) Varlık, insan ve hayatı
araştıran bilimler ile bunların yaratıcısı arasında bulunan derin bağları
tekrar tesis etmek. Binaenaleyh bu alanlarda araştırma yapan bilgin, ilahî
eşsizliği ve muhkem ilahî sanatı temsil ettiği nazarıyla onları araştırmalıdır.
f) Bütün ilimlerin veya bunlardan
herhangi birisinin esas prensipleri olmak üzere islam dininden alınmış veya
islamın amaç ve hedeflerine aykırı düşmeyen ilke ve kurallar belirlemek. Din
ile ilim arasına (aslında var olmayan) bir ayırım sokmuş veya tarih, iktisat ve
sosyolojide olduğu gibi ilimleri yanlış bir zemine oturtmuş bulunan batı eğitim
proğramlarının kusurlarını göstermek.
Öğretimin islamileştirilmesine
destek teşkil eden, hatta bunun kaçınılmaz araçlarından olan bir projenin
bulunduğu -ki bu "Bilginin İslamîleştirilmesi" projesidir-; planlama
ve yürütme yöntemleri açısından projenin gerektirdiği ihtiyaçların Washington
Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünce makale, kitap ve seminerler yoluyla
karşılanmaya çalışıldığı unutulmamalıdır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
İSLAM
KONFERANSI TEŞKİLATI
İSLAM
FIKIH AKADEMİSİ
MECLİS
TOPLANTISI
BEŞİNCİ
DÖNEM
(KUVEYT)
10-15
ARALIK 1988 MİLADİ
1-6
CEMAZİYELEVVEL 1409 HİCRİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 1
KONU:
Nüfus Planlaması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
"Nüfus planlaması"
konusunda üye ve uzmanlar tarafından sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan
tartışmaları dinledikten sonra,
Çocuk sahibi olma ve insan türünü
sürdürmenin İslâm'da evlenmenin amaçları arasında sayıldığını, bu amacı yok
etmenin caiz olmadığını, zira bunun neslin korunmasının bütün dinlerin
gözetilmesini istediği beş ana hedeften biri olması itibariyle neslin
çoğaltılıp korunmasına ve ona özen gösterilmesine çağrıda bulunan dinî nass ve
yönlendirmelere ters düşeceğini gözönünde bulundurarak şu kararları almıştır:
1) Eşlerin çocuk sahibi olma
hürriyetlerini sınırlandıracak genel bir kanunun çıkarılması caiz değildir.
2) Şer'î kıstaslara göre zaruret
bulunmadıkça kısırlaştırma olarak bilinen erkek veya kadının üreme gücünün
kökünden yok edilmesi haramdır.
3) Gebelik peryodlarını geniş
tutmak maksadıyla geçici olarak doğum kontrolüne gitmek veya şer'an geçerli bir
ihtiyaca binaen eşlerin danışarak ve anlaşarak belirleyecekleri belli bir süre
gebeliği durdurmak, bir zarara neden olmaması, yöntemin meşru olması ve bu
yöntemin mevcut gebeliğe bir zarar vermemesi şartıyla caizdir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 2, 3
KONU:
Va'din bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından "
Va'din bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım" konularında
sunulan araştırmaları görüştükten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu
kararları almıştır:
1) Alımı emredene murabahalı
satım, emredilenin mülkiyetine geçmiş ve şer'an aranan kabz şartı gerçekleşmiş
bulunan bir mal üzerinde yapılmışsa, teslimden önce telef olma sorumluluğu
(hasar) ve teslimden sonra gizli ayıp ve benzeri iade sebeblerinden dolayı
iadenin hukukî sonuçları emredilene ait olduğu, satımın diğer şer'î şartlarını
haiz ve engellerinden de arındırılmış bulunduğu sürece caiz bir akittir.
2) Va'd (âmir veya memurdan tek
taraflı olarak sadır olan beyan), bir mazeret olmadığı sürece vadde bulunanı
diyaneten bağlar. Va'd, bir sebebe bağlanmış ve kendisine va'dedilen va'd
sonucu bir külfete girmişse kazaen de bağlayıcı olur. Bu durumda bağlayıcılığın
hükmü, ya va'din aynen ifası, ya da va'di mazeretsiz ifa etmeme sebebiyle
fiilen meydana gelen zararın tazmin edilmesidir.
3) Her iki tarafa veya
taraflardan sadece birine muhayyerlik tanınması şartıyla murabahalı satımda
(iki taraftan sadır olan) karşılıklı vaadleşme caizdir. Eğer muhayyerlik
bulunmuyorsa caiz değildir. Çünkü murabahalı satımda bağlayıcı va'dleşme aynen
satım akdine benzer. Bu durumda ise, -Hz. Peygamber (s.a)'in kişinin yanında
olmayanı satmasına ilişkin yasağına aykırılık taşımaması için- satıcının mebi'e
malik olması şartı aranır.
Meclis, islam bankalarının
ekseriyeti daha çok alımı emredene murabahalı satım yoluyla finans sağlamaya
yöneldiğini gözönünde bulundurarak şu tavsiyelerde bulunmaktadır:
1) Bütün islam bankalarının,
çeşitli iktisadi kalkınma yöntemlerini izleyerek, özellikle sınaî veya ticarî
projeleri özel çabalarla veya başkalarıyla müşareke ve mudarebe ilişkisine
girmek suretiyle inşa ederek faaliyetlerini genişletmesi.
2) "Alımı emredene
murabahalı satım" şeklinin uygulanmasına ve uygulamada bir aksaklığın
meydana gelmesini önleyecek ve islam hukukunun genel veya "alımı emredene
murabahalı satım"a özgü hükümlerinin dikkate alınmasına yardımcı olacak
esasların belirlenebilmesi için "alımı emredene murabahalı satım"a ilişkin
tatbikatın islam bankalarınca incelenmesi.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 4
KONU:
Para değerinin değişmesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından para
değerinin değişmesi konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan
tartışmaları dinledikten sonra,
Akademi'nin üçüncü dönem
toplantısında aldığı, kâğıt paraların tamamen para niteliğini haiz ve riba,
zekât, selem vesair açılardan altın ve gümüşün yerleşmiş şer'î hükümlerine
sahip itibarî paralar olduğunu öngören dokuz sayılı kararını da gözönünde
bulundurarak şu kararı almıştır:
Herhangi bir para birimiyle
belirlenmiş borçların kıymetiyle değil misliyle ifa edilmesi esastır; çünkü
cins (nevi) borçları emsalleriyle ifa edilir. Bundan dolayı kaynağı ne olursa
olsun zimmette sabit borçların fiyat endekslerine bağlanması caiz değildir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 5
KONU:
Manevî Haklar
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından
"manevi haklar" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve
yapılan tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:
1) Ticarî isim, ticarî ünvan,
ticarî marka, telif ve patent, insanların mal olarak telakki etmeleri sebebiyle
çağımız örfünde geçerli malî değere sahip haklar haline gelmiş olup, bunlar
sahiplerine özgü haklardır. Binaenaleyh bu haklar şer'an geçerlidir ve ihlal
edilmesi caiz değildir.
2) Mali birer hak olduğuna göre
ticarî isim, ticarî ünvan ve ticarî marka üzerinde tasarrufta bulunmak ve
herhangi birisini mali bir bedel karşılığında devretmek, garar (belirsizlik),
hile ve aldatma bulunmamak şartıyla caizdir.
3) Telif ve patent hakları
hukuken korunur, bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkı sahiplerine aittir ve
bu hakların ihlal edilmesi caiz değildir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 6
KONU:
Finansal Kiralama (Leasing)
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından
"finansal kiralama (Leasing)" konusunda sunulan araştırmaları
inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,
Akademi'nin üçüncü dönem
toplantısında aldığı, İslam Kalkınma Bankası'nın sorularına verdiği cevaba
ilişkin (1) sayılı kararının kiralama işlemleriyle ilgili (b) şıkkını da
gözönünde bulundurarak şu kararları almıştır:
1) Tercihe şayan, finansal
kiralama biçimleri yerine aşağıda ikisine işaret edilecek olan başka
alternatiflerle yetinmektir:
a) Yeterli teminat sağlanıp
taksitli satış yapmak
b) Kiralayanın kiracıya, kira
süresi içinde hak kazanılan bütün kira taksitlerinin ifası bittikten sonra şu
üç seçimlik yetkiden birini tanıması şartıyla kira sözleşmesi yapmak;
aa) Kira müddetini uzatmak,
bb) Kira akdini sona erdirmek ve
kiralanan şeyi sahibine iade etmek,
cc) Kira müddeti bittiğinde
kiralanan şeyi piyasa fiyatı üzerinden satınalmak.
2) Bazı sözleşme örnekleri
sunulduktan ve bunları kuşatan kayıtlar ve özel durumlar açıklandıktan sonra
finansal kiralamanın değişik biçimlerinin incelenip hakkında karar alınması
için İslâm bankaları ile işbirliği yapılmak üzere konunun ele alınması ilerdeki
bir dönem toplantısına ertelenmiştir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 7
KONU:
Konut kredisi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
"Konut kredisi"
konusunun takdiminden sonra şu kararı almıştır:
Daha fazla incelenme ve
araştırılmaya muhtaç bulunduğundan hakkında özel bir karar alınabilmesi için
"Konut kredisi" konusunun görüşülmesi altıncı dönem toplantısına
ertelenmiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 8
KONU:
Kâr haddi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından
"Kâr haddi" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan
tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:
1) Nassların ve şer'î kuralların
ortaya koyduğu ilke, Yüce Allah'ın "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda
haksız yere yemeyin; karşılıklı rızaya dayalı bir ticaret olması müstesna"
sözünün mutlak anlamının gereği olarak, insanlar, alım-satımda ve mal-mülk
üzerinde tasarruf konusunda islam hukuku hükümleri ve genel kuralları
çerçevesinde serbest bırakılmasıdır.
2) Tâcirlerin muamelelerinde
bağlı kalmaları gereken belirli bir kâr haddi yoktur. Bu husus, itidal, kanaat,
hoşgörü ve kolaylık gösterme gibi dinî âdâbın gereklerine riâyet edilmesi
şartıyla ticâretin genel şartlarına ve tâcir ile sözkonusu malın özel durumuna
bırakılmıştır.
3) Ticaretin, aldatma, hile,
yanıltma, gafletten yararlanma, gerçek kârı çarpıtma, ihtikâr gibi zararı fert
ve topluma dönen haram kazanç yollarından arındırılması gereğini vurgulayan bir
çok nass bulunmaktadır.
4) Yetkililer, sun'î amillerden
kaynaklanan açık bir bozukluk bulmadıkça narh yoluyla piyasa ve fiyatlara
müdahalede bulunamazlar. Böyle bir durumda ise yetkililer, sözkonusu amilleri
ve bozukluk, pahalılık ve aşırı aldanma sebeplerini ortadan kaldırmaya imkân
verecek adil yöntemlerle müdahalede bulunabilirler.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 9
KONU:
Örf
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından
"Örf" konusunda sunulan araştırmaları inceledikten ve yapılan
tartışmaları dinledikten sonra şu kararları almıştır:
1) Örften maksat, insanların
alışkanlık haline getirdikleri ve uymaya devam ettikleri söz, fiil veya terktir;
hukuken geçerli veya geçersiz olabilir.
2) Örf, özel olduğunda, sadece
sözkonusu kesimde, genel olduğunda herkes için geçerli olur.
3) Hukuken geçerli örf şu
şartları taşır;
a) Örf dinî esaslara aykırı
olmamalı. Eğer örf, şer'î bir nassa veya şer'î bir kurala ters düşerse fasit
olur.
b) Örf sürekli veya çoğu zaman
mevcut olmalı.
c) Örf, tasarrufun yapıldığı
sırada mevcut olmalı
d) Akdin tarafları, örfe aykırı
hüküm kararlaştırmış olmamalı; eğer örfe aykırı hüküm üzerinde anlaşmışlarsa
örf dikkate alınmaz.
4) Müftü olsun kadı olsun
fakihin, örfdeki değişikliği dikkate almadan fıkıh kitaplarında nakledilenler
üzerinde donup kalması doğru değildir.
Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 10
KONU:
İslamî hükümlerin uygulanması
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Üye ve uzmanlar tarafından
"İslamî hükümlerin uygulanması" konusunda sunulan araştırmaları
inceledikten ve yapılan tartışmaları dinledikten sonra,
İslam Konferansı Teşkilatı'nın
Mekke-i Mükerreme'deki üçüncü zirvesinde alınan hayırlı bir karar sonucu
kurulan Akademinin, Allah'ın hükümranlığını kabul etmek, O'nun dininin egemen
olmasını sağlamak, bazı müslüman ülkelerde yöneticiler ile halkları arasında
bulunan çelişkiyi gidermek, buralardaki gerginlik ve çatışma nedenlerini
ortadan kaldırmak ve güvenliği sağlamak düşüncesiyle islam ümmetinin
problemlerine şer'î çözümler aramak, müslümanların hayat meselelerini islamî
kurallara göre düzenlemek, Allah'ın dininin tatbikini önleyen diğer engelleri
gidermek ve tatbiki için gerekli bütün imkânları sağlamak üzere ortaya
çıktığını göz önünde bulundurarak şu karara varmıştır:
Müslümanların yönetimini
üstlenenlerin ilk görevi Allah'ın dinini onlara uygulamaktır. Meclis, islam
ülkelerindeki bütün yönetimleri islam ahkamını uygulamaya, hayatın bütün
alanlarında ona tam bir üstünlük tanımaya, islam toplumlarını da fert, halk ve
devlet olarak Allah Teala'nın dinine sahip çıkmaya ve onu inanç, hukuk, ahlak
ve hayat nizamı olarak tatbike çağırmaktadır.
Ayrıca Meclis şu tavsiyelerde
bulunmaktadır:
1) Akademi'nin, islam ahkamının
tatbiki konusunun farklı yönlerine ilişkin araştırma ve incelemeleri sürdürmesi
ve islam ülkelerinde icrası tamamlanan ilgili çalışmaları takib etmesi.
2) İslam ahkamının tatbikiyle
ilgilenen ve islam ülkelerinde bunların tatbikini önleyen şüphe ve engelleri
giderecek plan, yöntem ve incelemelerle meşgul olan ilmî kurumlar ile Akademi
arasında işbirliği yapılması.
3) Değişik islam ülkelerinde
hazırlığı tamamlanmış islamî kanun tasarılarının toplanması ve bunlardan
yararlanılması için incelemeye alınması.
4) Eğitim-öğretim metodlarını ve
çeşitli enformasyon araçlarını ıslah; bunları, islam ahkamını uygulamada ve
Allah'ın dinini hakem kılan müslüman bir nesil oluşturmada kullanma çağrısında
bulunulması.
5) Öğrenimi devam eden ve biten
hakim, savcı ve avukatların, islam ahkamını uygulayabilecekleri şekilde
yetiştirilmesi.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 11
KONU:
Akademi'nin 1408-1409/ 1988-1989 malî yılı bütçesi
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Hesap kontrolörünün 1407-1408
(1987-1988) mali yılı raporunu görüştükten,
Akademi'nin 1408-1409 (1988-1989)
malî yılına ilişkin, Genel Sekreterlik tarafından sunulan ve miktarı 2 milyon $
bulan bütçe tasarısını müzakere ettikten sonra,
Tasarının belirtilen toplam
meblağının onaylanmasına karar vererek şu tavsiyelerde bulunmuştur:
1) Arzulanan şekilde
çalışmalarını sürdürebilmesi için Akademi'ye üye ülkelerin bütçeden paylarına
düşen ve ödemedikleri borçlarını yerine getirmeleri istenmelidir.
2) Üye ülke temsilcileri,
Akademi'nin maruz kaldığı malî sıkıntılara ve bunun yol açtığı, yararı islam
ümmmetine olacak ilmî projelerini gerçekleştirmesindeki yavaşlamaya dikkat
çekerek ülkelerinin borçlarını tamamen kapatmalarını sağlamak yolunda çaba
harcamaya davet edilmelidir.
3) Akademi'nin misyonunu tam olarak
gerçekleştirebilmesi için Daimî Malî Komisyon, üye ülkeler nezdinde, bütçeden
paylarına düşen aidatı ifa konusunda girişimde bulunmaya çağrılmalıdır.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 12
KONU:
Akademi'nin ilmî proje çalışmalarında esas alınacak malî tasarı
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Akademi genel sekreterinin,
Akademi'ye ait ilmî proje çalışmalarında prensip olarak veya ayrıntılı olarak
başvurulacak ödüllendirme esaslarını düzenleyen malî bir tasarının konulmasına
duyulan ihtiyacı belirten konuşmasını dinledikten sonra,
Akademi projelerinin
gerçekleştirilmesinin gerekli kıldığı çalışmaları ödüllendirmeye ilişkin malî
protokollerin, benzer kurumların ilmî çalışmalarında uyulan esaslar gözönünde
bulundurularak hazırlanması görevinin genel sekreterliğe tevdi edilmesine karar
vermiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Âlemlerin
Rabbi Allah'a hamd, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed'e, âl ve ashâbına
salât ve selâm olsun.
KARAR
SAYISI: 13
KONU:
Uluslararası İslam Hukuk Komisyonu
İslam Fıkıh Akademisi Meclisi,
1-6 Cemaziyelevvel 1409/10-15 Aralık 1988 tarihleri arasında Kuveyt'te
gerçekleştirdiği beşinci dönem toplantısında,
Ürdün'ün Amman kentinde yapılan
XVII. İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı tarafından 45/17 sayılı
kararla havale edilmiş bulunan Uluslararası İslam Hukuk Komisyonu tüzük
tasarısına ilişkin müzekkereyi inceledikten sonra,
Uluslararası İslam Hukuk
Komisyonu tüzük tasarısının ve Akademi'nin faaliyetleri çerçevesinde yer almak
üzere komisyona tevdi edilen görevlerin üstlenilmesinin incelenmesinin uygun
olduğuna karar vermiştir.
Başarıya ulaştıran Allah'tır.
ÖNSÖZ.............................................. 7
İkinci dönem karar ve tavsiyeleri
(Cidde).......... 9
KARAR SAYISI: 1 Alacakların
zekâtı................. 11
KARAR SAYISI: 2 Kiraya verilmiş
tarımsal olmayan arazi ve taşınmazların zekâtı................................ 12
KARAR SAYISI: 3 Washington
Uluslararası İslam Düşüncesi Enstitüsünün sorularına cevaplar.................... 13
KARAR SAYISI: 4 Kadıyânîlik........................ 14
KARAR SAYISI: 5 Tüp bebek.......................... 16
KARAR SAYISI: 6 Süt bankaları...................... 17
KARAR SAYISI: 7 Yoğun bakım
cihazları.............. 18
KARAR SAYISI: 8 İslam Kalkınma
Bankasının soruları. 19
KARAR SAYISI: 9 Sigorta ve
mükerrer sigorta (Reasurans) 20
KARAR SAYISI: 10 Faizli
bankacılık işlemlerinin ve islam bankalarıyla yapılan işlemlerin hükmü............... 21
KARAR SAYISI: 11 Kamerî ay
başlangıçlarında birlik sağlanması.......................................... 23
KARAR SAYISI: 12 Teminat mektubu................... 24
Üçüncü dönem karar ve tavsiyeleri
(Amman).......... 27
KARAR SAYISI: 1 İslam Kalkınma
Bankasının soruları. 29
KARAR SAYISI: 2 Hisse senetlerini
zekâtı........... 32
KARAR SAYISI: 3 Zekâtın hak sahibine
ferdî temlik yapılmadan gelir getiren projelerde kullandırılması............ 33
KARAR SAYISI: 4 Tüp bebek.......................... 34
KARAR SAYISI: 5 Yoğun bakım
cihazları.............. 36
KARAR SAYISI: 6 Kamerî ay
başlangıçlarında birlik sağlanması.................................................... 37
KARAR SAYISI: 7 Hava veya deniz
yoluyla hacca veya umreye gelenin ihrama girmesi.............................. 38
KARAR SAYISI: 8 Zekâtın İslam
Dayanışma Fonu yararına harcanması.......................................... 39
KARAR SAYISI: 9 Kâğıt paraların
hükümleri ve para değerinin değişmesi........................................... 40
KARAR SAYISI: 10 Mukarada
senetleri, işletme ve yatırım senetleri........................................... 41
KARAR SAYISI: 11 Washington
Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsünün soruları............................... 42
KARAR SAYISI: 12 Akademinin ilmî
projeleri......... 50
KARAR SAYISI: 13 Akademinin
1406-1407 (1986-1987) malî yıl bütçesi............................................. 52
İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin
Üçüncü Dönem Toplantısı Tavsiyeleri......................................... 53
Dördüncü dönem karar ve
tavsiyeleri (Cidde)........ 57
KARAR SAYISI: 1 Ölü veya diri bir
insanın organlarından yararlanma ......................................... 59
KARAR SAYISI: 2 Zekâtın islamî
dayanışma fonu yararına verilmesi .......................................... 63
KARAR SAYISI: 3 Şirket
hisselerinin zekâtı ........ 65
KARAR SAYISI: 4 Kamulaştırma
(İstimlak) ........... 67
KARAR SAYISI: 5 Yatırım ve
mukarada senetleri ..... 69
KARAR SAYISI: 6 Tahliye bedeli
(Hava Parası) ...... 74
KARAR SAYISI: 7 Ticarî ünvan
satımı ve Lisans sözleşmesi .................................................... 76
KARAR SAYISI: 8 Finansal kiralama
(Leasing) Alımı emredene murabahalı satım Para değerinin değişmesi........... 78
KARAR SAYISI: 9 Bahâilik .......................... 79
KARAR SAYISI: 10 Fıkhın
kolaylaştırılması projesi . 81
KARAR SAYISI: 11 Fıkıh
Ansiklopedisi projesi ...... 82
KARAR SAYISI: 12 Fıkhî Kaideler
Ansiklopedisi projesi 83
KARAR SAYISI: 13 Akademi bütçesi................... 84
İslam Fıkıh Akademisi Meclisinin
Dördüncü Dönem Toplantısı Tavsiyeleri......................................... 85
Beşinci dönem karar ve
tavsiyeleri (Kuveyt)........ 93
KARAR SAYISI: 1 Nüfus planlaması .................. 95
KARAR SAYISI: 2, 3 Va'din
bağlayıcılığı ve alımı emredene murabahalı satım ................................... 96
KARAR SAYISI: 4 Para değerinin
değişmesi .......... 98
KARAR SAYISI: 5 Manevî haklar ..................... 99
KARAR SAYISI: 6 Finansal kiralama
(Leasing) ....... 100
KARAR SAYISI: 7 Konut kredisi ..................... 101
KARAR SAYISI: 8 Kâr haddi.......................... 102
KARAR SAYISI: 9 Örf ............................... 103
KARAR SAYISI: 10 İslamî
hükümlerinin uygulanması .. 104
KARAR SAYISI: 11 Akademi'nin
1408-1409/ 1988-1989 malî yılı bütçesi ............................................ 106
KARAR SAYISI: 12 Akademi'nin ilmî
proje çalışmalarında esas alınacak malî tasarı ............................... 107
KARAR SAYISI: 13 Uluslararası
islam hukuk komisyonu 108