EZÂN'IN VASIFLARI
426 Müezzin'de değil de;
okunan ezân'ın kendisinde bulunması gereken bazı vasıflar
vardır: Şöyle ki:
1) Ezân yüksek sesle
okunmalıdır. Zira ezân'dan maksad, namaz vaktini insanlara
ilan etmektir. Resûl-i Ekrem (sav)'in Ya Bilâl, sen iki
parmağını kulağına koy! O zaman sesin daha yüksek
çıkar"(73) buyurduğu bilinmektedir. Ezânı minarede veya
mescid'in dışında okumak, mescid'in içinde okumaktan daha
efdaldir. Kadıhan'da da böyledir. Ezân okuyan müezzinin
sesini gücünün yettiğinden daha fazla yükseltmeye
çalışması mekruhtur. Muzmarat'ta da böyledir.(74)
2) Ezân çabuk değil, yavaş
yavaş okunmalıdır. Zira Resûl-i Ekrem (sav) Hz. Bilâl (ra)'e
hitaben: "Ezân okuduğun zaman yavaş yavaş oku. İkamet
getirdiğin zaman ise hızlı oku"(75) buyurmuştur.
Ezân'da ve ikamette, kıble'ye doğru dönmek esastır. Zira
melek Ezânı kıbleye doğru dönerek okumuştur.
"Hay'yaleteyn"de sağına ve soluna döner. Zira o
insanlara bir hitabtır"(76) Ezân'da tercih yoktur. Yani:
İki şehadeti iki defa alçak sesle okuyup sonra geri dönerek
yüksek sesle okumak yoktur. Kifaye'de de böyledir"(77)
427 Sabah namazının
Ezânında "Hayya'ale'l felâh" cümlesinden sonra iki
defa "Es-Selâtü Hayrûn mine'n-Nevm" denir. Zira
rivayet edilmiştir ki: Hz. Bilâl (ra) Resûl-i Ekrem (sav)'e
gelip, onu uyur halde bulduğunda "Es-Selâtü Hayrûn
mine'n-Nevm" (Yani namaz uykudan hayırlıdır) demiştir.
Bunun üzerine Resûlullah (sav): "- Bu ne güzel sözdür.
Sen bu sözü Ezânında oku" buyurmuş ve sabah namazına
tahsis etmiştir.(78) Ezân okurken, tekbirin baş harfini
uzatmak (Yani Allah lafz-ı celâlinin elifini uzatmak)
küfürdür. (Zira o takdirde "Allah büyük müdür?"
denilmiş olur) Ekber kelimesindeki "be" yi uzatmak ise
fahiş hatadır.(79)
EZÂN'LA İLGİLİ DİĞER
MESELELER
428 Kadınlar için Ezân ve
ikamet mekruhtur. Çünkü Ezân ve ikamet cemaatin müstehab
olan sünnetlerindendir.(80) Yolcu olan kimse Ezân okur ve
ikâmet yapar. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Yolculuk
ettiğiniz zaman Ezân okuyunuz ve ikamet yapınız"(81)
buyurmuştur. Her ikisini birlikte terketmek mekruhtur. Ancak
yalnız ikamet getirmekle iktifa edilirse caiz olur. Zira Ezân
gaibtekilerin hazır bulundurulması içindir. Namaz vakti
girmeden önce Ezân okunmaz.(82)
429 Ezân ve ikamet; beş vakit
farz namaz ve Cum'a namazının sünnetidir. Bunların dışında
kalan: Vitir, teravih, bayram, cenaze namazı ve nafile namazlar
için Ezân ve ikamet sünnet değildir. Muhıyt'te de
böyledir.(83) Kaza namazı için Ezân okunur ve ikamet
yapılır. Zira Resûl-i Ekrem (sav) ta'ris gecesinde (gece
sonunda indikleri bir mahalde uyuyup kalmışlardı) sabah
namazını kuşluk vaktinde Ezân ve ikametle kaza etti.(84)
Eğer mükellefin birçok namazları kazaya kalmışsa; bunları
arka arkaya kılarken, birincisi için Ezân okur ve ikamet
getirir. O mahalden ayrılmadığı süre içerisinde bu kafi
gelir. Köleler de, namazlarını Ezânsız ve ikametsiz olarak
kılarlar.(85)
430 Müezzinin Ezânı
abdestsiz olarak okuması kerahetle caizdir. Fakat asıl olan
abdestli olarak Ezân okumak ve ikâmet yapmaktır. Cünüb'ken
Ezân okumak ve abdestsiz olarak ikâmet yapmak da mekruhtur.(86)
431 İmam-ı Ebû Yusuf (rh.a)
"Müezzinin: Mü'minlerin ulû'lemr'i için namazların
hepsinde: "-Allah'ın selamı ve bereketi üzerine olsun ey
Ulû'lemr!.. Namaza gel, felâha gel demesinde bir beis
görmem" buyurmuştur. İmam-ı Muhammed (rh.a) ise bunu
hak'tan uzak gördü. Zira insanlar cemaat işlerinde
birbirlerine müsavidirler. İmam-ı Ebû Yusuf (rh.a) ise; bunu
onlara mahsus kıldı. Zira onlar mü'minlerin işleriyle
ziyadesiyle meşgul oldukları için, cemaati kaçırmasınlar.
Kadı ve Müftü de bu minval üzere davet edilir."(87)
Bugün mü'minlerin Bey'at'la bağlandıkları
"Ulû'lemr" leri ve O'nun tayin ettiği kadı'sı
bulunmadığı için; İmam Yusuf (rh.a) bu kavli ile amel etmek
mümkün değildir.
432
Müezzin'in Ezân okurken veya ikamet yaparken; yürümesi veya
konuşması uygun değildir. Ayrıca o sırada verilen bir
selâma da mukabelede bulunmak mekruhtur.(88) Bir kimse mescid'de
Kur'an-ı Kerim okurken Ezânı işitse, okumayı bırakmaz. Zira
hazır olmak bir icabettir. Eğer evinde Kur'an-ı Kerim okurken
işitirse, okumayı bırakıp icabet eder. Zahiriyye'de böyle
zikredilmiştir.(89)