NAMAZI BOZAN SÖZLER VE
FİİLLER
525 Namazı edâ eden
mükellefin; kasden veya unutarak konuşması, namazı ifsad
eder. Hanefi fûkahası Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Muhakkak
işte şu bizim namazımızdır ki; içinde insanların
kelâmından herhangi birşey bulunmaz. Namaz ancak; tesbih,
tehlil ve Kur'an-ı Kerim'in kıraatıdır" Hadis-i
Şerifini esas almıştır.(287) Ayrıca namazı edâ ederken
birisine kasden selâm vermek, namazı ifsad eder.(288) Kasden
kaydının konulmasının sebebi şudur: Eğer unutarak selam
verirse namazı bozulmaz. Çünkü selam zikir hükmündedir. Bu
durumda unutma halindeki zikrin hükmüne dahil olur.(289) Kasdî
olduğu zaman "Konuşma" hükmündedir. Namazı edâ
ederken; herhangi bir mü'minin vermiş olduğu selamı almak da
"Konuşma" hükmüne dahil olacağı için, namazı
ifsad eder. Genel kaide şudur: Mutlak manada konuşmak; ister
az, ister çok olsun, ister kasden, ister unutarak olsun, namazı
ifsad eder. İmam-ı Şafii (rha) indinde ise; unutarak konuşmak
namazı ifsad etmez. Şafii fûkahası Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Muhakkak ki Allahû Teâla (cc) ümmetten hata ve
unutmayı, bir de zorla yaptırıldıkları şeyi
kaldırmıştır" Hadis-i Şerifini esas almıştır.
İmam-ı Merginani: "Bu Hadis-i Şerif'teki unutmanın,
günahının kaldırıldığına hamledileceğini beyan
etmiştir.(290) Yani dünyevi ahkamı devam eder. Hanefi bir
müslüman; unutarak da olsa konuştuğu zaman, namazı bozulur.
526 Namazı edâ eden
mükellef; namaz içerisinde iken insan sözüne benzeyen duada
bulunursa namazı ifsad olur.(291) Mesela: "Allahümme
elbisni sevbe keza" (Allah'ım!.. Bana şöyle şöyle
elbise giydir" veya "Allahümme zevvicni
fülâneten" (Allah'ım beni filân kadınla tezviç et,
evlendir) demek gibi!..
527 Bir kimse, selam niyeti ile
namazı edâ ederken musafaha etse, namazı ifsad olur. Zira o
manen konuşma hükmündedir. Ayrıca bir kimse aksırsa, namazı
edâ eden mükellef de ona "Yerhamükellah" dese
namazı bozulur.(292) Namazı edâ eden mükellef aksırdığı
zaman; kalbinden "Elhamdülillah" derse, namazı
bozulmaz. Ancak bunu namazdan sonraya bırakması sahihtir.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Sizden birisine namazda birşey
isabet ettiği zaman tesbih etsin"(293) buyurduğu
bilenmektedir. Dolayısıyla "Elhamdülillah" demek,
tesbih mesabesindedir. Namazın ifsad olmamasının sebebi budur.
Fakat namaz esnasında aksıran kimsenin
"Elhamdülillah" demesi, diğer mükellefleri
yanıltarak konuşmaya sevkedebilir. Bu sebeble namazda ya kalben
tesbih olunması veya namaz sonrasına bırakılması esas
alınmıştır. Ancak namazını edâ eden bir mükellefe;
dışarıdan bir kimse sevindirici birhaber getirir, mükellef de
bu haber üzerine cevab kasdı ile "Elhamdülillah"
derse namazı ifsad olur. Zira cevab niyeti tesbihi değil,
konuşmayı gündeme getirir. Yine mükellef namazını edâ
ederken; kendisine dışarıdan kötü bir haber getirilir ve
buna cevab niyetiyle: "İnnâ Lillâh ve innâ ileyhi
raciûn" derse, namazı ifsad olur. Ancak bu iki durumda da
(İyi ve kötü haberde de) "Sırf namazda olduğunu
hatırlatmak" niyetiyle bunları söylerse namazı caizdir.
Cevab niyeti kaydının konulması, bu mahiyeti (Tesbih ile
konuşmasının farkını) beyan içindir.(294) Serahsi'nin
Muhiyt'inde de böyledir. Sadrü'ş Şahid'in "Camiû's
Sağir" inde: "Bir kimse (İnnâ Lillâh ve İnnâ
İleyhi Raciûn'u) cevab kasdı ile söylerse, imamların
hepsinin indinde namazı bozulur denilmiştir.(295)
528 Namazını edâ eden bir
mükellef; herhangi bir ızdırab veren durum ortada mevcud
değilken "Ah, of, vah, eyvah" derse namazı ifsad
olur.(296) Gerçi "Ah ve of" iki harf olarak ele
alınarak, İmam-ı Yusuf (rha)'un buna muhalif olduğu beyan
olunmuştur. Elbette bu "Ah, of, vah ve eyvah"
dediğinin âşikar olması, yani çevreden işitilmesi esastır.
Herhangi bir ızdırab (ağır hastalık vs.) sebebiyle "Ah
veya of" çekerse, ayrıca namaz esnasında Cehennem'i
hatırlarsa ve bu sebeble "Eyvah" çekerse, durum
ihtilaflıdır. Kafi'de zikredildiğine göre; bu gibi durumlarda
da namaz ifsad olur. Tatarhaniye'de bunun zıddı da rivayet
edilmiştir. Şöyle ki; Muhamed b. Mesleme (rha)'ye bu durum
sorulmuş, çok şiddetli ağrıdan veya cehennemi hatırlamaktan
olursa namaz ifsad olmaz demiştir.(297) Çok şiddetli ağrı
sebebiyle; gözlerinden yaş gelmesi de, mükellefin namazını
ifsad etmez. Ulemâ Fetva için; çok şiddetli ağrı sebebiyle
"Ah ve of" şeklindeki inlemelerde veya cehennemi
hatırlayarak bunları söyleme durumunda, namazın ifsad
olmayacağına fetva vermenin güzel olacağını tasrih
etmiştir.
529 Bir kimse Allahû Teâla
(cc)'nın ismini işitir de "Celle Celâlühü" der,
yahud Peygamber (sav)'in ismini işitir de selâvat getirirse
veya imamın kıraatını işitir de "Sadakallahû ve
Resûlünü" derse; ona cevab vermeyi kasd ettiği takdirde
namazı bozulur. Şeytanın anıldığını işitir de, lanet
getirirse yine namazı bozulur. Bazıları bozulmayacağını
söylemişlerdir. Vesveseyi gidermek için "Lâhavle velâ
kuvvete illâ billâh" derse, dünya işi için olduğu
takdirde namazı bozulur. Ahiret umuru için olursa bozulmaz.
Terastan birşey düşer de besmele çekerse, yahud biri lehte
veya aleyhte dua eder de, namazdaki kimse "Amin" derse
namazı bozulur. İmam-ı Yusuf (rha) göre bunların hiçbiri
ile namaz bozulmaz. Fakat sahih olan tarafeynin (İmam-ı Azam ve
İmam-ı Muhammed'in, bozulacağına dair olan) kavlidir. Onlar
konuşmanın maksadına göre amel ederler.(298)
530 Namazını edâ eden bir
mükellef; kıraatı açıktan yaparken tutulsa, namazın
dışındaki bir kimse tarafından açılan yolla devam etse,
namazı ifsad olur.(299) Ancak muktedi ile imam arasında cereyan
ederse durum farklılaşır. Eğer imam açıktan kıraat ederken
tutulursa; muktedinin kıraata niyet etmeksizin, sırf imamı
açmak niyetiyle okuması istihsanen caizdir.(300) İbn-i Abidin:
"İmam tutulur tutulmaz ayeti hatırlatmak mekruhtur.
Nitekim imamın da kendini darboğaza sokması mekruhtur. İmam
ayeti bulduramayınca, okuduğuna eklediği vakit namaz
bozulmayacak şekilde başka bir ayete veya başka bir sûreye
geçmeli yahud farz miktarı okumuşsa rükûa gitmelidir.
Nitekim Zeylei ve başkaları buna cezm etmişlerdir. Bir
rivayette müstehab olan miktarı okumuşsa rükûa gitmelidir.
Nitekim Kemâl İbn-i Hümam bunu tercih etmiş; delilden bunun
anlaşıldığını söylemiştir. Bahır ve Nehir sahipleri de
onu tasdik etmişlerdir"(301) hükmünü zikretmektedir.
Bilindiği gibi bir ayeti tekrar tekrar okumaya veya susup
kalmaya ilcâ denir. İmamet görevinde bulunan kimsenin bu hale
düşmesi veya tutulup kalması durumunda, muktedî kıraata
niyyet etmeden yolu açar!.. Dolayısıyla cemaatle namaz
kılarken; imamın hemen arkasında Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmiş
kimselerin bulunması (Velev ki, cemaatin en yaşlılarından
olmasa bile) esastır. Bu hususta titizlik gösterilmezse, hem
imamın, hem cemaatin namazının fesada gitmesi mümkündür.
531 Namazı edâ eden kimse;
Kur'an-ı Kerim'in (Mushaf'ın yüzüne bakarak okursa İmam-ı
Azam Ebû Hanife (rha)'ye göre namazı ifsad olur. İmameyn'in
kavline göre ise; namazı bozulmaz.(302) İmam-ı Azam (rha)
Kur'an-ı Kerim'i taşımanın, yapraklarını çevirmenin ve ona
bakarak kıraat etmenin, namaz kılan kimse için amel-i kesir
olduğunu esas almıştır. İmam-ı Merginani bu hususu beyan
ederken; namaz kılarken "Kur'an-ı Kerim'in yüzüne
bakarak okuma" fiilinde, ehl-i kitaba benzeme vakıasının
da varlığını kaydeder. Ayrıca bunun dıştan gelen bir
telkin mahiyeti taşıdığını da zikretmektedir.(303)
532 Namazını edâ eden bir
mükellefin; namazın içinde iken yemesi ve içmesi kat'i olarak
namazı ifsad eder. Zira yeme ve içme fiilleri namaza
aykırıdır. İster, bilerek isterse unutarak olsun durum
değişmez.(304)
533 Namazın fiillerinden veya
namazı ıslâh eden fiillerden olmayan her amel-i kesir (çok
amel) namazı bozar.(305) "Amel-i Kesir" nedir? sualine
ulema farklı cevaplar vermiştir. Feteva-ı Hindiyye'de:
"İki elle yapılması adet olan işlere amel-i kesir
denir" tarifi yer almıştır. Molla Hüsrev: "Ekseri
ulemaya göre, amel-i kesir odur ki dışardan birisi baktığı
zaman, o fiili işleyen kimse, namazda olamaz zannına kapılır.
Diğer bir kavle göre; amel-i kesir; musallinin çok kabul
ettiği her fiildir" tarifi yer almıştır. "Birbiri
ardınca yapılan üç hareket amel-i kesir'dir" tarifini
esas alan ulemada mevcuttur. Serahsi'nin Muhiyt'inde "En
güzel kavil", Tenvirû'l Ebsar ve Dürri'l Muhtar'da
"En sahih olan" Feteva-ı Kadıhan ve Hulâsa'da
"Alimlerimizin ittifakı bu kavildedir" denilen tarif:
"Musalli'ye dışardan bakan birisi, musallinin işlediği o
fiil yüzünden, onun namazda olmadığından şüphe etmezse
amel-i kesir'dir."
534 Namazını edâ eden bir
kimsenin; pislik (necaset-i galiza) üzerine secde etmesi,
namazı ifsad eder.(306) İmam-ı Yusuf (rha)'dan rivayet edilen
bir kavle göre, bu durum secdeyi ifsad eder, namazı ifsad
etmez. Hatta o secdeyi temiz bir yere yapsa sahih olur. Zira
musallinin secdeyi pislik üzerine yapması "yok"
hükmündedir. İmam-ı Azam (rha) ile İmam-ı Muhammed (rha)'in
namazın bozulacağına dair delilleri şudur: Namaz bölünme
kabul etmeyen bir bütündür. Eğer secde fasid olursa, namazın
tamamı fasid olur. İbn-i Abidin: "Pislik üzerine secde
eden kimse, o secdeyi temiz bir yerde tekrarlasa bile namazı
bozulur. Esah olan kavil budur. Zahir rivayette budur. Nitekim
hıyle, Bedai ve İmdad'da beyan edilmiştir"(307)
hükmünü zikretmektedir.
535 Namazını edâ eden bir
kimsenin; meşru hiçbir mazeret yokken, kıbleye sırtını
dönmesi namazı ifsad eder.(308) Ayrıca namazını edâ eden
mükellef; namaz esnasında dinden dönerse (Yani kalben küfre
itikad ederse) namazı bozulur.
536 Avret yerinin açılması
ve o halde iken; bir rükûn edâ etmek de, namazı ifsad
eder.(309) Burada rükûn edâ etmekten murad; rükûn edâ
edecek süre kadar avret yerinin açık kalmasıdır. Eğer
açılır-açılmaz derhal kapatırsa, namazı icmaen caizdir.
537
Sakız çiğnemek, namaz esnasında ağzına yağmur, dolu veya
kar parçası düşen kimsenin bunları yutması, bir rükûn'de
üç defa kaşınmak, elini boğazına sokarak kasden ağız
dolusu kusmak ve baygınlık geçirmek namazı bozar.