CUM'A NAMAZININ EDÂSININ
ŞARTLARI
635 Cum'a Namazı'nın
edâsının şartları; namaz kılan mükellefte değil, onun
dışında bulunması gereken şartlardır.(495) Hanefi
Fûkahası; edâsının şartları bulunmadığı süre
içerisinde Cum'a Namazı'nın sahih olmayacağı hususunda
ittifak etmiştir. Dolayısıyle bütün mü'minler; bu
şartların tahakkuku ve muhafazası hususunda mücadele etmek
mecburiyetindedirler. Edâsının şartları mevcud değilken;
demogoji yaparak "varmış gibi göstermek" Cum'a
Namazı ile alay etmek ve mükellef olan mü'minleri aldatmak
olur.
636 BİRİNCİ ŞART:
Cum'a Namazı'nın edâ edilebilmesi için ûlû'lemr'in izni
şarttır. Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen bir hutbede Resûl-i
Ekrem (sav): "Bilmiş olunuz ki; Allahû Teâla (cc) Cum'a
Namazını bu sene, bu ayda, bu günde benim şu makamımda
kıyamete kadar farz kıldı. Şimdi her kim benim hayatımda ve
benden sonra adil ve cair bir ûlû'lemr'i olduğu halde,
Cum'a'yı hakir görerek veya inkar ederek kılmazsa, Allahû
Teâla (cc) onun iki yakasını bir araya getirmesin ve işinde
ona bereket vermesin. İyi biliniz ki tevbe edinceye kadar o
kimsenin namazı, zekâtı, haccı ve orucu yoktur. Tevbe edenin
tevbesini Allahû Teâla (cc) kabul eder..."(496) hükmünü
beyan buyurmuştur. Hanefi Fûkahası bu Hadis-i Şerif'te geçen
"Ve lehû imamûn adilûn ev cairûn" hükmünü esas
alarak: "Cum'a Namazı'nın edâsı için ûlû'lemr'in izni
şarttır" hükmünde ittifak etmiştir.(497) Abdullah
İbn-i Mesûd (ra) ve İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet edildiğine
göre Resûl-i Ekrem (sav): "Dört şey ûlû'lemr'in
hakkıdır. Hadd cezalarını tatbik etmek, ganimetleri
mücahidler arasında taksim etmek, Cum'a Namazını kıldırmak
ve zekatı toplamak" hükmünü beyan buyurmuştur.(498)
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafıdan yayımlanan
"Sahih-i Buhari muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve
Şerhi" isimli eserde: "İmam-ı Azam Ebû Hanife'nin
kavline göre devletin (Ulû'lemr'in) izni olmadıkça, Cum'a
Namazı sahih olmaz. İmam-ı Malik ve Şafii ve Ahmed'e göre
izinsiz kılmamak müstehab ise de, kılmakta sıhhate mani
birşey yoktur. Meşhur ve ma'ruf olduğuna göre eimme-i
selâsenin kavli budur. Lakin İmam-ı Ahmed'den mervi diğer bir
kavle göre müşarünileyhin Ebû Hanife'ye muvafık olduğunu
Ayni iddia ettiği gibi, İmam-ı Malik'in de; "Devletin
izni olmaksızın biri Cum'a'yı kıldırsa elvermez"
dediğini ve İmam-ı Şafii'nin kavl-i kadimine göre:
"Ancak devletin veya onun me'zun (izinli) kıldığı
kimsenin ardında Cum'a sahih olabilir" diyor. Devlet'in
(Yani Ulû'lemr'in(499)) ümmet üzerine velayet-i ammesi
vardır. İzinsiz Cum'a kılınmaz diyenlerin hücceti İbn-i
Mace'de Cabir (rha)'den mervi hutbe-i nebeviyyedir ki, onu
Bezzar'da Sahabe-i Müşarün-İleyh'ten rivayet ettiği gibi,
Taberani'de "Evsat'ında" o mealde İbn-i Ömer
radiyallahü Anhûma'dan rivayet etmiştir"(500) hükmü
kayıtlıdır.
637 Allahû Teâla (cc)'nın
indirdiği hükümleri çirkin görüp, kendi heva ve
heveslerinden hükümler icad eden siyasi güçler; mü'minlerin
"Ulû'lemr'i" olamaz. Zira mü'minlere, Allahû Teâla
(cc) ancak kendilerinden olan bir ûlû'lemr'e itaatı vacip
kılmıştır.(501) Ayrıca "Kafirlerin, mü'minler
üzerinde velâyet hakkı olamıyacağı" da kat'idir.(502)
Mü'minler; kafirlerin veya mürtedlerin istilasına uğrarsa;
kendi içlerinden emir, kadı ve cum'a imamı seçebilirler.(503)
Bu şekilde Cum'a Namazını edâ etmeleri ruhsaten caizdir.
"Esaret'i" kırıp, Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği
hükümlerle hükmedilinceye kadar cihad etmeleri "Farz-ı
Ayn" olur. Eğer müstevliler; mü'minler üzerine, küfür
ahkamı ile hükmedecek bir amir tayin etmeye gayret ederlerse,
velev ki tayin ettikleri kimse "Ben de
müslümanlardanım" dese dahi geçerli olmaz. Zira küfür
ahkamı ile hükmetme hakkı hiç kimseye tanınmamıştır.
Şimdi "Türkiye'de Cum'a Namazı'nın edâsı için
Ulû'lemr'in izni mevcut mudur?" sualine cevap arayalım.
Hilafetin ilgası sırasında, Birinci Büyük Millet Meclisinde
Cum'a Namazı konusu tartışılmıştır. Seyyid Bey, bu konu
ile ilgili bir kitap kaleme almıştır. Bu kitapta; hilafetin
Hz. Ali (ra)den sonra krallığa dönüştüğü tezi ileri
sürülmektedir. Bu tartışmalar; 16 Şubat 1933 yılında
Mustafa Kemal'in emri ile; izin talebinde bulunan bütün
cemaatlere (köy veya şehir) izin verileceğinin tamim edilmesi
üzerine kesilmiştir. Şu anda milyonlarca Cum'a cemaati;
Mustafa Kemal'in izni ve onu takip eden yönetimlerin tasvibi ile
toplanmaktadır.(504)
638 İKİNCİ ŞART:
Cum'a Namazı kılınan yerin şehir olması şarttır. Resûl-i
Ekrem (sav)'in: "Bir mükellefe ne Cum'a Namazı, ne teşrik
tekbiri, ne Ramazan Bayramı Namazı, ne Kurban Bayramı Namazı
yoktur. Bunlar ancak toplayan şehirde vardır"(505) Hadis-i
Şerifini esas alan Hanefi Fûkahası; Cum'a Namazı ancak
şehirde edâ edilir. Köylerde sahih olmaz hükmünde
müttefiktir.(506) İmam-ı Merginani: "Şehir öyle bir
mevzidir ki; içinde haddleri ikame eden ve hükümleri infaz
eden bir emir ve kadısı bulunur."(507) hükmünü
zikretmektedir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Zahirü'r rivayede
şehir: Kendisinde kadı ve müfti bulunup, haddlerin ikame
edildiği ve binalarının da mina binaları kadar olduğu
yerdir. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir. Hülasa'da ise:
"İtimad bu kavil üzeredir" denilmiştir.
Tatarhaniyye'de de böyledir. Hadd'leri ikamenin manası; bunu
yapmaya gücün yetmesi, yetki ve selâhiyetin bulunmasıdır.
Gıyasiyye'de de böyledir"(508) hükmü kayıtlıdır.
İmam-ı Merginani ve İbn-i Hümam "Selci'den" gelen
nüfusla ilgili rivayetin zayıf olduğunu beyan etmişlerdir.
Bazı fûkaha'da nüfus üzerinde durulmamasını; haddleri ikame
için esasen nüfusun bulunmasına bağlamışlardır. Bunu
zikretmemizin sebebi şudur: Günümüzde "Şehir"
için; belirli bir nüfus şart koşulmaktadır. Halbuki İslâm
toplumunda; diyelim ki yüz ailenin oturduğu bir beldeye,
"Ulû'lemr" kadı ve müfti tayin ederse, orası şehir
olur. Çünkü orada haddleri ikame etme yetki ve selahiyeti
mevcuddur. Velev ki, hiç kimse suç işlemediği için
"Hadd" uygulanmamış olsun.(509) Arafat'ta Cum'a
Namazı kılınmaz, bu hususta ittifak vardır.(510) Çünkü
orası "Şehir" değildir.
639 ÜÇÜNCÜ ŞART:
Cum'a Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de öğle
vaktinin girmiş olmasıdır. Cum'a Namazı'nın delili olan
Ayet-i Kerime'de "Cum'a Günü" tabiri amm (umumi) bir
beyandır. Fecirle, güneşin kavuşma zamanını içine alır.
Resûl-i Ekrem (sav) "Güneş meylettiği zaman, insanlara
Cum'a namazını kıldırınız"(511) buyurmuştur. Bu
Hadis-i Şerif; mücmel olan Ayet-i Kerime'nin tefsiri
hükmündedir. Eğer Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen kat'i
haberler; bazı çevrelerin iddia ettiği gibi tali şartları
beyan ediyorsa, Cum'a Namazı'nın hangi vakitte
kılınacağını hiç kimse bilemez!.. Halbuki Resûl-i Ekrem
(sav)'den gelen haberlere inanmak ve o haberlere göre amel etmek
her mü'min üzerine farzdır. Çünkü Allahû Teâla (cc)
Resûl-i Ekrem (sav)'e itaat etmemizi farz, isyan etmemizi haram
kılmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberler; akli
ölçülerimize uymasa dahi, eğer ondan geldiği kat'i ise
teslim olmak zorundayız.(512) Müctehid imamların beyan
buyurdukları hükümler mutlaka şer'i delillere dayanır.
İmam-ı Azam (rha)'a göre; cum'a namazı edâ olunurken,
öğlenin vakti çıkmış olsa, cum'a namazı fasid olur.(513)
640 DÖRDÜNCÜ ŞART:
Cum'a Namazı ferdi olarak edâ edilemez, cemaat şarttır. Hz.
Abdullah b. Amr (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te
"Cum'a namazı her müslümana cemaat halinde kılınmak
üzere vacib olan bir haktır" hükmü beyan buyurulmuştur.
Bu Hadis-i Şerif; Beyhaki, Ebû Davud ve Hakim'de yer
almıştır. İmam-ı Merginani: "Cum'a'nın şartlarından
birisi de cemaattir. Zira Cum'a kelimesi, cemaatten türemiştir.
Cemaatin en azı İmam-ı Azam Ebû Hanife katında; imamette
bulunan kimsenin dışında üç kişidir. İmameyn'e göre ise
imamdan başka iki kişidir"(514) hükmünü zikreder.
Feteva-ı Hindiyye'de: "Cemaatin en azı, imamdan başka
üç kişidir. Tebyin'de de böyledir" hükmü
kayıtlıdır.(515) İmam-ı Şafii (rha)'ye göre; cum'a
cemaatinin en azı kırk kişidir.
641 BEŞİNCİ ŞART:
Cum'a Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de izn-i
âm'dır. "İzn-i Am": Ulû'lemr'in insanlar için
umumi müsaade vermesidir.(516) Cum'a namazı'nın edâ edildiği
caminin kapısının herkese açık olması esastır. Feteva-ı
Hindiyye'de: "Cemaat camiye toplanmış olsa ve caminin
kapılarını üzerlerine kapatarak cum'a namazı kılmış
olsalar, bu cum'a caiz olmaz"(517) hükmü kayıtlıdır.
642 ALTINCI ŞART: Cum'a
Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de
"Ulû'lemr" veya görevlendirdiği bir kimsenin hutbe
okumasıdır. Bir kimse Ulû'lemr'in izni olmadan hutbe okusa ve
Cum'a Namazı kıldırsa "Asi ve bağyi" hükmünde
olur.(518) Çünkü bu fiilde ümmetin velayetine tecavüz
vardır. Cum'a Namazı kıldırması için Ulû'lemr'in vermiş
olduğu izin aynı zamanda "Hutbe" okuması için de
izin sayılır. İbn-i Abidin: "İzin ancak mescid
yapılırken şarttır. Bu sözün neticesi şudur: Sultanın
izni ancak işin başında bir defa şarttır. O, cum'a'yı
kıldırmak için bir şahsa izin verdi mi, o şahısta
başkasına, o da başkasına ilh... izin verebilir. Maksad
sultan (Ulû'lemr) bir camide cum'a kılınmasına izin verdi mi,
artık orada her şahıs ve hatip cum'a kıldırmaya mezundur.
"Sultanın yahud sultan tarafından mezun olan kimsenin
iznine hacet yoktur" demek değildir. Ama İbn-i
Çürübaş'ın ibaresi bu vehmi vermektedir. Bizim bu
söylediklerimize İbn-i Çürübaş'ın Bahır'da nakledilen şu
ibaresi de delâlet etmektedir: "Bunu öğrendikten sonra
anlarsın ki zamanımızda yapılanlar bununla bağdaşır. Yeni
yapılan bir camide cum'a kılınmak için sultandan izin
alınır. Ve sultanın cami sahibine orada cum'a kıldırmak
için izin vermesi, cami sahibinin de tayin edeceği hatibe izin
vermesini sahih kılar. Artık bu hatibte icabında yerine
başkasını geçirmeye mezundur. Bunun hulasası şudur: Cum'a
kıldırmak ancak vasıtalı veya vasıtasız olarak sultan
tarafından mezun (izinli) kimseye caizdir. İzin yoksa caiz
değildir"(519) hükmünü zikretmektedir.
643 HUTBENİN FARZLARI:
Hutbe; Cum'a Namazından önce ve vaktinde okunur. Hutbenin
vakti; zevalden sonra ve namazdan öncedir. "Vakit"
hutbenin birinci farzıdır. Molla Hüsrev: "Cum'a hutbesiz
olarak kılınsa veya hatib hutbeyi namazdan sonra okusa veya
vaktinden önce edâ etse, Cum'a namazı batıl olur"(520)
hükmünü zikretmektedir. Hutbenin ikinci farzı Allahû Teâla
(cc)'yi zikretmektir." Hanefi Fukahası; Cum'a ayetinde
geçen: Allah'ın zikrine koşunuz" hükmünün mutlak bir
beyan olduğuna kail olmuştur. Ayrıca Hz. Osman (ra)'dan bu
konuda gelen rivayet esas alınmıştır.(521) Hutbe'de Allahû
Teâla (cc)'ya hamd etmek (Yani "Elhamdulillâh" demek)
veya tahlil getirmek (yani "Lâ ilâhe illâllah" demek
veya tesbih etmek (Yani "Subhanellâh" demek) kifayet
eder.(522) Ancak bunların hutbe niyetiyle söylenmesi esastır.
İmam-ı Azam (ra)'a göre; hutbe arapça'dan başka dillerde de
okunabilir. İmameyn'in kavline göre; hiçbir özür yokken ve
arapça okuma imkanı da mevcutken, başka dille okunması
mehkuhtur. Arapça okunması esastır.(523)
644 HUTBENİN SÜNNETLERİ:
Hutbenin onbeş sünneti vardır:
1. Temizlik, cünüb ve
abdestsiz olan kimselerin hutbe okumaları mekruhtur.
2. Ayakta durmak.
3. Hatibin yönünü cemaata
çevirmesi .
4. Hatibin hutbeden önce
"Eûzü billâhi mine'ş Şeytani'r-racim" demesi.
5. Hatibin hutbesini cemaate
duyurması.
6. Hatibin hutbeye Allahû
Teâla (cc)'ya Hamd-ü senâ ile başlaması.
7. Allahû Teâla (cc)'ya
şanına lâyık bir şekilde övgüde bulunmak.
8. Şehadet kelimelerini
okumak.
9. Resûl-i Ekrem (sav)'e,
selât-ü selam getirmek.
10. Cemaate va'zû nasihatta
bulunmak.
11. Bir miktar Kur'an-ı Kerim
okumak.
12. Allahû Teâla (cc)'ya
hamd-ü senâ ve Resûl-i Ekrem (sav)'e selât-ü selamı ikinci
hutbede de tekrar etmek.
13. Mü'minlere dua etmek.
14. Her iki hutbeyi de hafif
okumak.
15.
İki hutbe arasında oturmak. Zahirü'r rivayede; iki hutbe üç
Ayet-i Kerime okuyacak miktarda oturmak sünnettir. Sıracü'l
Vehhac'ta da böyledir.(524)