684 Mü'min bir kimse
öldüğü zaman onu yıkamak; hayatta olan mü'minlerin
tamamının üzerine vaciptir. Bu sünnet de icma-î ümmetle
sabittir. Ancak bunu bir kısmı yaptığı zaman diğerlerinin
üzerinden mes'uliyet düşer. Kafi'de de böyle zikredilmiştir.
Vacip olan ölüyü bir defa yıkamaktır. Tekrar tekrar yıkamak
sünnettir.(598) Üzerine yıkanmak için ölünün konacağı
teneşir tahtası buhurlanır ve tütsülenir. Çünkü güzel
koku ve buhurlamakta ölüye tâ'zim vardır. Ancak bu iş
yapılırken tek sayılar seçilir (Yani üç defa, beş defa
veya yedi defa) Bunun seçilmesi Resûl-i Ekrem (sav)'in:
Şüphesiz ki Allahû Teâla (cc) tektir, teki sever"
kavlinden dolayıdır.(599) Ölüyü yıkayan kimsenin elini bir
bezle örtmesi müstebahtır. Zâhir rivâyeye göre; ölüye
istincâ yaptırılır ve abdest aldırılır. Ancak abdestte
ağıza ve buruna su verilmez. Zirâ onun geri çıkarılmasında
güçlük vardır.(600) Temizlenmenin çok güzel olması için;
sidr veya çöven ile kaynatılmış su dökülür. Eğer sidr
veya çöven bulunamazsa; halis su ile yıkanır. Ölünün
başı ve sakalı; hatmi ile yıkanır. Zira kirin
çıkarılmasında hatmi en uygunudur. Tabii hatmi bulunamazsa
sabun veya sabuna benzeyen bir madde ile yıkanır. Yıkama
ameline önce sağdan başlamak esastır. Daha sonra sol
tarafına döndürür. Güzelce yıkandıktan sonra, ölüyü
yıkayan kimse (Gassal); ölüyü kendine dayayarak oturtur.
Kefene pislik bulaşmasın diye, ölünün karnına hafifçe mesh
eder. Dışarıya herhangi bir pislik çıkarsa onu yıkar. Ancak
ölüyü yeniden abdest aldırmaz. Kefenin ıslanmaması için,
bir bez ile ölünün yaşlığı silinir, kurulanır. Meyyit'in
tırnağı kesilmez ve saçı taranmaz. Çünkü tırnağın
kesilmesi ve saçın taranması süslenmek içindir. Ölünün
ise buna ihtiyacı yoktur.
685 Kâfir olan babaya;
müslüman olan oğlunun ölüsünü yıkatmak ve onu başında
durdurmak münâsip değildir. O müslüman olan oğulu; diğer
mü'minlerin yıkaması esastır. Sefer hâlinde ölen bir
kimseyi; yıkayacak su bulunmazsa teyemmüm yaptırılır ve o
kimsenin cenaze namazı kılınır. Muhıyt'te de böyle
zikredilmiştir.(601)
686 Erkek için kefenin sünnet
olan miktarı; İz'ar, kâmis ve lifâfedir. İz'ar ile
lifâfeden her biri; baştan ayağa varıncaya kadardır. Kamis
ise ölünün iki omuzundan, iki ayaklarına varıncaya kadar
olan örtüdür. Yakasız, cepsiz ve kolsuz olur ve etrafı
ölünün üzerine dürülmez. Sarık dolamak da
müstahsendir.(602) Zirâ rivayet olunmuştur ki; Resûl-i Ekrem
(sav) Yemen'de dokunmuş olan bir bez ve üç elbise içerisinde
kefenlenmiştir. Hz. Ebû Bekir (ra)'nin: "İşte şu iki
elbisemi güzelce yıkayınız ve beni onların içine
kefenleyiniz" hükmünü esas alan Hanefî Fukahası;
kefenin en azı iz'ar ve lifafedir" hükmünde ittifak
etmiştir.
687 Kadın için sünnet olan
kefen; gömlek üzerine giydiği libas (dır), İz'ar, lifafe,
hımar (baş örtüsü) ve göğüslerini bağlamak için
"hırka" olmak üzere beş parçadır.(603) Bu hususta
Ümmü Atiye (r.anha)'dan rivayet edilen şu Hadis-i Şerif
vardır: "Resûl-i Ekrem (sav) kızını yıkayan
kadınlara, beş parça elbise verdi" Esâsen kadınlar
hayatta iken de, ancak onlarla dışarı çıkabilirler.
Ölümünde de aynısı esas alınır.(604) Zarurî durumlarda;
kadın için kâfi gelen kefen miktarı ise; İz'ar, lifafe ve
hımar (baş örtüsü) dır.(605) Çok zaruri bir hal
olmadığı süre içerisinde; kadının kefenini iki parçaya,
erkeğin kefenini de tek parçaya indirmek tahrîmen mekruhtur.
Büluğ çağına yaklaşmış erkek çocuk; kefen hususunda
"Erkek" gibidir, yine büluğ çağına yaklaşmış
kız çocuğuna da kefende "Kadın" muamelesi esas
alınır. Hem erkeklik, hem kadınlık organına sahip olan
"Hünsa"; itiyâden kadın gibi kefenlenir.
688 Erkek şu şekilde
kefenlenir: Önce lifafe serilir, onun üstüne de
"İz'ar" serilir. Ölü İz'ar'ın üstüne konur ve
kendisine kamîs (gömlek) giydirilir. Başına, sakalına ve
vücudunun her yerine güzel koku sürülür. Alnına, burnuna,
ellerine, dizlerine ve ayaklarına "Kafur" konur. Sonra
İz'ar'ın sol tarafı ölünün üzerine konur, sonra sağ
tarafı!.. Lifafede aynen iz'ar gibi yapılır. Eğer kefenin
açılmasından endişe edilirse, bir şeyle bağlanır.
689 Kadının kefenlenmesi şu
şekildedir: Erkeklerde olduğu gibi lifafe ve iz'ar serilir.
Sonra meyyit iz'ar üzerine konur. Önce Dır'ı (gömlek
üzerine giydiği elbise) giydirilir. Saçı uzun ise iki kısım
yapılarak göğsünün üzerine konur. Sonra da
"Hımar" (Başörtüsü) güzelce bağlanır. Daha
sonra; tıpkı erkeklerde olduğu gibi iz'ar ve lifafe
kapatılır. Bu işlem bittikten sonra hırka (hırkanın
genişliği göğüsten, kalçalara kadar olmalıdır) sımsıkı
bağlanır.
690 Kefenler ölüye
sarılmadan önce; bir, üç, beş veya yedi defa buhurlanır.
Ancak yedi defâdan fazla buhurlanmaz. Ölü ise üç defa
buhurlanır.
Birincisi: Ruhu çıktığı
zaman.
İkincisi: Yıkanırken.
Üçüncüsü: Kefenlenirken.
Herhangi
bir malı olmayan meyyitin kefeni; hayatında nafakası kimin
üzerine vâcip ise, o kimse tarafından karşılanır.(606)
Eğer meyyi'tin; nafakası üzerine vacip olan herhangi bir
kimsesi yoksa kefeni; "Ulû'lemr" üzerine vâcip
olacağı için, Beytülmal'den temin edilir. "Ulû'lemr'de
mevcud değilse; o ölünün kefeni müslümanlardan istenir!..
Bu da mümkün olmazsa; cenaze yıkanıp üzeri otla örtülerek
defnedilir ve cenaze namazı mezarın üzerinde kılınır.
Tatarhaniyye'de de böyledir.(607)