İSLÂM'A DAVET ZORBALIKLA
YAPILMAZ
717 Kur'an-ı Kerim'de:
"Dinde zorlama yoktur. Hakikat iman ile küfür apaçık
meydana çıkmıştır. Artık kim tağut'u tanımayıp da,
Allah'a iman ederse, o muhakkak kopması mümkün olmayan en
sağlam kulpa yapışmıştır. Allah hakkı ile işitici ve her
şeyi kemali ile bilicidir"(20) hükmü beyan
buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime'de hem İkrah'ın, (baskı ve
zorlamanın) olamıyacağı, hem de "İman" ve
"küfrün" açıkca meydana çıktığı
zikredilmiştir. Bir insan; ya Allahû Teâla (cc)'ya iman eder
ve Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlere göre
hayatını düzenler, ya da Tağut'a teslim olup, O'nun
(Tağut'un) heva ve heveslerine göre yaşar!.. Bu iki halin
dışında üçüncü bir hal yoktur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de
"İman edenler, Allah'ın yolunda cihad ederler,
küfredenler de Tağut yolunda savaşırlar. Öyle ise o
şeytan'ın dostlarıyla (Tağuti güçlerle) savaşın.
Şüphesiz ki şeytan'ın hilekârlığı zayıftır"(21)
hükmü beyan buyurulmuştur. Burada da; iki hal ve iki cephe'nin
mahiyeti izah olunmuştur.(22) İnsanlar; bu iki hal'den birini
hergangi bir baskıya maruz kalmadan seçebilirler.
718 Kur'an-ı Kerim'de:
"Eğer rabbin dileseydi yeryüzündeki kimselerin
(insanların) hepsi iman ederlerdi. Böyle iken sen, hepsi
mü'min olsunlar diye insanları zorlayıp duracak
mısın?"(23) hükmü beyan buyurulmuştur. Başta
Fahrüddin-i Râzi olmak üzere müfessirler: "İlâhi
iradenin aksine herhangi bir hal meydana gelemiyeceği için, bu
Ayet-i Kerime'de zamir "efe'ente tûkrihû'n-nase"
şeklinde varid olmuştur. Resûl-i Ekrem (sav)'in kavminin iman
etmesi hususunda haris olduğundan, bu kuvvetli arzuyu izale
için" nazil olduğunu beyan etmektedirler.(24) Yine bir
başka Ayet-i Kerime'de: "De ki; o (Kur'an) rabbinizden
(gelen bir) haktır. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr
etsin"(25) buyurulmaktadır. Hatta bir kimse kılıç zoru
ve baskı ile iman etse, daha sonra bu hali beyan ederek
İslâm'dan dönse, "Mürted'e" tatbik edilen ölüm
cezası tatbik edilmez. Zira kılıç zoru sebebiyle "kalbî
tasdik" bulunmamıştır.(26) Ancak yeryüzünde
"Allahû Teâla (cc)'nın hükmü ile mi, yoksa tağutî
güçlerin kanunlarıyla mı hükmedilecektir?" meselesi
oldukça önemlidir!.. Bütün insanlar; ruhlar aleminde
verdikleri "Mîsak sebebiyle, Allahû Teâla (cc)'nın
indirdiği hükümlere tabi olmak zorundadırlar. Yâni
yeryüzünde İslâm'ın hakim olması esastır. İslâm'a
inanmayanlar; mü'minlerin "Ulû'lemr"i ile
"zimmet akdi" yaparak bütün haklarına kavuşurlar.
Hatta öyle ki; zimmi'yi (Gayri Müslim'i) şiirle hicvetmek dahi
haram olur.(27) Ayrıca zimmet ehli bir kimseyi (Gayr-i
Müslim'i) öldüren bir müslüman; kısas edilerek
öldürülür.(28) Zîmmilerin herhangi bir musibet anında
korunması da şarttır. Zira Resûl-i Ekrem (sav):
"Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine,
müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da
aleyhinedir"(29) buyurmuştur.
719 Hanefi fûkahası;
"Emanet'i yüklenmek sûretiyle insanın kanının mâsum
(Dokunulmaz) kılındığını, insanın ancak irtikab ettiği
bir ma'siyet sebebiyle öldürüleceğini" esas almıştır.
Dolayısıyla Cihad; kâfirlerin şerrini defetmek ve onların
mukavemetlerini kırmak için meşru kılınmıştır.(30)
Mü'minlere karşı silâh çekmeyen veya bizzat savaşmayan
kimseler, harb anında dahi öldürülmez. Nitekim Resûl-i Ekrem
(sav) bir harp'te öldürülmüş olan bir kadını görünce
müteessir olmuş ve "Bu kadın savaşmıyordu" diyerek
ileri birliklerin komutanı Hz. Halid b. Velid (ra)'e haber
gönderip: "Kadınları ve çocukları öldürmesinler"
emrini vermiştir.(31) Mâlum olduğu üzere; öldürülmemeleri
taleb edilen kadınlar da küfür üzere yaşıyorlardı. Ancak
bizzat savaşmadıkları için öldürülmemeleri esas
alınmıştır. Dolayısıyla savaşın sebebi mücerred küfür
değildir. Kafirlerin fitne ve fesadının ortadan
kaldırılması esastır.
720
İmam-ı Şafii (rha) İbn-i Abbas (rha)'dan rivayet edilen:
"Bana Sa'd b. Cessame anlatmıştı: Gece baskını
sonucunda, kadın ve çocukları da öldürülen müşrikler
hakkında Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bu çocuklar da,
kadınlar da onlardandır" dediğini işittim" Hadis-i
Şerifi ile Ka'b b. Mâlik (ra)'den rivayet edilen:
"Resûl-i Ekrem (sav) İbn-i Ebi Hukeyke'yi Seriyye'nin
başına geçirirken, kadın ve çocukların öldürülmesini
yasakladı" Hadis-i Şerifini zikrettikten sonra:
"Binaenaleyh bize göre (Allahû Alem) Resûl-i Ekrem
(sav)'in buradaki nehyi, kasden öldürmeyi beyan buyuruyor. Yani
bilerek, kadın ve çocuk olduğunu farkederek, kasden
öldürülmezler. Müşrikler üzerine gece baskını yapmak ise
sünnetle sabittir. Resûl-i Ekrem (sav) "Beni
Mustalık'a" gece baskını düzenlemiştir. Mâdem ki gece
baskını ve hücûm sünnetle sabittir; öyle ise hiç kimse
çocuk ve kadınların öldürülmeleriyle sonuçlansa bile gece
baskını ve hücûm cevazını önleyemez. Hakkında mübahlık
bulunan bir hususta, hiç kimsenin kınama yetkisi de olamaz.
Ancak kasden ve teammüden kadın ve çocuklar muharib
olmadıkları için öldürülmezler"(32) hükmünü
zikrediyor. Esâsen kadın ve çocuklar savaşırlarsa,
öldürülmeleri caizdir.(33) Zira savaşla birlikte, mü'minlere
karşı ma'siyet işleyen "muhârib" durumuna
geçmişlerdir.