DARÛ'L HARBİN, DARÛ'L
İSLÂMA DÖNÜŞMESİ
739 Darû'l Harb, bir şartla
Darû'l İslâm olur. Bu şart da; o yerde, İslâm ahkâmının
uygulanmasıdır.(75) Bu hususta müctehidler arasında ittifak
vardır.
740
Molla Hüsrev: "İçinde İslâm ahkâmının tatbik
edildiği Darû'l Harb; Darû'l İslâm olur. Cum'a ve Bayram
namazlarının kılınması gibi!.. Her ne kadar; o beldenin
(Darû'l Harbin) mûkim olan kâfirleri orada kalsalar da, o
belde Darû'l İslâm'a bitişik olmasa da, durum
aynıdır."(76) hükmünü zikreder!.. Zira "Cum'a ve
Bayram Namazları'nın; hadd'lerin tatbik edildiği ve
hükümlerin infaz edildiği şehir'de; "Ulû'lemr'in"
izni ile edâ edileceği hususu Resûl-i Ekrem (sav)'in sünneti
ile sabittir!.. Hadd'ler tatbik edilince; o belde'de idâre ve
hâkimiyet mü'minlere ait demektir. Bir belde'de mü'minler;
kendi içlerinden seçtikleri "Cum'a imamının" değil
de, o beldedeki siyasi yönetimin tâyin ettiği imam'ın
arkasında Cum'a namazını edâ ediyorlarsa, "o siyasi
yönetime karşı" cihad'dan söz edemezler!.. Zira her
ibadet; edâsının şatlarına riâyet edilerek yerine
getirilir. Cum'a ve Bayram Namazları'nın edâsı'nın
şartları; mükellefin dışında aranan şartlardır. O
şartların bulunması; mü'minlerin idâre ve hakimiyete sahip
olduklarının delilidir. Hiçbir mü'min; kendi idâre ve
hâkimiyetini tahrip etmek isteyen "Âsi ve Bağyi'lere
"itaatle yola çıkamaz. Bu husus iyi bilinmeli ve
"Demokratik" hevesleri için İslâm'ı istismar
edenlere meydan verilmemelidir. Zira Allahû Teâla (cc)'nın
rızasını bir kenara bırakıp; hevâ ve heveslerine göre amel
edenlerde "İhlâs" yoktur.