MEDİNE'DE; SİLÂHLI
MÜCADELE "FARZ" KILINMIŞTIR
767 Mekke'den
"Medine'ye" hicret eden mü'minlerin; geride kalan
bütün malları talan ediliyor!.. Faziletleri kelimelerle izah
edilemeyecek olan Ensar; "Hicret eden" mü'minleri
(Muhacirleri) bağrına basmıştır. Herşeylerini onlarla
paylaşan Ensar hakkında Kur'an-ı Kerim'de: "Onlardan
(Muhacirlerden) evvel Medine'yi yurd ve iman (evi) edinmiş olan
kimseler, kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara
(Muhacir'lere) verilen şeylerden dolayı göğüslerinde bir
ihtiyaç (meyli) bulmazlar. İhtiyaçları bulunsa bile (onları)
öz canlarından (Nefislerinden) daha üstün tutarlar. Kim
nefsinin (mala olan) hırsından ve cimriliğinden korunursa,
işte muradına erenler onların ta kendileridir"(123)
hükmü beyan buyurulmuştur. Hz. Berâ (ra)'den rivayet edilen;
Buhari, Müslim ve Tirmizi'de kaydedilen bir Hadis-i Şerif'te
Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur: "Ensar'ı ancak
mü'min olanlar sever; münafıktan başkası da onlara buğz
etmez. Ensar'ı seveni Allahû Teâla (cc) sever, buğz edene de
Allahû Teâla (cc) buğz eder."(124)
768 İbn-i Abbas (ra)'den
rivayete göre; Resûl-i Ekrem (sav) Mekke'den çıkarken Hz.
Ebû Bekir (ra)'e: "-Bunlar kendilerine gönderilen
peygamberi, yurdlarından çıkardılar. "Biz Dünya'da
Allah'ın teslim olmuş kullarıyız ve biz ancak O'na
dönücüleriz (El Bakara Sûresi:156)." Mutlaka helak
olacaklar" buyurdu.(125) Harbin mübah kılındığına dair
ilk Ayet-i Kerime de "Medine'de" nazil oldu;
"Kendileriyle mukaatele
edilen (Yani düşmanların hücûmuna uğrayan mü'min)lere,
uğradıkları o zulümden dolayı (Bilmukabele) harbe izen
verdi. Şübhesiz ki Allah onlara yardım etmeye elbette
kemaliyle kaadirdir."(126)
769 Ehl-i Sünnet ve'l
Cemaat'in müctehid imamları; savaşı başlatan ve bilfiil
devam ettiren Mekke müşriklerine karşı, tecavüzü önlemek
ve meşru müdafaa haklarını kullanmak üzere Cihad'a izin
verildiği hususunda müttefiktirler. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de
bu husus ayrıca tasrih buyurulmuştur.
"(Ey mü'minler)
Ahidlerini bozan, o peygamberi sürüp çıkarmayı kuran ve
bununla beraber ilk defa da sizinle kendileri (Muharebeye)
başlayan bir kavim ile savaşmaz mısınız? Onlardan
(Müşriklerden) korkacak mısınız? Eğer (Gerçekten)
inanmış kimseler iseniz, kendisinden korkmanıza daha çok
lâyık olan bir Allah vardır. Onlarla muharebe edin ki; Allah
sizin ellerinizle onları azablandırsın, onları rüsvay etsin,
size müşriklere karşı nusret versin, mü'minler zümresinin
göğüslerini ferahlandırsın."(127)
770
İmam-ı Muhammed (rh.a): "Bundan sonra haram ayları
geçtikten sonra savaşılması emredildi. Bununla ilgili olarak
Allahû Teâla (cc) şöyle buyurur: " (Dokunulması) haram
olan o aylar çıktığı zaman artık o müşrikleri nerede
bulursanız öldürün, onları (esir) olarak yakalayın, onları
hapsedin, onların bütün geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe
ederlerse (tevbelerini ve imanlarını tasdiyk için) namaz
kılarlar, zekât verirlerse yollarını serbest bırakın.
Çünkü Allah çok yarlığayıcıdır, çok
esirgeyicidir."(128) Daha sonra da mutlak olarak savaş
emrolundu: "Allah yolunda muharebe edin. Bilin ki şüphesiz
Allah hakkı ile işitici, kemaliyle bilicidir."(129) Bu
Ayet-i Kerime ile birlikte, mesele bir sonuca bağlandı. Emrin
mutlak oluşu, her halûkârda ona uymayı gerekli kılıyor.
Ancak savaşın farz oluşu, dini yüceltmek ve müşrikleri
susturmak içindir"(130) Hükmünü zikretmektedir. İmam-ı
Merginani: "Cihad; Allahû Teâla (cc)'nın dinini aziz
kılma ve küfrün şerrini insanlar üzerinden defetmek için
farz kılınmıştır"(131) buyurmaktadır. Emperyalist
kâfirlerin; İslâm topraklarını istilâ ettiği günümüzde
cihad; gücü yeten her mü'min üzerine "Farz-ı Ayn"
olan bir ibadettir.