DÜŞMANLA SULH YAPMAK
777 İmam-ı Muhammed (rh.a):
"Şayed düşman mü'minlere: "Bizi bırakın ne biz
sizinle savaşalım ve ne de siz bizimle savaşın"
derlerse, müslümanların bu teklifi kabul edip savaşmamaları
caiz değildir. Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor: "(Ey
Mü'minler) Gevşemeyin, mahzun olmayın, siz eğer (gerçekten)
mü'min iseniz (Düşmanlarınıza galib ve onlardan) çok
üstünsünüz"(141) Çünkü cihad bir farzdır.
Müslümanların farz olan şeyi kabullenmemeleri
düşünülemez. Nasıl ki; oruç tutmamamızı, namaz
kılmamamızı isterlerse, bu isteklerini kabul etmeyeceksek,
cihadla ilgili tekliflerini de kabul etmeyiz. Ama düşman çok
güçlü ise ve müslümanlar onlara karşı koyamayacaksa o
başka!.."(142) hükmünü beyan buyurmaktadır. Dikkat
edilirse; cihad için gerekli her türlü imkân varken, onu
terketmek mümkün değildir. Zira cihad, farz olan bir
ibadettir. Rükünlerine ve şartlarına riayet edilerek,
ihlâsla eda edilmesi zarûri olur.
778 Eğer barış müslümanlar
için hayırlı ise İmam (Ulû'lemr) ehl-i harb ile barış
yapar, ancak müslümanlar için hayırlı değilse barış caiz
olmaz. Çünkü barış; sûreten ve manen cihadı terk
etmektir.(143) İmam-ı Merginani: "Mü'minlerin imamının
harbilerle (müslümanlar için maslahat bulunduğunu zaman),
barış yapmasında beis yoktur. Çünkü Allahû Teâla (cc)
şöyle buyurmuştur: "Eğer onlar (Kâfirler) barışa
meylederlerse, sen de ona (sulhe) yanaş ve Allah'a tevekkül
et.."(144) Resûl-i Ekrem (sav); Mekke müşrikleri ile
Hudeybiye'de sulh anlaşması imzalamıştır. Şunun üzerine
ki; sulh sebebiyle müşriklerle arasında, o yıl savaş
olmasın. Çünkü sulh yapmak; müslümanlar için hayırlı
olduğu zaman manevi bir cihad'dır."(145) hümünü
zikretmektedir. Dikkat edilirse; kâfirlerle sulh yapmak,
mü'minlerin imamına bağlı olan bir hadisedir. Hiç kimse;
kendi mantığına dayanarak ve "Ehven-i Şer"
ıstılâhını öne sürerek, kâfirlerden bir zümre ile sulh
imzalayamaz.
779
Kâfirler; müslümanları kuşatır ve "Mal" taleb
ederek barış yapmak isterlerse; Ulû'lemr, böyle bir sulhe
razı olmaz. Zira bu teklifte mü'minleri hor ve hakiyr kılma
sözkonusudur. Resûl-i Ekrem (sav): "Ölüm tehlikesi
olmadığı süre içerisinde, mü'min için kendisini zelil
etmek yoktur. Ancak ölüm tehlikesi anında, bu tehlikeyi hangi
yolla defetmek mümkün olursa, o vacibtir"
buyurmuştur.(146) Ancak Ulû'lemr; harbilerle sulh yapmayı ve
buna karşılık onlardan (Harbilerden) mal almayı münasib
gördüğü zaman bunda bir beis yoktur. Zira mal olmaksızın
sulh yapmak caiz olunca, mal olarak yapmak evleviyetle caiz olur.
Bu alınan mal; cizye'nin sarf olduğu yerlere sarf edilir.(147)