FİDYENİN HÜKMÜ VE MİKTARI
832 Kur'an-ı Kerim'de:
"(Oruç tutmaya) gücü yetmeyen (Takat getiremeyen)ler
üzerine de bir yoksul doyumu fidye vermek lâzımdır. Bununla
beraber kim gönül isteği (arzusu) ile bir hayır yaparsa,
işte bu onun için daha hayırlıdır"(88) hükmü beyan
buyurulmuştur. Hanefi Fûkahası; oruç tutmaya gücü yetmeyen
(aciz olan) kimselerin "Fidye" vermeleri gerektiği
hususunda müttefiktir.(89) Resûl-i Ekrem (sav): "Bir
mükellef, başka birisinin yerine namaz kılamaz. Lâkin onun
için yemek yedirebilir"(90) buyurmuştur. Ramazan-ı Şerif
orucunu meşru bir özür sebebiyle tutamayan mükellef;
"Acizlik" durumunun devam edeceğini zann-ı galibi ile
bilirse, bizzat kendisi fidye verebilir. Nitekim İmam-ı
Merginani: "Oruç tutmaya gücü yetmeyen (Takatı olmayan)
yaşlılar iftar ederler ve her günün orucuna bedel olmak
üzere bir fakiri sabahlı-akşamlı doyuracak nisbette fidye
verirler"(91) hükmünü zikretmektedir. Malûm olduğu
üzere fidye; buğday, arpa, hurma ve üzüm gibi yiyecek
maddeleri esas alınarak hesaplanır ve her yıl miktarı
değişir. Asgari miktar; buğday'dan yarım sa' (1,667 kg. ),
arpa, hurma ve üzümden bir sa' (3,334 kg. )'dır. Bunların
bizzat kendileri verilebileceği gibi, bedelleri de verilebilir.
Bütün mesele şudur: Fidye veren mü'min: bununla fakir bir
kardeşini (Sahur ve iftar vakitlerinde) doyurduğuna kani
olmalıdır. Eğer açıklanan fidye miktarı ile; bu amelin
yerine gelmeyeceğine inanıyorsa, gönlünün arzu ettiği kadar
fazla verebilir. Bu onun için çok daha hayırlıdır.
833
Hastalık veya yolculuk gibi bir özürle; Ramazan-ı Şerif
orucunu edâ edemeyen mükellefin derhal "Fidye"
vermesi gerekmez. Zirâ acizlik durumunun ortadan kalkması ve
kaza etmesi ihtimali vardır. Ancak kaza edemediği halde; daha
açık bir ifade ile, kaza imkânı doğduğu, fakat ihmal
ettiği durumlarda, fidyeyi vasiyyet etmesi zaruridir. Eğer
ölen kimse; "Oruç fidyesini" vasiyyet etti ise,
varisleri ölünün malından fidye verirler. Bu durumda olan bir
kimse; vasiyyet etmemiş olsa dâhi, varislerinin teberruda
bulunarak "Fidye"yi ödemeleri caizdir.(92) Fark
şudur: Vasiyyet ettiği takdirde kadı; "Fidye" için
varisleri zorlar. Ancak vasiyyet yoksa, zorlayamaz.