KEFFÂRET NEDİR?
841 Arapça bir kelime olup;
(K-F-R) kökünden gelir, örtmek ve gizlemek manasınadır.(104)
İslâmî ıstılâhta; bazı fiilleri irtikap eden mükellefin,
günahlarının örtülmesi için şer'i şerifin koyduğu
hududlara "Keffâret" denir. İmam-ı Merginani;
Allahû Teâla (cc)'yı inkâr eden kâfirlerin
"Keffâret'e" ehil olmadıklarını esas alarak;
"Zira keffâret bir ibadettir"(105) hükmünü
zikretmektedir. Mü'min için bir anlamda ceza olduğu da
bilinmektedir. Molla Hüsrev: "Keffaret; ûkubat ile ibâdet
arasında döner"(106) buyurmaktadır. İmam-ı Kasani'de
tarif bu şekildedir. Beş çeşit keffâret vardır:
1. Orucu kasden ve teammüden
bozmanın keffâreti.
2. Hataen bir mü'mini
öldürmenin keffâreti.
3. Zıhar keffâreti.
4. Hacc ibadeti esnasında,
ihramlı iken tıraş olmanın keffâreti.
5. Yemini bozmanın
keffâretidir.(107)
NEZR'İN (ADAK'IN) TARİFİ VE
HÜKMÜ
842 Kur'an-ı Kerim'de:
"Nezirlerini edâ etsinler"(108) hükmü beyan
buyurulmuştur. Nezir; şer'i şerifin değil, mükellefin kendi
nefsine vacib kıldığı amellerdir. Nitekim Tecrid-i Sarih'te:
"Nezir de; mübah olan bir şeyi ibadet kasdı ile kendi
nefsine vacib kılmak demektir ki, bunu da dilimizde
"Adak" diye ifade ederiz"(109) denilmektedir.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim bir nezir yapar ve ismini
koyarsa, onun üzerine tesmiye ettiği (ismini koyduğu) şeyi
edâ etmesi vacibtir"(110) buyurduğu da bilinmektedir.
Meselenin kavranması için bir misal verelim: "Çocuğum
askerden gelirse veya iyileşirse, bir kurban kesmek üzerime
vacib olsun" diyen mükellef, bir şart koşmuş ve o yerine
geldiği takdirde yapacağı ameli beyan etmiştir!.. Şart
tahakkuk ettiği an, kurban kesmesi "Vacib" olur.
Dikkat edilirse; bu ameli şer'i şerif değil, mükellef kendi
sözüyle kendi nefsine vacib kılmıştır. İşte buna Nezr
(Adak) denir. Nezr;kitab, sünnet ve icma ile sabittir.
843 Nezr'in (Adak'ın) sahih
olması için bazı şartlar vardır. Birincisi: Şer'i şerif'te
nezredilen şeyin cinsinden bir vecibenin (Namaz, oruç, kurban
vs..) bulunması gerekir. Meselâ; hasta ziyaretine nezretmek
sahih değildir. İkincisi: Nezredilen şey bizzat vecibe
olmalı, vesile olmamalıdır. Meselâ: Abdest almayı veya
tilâvet secdesi yapmayı nezretmek sahih olmaz. Çünkü bunlar
birer vesiledir. Üçüncüsü: Nezredilen şey, hâl-i hazırda
vecibe olan bir şeyin kendisi olmamalıdır. Meselâ: Öğle
namazını kılmayı veya başka bir farzı (Ramazan orucunu
tutmayı) nezretmek sahih olmaz. Nihaye'de de böyledir.
Dördüncüsü: Nezredilen şey, herhangi bir ma'siyet
olmamalıdır. Bahr'ûr Raik'te de böyledir. Resûl-i Ekrem
(sav): "Her kim Allah'a itaati (mucub bir hayır ve ibadet)
nezrederse itaat etsin (Nezrini yerine getirsin). Her kim de,
Allah'a karşı ma'siyyeti nezrederse, Allah'a asi olmasın"
buyurmuştur.(111) Meselâ: Bir kimse "Allah rızası için,
kurban bayramı günü oruç tutayım" demiş olsa bile, o
gün yer, başka bir gün kaza eder. Beşincisi: Yerine
getirilmesi mümkün olmayan bir şeyi nezretmemek de, nezr'in
sıhhatinin şartlarındandır. Meselâ; bir mükellef
"Dünkü gün oruç tutayım" diye nezretmiş olsa,
nezri sahih olmaz.(112)
844
Nezr'in (Adak'ın) rüknü: Sabit olmasına delâlet eden
sözdür!.. Mükellef kendi iradesi ile, kendisine neyi vacib
kılmışsa, onu aynen edâ eder. Zira bununla (Nezri ile)
Allahû Teâla (cc)'ya kurbet'e (Yakınlığa, ibadete) niyyet
etmiştir. "Üzerime bir ay oruç olsun, şu kadar sadaka
olsun, şu işim olursa Allah rızası için bir koç kurban
edeyim ve bunun gibi sözler, nezr'in tahakkukuna vesile olur.
Eğer Nezrini (Adağını) herhangi bir şarta bağlamışsa,
"Nezr-i Muallak" denir. Meselâ ".......İşim
olursa, Allah (cc) rızası için bir kurban keseyim" sözü
şarta bağlanmıştır!... Şartın "Olumlu" veya
"Olumsuz" olması değil, tahakkuk etmesi önemlidir.
"Falanca kimse ile konuşursam, bir hafta oruç
tutayım" diyen mükellef, kasıd olarak konuşmamayı,
konuştuğu takdirde kendisini cezalandırmayı esas almıştır.
Ancak şart tahakkuk edince, bir hafta oruç tutması vacib olur.
Hiçbir şarta bağlı olmayan nezre; "Nezr-i Mutlak"
denir. Meselâ: "Allah (cc) rızası için, Receb ayı
boyunca oruç tutayım" diyen mükellef, kendisine bir ay
orucu vacib kılmıştır.