845 İ'tikâfın lûgat manası
"durmak, bir şeye devam etmek"tir. İslâmi
ıstılâhta; mükellefin ibadet niyyeti ile, cemaatle namaz
kılınan bir mescidde kalmasına "İ'tikâf"
denir.(113) İmam-ı Serahsi: "İ'tikâfın meşruiyyeti
kitab ve sünnetle sabittir. Kitab'da Allahû Teâla (cc)'nın
şu kavli vardır: "Mescidlerde İtikâfta bulunduğunuz
zaman kadınlarınıza (Geceleri) yaklaşmayın." Muhakkak
ki, mescidde ibadet niyyeti ile durulur. Hz. Ebû Hureyre
(ra)'dan ve Hz. Aişe (r.anha)'dan rivayet edildiğine göre;
Resûl-i Ekrem (sav) Ramazan ayının son on gününde, Medine'de
mescidde İ'tikâfta bulunmuştur"(114) hükmünü zikreder.
846 İ'tikâf; vacib, sünnet-i
müekkede ve müstehab olmak üzere üçe ayrılır. Bir şarta
bağlı olarak veya şartsız nezredilmiş (Adanmış) bulunan
İ'tikâf vâcibtir. Ramazan-ı Şerif'in son on günündeki
İ'tikâf sünnet, kifaye niyyetiyle yapılan İ'tikâf ise
müstehabtır. Fethûl Kadir'de de böyledir.(115) Vâcib olan
İ'tikâfın en az süresi, bir gündür. İ'tikâfa giren kimse,
bir günü doldurmadan çıkarsa, o günün İ'tikâfını kaza
eder. Çünkü o kimse; İ'tikâfa kasden başlayıp ibtal
etmiştir.(116)
847 İ'tikâf'ın sahih
olabilmesi için bazı şartların bulunması gerekir. Birincisi:
Niyyet'tir!.. Niyetsiz İ'tikâfın sahih olmayacağı hususunda
icma vardır. Miracü'd-Diraye'de de böyledir. İkincisi
İ'tikâfın mescidde yapılması şarttır. Sahih olan kavle
göre; ezân okunup, kâmet getirilen ve cemaatle namaz kılınan
her mescidde İ'tikâf yapılabilir. Hûlâsa'da da böyledir.
İ'tikâfın en efdali; Mescid-i Haram'da (Kâbe-i Şerif'te)
yapılan İ'tikâftır. Sonra sırası ile; Medine-i
Münevvere'de bulunan Mescid-i Nebeviyye'de, sonra Kudüs'te
bulunan Mescid-i Aksa'da, sonra cemaati çok olan mescidlerde
yapılan İ'tikâf daha efdaldir.(117) Üçüncüsü:
İ'tikâfın şartlarından birisi de oruçtur. Resûl-i Ekrem
(sav)'in: "İ'tikâf ancak oruçla birlikte edâ
edilir"(118) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası,
"Oruç tutmadan hiçbir İ'tikâfın sahih
olmayacağı" hükmünde ittifak etmiştir.(119)
Dördüncüsü: Müslüman olmak, akıl, cünüblükten, hayız
ve nifastan temiz bulunmak da İ'tikâfın
şartlarındandır.(120) Zira Müslüman olmayan kimse, ibadete
ehil değildir. Mecnun ve deli gibi kimseler de;
"Niyyet" ehli değildirler. Cünüb, hayızlı ve
nifaslı olanlar da, mescide girmekten menedilmişlerdir.
İ'tikâf için bülûğ şart değildir. Akıllı olan çocuğun
yaptığı İ'tikâf sahih olur. İ'tikâfın sıhhati için
erkek olmak ve hür olmak da, şart değildir. Kadın kocasının
izni ile, köle de efendisinin muvafakatı ile İ'tikâfa
girebilir.(121)
848 Kadınlar içinde
oturdukları evlerin mescidinde İ'tikâf yaparlar. Bu durumda,
İ'tikâf yaptıkları yerler kadınlar hakkında cemaatin namaz
kıldığı mescidler gibi olur. İmam-ı Merginani:
"Kadınlara gelince; onlar evlerinin mescidinde İ'tikâfa
girerler. Zira kadının namazının mevkii orasıdır. Bu
durumda, kadının orda İ'tikâfa girmesi tahakkuk eder. Şayed
kadın için evde mescid bulunmaz ise orda bir mevkii (oda) tayin
eder ve orada İ'tikâfa girer"(122) hükmünü
zikretmektedir. Kadınların dışardaki mescidlerde İ'tikâfa
girmeleri caizdir, ancak bu mekruhtur. Serahsi'nin Muhıyt'inde
de böyledir.(123) Essah olan kavle göre; kadının evinde
yapmış olduğu İ'tikâf, dışardaki mescidde yapmış olduğu
İ'tikâftan daha efdaldir.
849 ŞER'İ BİR MAZERET
BULUNMADAN MESCİDDEN ÇIKMAK: Hz. Aişe (r.anha)
Validemizden rivayet edilen: "Resûl-i Ekrem (sav) İ'tikâf
ettiği zaman mescidden çıkmazdı. Sadece kaza-i hacet için
çıkardı"(124) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi
fûkahası: " İ'tikâfa giren kimse; özürsüz olarak
mescidden çıkarsa, ister kasden, ister sehven olsun İ'tikâfı
bozulur"(125) hükmünde ittifak etmiştir. Mu'tekif
İ'tikâf yaptığı mescidde yer, içer ve uyur. Çünkü
bunların mescidde yapılmaları mümkündür. Ancak İ'tikâfa
girdiği mescid "Cum'a Mescidi" değilse güneş zeval
noktasına vardığı zaman çıkabilir.(126) Büyük ve küçük
abdest için (Kaza-i Hacet) evine gitmesi İ'tikâfa zarar
vermez.
850 CİM'A VE CİM'ANIN
MUKADDİMELERİ DE İ'TİKÂFI BOZAR: Kur'an-ı Kerim'de
"Mescidlerde İ'tikâfda bulunduğunuz zaman
kadınlarınıza yaklaşmayın"(127) hükmü beyan
buyurulmuştur. Hanefi fûkahası: "İ'tikâfa giren
kimsenin cim'a yapması haramdır. Cim'anın davetçileri
(Öpmek, okşamak vs..) için de hüküm aynıdır. Cim'a ve
cim'anın davetçileri; kasden veya şehven yapılsın durum
değişmez. İ'tikâf bozulur"(128) hükmünde müttefiktir.
Ancak düşünmekle veya bakmakla inzal vaki olursa, İ'tikâf
bozulmaz. İhtilâm olmanın da İ'tikâfa zararı yoktur.
851 BAYILMAK VEYA CİNNET
GETİRMEK İ'TİKÂFI BOZAR: "İ'tikâf yapan
mükellefe; birkaç gün baygınlık veya cinnet arız olursa;
İ'tikâfı bozulur. Bu kimse; iyileştiği zaman yeniden
İ'tikâfa başlar. Zira İ'tikâfı kaza etmesi
vaciptir."(129)
852 İ'tikâf esnasında
hayırdan başka hiçbir söz söylenmemelidir. Ancak, ibâdet
kasdı ile susmak da mekruhtur. Molla Hüsrev: "Susmanın
mekruh olması, mutekif'in bunun ibadet olduğuna itikad etmesi
halindedir. Aksi halde mekruh olmaz. Çünkü Resûl-i Ekrem
(sav): "Kim susarsa kurtulur" buyurmuştur. Bu Hadis-i
Şerifi Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir. Konuşmak
da mekruhtur. Ancak hayır konuşmak mekruh değildir. Çünkü
Allahû Teâla (cc)'nın: "(Habibim) Kullarıma söyle,
sözün en iyisini konuşsunlar" (El İsrâ Sûresi: 53)
kavl-i şerifi, mânasındaki umumiliğinden dolayı, mescidin
dışında, mutekif olmayanın da ancak hayır ile konuşmasını
gerektirir. Sen mu'tekifi ne sanırsın ki, mescidde hayırdan
başkasını konuşması caiz olsun"(130) hükmünü
zikreder. Mu'tekif (İ'tikâfa giren kimse) Kur'an-ı Kerim
okumaya, Hadis-i Şerif'ler üzerinde tefekküre ve Resûl-i
Ekrem (sav)'in siyerini (Cihad ve diğer mücahedelelerini
öğrenmeye, bunun dışında Hz. Adem (as)'dan itibaren
mücadele veren Peygamberlerin ve salih kimselerin tevhid
mücadelesini tefekkür etmeye gayret etmelidir.(131)
853
İ'tikâfa giren mü'min; kendisini tamamen Allahû Teâla
(cc)'ya ibadete hasretmiştir. Onun maksadı; İ'tikâf
sayesinde, sürekli kötülüğü emreden nefs-i emmaresini
yenmektir. Bir beldedeki mü'minler; topluca İ'tikâfı
terkederlerse, günah işlemiş olurlar. Bir kısmı İ'tikâfa
girerse; diğerlerinden günah sakıt olur. Ancak İ'tikâfı
nezreden kimseler; ister Ramazan ayında, ister Ramazan'ın
dışında olsun, mutlaka oruç tutmak zorundadırlar. Ayrıca
nezir sebebiyle İ'tikâf kendilerine vacib olmuştur.