İLİM NEDİR?
9 Ehl-i
Sünnet ve'l Cemaat'e göre ilim, "Malûm olanın, olduğu
hal üzere bilinmesidir."(12) Bu yaratılmışların
ilmidir. Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ise; bir şeyin
(eşyanın) aslının ne olduğunu ve ne olacağını kuşatması
ve haberdar olmasıdır.
10 Kur'an-ı Kerim'de: "Bilmediğin şeyin ardına
düşme. (Peşinden gitme.) Doğrusu duyman, görmen ve muhakemen
(kalbin) ondan sorumludurlar"(El-İsra: 36) hükmü beyan
buyurulmuştur. Ayette bilgiye ulaşmak için zikredilen duyma
(haber-i sadık), basar, (müşahede, görme) ve fuâd (akl-ı
selim ile kavrama) oldukça önemli unsurlardır. İslâm
alimleri, bu unsurları dikkate alarak ilim şu üç yolla elde
edilir, demişlerdir:
1. Haber,
2. Duyu organlarının faaliyetleri,
3. İstidlâl (Akıl yürütme) metodu.(13)
11 Vahyi (Haber-i Sadık) reddeden Scientisme (bilimcilik)
akımı, İslâm topraklarında şirkin ve zulmün yayılmasında
büyük rol oynamıştır. Bilimin yapısını, gayesini ve
şartlarını araştıran ve bilim dışındaki bütün
inançları inkâr eden pozitivist ideoloji: "Bilim bir
dindir, bundan sonra amentüleri yalnız bilim yazacaktır.
Ahlâki ve edebi meseleleri bilim çözecektir"(14)
sloganlarıyla "Vahye" karşı savaş açmıştır.
Sosyal olayları; ilkel toplumdan modern topluma doğru sürekli
bir evrimin bulunduğunu iddia ederek, izaha çalışan
filozoflar: "Bilim ilerledikçe, dinin ortadan
kalkacağını" iddia edecek derecede çıldırmışlardır.
Cahili bütün eğitim sistemleri temelde bu akaide dayanır.
12 Mü'minler için; Allahû Teâla (cc)'nın kitabında ve
Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetinde kat'i olarak yer alan her
haber "ilim" hükmündedir. Velev ki; akıl ve duyu
organları bunun mahiyetini kavrayamasın!..
İLİMLERİN
SINIFLANDIRILMASI
13 Resûl-i Ekrem (sav): "İlim, taleb edilip
öğrenilmesi, her mü'min erkek ve kadın üzerine
farzdır"(15) buyurmuştur. İslâm ulemâsı; şer'i
delilleri esas alarak ilmi, "Farz-ı Ayn" ve
"Farz-ı Kifaye" olmak üzere, iki sınıfta mütalaa
etmiştir.(16)
14 İbn-i Abidin: "Farz-ı Ayn" ilimler ile
"Farz-ı Kifaye" ilimleri tasnif ettikten sonra şu
tesbitte bulunmuştur: "Farz-ı ayn, farzı kifaye'den
efdaldir. Çünkü farz-ı ayn nefsin hakkı için farz
kılınmıştır. Nefis için o daha mühim ve daha
meşakkatlidir. Farz-ı kifaye öyle değildir. O umumun hakkı
için farz kılınmıştır. Bu umuma kafir bile dahildir. Bir
iş umumi olursa hafifler, hususi olursa ağırlaşır.
Bazıları farz-ı kifayenin efdal olduğunu söylemişlerdir.
Zira bu farzın edası bütün ümmet'ten borcu iskat eder. Terk
edilirse edaya imkânı olan herkes günahkâr olur. Bu sıfatta
olan farzın te'sir cihetinden daha büyük olacağında şüphe
yoktur. Mamafih Tahtavi'nin nakline göre birinci kavil (Farz-ı
Ayn'ın daha efdal olduğu) mutemed sayılmıştır."(17)
15 İmam Burhanüddin Ez Zernuci: "Hangi durumda olursa
olsun, bulunduğu halde meydana gelen işlerle, ilgili bilgileri
edinmek her müslümana farzdır. Çünkü müslüman için namaz
kılmak zaruridir. Bu sebeble namazın farzlarını, eda edecek
kadar şart ve erkânına ait bilgileri edinmek onun için farz
olur. Yine vacibi edâ etmek için gerekli bilgileri edinmek
vacib olur. Zira farzı yerine getirmeye vesile olan şey farz,
vacibi yerine getirmeye sebeb olan bilgi de vacib olur"(18)
diyerek, önemli bir inceliği ifade etmiştir. Her mükellefin,
içinde bulunduğu hal ile ilgili ilimleri öğrenmesi üzerine
farzdır. Meselâ: Fakir durumda olan bir mü'mine zekât veya
hacc ibadeti ile ilgili ilimler farz değildir. Ancak aynı
mü'min; nisab miktarından fazla mala sahip olursa, zekât ile
ilgili ilimler "Farz-ı Ayn" hale gelir. İstilâya
uğrayan veya azınlık durumunda olan müslümanların, cemaat
ve cihad hukukunu öğrenmeleri farzdır.
16 Sihir, büyü, kehanet, falcılık ve felsefe gibi, Şer'i
şerifin haram kıldığı ilimleri elde etmek ve bunlarla
insanları "Tevhid" çizgisinden uzaklaştırmak da
haramdır. Ancak bunların fesadına engel olmak için
öğrenmekte beis yoktur.
17 Farz-ı Ayn olan ilimleri tahsil etmek farz olduğu
gibi, mükellefin öğrendikleri ile amel etmesi de farzdır.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir kimse bildikleriyle amel
ederse, Allahû Teâla (cc) o kimseye bilmediklerini
öğretir"(19) müjdesi sarihtir. Münazara ve
münakaşa'da; muhaliflerini yenmek veya nefs-i emmaresini tatmin
etmek için ilim tahsil etmek mekruhtur. Dünyevi hırs ve tamah
saikiyle ilim elde etmek caiz değildir.
18 İlim ehli olan bir kimse; herhangi bir mükellef kendisine
müracaat ettiği ve sual sorduğu zaman, ilmi gizleyemez.
Resûl-i Ekrem (sav)'in "Bildiği şeyden sorulup da
gizleyen kimseyi Allahû Teâla (cc) kıyamet gününde ateşten
bir gemle gemleyecektir"(20) buyurduğu sabittir.