MÜELLİFE-İ KULÛB"
MESELESİ
888 Önce müellife (kalbleri
te'lif edilecek, ısındırılacak) kimdir? sualine cevab
arayalım. İmam-ı Kasani: "Müellife-i Kulûb, Kureyş'in
reislerinden ve arapların önde gelen kimseleridir ki, Ebû
Süfyan b. Harb, Safvan b. Ümeyye, Uyeyne İbn-i Hısn-i Firazi,
Ekra b. Habis, Abbas İbn-i Mirdat, Malik İbn-i Avf
onlardandır. Bunlar kendi kavimleri (kabileleri) arasında
nüfûz, kuvvet, şeref ve çok bağlıları bulunan
şahıslardı. Bazıları hakikaten mü'min olmuşlardı,
bazıları zâhiren müslüman, gerçekte münâfıklar
zümresindendi, üçüncü bir kısmı da kâfirdiler."(67)
hükmünü beyanla, müellife'nin tek bir akaidle
açıklanamıyacağını kaydediyor. Hz. Ebû Bekir (ra)'in
hilâfeti döneminde Ekra b. Habis ile Uyeyne b. Hısn-i Firazi,
çevrelerinde bulunan arazilerin "Müellife-i Kulûb"
hakkı olarak kendilerine verilmesini taleb ettiler. Hz. Ömer
(ra) kadı'lık görevini yürütüyordu. Kendilerine;
"bunun mümkün olmadığını, Allahû Teâla (cc)'nın
İslâm'ı aziz kâldığını ve kendilerine muhtaç
olmadıklarını" beyanla, "Müellife-i Kulûb"
hissesinin kaldırıldığını ilân etti.(68) Fûkaha; bu
hususta sahâbe-i kiram'ın icma'sının tahakkuk ettiğini
zikretmektedir.(69) İbn-i Nüceym bu icma'nın;
mü'minlerle-kâfirler arasında dostluğun kesildiğini beyan
eden Âyet-i Kerimelere dayandığını, farz ve vacib olan
hiçbir sadakanın kâfire verilmeyeceğini beyan etmektedir.(70)
İmam-ı Merginani: "Zekâtın verileceği yerler sekiz
sınıftır. Müellife-i Kulûb ise düşmüştür. Çünkü
Allahû Teâla (cc) İslâm'ı aziz kıldı, onlara (Müellife-i
Kulûb'a) muhtaç etmedi. İşte icma bunun üzerine mün'akid
oldu"(71) hükmünü zikreder. Dolayısıyla;
"Müellife-i Kulûb'a", sırf bu noktaları esas
alınarak zekât verilmez. İbn-i Abidin: "Müellife-i
Kulûb'un müslüman fakirlerine, fakirlik vasfından dolayı
zekât verilir, müellife'den olmasına bakılarak
verilmez"(72) hükmünü beyan eder.
889 Zekât; mahiyetini beyan
ettiğimiz yedi sınıfın bütün ferdlerine veya bazısına
temlik yoluyla (Milk edindirmek, vermek sûretiyle) edâ
edilir.(73) İmam-ı Şafii (rh.a) "Her sınıftan en az
üç kişiye verilmek sûretiyle edâ edileceğini" esas
almıştır.(74) Dürri'l Muhtar'da: "Zekât veren kimse, bu
sınıfların hepsine veya bazısına -velev ki herhangi
sınıftan bir kişiye olsun- verebilir. Çünkü cins bildiren
"Elif lâm", topluluğu iptal eder. Şafii her
sınıftan üç kişiye verilmesini şart koşmuştur"
hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken
"Cins bildiren" "Elif, lâm" topluluğu iptal
eder" hükmünü şu şekilde izah ediyor: "Cins
bildiren "Elif lâm"dan murad; ayetteki
"lilfûkarai" kelimesinin başındaki harf-i tariftir.
Bu harf-i tarif cinse, yani hakikate delâlet eder. Halebi diyor
ki, "Bu yedi sınıf zekât ehlinden sadece bir kişiye
vermenin caiz olduğunu ta'lildir. Yalnız bir sınıfa vermenin
caiz olmasına gelince, onun illeti şudur: Ayetten murad,
kendilerine zekât vermek caiz olan sınıfları beyan etmektir,
yoksa onlara vermeyi tayin etmek değildir.""(75)
Firaset sahibi her mü'min kabul eder ki; gününüzde
"Ulû'lemr" ve onun zekât toplamakla görevlendirdiği
"Âmil" yoktur. Ayrıca Allah (cc) yolunda silâhlı
mücadele veren fakir mücahidlerin sayısı da oldukça azdır.
"Mükâteb köle'nin de" bulunmadığı dikkate
alınırsa, geriye: Fakir, miskin, yolcu ve borçlu kalır!..
890
Zekât verilen mal, nisab miktarına ulaşmıyorsa, bunu tek bir
kişiye vermek daha efdaldir. Zahidi 'de de böyledir.(76) Ancak
nisab miktarını aşarsa, bir kişiye vermek mekrûh olur. Zira
bu fiilde, karşıdakini "Zengin" duruma getirmek
vardır. Bu gibi hallerde; birkaç fakir arasında taksim edilir.