BEYTÜ'L MAL'İN"
GELİRLERİ VE SARF YERLERİ
925 Ulû'lemr'in mü'minlerin
üzerindeki velâyeti kesindir. Dolayısıyla ibadetlerin edâsı
hususunda insanları teşvik etmek ve onların ihtiyaçlarını
gözetmek borcundadır. Beytü'lmal'in başlıca dört çeşit
gelir kaynağı vardır. Bunları izah etmeden önce, İbn-i
Abidin'de beyan edilen şu hüküm üzerinde duralım:
"Devlet reisinin (Ulû'lemr'in) her nev'e mahsus beytü'l
mal yapması icab eder. Kendisi bunların birinden ödünç
alıp, diğerine sarfedebilir. Nafaka verdiği kimselere,
ihtiyacına, fıkıh ve faziletine göre verir. Bunda kusur
ederse, Allah kendisini hesaba çeker. Şurunbulâli Risalesinde
şöyle demiştir: "Ulemanın beyan ettiklerine göre, her
nevi mal için hususi beytü'l mal yapmak ve bu malları
birbirine karıştırmamak vacibtir."(156) Şimdi başlıca
dört çeşit gelir üzerinde duralım.
926 BİRİNCİSİ:
Saime olan hayvanların zekâtı, zirai mahsûllerin ve
meyvaların öşürü ve ticaret mallarından "Amil"ler
vasıtasıyla toplanan zekât!.. Bunların kimlere verileceğini
daha önce izaha gayret etmiştik!..(157)
İKİNCİSİ:
Ganimetlerin, madenlerin, eskiden kalma hazine ve definelerin
(Rikaz'ın) beşte biri!.. Bunların sarf yeri; fakirler,
kimsesizler, muhtaç olan yetimler ve yolda kalan garib
kimselerdir.
ÜÇÜNCÜSÜ:
Haraç, cizye ve kâfirlerden sulh yoluyla alınan vergiler,
ticaretle meşgul olan zimmilerden ve harbilerden alınan mallar.
Bunların sarf yerleri: Cihad, kale yapımı, mescid inşaatı,
yol ve köprü, ribatlar, Vâli, Kadı, Müftü ve diğer
memurların maaşlarına sarfedilir. Serahsi'nin Muhıyt'inde de
böyledir. Ayrıca bunlar ilim öğrenen ve öğretenlere de
sarfedilir. Siracü'l Vehhac'da da böyledir.
DÖRDÜNCÜSÜ:
Lukatalar, (Sahibi bulunamayan yitik mallar), varis bırakmadan
ölen kimselerin terekeleri, yalnız kocası veya yalnız
karısı kalmış olan kimselerin ölümü halinde, hisselerinden
arta kalan mallar!.. Bu mallar; fakir olan hastaların
tedavileri, kimsesi olmayan ölülerin kefen ve diğer
masrafları, kazançtan aciz kalan kimselerin nafakalarına
harcanır. Tahavi şerhinde de böyledir.(158)
927
Maalasef son yıllarda "Sigorta" kavramı üzerinde;
tamamen hissi ve akli iddialar ortaya atıldı. Bazı mü'minler;
İslâm toplumunda sigorta ve emeklilik maaşının olmamasından
yakınmaya başladılar!.. Eğer Beytülmal'in gelirleri ve sarf
yerleri üzerinde dikkatle düşünülürse; İslâm toplumunda
"Ulû'lemr" bütün mü'minler adına, ihtiyaç
sahiplerinin meselelerini çözer!.. Zira Resûl-i Ekrem (sav):
"Ulû'lemr, velisi olmayan kimselerin velisidir"(159)
hükmünü beyan buyurmuştur. Eğer günümüzdeki sigorta
kavramı; güçsüzlük ve felâket anında insanları korumak
için aynı kimseden daha önce belli meblâğlar taleb etmeye
dayanıyorsa, mesele iyi düşünülmelidir. İslâm toplumunda;
her ferd, hiçbir ücret ödemeden bu imkâna kavuşmuştur.
Mü'minler "Bey'at'la", Zimmiler de "Zimmet
Akdi" ile lehindeki ve aleyhindeki bütün haklarını elde
ederler. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir mü'min
ölürken borç bıraksa, onu ödemek bana aittir. Mal bıraksa o
da veresesinindir"(160) buyurduğu bilinmektedir. Esasen
gayr-i müslim olan (Zimmilerin) kimselerin herhangi bir musibet
anında korunması da şarttır. Zira Resûl-i Ekrem (sav):
"Müslümanların lehine olan şeyler, onların da lehine,
müslümanların aleyhine olan şeyler, onların da
aleyhinedir"(161) hükmünü beyan buyurmuştur.
Dolayısıyla mal ile yapılacak olan ibadetlerin, hakkı ile
edâ edilebilmesi için de, Ulû'lemr'e ihtiyaç vardır. Nitekim
Zekât'ın mana ve önemini izah ederken zekât vermemekte ısrar
edenlerle ilgili olarak Hz. Ebû Bekir (ra)'in tavrını ortaya
koymaya gayret etmiştik!..(162)