HACCIN VÜCÛBUNUN ŞARTLARI
944 Bir mükellefe haccın farz
olması için, bir takım şartların bulunması zaruridir.
İbn-i Abidin, "Lübab" sahibine uyarak haccın
şartlarını dört kısımda incelemiştir. Birincisi
vücûbunun şartlarıdır. Nitekim bu hususta şunları
kaydeder: "Birincisi, vücûbunun şartlarıdır. Bunlar
tamamen bulunursa, hacc vacip (Farz) olur. Tamamı bulunmazsa,
hacc vacip olmaz. Mezkûr şartlar yedi olup şunlardır:
İslâm, Dar-ı Harp'te olan müslümanın haccın farz olduğunu
bilmesi, bülûğ, akıl, hürriyet, gücün yetmesi ve
vakit."(21)
945 MÜSLÜMAN OLMAK:
Bir kimseye haccın farz olması için; o kimsenin müslüman
olması şarttır. Çünkü kâfir ibadete ehil değildir. Hatta
bir kimse kâfir iken; hacc yapmaya gücü yetecek derecede
zengin olsa, fakat müslüman olduktan sonra fakir düşse, o
kimseye (önceki halinden dolayı) hac farz olmaz. Fakat hac
yapmaya gücü yeten müslüman, haccı edâ etmeyip, daha sonra
fakir düşse, durum böyle değildir. Hac ibadeti o
müslümanın zimmetinde borç olarak kalır. Bir mü'min, hacc
ibadetini edâ ettikten sonra (Allah muhafaza buyursun) irtidat
etse, sonra da tekrar müslüman olsa, haccı tekrar etmesi
icabeder.(22)
946 AKILLI OLMAK:
Allahû Teâla (cc)'nın teklifleri; ehliyet sahibi insanın
üzerinedir. Teklifin sıhhati akılla ilgilidir.(23) Hanefi
fûkahası: "Deli olan kimseye, hacc farz
değildir"(24) hükmünde ittifak etmiştir. İbn-i Abidin;
deliye haccın farz olmadığını kaydettikten sonra:
"Bunamış kimse hakkında usûlde ihtilâf edilmiştir.
Fahrû'l-İslâm'a göre, çocuk gibi bunaktan da hitap
sakıttır. Binaenaleyh ona hiçbir ibadet farz olmaz. İmam
Debbûsi ise, ihtiyaten muhatab olduğunu söylemiştir"(25)
hükmünü zikreder.
947 HÜRRİYET:
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir köle ki on defa
haccetmiştir, sonra da azad olmuştur. Onun üzerine farz olan
hac lâzım gelir"(26) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi
fûkahası: "Kölelere ve cariyelere hacc farz değildir.
Efendilerinin izni ile haccetmiş olsalar dahi bu tatavvû
(Nafile) olur. Hürriyetlerini elde ettikleri zaman; farz olan
haccı edâ etmek durumundadırlar"(27) hükmünde ittifak
etmiştir.
948 HACCIN FARZ OLDUĞUNU
BİLMEK: Küfür ahkâmının galib olduğu beldelerde,
insanlar İslâmî bir eğitime muhatab değildirler.
Dolayısıyla Darû'l Harp olan beldelerde, bir kimse müslümün
olsa, haccın farz olduğunu bilinceye kadar, ona hacc farz
değildir. Feteva-ı Hindiyye'de "Darû'l Harp'te müslüman
olan bir kimseye haccın farz olması için o kimsenin haccın
farz olduğunu öğrenmesi gerekir. Darû'l İslâm'da bulunanlar
ise haccın farz olduğunu bilmek durumundadırlar. Yani onlar
için mazeret yoktur. Haccın farz olması için, sadece haccın
farz olduğunu bilmek gereklidir. Ayrıca haccın nasıl edâ
edileceğni ve farzlarını bilip-bilmemek de müsavidir. Bir
kimse Darû'l İslâm'da yaşıyorsa, onun hüküm olarak haccın
farziyetini ve farzlarını bildiği kabul edilir."(28)
hükmü kayıtlıdır. Darû'l Harp'te müslüman olan bir
kimseye, iki erkeğin veya bir erkekle kadının "Haccın
farz olduğunu" bildirmesi kâfidir. Ayrıca adil olan bir
mü'min, ona haccın farz olduğunu beyan ederse, hacc kendisine
farz olur. Bu kimselerin (Şahidlerin) bülûğa ermiş olmaları
ve hür olmaları şart değildir.(29)
949 BÜLÛĞA ERMİŞ
OLMAK: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Herhangi bir sabi
ki, on defa haccetmiştir, sonra da bülûğa ermiştir. Onun
üzerine farz olan haccı edâ etmek lâzım gelir"(30)
Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Çocuklara
hac farz değildir. Velîlerinin yardımıyla haccı edâ etseler
dahi, bu nafile (tetavvû) olur. Bülûğa erdikten sonra, farz
olan haccı edâ etmeleri lâzım gelir"(31) hükmünde
ittifak etmiştir.
950 VAKİT:
Malûm olduğu üzere haccın vakti, Şevval, Zilkade ayları ile
Zilhiccce ayının ilk on günüdür.(32) Bu süreye
"Eşhür-û hacc" (Hac mevsimi) denir. Binaenaleyh bir
kimseye haccın farz olması için, vaktin bulunması da
şarttır. Meselâ; Muharrem ayında haccın vücûbunun diğer
şartlarına haiz olan bir kimseye, "Şevval" ayı
girinceye kadar hac farz olmaz. Bu süre içerisinde vefat
ederse; hac ibadeti zimmetinde borç olarak kalmış değildir.
Çünkü vakte (hac mevsimine) ulaşamamıştır.(33)
931 NAKİL
VASITASINI VE MASRAFLARI TEMİNE GÜCÜN YETMESİ:
Kur'an-ı Kerim'de 'Ona bir yol bulabilenlerin, beyt-i hac (ve
tavaf) etmeleri Allah'ın insanlar üzerindeki bir
hakkıdır"(34) hükmü beyan buyurulmuştur. Sahabe-i
Kiram, bu Ayet-i Kerimede geçen "Ona bir yol
bulabilen"den neyin kasdedildiğini Resûl-i Ekrem (sav)'e
sorduğunda, Peygamberimiz (sav) cevaben: "Bu zât ve
rahile'dir" buyurmuştur.(35) Hanefi fûkahası:
"Havaic-i Asliye'den fazla olarak nakil vasıtasını
teminle birlikte, nafakası üzerine vacip olan kimselerin ve
nefsinin yiyeceklerine sahip olmanın şart olduğunda ittifak
etmiştir."(36) Nakil vasıtası, ya hacca gidecek mü'minin
malı olmalı veya kiralamış bulunmalıdır. Âriyet (ödünç
alma) veya ibaha yoluyla nakil vasıtasına sahip olmak kâfi
değildir.(37) Mekkeliler ve Mekke'nin civarında oturanlar
için, nakil vasıtasını temin şart değildir. Bunların
yürümeye güçleri yetiyorsa, hac kendilerine farz olur. Nakil
vasıtasının bulunması, uzaktan hacca gelecek mü'minler için
şarttır. Ancak, mükellefin hem kendisinin, hem de aile
ferdlerinin yiyeceğini (Gidip-dönünceye kadar, bir yıllık
değil) temin etmiş olması şarttır. Buna gücü yetmiyorsa,
hacc kendisine farz olmaz.