HACCIN FARZLARI
960 Molla Hüsrev: "İhrama
bürünmek (giymek), Arafat'ta vakfe yapmak ve ziyaret tavafında
bulunmak haccın farzlarıdır. Şayed bunlardan birisi edâ
edilmese hac batıl olur ve gelecek yılda kazâ etmek icabeder.
İhrama bürünmek; tıpkı namazdaki iftitah tekbiri gibi
şarttır. Geriye kalanlara, (yani Arafat'ta vakfe'ye durmak ve
ziyaret tavafı yapmak) haccın rükünleri de
denilmiştir"(57) hükmünü zikreder. Dürri'l Muhtar'da:
"Haccın farzları üçtür. Birincisi: İhramdır. İhram,
başlarken şarttır. Sonu itibariyle ona rükün hükmü
verilir. Hatta hacca yetişmeyene, gelecek sene kaza etmek için
ihramda kalmak caiz değildir. İkincisi: Arafat'ta vakfe
zamanında durmaktır. (Arafat, Mina tarafında bir yerin
ismidir. "Tanışma" manasına gelen
"Marifet'ten" yapılmış bir ismi cemidir). Bu yere
Arafat denilmesi, Hz. Adem (as) ile Hz. Havva'nın orada
tanıştıkları içindir. Üçüncüsü: Ziyaret tavafının
ekserisidir. Bunların ikisi rükündür" hükmü
kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhettikten sonra
"Tetimme" diyerek, bu farzlara şunların da eklenmesi
gerektiği üzerinde durur: "Haccın farzlarından şunlar
kaldı: Tavafa niyyet, farzlar arasında tertib: evvelâ ihram,
sonra vakfe, sonra ziyaret tavafı yapılacak. Her farzın
vaktinde yapılması. Şu halde vakfe, arefe gününün
zevalinden, bayram gününün fecrine kadar yapılacak, ziyaret
tavafı ondan sonra ömrün sonuna kadar yapılabilir. Bir de
yeri, yani vakfe yapmak için Arafat'tan bir yer ve tavaf için
Kâbe'nin kendisi. Vakfeyi yapmadan cimaı (cinsi münasebet)
terk etmek de farzlardan sayılmıştır."(58)
HACCIN VACİBLERİ
961 Feteva-ı Hindiyye'de:
"Haccın vacibleri şunlardır: Müzdelife'de vakfe, Safa
ile Merve tepeleri arasında sa'y etmek, Cemreleri taşlamak
(Şeytan taşlamak), saçları traş etmek veya kısaltmak ve
Sader (veda) tavafını edâ etmek, Tahavi Şerhinde de
böyledir"(59) hükmü kayıtlıdır. Müzdelife'deki
vakfeye "Cem" adı da verilir. Bu şekilde
isimlendirmenin sebebi, Hz. Adem (as) ile Hz. Havva
(r.anhüma)'nın, bu mahalde bir araya gelip gerdeğe girdikleri
içindir.(60) Bu hâdisenin, insan neslinin ortaya çıkması
noktasında önemi büyüktür. Safa ile Merve arasında sa'y
etmek, Hanefi mezhebinin müctehid imamlarına göre vacip,
diğer üç mezhebin imamlarına göre rükündür. Safa ile
Merve, Kâbe'nin yakınında karşı karşıya bulunan iki
tepedir. "Safa" denilmesi, üzerinde Satvetûllah olan
adem Aleyhisselâm oturduğu içindir. Merve'ye de, üzerinde
kadın, yani Hz. Havva oturduğu için bu isim verilmiştir.
Müennes olması bundandır.(61)
HACCIN SÜNNETLERİ
962 Feteva-ı Hindiyye'de:
"Haccın sünnetleri: Kudûm tavafı yapmak, erkeklerin
kudûm ve ziyâret tavafında remel yapmaları (Reml: Adımları
kısaltıp, omuzları silkerek çalımlı bir şekilde
yürümektir. Tavafın ilk üç şavt'ında yapılır), Safa ile
Merve arasında sa'y ederken, orada bulunan iki direk arasında
erkeklerin süratlice geçmeleri, Bayram gecelerinde Mina'da
yatmak, arefe günü, güneş doğduktan sonra Mina'dan Arafat'a
gitmek, Müzdelife'den Mina'ya bayram günü sabahı, henüz
güneş doğmadan hareket etmek, Müzdelife'de gecelemek ve
cemreler arasında (Şeytan taşlama esnasında) tertibe riayet
etmektir. Bahrû'r Raik'te de böyledir"(62) hükmü
kayıtlıdır.
HACCIN EDEBLERİ
963 Hacc gitmeye niyyet eden
mükellef'in; borçlarını ödemesi esastır. Bilhassa üzerinde
Zekât ve Öşür borcu varsa, mutlaka bunları edâ etmelidir.
Dürri'l Muhtar'da "Haccın nevileri" üzerinde
durulurken: "Hacc bir defa farzdır. Çünkü onun sebebi
Beytullahtır. O ise birdir." Birden ziyadesi nafile olur.
Bazen de vacib'tir. Nitekim Mik'atı ihramsız geçerse
böyledir. Çünkü ileride izah edeceğimiz vechile o kimseye
iki ibadetten biri vacip olur. Eğer haccı tercih ederse,
vücûbla vasıflanır. Bazen haram olmakla da vasıflanır.
Haram malla hac böyledir. Kerahetle vasıflandığı da olur.
İzni gereken kimseden izinsiz hacca gitmek böyledir. Nevazil'de
beyan edildiğine göre, çocuğun henüz sakalı bitmemişse
sakalı bitinceye kadar babası haccına mani olabilir"
hükmü beyan edilmektedir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken:
"Haram malla hac böyledir. Bahır'da da böyle
denilmiştir. Bunu riya için yapılan haccla temsil etse dahi
iyi olurdu. Zira denebilir ki: Haccın kendisi mekânı mahsus'u
ziyarettir ve haram değildir. Haram olan, haram malı
harcamaktır. Bunların arasında ise telâzüm yoktur. (Birinden
diğeri lâzım gelmez). Nasıl ki, gasbedilen yerde namaz
kılmakla farz yerine geçer. Haram olan gasbedilmiş yerin
meşgul edilmesidir, fiil namaz olduğu için haram edilmiş
değildir. Çünkü farzın haramla vasıflanması mümkün
değildir. Burada da öyledir. Zira haddi zatında hacc
emredilmiş bir ibadettir. Haram olması sarfiyat cihetiyledir.
Galiba ona "Haram" denmesi, malın haccda dahlü tesiri
olduğundandır. Hacc, bedenin ameli ile maldan mürekkeptir.
Nitekim arzetmiştik. Onun için Bahır sahibi "Hacca giden
kimse helâl nafaka toplamaya çalışır. Çünkü haram malla
hacc kabul edilmez. Nitekim Hadis'te beyan
buyurulmuştur."(63) buyurmaktadır. Sonuç olarak; Hacca
niyet eden mükellef'in, sırf Allahû Teâla (cc)'nın
rızasını gözetmesi ve helâl malla yola çıkması esastır.
Zekâtı ve öşürü edâ edilmemiş mal, hacc ibadeti için
elverişli değildir.
964
Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın edebleri" beyan
edilirken, "Hacca gidecek olan mükellef; borçları varsa
ödemelidir. Haccla ilgili olarak, akıl ve rey sahibi olan
kimselerle istişare etmesi gerekir. Yol arkadaşları ve vasıta
hususunda istihare etmelidir."(64) Hacc yolculuğu
esnasında; her türlü gösteriş ve riyadan sakınmalı, ihlâs
hususunda titizlik göstermelidir. Kendisinde hakkı bulunan
kimselerin, haklarını ödemeli ve helâlleşmelidir. Beraber
çalıştığı (Mesai arkadaşlarıyla) kimselerle de
helâlleşmesi gerekir. Fethû'l Kadir'de de böyledir.
İbadetlerindeki (Namaz, zekât, öşür vs.) noksanlıkları
kazâ etmeli, bunlardan dolayı (Kazaya bıraktığı için)
pişman olmalı ve bir daha yapmamaya kat'i olarak niyyet
etmelidir. Bahru'r Raik'te de böyledir. Bir ameli başkası
görsün, başkası işitsin diye yapmaktan, övünmekten ve her
türlü ihtişamdan sakınmalıdır, tevazû içinde olmalıdır.
Bu sebebledir ki; bazı alimler hacc yolunda mahmil'e (Deve
üzerinde iki kişinin oturabileceği süslü oturak) binmeyi
kerih bulmuşlardır. Ancak "Riya" ve
"gösterişten uzak olursa mahmile binmek mekruh
değildir" diyenler de vardır. Tam helâl olan bir nafaka
ile haccetmelidir. Çünkü haram mal ile yapılan hacc makbûl
olmaz. Zoraki alınmış bir mal ile hacceden kimsenin üzerinden
hacc farizası sakıt olmakla birlikte, böyle yapmak haramdır.
Fethû'l Kadir'de de böyledir. Yenabi'de: "Hacca giden
kimse, ailesinin nafakasını noksansız olarak bırakır, hac
yolculuğuna temiz bir nefs ile çıkar. Her yerde (açık ve
gizli), bilhassa hac yolculuğunda Allahû Teâla (cc)'dan daha
fazla korkar. Allahû Teâla (cc)'yı bol bol zikreder.
Öfkelenmez, işlerini vakarla ve sükûnetle yapar. Lüzûmsuz
konuşmayı ve boş şeyleri terkeder" denilmiştir.
Tatarhaniyye'de de böyledir"(65) denilmektedir. Esasen
hacca giden kimsenin evinden çıkarken; tıpkı dünyadan
çıkıyormuş gibi hareket etmesi ve dünyevi endişeleri bir
kenara bırakması lâzımdır.