NİKÂH'IN HÜKÜMLERİ
1091 Nikâhın sahih bir şekilde
akdedilmesinden sonra, şu hükümler gündeme girer;
1) Erkek ve kadının,
birbirinden istifade etmeleri helal olur. İbn-i Abidin:
"Nikâhın hükümlerinden biri; her iki tarafın
birbirinden istifade etmesinin helal olmasıdır"(27)
hükmünü zikreder.
2) Mehir vermek ve kadının
nafakasını (Oturacağı ev, yiyeceği ve giyeceği) temin etmek
erkek üzerine farz olur. 3) Erkek ve kadın; birbirlerine
varis olurlar.
4) Erkek; kadının şer'i
şerife uygun olmayan kıyafetlerle dolaşmasını men eder.
5) Sıhriyyet sebebiyle,
meydana gelen akrabaların bir kısmı ile nikâhlanmaları haram
olur.
6) Birden fazla kadınla evli
olan erkeğin; hanımları arasında adaletle hareket etmesi
vacip olur.
7) Kadın; yatağına davet
ettiği zaman kocasına itaat etmek zorundadır. İtaat etmediği
zaman kocasının onu te'dib etmeye salahiyeti vardır. İyi
geçinmeleri ise müstehabtır. Bahru'r Raik'te de böyledir.(28)
EVLENMEDE RIZA MESELESİ
1092 Hanefi fukahası:
"Kadın ister bakire olsun, ister dul olsun, zevcini
seçmekte hürdür. İzni ve müsaadesi olmadan kat'iyyen
evlendirilmez"(29) hükmünde müttefiktir. Nitekim İmam-ı
Merginani: "Kadın hürdür ve tekliflere muhatabtır. Öyle
ise başkası için kadınının üzerine icbar (zorlama) hakkı
olmaz. Velisi, kızından izin istediği zaman; eğer o kız
sükût eder veya gülümserse bu izindir. Zira Resûl-i Ekrem
(sav) buyurdu ki: "Bakire kız, kendi içinde müşavere
yapar. Eğer sükût ederse razı olmuş demektir". Esasen
sükût etmesinden, "Razı olma" hususu açıktır.
Evlenme arzusunun olduğunu beyan etmekten ve açığa vurmaktan
utanır. Ancak razı değilse, red etmekten asla utanmaz. Gülmek
ise, rıza hususunda sükût etmekten daha üstündür.
Ağladığı zaman ise, durum böyle değildir. Çünkü
ağlamak; o işe kızdığının ve razı olmadığının
delilidir."(30) hükmünü beyan ediyor. Peki kadın dul ise
durum nedir? Resul-i Ekrem (sav)'in: "Dul kadın kendisiyle
istişare edilmedikçe, nikâh edilmez"(31) Hadis-i
Şerifini esas alan Hanefi fûkahası: "Dul kadının,
nikâh hususunda konuşması ayıp sayılmaz. Şu halde dul
kadının (İstiyorum veya istemiyorum şeklinde) konuşmasına
bir engel yoktur."(32) hükmünde ittifak etmiştir. Sonuç
olarak; kadın hürdür ve tekliflere muhatabtır. Kendi
rızasının dışında kat'iyyen evlendirilemez. Eğer kendi
rızasının dışında evlendirilirse, "Kadı'ya"
müracaat ederek, nikâh akdini feshettirebilir.
1093 İslâm dini, nikâhta
karşılıklı rızayı esas aldığı gibi; şer'i hududları
aşmamak kayıt ve şartı ile, evlenecek kimselerin birbirlerini
görmelerini de esas almıştır. Nitekim Molla Hüsrev:
"Bir kimse, bir kadını nikâhlamak isterse, her ne kadar o
zaman şehvet duymaktan korksa da, o kadına bakması caiz olur.
Çünkü Resul-i Ekrem (sav)'in Hz. Mugire (ra)'ye şu tavsiyede
bulunduğu rivayet edilmiştir: "Sen bir kadınla evlenmek
istediğin zaman, o kadını mutlaka gör!.. Çünkü görmek
ikinizin kaynaşmasına daha uygundur."(33)
1094
İmam-ı Şafii (rh.a) "Şu iki mahiyet bulunmadığı süre
içerisinde bütün kadınların ferci haramdır. Bu iki
mahiyyetten birincisi; nikâh, diğeri de cariye olarak
mülkiyete geçen (Teserri akdi ile elde edilen) kadınla temas
etmek!.. Esasen Allahû Teâla (cc)'nın mübah kıldığı iki
yol ve mahiyet budur"(34) hükmünü beyan eder.
Dolayısıyla; tek başına karşılıklı rıza yeterli
değildir. Mutlaka aralarında şer'i bir bağ (Nikâh veya
teserri akdi) zaruridir. İslâm dini; birbirleriyle
nikâhlanmaları müebbeden (Ebedi) ve muvakkaten haram olan
kadınların durumlarını beyan etmiştir. Şimdi bu konu
üzerinde duralım.