TALAK'IN (BOŞAMA'NIN) RÜKNÜ
1152 Feteva-ı Hindiyye'de:
"Talak'ın (Boşama'nın) rüknü; kocasının karısına
hitaben "Sen boşsun" demesi veya buna benzer bir söz
söylemesidir! Kafi'de de böyledir.(166) hükmü kayıtlıdır.
İslâm dini; (istisnai haller hariç) boşamada erkeğin
iradesinin esas olduğunu beyan etmiştir. Ancak, nikâh akdinden
sonra da erkek, karısına boşama yetkisi verebilir. Buna
"Tevfiz-i Talak" denilmiştir. Bunun
"Vekalet'le" de herhangi bir ilişkisi yoktur. Çünkü
vekil her an azledilebileceği halde; tevfiz hakkı tıpkı
temlik gibidir. Mutlak olarak verildiği takdirde erkek için
vazgeçme hakkı yoktur.(167) Her iki tarafda (Hem erkek, hem
kadın) talak (boşanma) hususunda irade sahibi olur.
1153 İmam-ı Merginani:
"Akıl-Baliğ olduğu zaman her kocanın talakı
(boşaması) geçerli ve sahih olur. Ancak sâbinin. mecnunun ve
uyuyan kimsenin boşaması sahih değildir. Çünkü Resûl-i
Ekrem (sav): "Her talak caizdir. Sadece küçük çocuğun
(sabinin) ve bunamışın (mecnunun) talakı caiz
değildir." buyurmuştur. Malumdur ki ehliyet: temyiz
kudreti olan akıl iledir. Küçük çocuk ve mecnun (bunamış);
temyiz kudreti noktasından aklı yok hükmündedir. Uyuyan
kimsenin de boşama hususunda rıza ve ihtiyarından söz
edemeyiz."(168) hükmünü beyan etmektedir.
1154 SARHOŞ İKEN
BOŞAMA: Hanefi fûkahası; "Allahû Teâla
(cc)'nın muhkem ayetleri ve Resûl-i Ekrem (sav)'in mütevatir
sünnetleriyle haram kılınan herhangi bir müşkilatı kendi
iradesiyle kullanan kimsenin boşaması (talak'ı)
muteberdir."(169) hükmünde müttefiktir. Zira Kur'an-ı
Kerim'de: "Ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş iken
namaza yaklaşmayınız"(170) hükmü beyan buyurulmuştur.
Bu ayeti kerimede hitab sarhoşlaradır. Dolayısıyla mükellef
tutulmuşlardır. Feteva-ı Hindiyye'de; "Mezhebimize göre,
herhangi bir müskirat veya nebiz ile sarhoş olan kimsenin
talakı (boşaması) muteber ve vaki olur. Serahsi'nin
Muhıyt'inde de böyledir. Zorla veya zaruretten dolayı içki
içip sarhoş olan ve o sırada karısını boşamış bulunan
kimse hususunda ihtilaf edilmiştir. Sahih olan kavle göre; bu
kimseye (İkrah sebebi veya zaruret dolayısıyla içtiği için)
hadd tatbik edilmeyeceği gibi, talakı da vaki olmaz. Bu
durumdaki tasarrufu geçerli değildir. Feteva-ı Kadıhan'da da
böyledir."(171) hükmü kayıtlıdır. Sonuç olarak;
İslâm dininin haram kıldığı herhangi bir müskiratı kendi
arzusuyla içip, sarhoş olan kimsenin talakı muteberdir.
Sütleğen otu, bal şerbeti veya bunun gibi mübah olan bir
yiyecek sebebiyle veya kendi iradesinin dışında (ikrah ve
zaruret) olursa müstesnadır. Müçtehid imamlardan bir kısmı
(İmam-ı Kerhi, İmam-ı Tahavi, Ahmed b. Hanbel)
"Sarhoşun aklı zail olmuştur. Halbuki tasarruf ehliyeti
için temyiz kudreti şarttır. Dolayısıyla sarhoşun talakı
muteber olmaz" hükmünü bayan etmişlerdir. Hanefi
fûkahası: "Sarhoşun aklı, haram olan müskirat sebebiyle
ve kendi ihtiyarıyla ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla içki
içmeyi menetmek için (talakın muteber olması) hükmen
bakidir" hükmünde ittifak etmiştir. Sonuç olarak; kendi
arzusuyla haram olan bir müskiratı kullanan kimse sarhoş olur
ve o halde iken karısını boşarsa, bu talak (boşanma)
sahihtir.
1155 MÜKREH'İN
(ZORLANAN KİMSENİN) BOŞAMASI: Hanefi fûkahası;
"Akıllı ve büluğa ermiş her kocanın; isteyerek veya
ikrah altında iken yaptığı her talak (boşama)
muteberdir."(172) hükmünde müttefiktir. Sahabe-i
Kiram'dan bir zat, öğle uykusunda iken; karısı göğsüne
binmiş ve hançerini çekerek: "Beni üç defa boşa, aksi
takdirde öldürürüm" demiştir. Bu tehdit karşısında,
üç defa boşamak mecburiyetinde kalmış ve daha sonra Resûl-i
Ekrem (sav)'e müracaat ederek, maruz kaldığı durumu izah
etmiştir. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "Boşamada
öğle uykusunun hükmü yoktur" buyurarak talakın muteber
olduğunu zikretmiştir. Hanefi fûkahası "İkrah rızayı
kaldırsa dahi ihtiyari ortadan kaldırmaz. Zorlanan kimse iki
şerrin evhenini tercih ederek irade ve ihtiyarını beyan
etmiştir. Rızanın bulunmaması neticeyi değiştirmez"
hükmünde ittifak halindedir. Şafii fûkahası ise, ihtiyar ile
rızanın birbirinden ayrılamayacağını esas almıştır.
İkrah altındaki kimse boşamaya (talaka) razı değildir.
Dolayısıyla, Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Şüphesiz Allah,
ümmetimden, hata, unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyin
hükmünü kaldırmıştır." hadis-i şerifi esastır.
İkrah sebebiyle ortaya çıkan talakın hükmü yoktur. Hanefi
fûkahası bu hadis-i şerif'in; ahiretteki hükümle ilgili
olduğunu; hata, unutma ve ikrar sebebiyle yapılan amellerden,
hesaba çekilmeyeceğinin bilindiğini zikretmektedir.(174)
1156 GAYR-İ CİDDi
(ŞAKA VE OYUN İÇİN) BOŞAMA: Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Üç şey vardır ki, bunların ciddisi de ciddi, şakası
da ciddidir. Bunlar nikâh, talak ve yemindir."(175)
buyurduğu bilinmektedir. Hem Hanefi, hem Şafii fûkahası;
"Bir mükellef; şaka veya oyun (eğlence) için karısını
boşamış olsa, bu muteberdir."(176) hükmünde
müttefiktir.
1157 Dövülmek veya başına
vurulmak gibi bir sebeple; temyiz kudretini kaybedpb, aklı zail
olan kimsenin bu durumda iken yaptığı talak muteber
değildir.(177)
1158 Dilsizin (Ahras,
konuşamayan) talakı işaretle vaki olur.(178) Zira bu
işaretler; (Ahras için) söz yerine kaimdir. Feteva-ı
Hindiyye'de: "Dilsiz (Ahras) olan kimsenin bu husustaki
malûm işaretleriyle talakı (boşaması) vaki olur. Buradaki
dilsizden kasıt; anadan doğma dilsiz olan veya sonradan ahras
(dilsiz) olmasına rağmen, bu hali ölünceye kadar devam eden
kimsedir. Dilsizin (Ahras'ın) bu konudaki işaretlerinin
anlaşılması da şarttır. Muzmarat'ta da böyle
zikredilmiştir. Dilsizin mektub yazmaya gücünün
yetip-yetmemesi arasında fark yoktur. Fethû'l Kadir'de de
böyledir. Bilinen bir işareti olmayan veya yaptığı işaretin
mahiyeti hakkında şüpheye düşülen ahrasın (Dilsizin) bu
işareti batıldır. Mebsut'ta da böyledir. Ahraslığı
(dilsizliği) sonradan olan ve devamlı bulunmayan (Ara ara
konuşabilen veya zorlamayla konuşabilen) kimsenin işaretlerine
itibar olunmaz. Ahras (Dilsiz) işaretle; üçten daha az talakta
bulunmuşsa, bu talak, talak-ı ric'dir. Muzmarat'ta da
böyledir. Nihaye'nin sonunda Timûrtaşi'den naklen;
ahraslığın (Dilsizliğin) devamlılığının takdiri, bir
senedir" denilmiştir. İmam'dan gelen rivayette ise;
"Sonradan ahras olan kimsenin, bu vasfı ölünceye kadar
devam ederse, işareti ile talakı vaki olur." denilmiştir.
Alimlerimiz, "Fetva bu son kavil üzerinedir"
demişlerdir. Nehrû'l Faik'te de böyledir. Ahras (dilsiz)
karısını boşadığına dair bir mektup veya yazı yazarsa, bu
yazısı ile talakı (boşaması) vaki olur. Hidaye'de de
böyledir"(179) hükmü kayıtlıdır.
1159
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Talak erkeklerin, iddet beklemek
ise kadınlarındır."(180) buyurduğu bilinmektedir.
"Tevfiz"; erkeğin kendi elindeki bir haktan (boşama
hakkından) kadına temlikte bulunmasıdır. "Tevfiz"
hakkı verildiği zaman; hem erkek, hem kadın talak hususunda
yetkili olur. Aksi takdirde (istisnai durumlar hariç) boşama
hakkı sadece ve sadece erkeğe aittir.(181) Yeryüzündeki
hiçbir güç; erkekten, bu hakkı zorla alamaz.