"HUL" NEDİR?
1186 Önce kelime üzerinde
duralım. Lugatta mutlak surette izale etme, gidermek
manasınadır.(241) İbn-i Abidin: "Hûl lugatta
gidermektir!... Araplar "Hala'tün-na'le" derler.
"Ayakkabımı çıkardım" manasına gelir. Kadın
kocasına fidye vererek ayrılırsa buna "muhâlea"
denir. İsmi hul'dür. Bu kelime elbiseyi çıkarmaktan istiare
edilmiştir. Çünkü karı-kocadan her biri elbisesini
çıkarmış gibi olur. Bunu bahır sahibi Misbah'tan
nakletmiştir"(242) buyurmaktadır. Feteva-ı Hindiyye'de:
"Muhalea, nikâh akdini, hul'a mahsus sözlerle izale etmek,
ortadan kaldırmaktır. Fethû'l Kadir'de de böyledir. Muhalea;
alım-satım lafızlarıyla sahih olur. Bu manaya gelen Farsça
(veya başka dilden) sözlerle de sahihtir. Zahiriyye'de de
böyledir. Hul'un şartı, tıpkı talakın şartları gibidir.
Hükmü ise; bain bir talakın vukû bulmasıdır. Tebyin'de de
böyledir"(243) hükmü kayıtlıdır.
1187 Kur'an-ı Kerim'de:
"Boşama iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak,
ya güzellikle salmaktır. (Ey Kocalar) onlara (Karılarınıza)
verdiğiniz bir şeyi (mehri geri) almanız size helal olmaz.
Meğer ki, erkekle kadın, Allah'ın hududlarını ayakta
tutamıyacaklarından korkmuş (ümidini kesmiş) olsunlar. Eğer
bu suretle siz de onların (Karı ve kocanın) Allah'ın
hududlarını hakkıyla muhafaza ve ifa edemeyeceklerinden
korkarsanız, o halde (kadının) fidye vermesinde (Muhalea
yapmasında) ikisi üzerine de vebal yoktur. Bunlar Allah'ın
sınırlarıdır. Onları (Çiğneyip) geçmeyin. Kim Allah'ın
sınırlarını aşarsa, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir"(244) hükmü beyan buyurulmuştur.
1188 İbn-i Abbas (ra)'den
rivayet edildiğine göre; Sabit b. Kays'ın karısı, Resûl-i
Ekrem (sav)'e gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü!.. Kocam Sabit
b. Kays'ı, ahlâkı ve dini hususunda ayıplamıyorum. Fakat
kendim mü'min olduktan sonra küfranı nimete (veya küfür
derecesinde hata işlemekten) düşmekten korkuyorum" dedi.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "(Mehir olarak
aldığın) Bahçeni geri verecek misin? sualini sordu.
"Evet" cevabını alınca Resûl-i Ekrem (sav) Sabit b.
Kays b. Şemmas'a "Bahçeyi kabul et ve onu bain talakla
boşa"(245) buyurdu.
1189 Hanefi fûkahası:
"Karı-koca arasında geçimsizlik devam eder ve Allahû
Teâla (cc)'nın emirlerini yerine getirememekten korkarlarsa,
kadının mal mukabilinde kocasından hul etmesinde (Muhaleâ
yapmasında) vebal yoktur. Koca, mal karşılığında boşamayı
kabul ederse, bain talak tahakkuk eder. Kadının bu malı
vermesi şarttır. Geçimsizliğin sebebi kocanın tutumları
ise, kadından boşanma bedeli olması mekruhtur. Geçimsizlik
kadından geliyorsa, kocanın mehir olarak kadına verdiğinden
fazlasını talep etmesi mekruhtur. Fakat böyle yaparsa (günah
işlemiş olmakla beraber) kazaen sahihtir. Esas olan vermiş
olduğu mehri, veya daha azını geri almasıdır"(246)
hükmünde müttefiktir.
1190 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Hull, bain bir talaktır"(247) buyurduğu
bilinmektedir. Dolayısıyla, koca, mahiyeti malum olan bir mal
veya menfaat karşılığı karısını boşamaya razı olduğu
an "Muhalea" gerçekleşmiş olur. Zira koca
açısından bu yemin hükmündedir. Mal veya menfaate sahip
olur-olmaz. "Talak-ı Bain" tahakkuk eder. Nikâhta
mehir olabilen her şey; hul'de de bedel olabilir. Tek fark;
mehrin miktarı on dirhemden az olamaz. Ancak hull, on dirhemden
az olabilir.(248)
1191
Karşılıklı anlaşma yoluyla ayrılma (MÜBAREE) mümkündür.
Yani, Allahû Teâla (cc)'nın hududlarına riayet
edemeyeceklerini anlayan karı-koca; konuyu kendi aralarında
müzakere ederek, herhangi bir mal karşılığı olmaksızın
boşanabilirler. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) "Muhalea
(Hull) ve Mubaree sonucunda; karı-kocadan her birinin diğeri
üzerinde iddet nafakasından başka, nikâhla ilgili bütün
haklarını düşürür" hükmünü beyan etmiştir. Sonuç
olarak; aile hayatını İslâmi hududlar içerisinde devem
ettirilebilirse mesele yoktur. İslâmi hududlara riayet
edemedikleri kendilerince sabit olan karı-kocanın birbirine
zulme sapmadan ayrılmaları esastır. Nitekim, Kur'an-ı
Kerim'de: "Hem kadınları boşadınız da, iddetlerini
bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine recatla) iyilikle
tutun ya iyilikle bırakın. Onları (kadınlarınızı) sırf
zulmedebilmeniz için, zararlarına olarak tutmayın. Kim böyle
yaparsa muhakkak kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın
ayetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah'ın üzerinizdeki
nimetlerini ve öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti
düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi hakkı
ile bilendir."(249) hükmü beyan buyurulmuştur. Allahû
Teâla (cc), birbirlerine zulmeden karı-kocadan intikamını
alır. Dolayısıyla şer'i hududlara riayet hususunda titizlik
şarttır.