ZIHAR'IN TARİFİ VE
MAHİYETİ
1192 Dürri'l Muhtar'da:
"Lugaten zıhar; "Zahera" fiilinin masdarıdır.
Kocası karısına: " Sen bana annemin sırtı gibisin"
dediği zaman, araplar "Zahera min imaretihi" derler.
(Karısına sırtını döndü manasınadır) Şer'an bir
Müslümanın karısını (Velev kitabiyye veya küçük, yahut
deli olsun) yahud kadının bütününü ifadeye yarayan
uzuvlarından birini veya cüz-ü şayı'ını kendine ebediyyen
haram olan birine zevali mümkün olmayan bir vasıfla
benzetmektir" hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni
şerhederken şunları zikretmektedir: "Bu, zıhar'ın lugat
manalarından biridir. Çünkü "Zahera" fiili
zahır'dan alınmıştır. Sırt sırta verdiği zaman araplar
"zahertehû" derler. Bahır'da, Misbah'tan naklen
şöyle denilmiştir: "Hassaten zahır kelimesiyle
zikredilmesi sırt manasına gelen (Zahır) hayvanın binilecek
yeri olduğu içindir. Cim'a halinde kadına binilir. Binaenaleyh
anneye binmek, hayvana binmekten istiare edilmiştir. Sonra bir
kimsenin karısına binmesi, yasak olan anneye binmeye
benzetilmiştir. Burada latif bir istihare vardır. Sanki erkek
karısına: "- Sana nikâh için binmek bana haramdır"
demiş gibidir."(250) Sonuç olarak; zıhar
"Zehare" fiilinin masdarıdır, sırt manasına gelir.
İslâm? ıstılahta; "Talaka ehil kocanın, karısını
kendisine gerek sıhrıyet, gerek neseb, gerek süt sebebiyle
ebediyyen haram olan kadının bakılması haram olan bir uzvuna
benzetmesine "Zıhar" denilmiştir.(251) Ayrıca
zıhar; nikâhı baki olmakla beraber, karısıyla cim'a etmeyi
kendisine haram kılmaktadır.
1193 Cahiliyye döneminde
Araplar arasında yaygın adetlerden birisi de; bir erkek
karısını boşamak istediği zaman ona: "Sen bana annemin
sırtı gibisin" derdi. Bu sözle; boşanmanın tahakkuk
ettiği örf halindeydi. Sahabe-i Kiram'dan Evs b. Samt (ra) eşi
Havle binti Salebe (r. anha)'ye kızarak: "Sen bana annemin
sırtı gibi ol" der ve evi terkeder!... Havle b. Salebe
(r.anha), Resûl-i Ekrem (sav)'e defalarca müracaat ederek;
"ihtiyarlığını, fakirliğini ve çocuklarına bakacak
bir durumu olmadığını" beyanla, bir çare bulmasını
istirham eder. Bu arada gece-gündüz Allahû Teâla (cc)'ya
yalvarmayı da ihmal etmez. Daha sonra "Zıhar"la
ilgili ayet-i kerime'ler nazil olur.(252) Şimdi bu ayet-i
kerimeleri zikredelim.
1194 Kur'an-ı Kerim'de:
"(Habibim) Zevci hakkında seninle direşip duran (Nihayet
halinden) Allah'a da şikayet etmekte olan (kadın)'ın sözünü
(umulduğu vech ile) Allah dinlemiştir. Allah sizin
konuşmanızı (zaten) işitiyordu. Çünkü Allah hakkı ile
işitici, kemaliyle görücüdür. İçinizden "Zıhar"
yapagelenlerin (karıları) onların anneleri değildir.
Anneleri kendilerini doğuranlardan başkaları değildir.
Şüphe yok ki onlar, herhalde çirkin ve yalan bir söz
söylüyorlar. Muhakkak Allah çok bağışlayıcı çok
yarlığayıcıdır. Kadınlarından "Zıhar ile ayrılmak
isteyib de, sonra dediklerini geri alacaklar (için)
birbirleriyle temas etmezden önce, bir köle azad etmeleri
(lazımdır). İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah, ne
yaparsanız hakkıyla haberdardır. Fakat kim (bunu, köleyi)
bulamazsa, birbiriyle temas etmeden önce fasılasız iki ay
oruç tutsun. Buna da güç yetiremezse altmış yoksulu
doyursun. Bu (hafifletme) Allah'a ve Resûlüne iman (da sebat)
etmekte olduğunuz içindir. Bu (hükümler) Allah'ın tayin
ettiği hududlardır. (Bunları kabul etmeyen) Kâfirler için
ise, elem verici bir azab vardır."(253) hükmü beyan
buyurulmuştur.
1195 Zıhar'ın tahakkuku için
bir takım şartlar vardır: Bunlar:
1) Zıhar'da bulunan koca;
akıl-baliğ, uyanık ve mü'min olmalıdır. Küçük çocuğun,
delinin, uyuyan kimsenin ve kâfirin zıharı muteber değildir.
2) Kendisine teşbihte bulunan
kadın, zıhar yapan erkeğe, neseb, süt veya sıhriyyet
sebebiyle nikâhı ebediyyen haram olmalıdır. Binaenaleyh;
teyzeye, kız kardeşe, süt kız kardeşe ve kayınvalideye
teşebih ile zıhar sabit olur!.. Baldıza teşbih ile sabit
olmaz. Zira baldızla evlenmek ebediyyen değil, muvakketen
haramdır.
3) Kendisine teşbih edilen
kimse, kadın olmalıdır. Dolayısıyla bir kimse karısına
"Sen bana babamın, erkek kardeşini veya kayınpederimin
sırtı gibi ol" dese, zıhar olmaz.
4) Kendisine zıhar yapılan
uzuv, müzahir (Zıhar yapan kimse) için, bakılması haram olan
bir uzuv olmalıdır. Binaenaleyh koca karısına: "Sen bana
annemin eli gibi ol" dese, bununla zıhar olmaz.
5) Kensiyle zıhar yapılan
söz; sarih bir tabir ise niyete muhtaç olmaz. Ancak kinayeli
bir söz ise, niyyet şarttır.(254)
1196 Molla Hüsrev:
"Zıhar'ın hükmü; kocanın nikâhlı karısıyla cim'a
etmesinin, dokunmasının ve öpmesinin, keffaret verinceye kadar
haram olmasıdır. Çünkü, Allahû Teâla (cc):
"Kadınlarından zıhar ile ayrılmak isteyip de, sonra
söylediklerini geri alacaklar (için) birbirleriyle temas
etmezden önce, bir köle azad etmeleri (lazımdır)"
buyurmuştur. Keffaretin vacip olmasının sebebi, zıhar yapmak
ve daha sonra ondan geri dönmektir. Zira, keffaret; ibadet ile
ukubat arasında döner"(255) hükmünü zikretmektedir.
Sonuç olarak "Zıhar"da; nikâh ortadan kalkmaz. Ancak
keffaret verinceye kadar karısıyla cinsi temasta (Cim'ada)
bulunması haramdır.(256) Cinsi temas, kucaklaşmak ve
öpüşmek gibi fiilleri yapmadıkları süre içerisinde aynı
evde bulunmalarında (Haremlik- selamlık açısından) hiçbir
mahzur yoktur. Zira aralarında nikâh mevcuttur. Erkek, cinsi
teması ve ona yol açan hususları kendi kendisine haram
etmiştir. Zıhar'dan vazgeçmek isteyen kimse (Müzahir); azad
etmek için köle bulamazsa hiç ara vermeden iki ay oruç tutar.
Eğer sıhhi durumu buna müsait değilse, altmış miskini
doyurur. Müzahir (Zıhar yapan kimsenin) bu tertibe riayet
etmesi zaruridir.(257)
1197 Müzahir (Zıhar yapan
kimse) art-arda iki ay oruç tutmaya karar verirse; içinde
Ramazan ayı ve oruc'un yasak edildiği (Ramazan ve Kurban
Bayramı günleri) günler bulunmayan iki ay art-arda oruç
tutar. İki ay fasılasız oruç tutmak, nass'la sabit olduğu
için, bir gün dahi orucu terkederse, tekrar başlar!.. Velev ki
bu terk hastalık ve yolculuk gibi özür ile veya zıhar
yaptığı karısı ile iki ay içinde geceleyin kasden, yahut
gündüz unutarak münasebette bulunsun. Bu hallerde dahi oruca
(İki ay fasılasız tutmak niyetiyle) tekrar başlar.(258) Eğer
sıhhi durumu oruç tutmaya müsait değilse, altmış yoksulun
hepsine birer fitre miktarı yiyecek veya onun kıymetini
verir.(259) Bunun dışında; bir yoksulu altmış gün doyurursa
bu da caizdir. Fakat altmış günlük yiyeceğini o yoksula bir
günde verirse, yalnız o günün nafakası yerine geçer.(260)
1198 Şimdi bir mükellef
"Zıhar" yapıp; yani karısına: "- Sen bana
annemin sırtı gibi ol" deyip, cinsi temastan (Cim'adan)
yıllarca uzak durabilir mi? sualine cevap arayalım. Nikâh
bahsinde de izah ettiğimiz gibi; kadının da cim'a hususunda
hakkı vardır. Dolayısıyla kocasından bunu taleb edebilir?
Fakat "Zıhar" sebebiyle, kocasının kendisine
yaklaşmasına mani olmak zorundadır. Hanefi fûkahası;
"Kadı (Şer'i şerifle hükmeden hakim); zıhar yapan
kimseyi (Müzahiri) zevcesinin menfaatini esas alarak keffarete
zorlar, bu hususta yetkilidir"(261) hükmünde ittifak
etmiştir. Şayet zıhar yapan koca (Müzahir) keffaret vermeden
önce karısı ile cinsi münasebette bulunursa, Allahû Teâla
(cc)'ya istiğfar eder ve keffaret verir.(262) Said b. Cübeyr
(ra) "İki kere keffaret gerekir" demiştir.
1199
Feteva-ı Hindiyye'de: "Keffaret bedelini; zekât malının
verilmesi caiz olmayan kimselere vermek mümkün değildir.
Yalnız bundan zimmet ehlinin fakirleri müstesnadır. Bu
imameyn'in kavlidir. Essah olan mü'min fakirlerin buna daha çok
müstehak olduğudur. Harb ehlinin (Harbi'lerin) fakirlerine, her
ne kadar "Darû'l İslâm'da" ikamet etseler ve
güvencemiz altında olsalar dahi verilemez. Mebsut şerhinde de
böyle zikredilmiştir. Bir kimse; gerekli araştırmayı
yaptıktan sonra keffaret bedelini bir şahsa verse ve sonradan
onun ehil olmadığı anlaşılsa İmam Ebû Hanife (rh.a) ile
İmam-ı Muhammed (rh.a)'ye göre bu caizdir. Bahru'r Raif'te de
böyledir. Bir kimse, zıhar keffareti için, bir başkasını
yemek yedirmekle görevlendirse, o da öyle yapsa
caizdir."(263) hükmü kayıtlıdır.