ULU'LEMR'İN VEYA KADI'NIN
EVLİLİĞE SON VERECEĞİ HALLER
1208 Nikâh akdi sırasında
mevcud olan veya sonradan meydana gelen bir eksiklik veya
bozukluk sebebiyle evliliğe son vermeye "Fesih"
denilir!.. Nikâh akdi sırasında mevcud olan eksiklik sebebiyle
fesihler şunlardır:
A) Nikâh'ın sıhhat
şartlarından herhangi birisinin bulunmadığı, akidden sonra
anlaşılması. Mesela: Nikâh akdinden sonra karı-koca'nın
"Süt Kardeşi" olduğunun beyyine ve ikrarla sabit
olması gibi!..
B) Babası veya velisi
tarafından evlendirilen küçük kız; baliğa olduktan sonra,
kefaet veya başka bir meşru sebebler ileri sürerek nikâhın
feshi için kadı'ya başvurma hakkı vardır. Nikâh akdinden
sonra karı-kocadan herhangi birisi irtidat ederse, nikâh derhal
münfesih olur!.. Karı-kocadan birisi; diğerinin usul ve
furu'undan birisiyle hürmet-i müsahereyi gerektiren bir fiil
işlemişse, nikâh derhal münfesih olur!.. Müşrik olan
karı-koca'dan birisi İslâm'a girer, diğeri İslâm'a girmeyi
reddederse, nikâh derhal münfesih olur!..(281) Misalleri daha
da çoğaltmak mümkündür. Fesih'in talaktan (Boşanma'dan)
farklı olduğu bilinmektedir. Fesih; bazı hallerde ulû'lemr
veya onun tayin ettiği kadı vasıtasıyla gerçekleşir, bazı
hallerde ise kendiliğinden tahakkuk eder!..
1209 CİNSİ İKTİDARI
OLMAYAN (CİM'A EDEMEYEN) KİMSE: İNNİN: Tenasül uzvu
olduğu halde (cinsi iktidarı olmayan ve) kadınlarla cima
edemeyen kimseye innin denir.(282) Hanefi fûkahası: "Bir
kadın; kocasının innin olduğu iddiası ile
"Ulû'lemr'e" veya "Kadı'ya" müracaat
edebilir. Bu müracaatında ayrılmayı taleb ederse; Kadı
(Şer'i şerifle hükmeden hakim) kocaya karısı ile cim'a
edip-edemediğini sorar, eğer koca cim'a edemediğini ikrar
ederse, kocaya bir yıl müddet tanınır. Zira mevsimlerin cim'a
etme üzerinde etkileri mevcuttur. Bir yıl içerisinde; cinsi
iktidarında herhangi bir değişme olmaz ve cim'a edemezse,
aczinin asıl bir afet olduğu anlaşılır ve kadı; ayrılığa
hükmeder. İşte bu hüküm "Talak-ı Bain" mahiyetini
taşır."(283) hükmünde ittifak etmiştir. Feteva-ı
Hindiyye'de: "Bir yıl mühlet vermenin başlangıcı,
kadının müracaat ve dava tarihidir. Tecil yalnız kadı'nın
(şer'i şerifle hükmeden hakimin) mukim olduğu şehirde
geçerlidir. Kadı'nın haricinde, başkasının teciline (bir
yıl mühlet vermesine) itibar edilmez. Zahiri'r rivaye'de kameri
yıl esastır. Sahih olan da budur. Hidaye'de de böyledir.
İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh. a)'den Hasan'ın rivayetine göre,
itibar güneş yılına göredir. Güneş yılı, kameri yıldan
bir-kaç gün fazladır. Şemsü'leimme Serahsi itiyad olarak, bu
rivayeti esas almıştır. Cumhur'un görüşü de budur.
Mebsut'ta da böyledir. Fetva'da bunun üzerinedir. Güneş
yılı; 365 gün, bir de günün dörtte biri ile günün
yüzyirmide bir parçasıdır. Kameri yılı ise, 354 gündür.
Kafi'de de böyledir. Mücteba'da; "Şayed tecil ay içine
rastlarsa, itibar senenin günlerinin sayısınadır"
denilmiştir. Fetva'da bunun üzerinedir. Fetava-ı Kübra'da da
böyledir. Kocanın hacc yolunda harcadığı veya gaib olduğu
günler hesaba dahildir. Fakat kadın hacca giderse veya gaib
olursa, bu günler hesaba dahil edilmez. Tebyin'de de
böyledir."(284) hükmü kayıtlıdır.
1210 Kadının; şer'i devlete,
kocasının innin olduğunu ve bu sebeble ayrılmak istediğini
beyan etmesi vacib değildir. Zira cim'a istifadesi kendi
hakkıdır. Ancak böyle bir durumda, kadından zulmü defetmek
için kocanın ya tedavi olması veya tedavisi mümkün değilse
boşamasıdır. Çünkü "cinsi acziyyet" meşru
boşama sebebidir.(285)
1211 Eğer kocanın tenasül
uzvu kesikse (Mecbub); karısının "Ulû'lemr'e" veya
"Kadı'ya" müracaatı ve ayrılığı talep etmesi
halinde, araları derhal ayrılır.(286) Zira bu gibi durumlarda;
bir yıl mühlet verip, denemekte fayda yoktur. Hayaları kesilen
buruk (enenmiş) kimsenin durumu ise farklıdır. Tıpkı inninde
olduğu gibi bir yıl mühlet tanınır. Zira bu süre
içerisinde cinsi temas yapabilme imkânı mevcuttur.(287) Fakat
her halûkarda; velâyet hakkı olan kimse (Ulû'lemr veya
Kadı) ayrılmalarına hükmedebilir.(288)
1212 Şafii fûkahası Resûl-i
Ekrem (sav)'in: "Cüzzamlı olan kimseden, arslandan
kaçtığın gibi kaç" hadis-i şerifi esas alınarak;
hissen ve teb'an cima istifadesine engel olan her hastalık
halinde nikâhın feshinin mümkün olduğunu esas
almıştır.(289) Ancak karar yetkisi; "Ulû'lemr'in"
veya Kadı'nındır.
1213 Eğer koca delirir veya
cüzzam hastalığına tutulur veya baras illetine mübtela
olursa; İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.a) ve İmam-ı Yusuf'a
(rh.a) göre kadına, ayrılma hususunda muhayyerlik hakkı
yoktur. İmam-ı Muhammed (rh.a) ise; "Kadının zararını
defetmek için, bu gibi hallerde muhayyerlik sözkonusudur"
hükmünü beyan etmiştir.(290) Dikkat edilirse bütün bunlar;
istisnai durumlardır. Ulû'lemr'in veya Kadı'nın; mü'minler
üzerinde velâyeti (Velilik hakkı) mevcuddur. Nikâh akdinden
sonra ortaya çıkan her türlü noksanlık veya bozukluk
halinde; hem erkeğin, hem de kadının şer'i devlete müracaat
hakkı vardır. Nitekim erkek, kadının mehrini vermediği
zaman, şer'i şerifle hükmeden kadı (Hakim); erkeği, mehri
verinceye kadar hapseder!..
1214 Cinsi iktidarı olmayan
kimsenin (İnnin'in) veya tenasül uzvu kesik olan erkeğin,
halveti sahihtir. Dolayısıyle kadın "halvet-i
sahiha" sebebiyle mehrinin tamamını alır ve itiyaden
iddet bekler.(291)
1215
Bir kadın, "Ulû'lemr'e" veya "Kadı'ya"
müracaat ederek, kocasının innin olduğunu ve ayrılmak
istediğini beyan eder; kocası da aksini iddia ederse durum ne
olacaktır? Bu gibi hallerde şer'i şerifle hükmeden kadı;
erkeğe yemin teklif eder!.. Eğer erkek; şartlarına uygun
şekilde "Yemin" ederse, kadı bunu tasdik eder ve
aralarını ayırmaz!.. Ancak kadın "Bakire" ise;
mütehassıs olan kadınlardan "ehl-i hibre" tayin
edilir.