İDDET BEKLEYEN KADINA EVLENME
TEKLİFİNDE BULUNMAK
1227 Kur'an-ı Kerim'de:
"(İddet bekleyen) Kadınları nikâhlayacağınızı ta'riz
etmenizde (hissetmenizde), yahud böyle bir arzuyu
gönüllerinizde saklamanızda üzerinize bir vebal yoktur. Allah
bilmiştir ki, siz onları mutlaka hatırlayacaksınız. Ancak
kendileriyle gizlice vaadleşmeyin, (Ta'riz suretiyle) meşru bir
söz söylemeniz ise başka. (Farz olan iddet) Sonunu buluncaya
kadar da nikâh bağını bağlamaya azmetmeyin ve bilin ki,
şüphesiz Allah çok yarlığayıcıdır, gerçek hilm
sahibidir."(314) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla
iddet bekleyen kadına sarih olarak evlenme teklifinde bulunmak
caiz değildir. Talak-ı Bain'le boşanmış veya kocası
ölmüş kadına iddeti içerisinde iken ta'rizle (Kapalı bir
şekilde, çıtlatma) evlenme teklifinde bulunmak haramdır.
Talak-ı Bain'le boşanmış kadına da iddeti içerisinde iken
evlenme; sarih bir şekilde değil, ancak ta'riz suretiyle
(Hissettirme, çıtlatma) teklif yapılabilir. Tariz şekli:
"- Ben evlenmek istiyorum" veya "Şu şu
vasıflarda olan, saliha bir kadını arzuluyorum" gibi
sözler sarfetmektir. İddet bekleyen kadınla, gizlice nikâh
hususunda vaadleşme de caiz değildir."(315) hükmünde
müttefiktir.
İDDET BEKLEYEN KADININ
EVİNDE OTURMASI ESASTIR
1228 Talaktan (Boşanmadan)
dolayı iddet bekleyen kadın; (Gerek Talak-ı Bain, gerek
Talak-ı Ric'i olsun) gece gündüz evinden çıkamaz.(316) Zira
iddet müddeti içerisinde nafakası, kendisini boşayan kimse
üzerine vaciptir.
1129 Kur'an-ı Kerim'de:
"Ey peygamber, kadınları boşayacağınız vakit
iddetlerine doğru boşayın. O iddeti sayın. Rabbiniz olan
Allah'tan korkun. Onları (Boşadığınız kadınları)
evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Meğer ki
apaçık bir fuhuş (kötülük) meydana getirmiş olsunlar.
Bunlar Allah'ın hududlarıdır. Kim Allah'ın hudunu
(çiğneyip) aşarsa muhakkak ki kendisine yazık etmiş
olur."(317) hükmü beyan buyurulmuştur. Dolayısıyla
muhakkak evden birisinin çıkması zaruri olursa; kadının
evinde iddet beklemesi, erkeğin (iddet ile sınırlı olmak
üzere) o evi terketmesi gerekir. Bu daha evladır.(318) Bu
husustaki istisna; kadının fuhuşla irtikap etmiş olmasıdır.
Zira fuhuşla irtikap eden kadın; "Hadd-i Zina"nın
tatbiki için evinden çıkar.(319) Boşanmış kadını; iddet
müddeti içerisinde, zor kullanarak evinden çıkarmak caiz
değildir. Nitekim yine aynı sûre'de: "(Boşanan) o
kadınları gücünüzün yettiği kadar, ikamet ettiğiniz yerin
bir kısmında oturtun. (Evleri) başlarına dar etmek (onları
çıkmaya mecbur kılmak) için kendilerine zarar vermeyin. Eğer
onlar hamile iseler; doğum yapıncaya kadar nafakalarını
verin. Eğer (kendilerinden olan evladlarınızı) sizin
faidenize emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Aranızda
güzelce müşavere edin. Eğer güçlüğe uğrarsanız o halde
(çocuğu) onun (hesabına) bir başka (kadın)
emzirecektir."(320) hükmü beyan buyurulmuştur.
1230 Kocası ölen kadının
durumu farklıdır. Zira onun nafakasının temini; kendi
nefsiyle ilgilidir. Dolayısıyla geçimini temin için gündüz
vakti, evden çıkmaya muhtaç olur.(321) Resûl-i Ekrem (sav)'in
kocası öldürülen bir kadına hitaben: "Evinde vakar ile
otur!.. Ta ki iddet müddetini dolduruncaya kadar"(322)
buyurduğu bilinmektedir. Herhangi bir meşru sebep
bulunmadığı süre içerisinde; kocası ölen kadın da evinde
iddet müddetini tamamlar. Nafakasını temin edemezse veya evin
kirasını ödeyememe durumları meşru özüre dahildir.(323) Bu
gibi durumlarda; başka bir evde, iddetini tamamlamasına ruhsat
verilmiştir.
1231
İddet bekleyen kadın; yolculuğa çıkamaz. İddeti bitmediği
müddetçe hacc ibadetini eda için dahi olsa, yolculuğa
çıkması caiz değildir.(324)