HADD-İ SİRKAT
(HIRSIZLIK
CEZASI-MAL EMNİYETİNİN SAĞLANMASI)
1285 İnsanların
ihtiyaçlarını karşılamak için Allahû Teâla (cc)
tarafından yaratılmış ve istenildiği zaman elde edilip
kullanılabilen, insandan maada (gayri) şeylere mal denir.(103)
İmam-ı Şafii (rha) haramı ihtiyaç olarak kabul etmediği
için: "İhtiyaçlarımızı karşılayan şeylere mal
denir"(104) tarifini esas almıştır. Dikkat edilirse; her
iki tarifte de ortak olan nokta "insanın ihtiyaçlarının
karşılanması"dır. İslâm dini; insanın zaruri
maslahatlarının arasında "mal emniyetini" beyan
etmiş, hırsızların ve çete kurarak soygun yapan kimselerin
cezalandırılmalarını esas almıştır.(105) Şimdi bu konu
üzerinde duralım.
HIRSIZLIK NEDİR?
1286 Önce "Sirkat"
kavramı üzerinde duralım. Lûgat manası; başkasına ait bir
malı gizlice almaktır. "Sirkat" gizlilik
demektir.(106) İslâmi ıstılahta: "Mükellef olan bir
kimsenin; kendisinin mülkü veya mülk şüphesi olmayan, asgari
on dirhem gümüş değerindeki bir malı, muhafaza altında olan
bir mekândan, gizlice almasına "Sirkat"
(hırsızlık) denir"(107) tarifini esas almıştır. Hadd-i
Sirkat'ın tatbiki için nisab miktari mal (yani asgari on dirhem
gümüş değerindeki mal) esas alınmıştır. Ancak haram
olması itibariyle nisab miktarı olsun veya olmasın;
başkasının malını çalmak kat'iyyen caiz değildir.
Hırsızlık büyük günahlardandır.
HIRSIZLIĞIN TEŞEKKÛLÛ
1287 Kur'an-ı Kerim'de:
"Erkek hırsızla kadın hırsızın; o irtikab ettiklerine
bir karşılık (ceza) ve Allah'tan (insanlara) ibret verici bir
ukubet olmak üzere, ellerini kesin"(108) hükmü beyan
buyurulmuştur. Buradaki ellerden kasıt, sağ elini
kesmektir.(109) Hadd-i Sirkat'in (El kesme cezasının) tatbik
edilebilmesi için, hiçbir şüpheye mahal bırakmayan bir
"Sirkat" hadisesinin teşekkülü şarttır. Şimdi bu
konu üzerinde duralım.
1288 MÛKELLEF OLMAK ŞARTTIR:
Çocuğun, delinin veya cinnet getirmiş kimsenin hırsızlık
yapması "Hadd-i Sirkat'ı" gerektirmez. Ancak
çaldıkları mal, kendilerinden geri alınır. Bazen deliren,
bazen sıhhat bulan kimse; sıhhatli olduğu bir sırada
hırsızlık yapmışsa eli kesilir.(110) Erkek olmak, hürriyet
ve müslüman olmak şart değildir. Dolayısıyla hırsızlık
yapan kadın, köle, cariye ve gayr-i müslimin (zimminin) eli
kesilir.(111) Mü'minler; "Ulû'lemr'e" bey'atla mal
emniyetine haiz oldukları gibi, gayr-i müslimler de
"zimmet" akdi imzalamak suretiyle "mal
emniyetine" haiz olmuşlardır. Gayr-i Müslim'in (zimminin)
malını çalan müslümanın da, eli kesilir. Ancak Ulû'lemr'e
"Zimmet Akdi" ile bağlı olmayan Gayr-i Müslim'in
(Harbi'nin) malı masum değildir.
1289 ÇALINAN MALIN NİSAB
MİKTARINA ULAŞMASI ŞARTTIR: Hadd-i Sirkat'ın (el kesme
cezasının) tatbiki için; asgari on dirhem gümüş veya bir
dinar altın değerinde olması şarttır.(112) Bu değer; Hadd-i
Sirkat için gerekli olan nisab miktarıdır. Zira Resûl-i Ekrem
(sav)'in: "El kesme cezası, ancak bir dinarda veya on
dirhemde olur"(113) buyurduğu bilinmektedir. Bu Hadis-i
Şerif; fâkih olan sahabeden Hz. Abdullah İbn-i Mes,ûd
(ra)'dan rivayet edilmiştir. Yine fâkih olan İbn-i Abbas
(ra)'dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te "Resûl-i
Ekrem (sav) kıymeti bir dinar veya on dirhem olan micenn
kalkanının çalınması sebebiyle bir adamın elini
kesti"(114) buyurulmuştur. Hz. Ömer (ra)'e elbise çalan
bir hırsız getirilir. Suç sabit olduğu için Hz. Ömer (ra)
elinin kesilmesini emreder. Hz. Osman (ra) ise: "Ğ Onun
çaldığı eşyanın değeri, on dirhem gümüş değerinde
değildir" diyerek, itiraz eder. Bunun üzerine "Ehl-i
Hibre" tayin edilir. Ehl-i Hibre; çalınan eşyanın
değerini sekiz dirhem gümüş olarak belirleyince, Hz. Ömer
(ra) el kesme cezasını tatbik etmez. Hz. Ali (ra)'de hilafeti
döneminde; çalınan malın değerinin on dirhem gümüşe
ulaşıp ulaşmadığına dikkat etmiştir. Dolayısıyla
çalınan malın değeri; on dirhem gümüş veya bir dinar
altına ulaşırsa, "Hadd-i Sirkat'ın" tatbik
edileceğinde Sahabe-i Kiram'ın icmaı vardır.(115) Bu
miktarın aşağısında; el kesmenin tatbik edileceğini beyan
eden ûlema da, mevcuddur. Ancak bu ihtilaflıdır. İhtilaf ise;
ihtimali de, beraberinde getirir. İhtimal sebebiyle el kesilmez.
1290 ÇALINAN MAL; MÛTEKAVVİM
(MÛBAH VE KIYMETLİ) OLMALIDIR: İslâm dininin; yenilmesini,
içilmesini ve alışverişini haram kıldığı mallara
"Gayr-i mütekavvim" denir. Bunların kıymeti yoktur.
Mesela: Şarap, domuz eti ve çalgı aletleri vs... Kâfirler
indinde değeri ne olursa olsun; İslâm dininin haram
kıldığı mallar, kıymetli değildir. Çalanın eli
kesilmez.(116) Ayrıca saklanması mümkün olmayan; çabuk
bozulan ve çürüyen malları çalan kimselerin de elleri
kesilmez. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Ağaçta bulunan yaş
meyva ve hurma göbeği için, el kesme cezası yoktur"(117)
buyurmuştur. Ağaçtaki meyva, süt, et, karpuz ve çürüyen
(uzun süre saklanması mümkün olmayan) sebzelerde el kesme
cezası tatbik edilmez.(118) Ayrıca kıymetli olmakla birlikte;
mal hükmünde olmayan canlıların çalınmasında da
"had" cezası yoktur. Mesela: Hür bir çocuğu çalan
kimsenin eli kesilmez.(119) Çünkü insan mal değildir.
1291 ÇALINAN MALDA MİLKiYET
ŞÛPHESİ OLMAMALIDIR: "Hadd-i Sirkat", mal emniyetini
sağlamak hususunda, Allahû Teâla (cc)'nın hakkı olmak üzere
farz kılınmıştır. Dolayısıyla bir kimsenin kendi malını
çalması hırsızlık olmayacağı gibi, milkiyet şüphesi olan
malı çalması da "Hırsızlık" olmaz. Mesela; bir
baba, oğlunun malını gizli bir yerden ve izni olmadan çalsa,
bu sebeble eli kesilmez. Zira "Babam, benim iznim olmadan
malımı alıyor" şeklinde şikâyette bulunan bir sahabeye
hitaben Resûlulah (sav): "Ğ Sen ve malın
babanındır"(120) buyurmuştur. Dolayısıyla çocuğunun
malını çalan babaya hadd-i sirkat uygulannaz.(121) Bir
mükellef; "Beytü'lmal'den" gizlice bir malı çalsa,
eli kesilmez. Zira ortada milkiyet şüphesi vardır. Şöyle ki;
Beytül'mal' bütün müslümanlara aittir. Malum olduğu üzere
Ayet-i Kerime'de: "O irtikap ettiklerine bir karşılık (ve
ceza) ve Allah'tan insanlara ibret verici bir ukubet olmak
üzere, ellerini kesin" hükmü beyan buyurulmuştur. Bu
sebeble; hırsızlık fiilinde (herhangi bir) şüphe olmaması,
halis olması şarttır. Milkiyet şüphesi "suç"un
mahiyetini değiştirir. Malik olmak ve milkiyet şüphesi haddi
düşürür.
1292 GİZLİLİK ESASTIR: Hırsızlığın
rüknü; gizlice almaktır.(122) Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Aşikâre zorla alan, aşikâre kapıp, süratle kaçan
ve emanetindeki malı çalan kimsenin üzerine el kesme
yoktur"(123) buyurduğu bilinmektedir. Zira bu fiilerde esas
olan "gasb" ve "emanete hıyanettir"
Müctehid imamlar; "Emanete hıyanet eden kimsenin eli
kesilmez"(124) hükmünde ittifak etmiş, icma hasıl
olmuştur. Gasb ve emanete hıyanetin cezası ta'zirdir.
1293 MAL; KORUNMUŞ YERDEN
(HIRZ'DAN) VE GİZLİCE ALINMALIDIR: Sahibinin; muhafaza etmek
lüzumu hissetmediği bir malın değerli olmayacağı malumdur.
Hanefi fûkahası: "Malın korunması iki noktada
toplanabilir. Birincisi: "Bizzat korunan yer" dir ki;
içinde eşya saklamak maksadıyla hazırlanıp, izinsiz
girilmesi yasak olan evler, dükkanlar, çadırlar, kasalar ve
sandıkları gibi. İkincisi: "Başkası sebebiyle korunan
yer" dir ki; esasen eşya saklamak üzere hazırlanmamış
ve izinsiz girilmesi yasak olmayıp, ancak içerisine konacak
malların yanına muhafız (bekçi) bulunan mescidler, yollar ve
sahralar gibi... Dolayısıyla "Bizzat korunan yer"
lerden gizlice alınan mallar sebebiyle "had" tatbik
edilir. Ancak sahibinin izniyle bizzat korunan yere giren kimse,
hırsızlık yaparsa, had tatbik edilmez. Mesela: Misafirin
hırsızlık yapması gibi. "Başkasının sebebiyle korunan
yer"den; muhafız yokken çalınan mal, korunmuş mal
hükmünde değildir. Ancak muhafız varken çalınırsa,
hırsızlık teşekkül eder"(125) hükmünde müttefiktir.
1294 Kur'an-ı Kerim'de:
"Size gerek kendi evlerinizden, gerek babalarınızın
evlerinden, gerek annelerinizin evlerinden, gerek
biraderlerinizin evlerinden, gerek kızkardeşlerinizin
evlerinden gerek amcalarınızın evlerinden, gerek
halalarınızın evlerinden, gerek dayılarınızın evlerinden,
gerek teyzelerinizin evlerinden, gerek (başkalarına ait olup
da) anahtarlarına malik (ve hazinedarı) bulunduğunuz (evler)
den, yahud da sadık dostlarınızın evlerinden yemenizde bir
günah yoktur"(126) hükmü beyan buyurulmuştur.
Dolayısıyla bir kimse; evlenemeyeceği (nikâhı kendisine
haram olan) kan hısımlarından mal çalsa, eli kesilmez.
Çünkü bunlar birbirlerinin evlerine izinsiz olarak girerler.
Öyle ise; evleri birbirlerine nisbetle hırz (korunmuş,
muhafazalı) değildir. Hırz (korunmuş, muhafazalı)
olmayınca; hırsızlık fiili, halis suç durumunda
değildir.(127) Elbette akrabanın malını çalmanın
"haramlığı" bakidir. Ancak "had" tatbik
edilmez.
1295 Bir adam; hırsızlık
niyetiyle bir başkasının evine girse, eşyaları toplasa,
fakat dışarı çıkmadan yakalansa eli kesilmez. Çünkü suç
bütün unsurlarıyla teşekkül etmiş değildir.(128) Ancak,
evin masuniyetini ihlal ettiği için ta'zir cezası uygulanır.
1296
Soygunculuğu ve hırsızlığı maharet haline getiren ideolojik
sistemlerin militanları: "Efendim, bu devirde hırsızın
eli kesilir mi?" iddiasını kitlelere yayma
gayretindedirler. Hadd-i Sirkat (Hırsızlık cezası); kitap,
sünnet ve icma ile sabittir. Hırsızlığın mahiyetini ve
hangi şartlarda nasıl amel edileceğini; bizzat Resûl-i Ekrem
(sav) izah buyurmuştur. Bir kimse: "Bu devirde hırsızın
eli kesilmez" derse, Allahû Teâla (cc) ve Resûlü'nü
yalanlamış olur. Ayrıca, "Hırsızlığı" müdafaa
ettiği de unutulmamalıdır. Esasen, bütün tağuti (ideolojik)
sistemlerde hırsızlık yaygın bir hastalıktır.