ÖLDÜRME ÇEŞİTLERİ
1318 Ruhun çıkmasında müessir
olan fiille "öldürme" denir.(173) Müessir fiilin tek
tek sayılması mümkün olmadığı için, failin (öldürenin)
durumu esas alınır. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'ye göre
öldürme çeşitleri şunlardır:
A) Kasden öldürme.
B) Kasıd benzeriyle
öldürme.
C) Hataen (istemeyerek)
öldürme.(174)
Müteahhirûn ûlemanın
öldürme çeşitlerini beyanı farklıdır. Şöyle ki;
A) Kasden öldürme.
B) Kasıt benzeriyle
öldürme.
C) Hataen öldürme.
D) Hata yerine sayılan
öldürme.
E) Tesebbüden (bir sebeble)
öldürme.(175)
1319 Şurası muhakkaktır ki,
mükellefin kasdını kat'i olarak bilmek mümkün değildir.
Zira "kasıd"; kalbe ait bir vakıadır. Hanefi
fûkahası: "Kasden öldürme, uzuvları dağıtmak
hususunda silah veya silah benzeri aletleri kullanmakla tahakkuk
eder"(176) tarifini esas alarak; kasden öldürmeden neyin
kasdedildiğine açıklık getirmiştir. Öldürme aleti ekseriya
keskin olur. Dolayısıyla demir ve ona benzeyen madenlerden,
kamış kabuğu, ateş, çam, ağaç taştan yapılmış
öldürme aletleri, kasdın varlığına delalet eder.
1320 Kur'an-ı Kerim'de:
"Kim bir mü'mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedi
kalıcı olmak üzere,Cehennem'dir. Allah ona (kasden öldürene)
gazab etmiştir, ona lanet etmiştir ve ona çok büyük bir azab
hazırlamıştır."(177) hükmü beyan buyurulmuştur.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Allahû Teâla (cc) indinde,
dünyanın yok edilmesi, bir mü'mini öldürmekten daha ehven
(hafif) dir"(178) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla
meşru (şer'i) bir sebeb olmadan, herhangi bir kimseyi
öldürmek, büyük günahlardandır.
1321 Hataen veya bir sebeble
(tesebbüden) öldüren kimse de; titizlik göstermediği ve
gerekli tedbiri almadığı için günahkârdır.(179) Can
emniyetini tahrip eden her fiil, fesadın yayılmasına vesile
olur.
1322
Kur'an-ı Kerim'de: "Bundan dolayıdır ki,
İsrailoğullarına şu hakikatı hükmettik: Kim bir canı, bir
can mukabilinde (kısas) veya yeryüzünde bir fesad
çıkarmaktan dolayı olmayarak, öldürürse, bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa, bütün
insanları diriltmiş gibi olur. And olsun ki, peygamberlerimiz
onlara beyyineler (apaçık ayetler, deliller, mucizeler)
getirmişti. Sonra hakikaten yine içlerinden bir çoğudur ki,
bunların arkasından, (hala) yeryüzünde (fesad ve cinayet
hususunda) muhakkak haddi aşanlardır"(180) hükmü beyan
buyurulmuştur. Esasen haksız yere (meşru bir sebeb olmadan)
bir kimseyi öldürebilen katil; aynı gerekçeyle, bütün
insanları öldürebilir. Nitekim günümüzde tağuti güçler;
hiçbir meşru sebeb göstermeden binlerce insanı
katletmektedirler. Resûl-i Ekrem (sav)'in; haksız yere
öldürülen her insanın günahından, Hz. Adem (as)'in oğlu
Kabil'e bir pay ayrıldığını beyan buyurduğu
bilinmektedir.(181) Kitap ve sünnetle sabittir ki; ilk insandan,
günümüze kadar, meşru bir sebeb olmadan insan öldürmek
haram kılınmıştır. Bu haramı kıyamete kadar sürecektir.
Çünkü; meşru bir sebeb olmadıkça, insanın kanını dökmek
haramdır.(182)