KISASTA UMUMİ BİR HAYAT
VARDIR
1323 Bir insanı kasden
öldürmek; bütün insanların "can emniyetini" hiçe
saymak demektir. İslâm dini; meşru (şer'i) bir sebeb olmadan
insanın kanının dökülmesini haram kıldığı gibi; bu fiili
işleyenlere de, ne gibi ceza tatbik edileceğini beyan
etmiştir. Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!..
Maktüller (öldürülenler) hakkında size kısas (misilleme)
farz kılındı. Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi
ile!.. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, maktulün
(öldürülenin) kardeşi (velisi) tarafından cüz'i birşey
affolunursa (hemen) kısas düşer. Artık örfe uymak (Şer'i
şerifin ve akl-ı selimin müstahsen bulduğunu yapmak, borcu)
ona, (maktulün velisine) güzellikle ödemek lazımdır. Bu
rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (af ve
edadan) sonra, (katile veya taraflarına muhasemede ve)
tecavüzde bulunursa, onun için pek acıklı bir azab vardır.
Ey selim akıl sahipleri, kısasta sizin için (umumi) bir hayat
vardır. Ta ki, adam öldürmekten sakınasınız"(183)
hükmü beyan buyurulmuştur.
1324 Şimdi "kısas"
kavramı üzerinde duralım. Kısas; yapılan fiilin, mislinin
(aynısının) icra edilmesidir.(184) Kısasta; bedeliyet
mahiyeti mevcuddur. Bu sebeble; kasden adam öldürmede kısas,
birinci öldürmenin misli, ikinci öldürmedir. Yani maktûle
(öldürülene) mukabil, öldüren (katil) öldürülür. Kasden
yaralamada kısas; ya birinci uzvun misli, ikinci uzvun
kesilmesi; yahud da, birinci yaralamanın misli, ikinci yaralama
demektir.(285) Misli olmayan şeylerde "kısas"
yapılamaz. Mesela; bir kimse sopa ile birisine vurup, akli
melekelerini giderse, o kimseye aynısı tatbik edilemez. Bu
durumda "kısas" yerine; "diyet" gündeme
girer. Molla Hüsrev: "Allahû Teâla (cc)'nın
"Kısasta sizin için (umumi) bir hayat vardır" Ayet-i
Kerimesi, kasden adam öldürmede "kısas" cezasının
tatbikine delâlet eder. Zira tefsir ve meal kitaplarında
zikredildiği gibi ayetin manası: "Bir kimse,
öldürüldüğü takdirde, kendisinin de kısas yoluyla
öldürüleceğini tefekkür ederse, ister istemez öldürmekten
kendisini men eder. Şayed öldürmezse, kendisi de
öldürülmez. Bu durumda her ikisi de hayatta kalırlar. Bunun
"kasden" öldürmeye mahsus olduğu açıktır.
Çünkü hataen öldüren kimse, öldürülmez, diyet ile
kurtulur"(186) hükmünü beyan etmektedir.
1325
Kur'an-ı Kerim'de: "Allah'ın haram kıldığı cana,
haklı bir sebeb olmadıkça kıymayın. Kim mazlum olarak
öldürülürse, biz onun (öldürülenin) velisine, bir
selâhiyet vermişizdir. O da (öldürülenin velisi de)
öldürmekte israf etmesin. Çünkü o cidden (ve zaten) yardıma
mazhar edilmiştir"(187) hükmü beyan buyurulmuştur.
Şimdi öldürmede haklı sebebler nelerdir? sualine cevap
arıyalım. Resûl-i Ekrem (sav): "Bütün ilahları
reddedip, yalnız Allahû Teâla (cc)'ya iman eden ve benim
Allah'ın Resûlü olduğumu tasdik eden bir kimsenin kanı,
ancak üç şeyden biri ile helal olur. (bunlar) 1) Zina eden
seyyib. 2) Can'a karşılık can (kısas) 3) Dinini terkedip,
cemaatten ayrılan"(188) buyurulmuştur. Haklı yere
öldürülme (meşru sebeble) durumunda, öldürülenin velisi
hiçbir talepte bulunamaz. Ancak şer'i hududlar dikkate
alınmadan; herhangi bir kimse öldürülürse, öldürülenin
velisi (asabesi) selâhiyet sahibidir. Şimdi "kısas"
cezasının tatbiki için; hangi şartların bulunması
gerektiği üzerinde duralım.