KISASIN VACİB OLMASI İÇİN
GEREKLİ ŞARTLAR
1326 KAATİL BÜLÛĞA ERMİŞ VE
AKILLI OLMALIDIR: Sabi'nin veya delinin; ehliyet arızası
sözkonusudur. Kısas ise; bir cezadır ve ancak cinayet
sebebiyle tatbik edilir. Çocuğun ve delinin kasdı,
"hata" hükmündedir. Bu sebeple; çocuk veya deli, bir
kimseyi öldürürse, kısas tatbik edilmez.(189) Akilesi;
öldürülen kimsenin velisine "diyet" verir.(190)
Çünkü hataen öldürme sözkonusudur.
1327 MAKTÛLÛN HAYATI MUTLAK
OLARAK DOKUNULMAZ (YANİ MASUM) OLMALIDIR: Müslümanlar
Ulû'lemr'e bey'at etmekle, gayr-i müslimler de "zimmet
akdi" imzalamak suretiyle can emniyetlerine haiz olurlar.
Dolayısıyla ister bey'at'la, ister "zimmet akdi"
sebebiyle olsun; insanın kanı masum olur. Bir müslüman kasden
ve teammüden bir gayr-i müslim'i (Zimmi'yi) öldürürse,
"kısas" tatbik edilir.(191) Zira Resûl-i Ekrem (sav)
"zimmet" ehlinden bir gayr-i müslimi öldüren kimseye
"kısas" cezasını tatbik etmiş ve şöyle
buyurmuştur: "Ğ Elbette ben, benim zimmetim altında
bulunanların hakkını almaya en layıkım"(192) Hz. Ali
(ra)'nin "Zimmet ehlinin (gayr-i müslimlerin) cizye
vermeleri, malları bizim mallarımız gibi, kanları bizim
kanlarımız gibi olması içindir"(193) buyurduğu
bilinmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kafire karşılık
mü'min öldürülmez" Hadis-i Şerifi, zimmet akdi
imzalamayan, harbilerle ilgilidir. Dolayısıyla bir müslüman;
mü'stemen (Eman'lı) bir harbiyi öldürürse, kısas
edilmez.(194) Çünkü müstemen (Eman'lı) dahi olsa, harbinin
kanı ebeden masum değildir. Belli bir süre kendisinin
korunacağı taahhüt edilmiştir. Ancak müs'temen (eman
verilen) gayr-i müslimi öldüren kimse ta'ziren
cezalandırılır.
1328 KAATİL, KASDEN VE
SİLAHLA ÖLDÛRMÛŞ OLMALIDIR: Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Her şey için hata vardır. Ancak kılıç
hariçtir"(195) buyurduğu bilinmektedir. Burada kılıç;
öldürme aleti ve silah manasına kullanılmıştır.(196)
Hanefi fûkahası; keskin ve delici bir aletle öldürmeyi
"kasden" öldürme olarak vasıflandırmıştır.
1329 MAKTÛL (ÖLDÛRÛLEN)
MÛTECAVİZ OLMAMALIDIR: Meşru müdafaa halinde iken, bir
kimseyi öldürene kısas uygulanmaz. Çünkü tecavüzü başka
türlü menetme imkânı bulamamış olabilir.(197)
1330 CİNAYET DARó'L
İSLåM'DA İŞLENMELİDİR: Ulû'lemr'e karşı isyan edenlerin
ele geçirdikleri beldelerde, herhangi bir isyancıyı (Bağiyi)
öldüren kimseye kısas cezası uygulanmaz. Zira meşrû olan
"Ulû'lemr'e" karşı isyan edenler, savaş haline
geçmişlerdir. İsyancıların kanı masum değildir.(198)
Darû'l Harp'te ikamet eden bir müslümanı öldürene de,
"kısas" cezası uygulanmaz.(199) Ancak
"diyet" sözkonusu olur. Çünkü Darû'l Harp'te
ikamet eden mü'minin; kanı masum değildir, şer'i şerifçe
korunmamıştır. Ayrıca maktül (öldürülen) izinle veya
ticaret maksadıyla Darû'l Harbe gitse; orada onu bir müslüman
öldürmüş olsa dahi, kaatile kısas uygulanmaz.(200)
Dolayısıyla cinayetin "Darû'l İslâm" da işlenmiş
olması, her türlü şüpheyi ortadan kaldırır. Darû'l
Harp'te ise; "can emniyeti" sözkonusu değildir. Fakat
şurası unutulmamalıdır ki; adam öldürme nerede olursa
olsun, meşru bir sebeb olmadığı müddetçe haramdır. Ancak
"kısas" cezasının tatbik edilip edilmemesi,
"Dar"ın mahiyetiyle ilgili bir hadisedir.
1331 MAKTÛL (ÖLDÛRÛLEN)
KAATİLİN CÛZÛ OLMAMALIDIR: Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Baba, çocuğu karşılığında kısas olunmaz"(201)
buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla; baba çocuğunu, dede
torununu öldürdüğü için kısas olunmaz.(202) Ancak çocuk
babasını, torun dedesini öldürürse "kısas" tatbik
edilir. Zira bu öldürmede "mirasa" konma arzusu
mevcuddur. Ayrıca, çocuk babasına, torun dedesine ihanetle
davranabilir. Fakat gerek baba, gerek dede; fıtri olarak himaye
etme ve evladını sevme durumundadır.
1332
MAKTÛLÛN (ÖLDÛRÛLENİN) VELİSİ MALUM OLMALI VE KISAS
TALEBİNDE BULUNMALIDIR: Kur'an-ı Kerim'de: "Kim mazlum
olarak öldürülürse, biz onun (öldürülenin) velisine bir
selahiyet vermişizdir. O da (öldürülenin velisi de)
öldürmekte israf etmesin. Çünkü o cidden (ve zaten) yardıma
mazhar edilmiştir"(203) hükmü beyan buyurulmuştur.
Dolayısıyla "kısas"ı taleb hakkı, maktulün
velisine aittir. Öldürülen kimselerin asabesi (mirasta hak
sahibi olanlar) kısas talebinde bulunmazsa veya bir kısmı
bulunur, bir kısmı affetmeye veya sulha razı olursa kısas
düşer.(204) Çünkü kısas; cüzlere ayrılmayı kabul etmez,
ikrahla bile olsa kısasta af muteberdir.(205) Maktulün velisi;
affetmeye yetkili olduğu gibi, belirli bir mal karşılığı
"sulh" yapmaya da yetkilidir. Hz. Enes b. Malik
(ra)'den rivayet edildiğine göre; Resûl-i Ekrem (sav)'e
kısasla ilgili herhangi bir mesele arzolunduğu zaman, maktulün
velilerine devamlı olarak affetmelerini tavsiye
buyurmuştur.(206) Dolayısıyla mü'minlerin emiri veya
kadı'sı; öldürülenin velilerine affetmeleri veya sulh
yapmalarını tavsiye eder. Ancak kat'iyyen bu konuda selahiyet
sahibi değildir. Zira selâhiyet'in; kat'i nass'la; maktulün
(öldürülenin) akrabalarına verildiği sabittir. Esasen zarara
uğrayanlar da onlardır.