CENİNE KARŞI İŞLENEN
CİNAYETLER (GURRE)
1353 Bir kimse; bir kadının
karnına vurup, rahminde bulunan çocuğun ölü doğmasına veya
düşmesine sebeb olursa "cinayet" işlemiş olur. Anne
rahmindeki çocuğa "cenin" denir. Şurası
muhakkaktır ki; "cenin" anneye tabidir, bu açıdan
ayrı bir canlı olarak ele alınamaz. Ancak "miras" ve
"vasiyyet" gibi hususlarda ayrı bir canlı olarak
dikkate alınır. Şöyle ki; bir kimse, karısı hamile iken
ölse, rahminde bulunan çocuk "asabesi" içerisine
dahildir.(243) Dolayısıyla bu açıdan ayrı bir canlı
hükmündedir.
1354 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Cenin hakkında gurre; köle olsun, cariye olsun, onun
kıymeti beşyüz dirhemdir"(244) buyurduğu bilinmektedir.
Hanefi fûkahası: "Hamile kadının karnına vurmak veya
başka yollarla "cenin" öldürülürse bakılır,
eğer o erkek ise, erkeğin diyetinin yirmide biri (beşyüz
dirhem), kız ise, kadının diyetinin onda biri (bu da beşyüz
dirhem), katil üzerine veya akılesi üzerine vacip olur. Gurre;
bir sene içerisinde ödenir. Resûl-i Ekrem (sav)'in gurreyi,
akıle üzerine bir sene içerisinde ödenmek üzere vacip
kıldığı, sahih senetlerle malum olmuştur. Eğer cenin ölü
düşüp, annesi de ölürse; cenin için "gurre", anne
için "diyet" vacip olur. Eğer cenin diri olarak
doğar, fakat o darbeden dolayı ölürse "diyet"
gerekir"(245) hükmünde ittifak etmiştir.
1355 Bir kadın; ilaç veya
kendi karnına vurmak suretiyle, ölü bir çocuk düşürürse,
o kadının akılesi üzerine gurre vacip olur.(246) Şöyle ki;
kadının akılesi (asabesi, mirascıları) çocuğun sahibi
durumunda olan babaya, beşyüz dirhem gümüşü, bir yıl
içeresinde ödemek durumundadırlar. "Cenin"in
korunması; neslin çoğalması noktasından da oldukça
önemlidir. Molla Hüsrev: "Hamile bir kadın vefat eder,
karnındaki çocuğu diri olursa; kadının karnı sol
tarafından yarılıp, çocuk çıkarılır. Haniye'de de böyle
zikredilmiştir.(247) buyurmaktadır.
1356 Kur'an-ı Kerim'de:
"Evladlarınızı fakirlik korkusuyla öldürmeyiniz.
Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Hakikat onları
öldürmek büyük bir suçtur"(248) hükmü beyan
buyurulmuştur. Başta kürtaj olmak üzere, "Cenin"e
karşı işlenen her türlü cinayet; büyük bir günahtır. Bir
kimse; kasden bir cenini öldürürse sadece "gurre"
vermekle, günahtan kurtulmaz. Ayrıca böyle bir fiilden dolayı
tevbe etmek zorundadır. Ancak "gurre" vermediği
müddetçe, tövbe sahih olmaz. Hiçbir mü'min doktorun da;
"kürtaj" yapması düşünülemez. Çünkü kürtaj
yapmak, haram olan bir fiildir. Başta spiral olmak üzere, ilaç
ve diğer tıbbi yollarla "doğum kontrolü" yapmak da,
caiz değildir. Zira bu fiillerde "fıtrat"a müdahale
sözkonusudur. Hiçbir gücün, Allahû Teâla (cc)'nın
yaratmış olduğu fıtri durumu; bozma veya değiştirme veya
iptal etmeye gayret etme hakkı yoktur.(249)
1357
Mü'min ve mütehassıs bir doktor; doğum yapması halinde
annenin hayati tehlike geçireceğini "Zann-ı Galibi"
ile beyan ederse; zaruret hali ortaya çıkar. Ancak ızdırar
halinde; doğum kontrolüne cevaz verilebilir. Meşrû bir sebeb
mevcut değilken; sadece rızk endişesiyle "Doğum
kontrolü" yapmak, başlı-başına bir faciadır. Zira
rızk endişesinde itikadi bir zaaf vardır.