RIZK TEMİNİ İÇİN
ÇALIŞMANIN (KESBİ'N) MAHİYETİ
1376 Kur'an-ı Kerim'de:
"Yeryüzünü size boyun eğdiren (istifadeniz için itaatli
kılan) Allahû Teâla (cc)'dır. O halde yeryüzünün
sırtlarında (Dağlarında, tepelerinde, ovalarında) dolaşın
da, Allahû Teâla (cc)'nın size ihsan ettiği rızıklardan
istifade edin"(1) hükmü beyan buyurulmuştur.
Müfessirler: "Yeryüzünün itaatli olması, boyun eğmesi;
işlenmeye ve verimli kılınmaya müsait oluşudur.
Yeryüzünün sırtlarında dolaşmaktan maksad; insanlara
faydalı olan nimetlerin ortaya çıkarılmasını sağlamak
için, araştırma yapmaktır. Ziraat, ticaret, zanaat ve
diğer faaliyetler; ancak yeryüzünde mevcut olan imkânlarla
sürekli kılınabilir. Yeryüzünde esas olan; işlemek ve
nimetlerinden faydalanmaktır"(2) hükmünde ittifak
etmişlerdir. Dikkat edilirse; yeryüzü, rızk temini için
müsait bir yapıdadır. Hz. Abdullah İbn-i Mes'ud (ra)'dan
rivayet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem (sav): "Kesbi
taleb etmek (rızk temini için çalışmak) her müslüman
üzerine farzdır"(3) buyurmuştur. Dolayısıyla
mü'minler; "Helal" ve "Haram" hududlarına
riayet ederek, rızk temini için gayret sarfetmek
durumundadırlar. İmam-ı Muhammed (rha)'in: "İlim taleb
etmek farz olduğu gibi, rızık taleb etmek de farz
kılınmıştır" buyurduğu rivayet edilmektedir. 1377
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Rızkı tamamlanıncaya kadar,
hiçbir kimsenin ölmeyeceği bana vahyedildi. O halde Allahû
Teâla (cc)'ya karşı gelmekten sakınınız. Rızkınızı
araştırırken güzel bir yol tutunuz"(4) buyurduğu
bilinmektedir. Muhakkak ki, "Güzel bir yol tutmaktan"
murad; helâl vasıtalarla, helâl kazanç elde etmektir. Nitekim
Hz. Ebu Bekir (ra): "Dikkat ediniz, haram ile beslenen
vücûda ancak cehennem ateşi yakışır"(5) buyurmuştur.
Sahabe-i Kiram'ın; haramdan kurtulabilmek için, şüpheli olan
hususları dahi terkettiği malûmdur. İbn-i Abidin
"Farz-ı Ayn" ilimleri tasnif ederken: "Ticaretle
meşgul olanın alışverişi öğrenmesi farzdır. Ta ki, sair
muamelâtta şüphelerden ve mekruh olan şeylerden
korunabilsinler. Sanat sahipleri ve diğer herhangi bir işle
meşgul olanlar da böyledir. Haramdan korunmak için onların da
meşgul oldukları işin hükmünü bilmeleri farzdır"(6)
buyurmaktadır. Esasen genel kaide: "Her mü'minin, içinde
bulunduğu hal ile ilgili ilimleri tahsil etmesi farzdır"
şeklindedir. "İlmihal" tabiri de, buna
dayanmaktadır.
1378
Günümüzde; insanı ve insanın uzuvlarını dahi ticarete konu
kabul eden ideolojik sistemler "Homo okomiscus"
(Ekonomik insan) denilen, garip bir tip ortaya
çıkarmışlardır. Gece-gündüz; sadece ve sadece midesinin
ihtiyaçlarını düşünen, kalben ve zihnen dumura uğramış
insan tipi!(7) İdeolojilerin ekonomik yorumları; "Çarşı
Putları'nın" temelini teşkil edecek derecede
güçlenmiştir. Ancak bu yeni bir olay değildir. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de: "Şüphesiz ki Allah, iman edip, salih
amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere koyar.
Küfredenlere gelince; onlar dünyada sadece zevk-û sefa
ederler, hayvanların yediği gibi yerler, onların yeri
Cehennem'dir"(8) hükmü beyan buyurulmuştur. Yine bir
başka Ayet-i Kerime'de: "Onlar dünya hayatının sadece
dış yüzünü (zahirini) bilirler. Fakat ahiretten tamamiyle
gafildirler"(9) buyurulmaktadır. İslâm ûleması bu
Ayet-i Kerime'leri esas alarak; "Kâfirler; tıpkı
hayvanlar gibi, midelerinin ve şehvetlerinin peşindedirler. Bu
hususta hiçbir sınır tanımamayı esas alırlar. Ayrıca
tıpkı hayvanlar gibi; yedikleri nimetleri yaradanı hiç mi,
hiç düşünmezler" hükmünde ittifak etmiştir. Resûl-i
Ekrem (sav)'in: "Mü'min bir mide ile yer; kâfirse, yedi
mide ile yer"(10) buyurduğu bilinmektedir. Muhaddisler, bu
Hadis-i Şerif'in çok veya az yemekle ilgili olmadığını;
kâfirin "dünyevi hırsının korkunçluğunu" beyan
ettiğini zikretmişlerdir. Elbette yemek ihtiyacı; insandan
insana değişebileceği gibi, insanın çalıştığı işin
kolaylığına veya zorluğuna göre de değişebilir.