ŞART MUHAYYERLİĞİ VE
TAYİNİ
1391 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Satıcı ile satın alan mükellef; ayrılmadıkları
müddetçe muhayyerdirler"(39) buyurduğu bilinmektedir.
Hanefi fûkahası, "Aynı mecliste "İcab" olur;
fakat "Kabul"e ehil olan kimse sükût ederse, o meclis
dağılıncaya kadar yetkilidir. Ancak icap ve kabul; birbirine
uygun olarak edâ edilmişse, hem ihtiyar, hem rıza bulunduğu
için akid tamamlanmıştır. Başka bir konuya geçildiği an,
meclis değişmiştir"(40) hükmünde ittifak etmiştir.
İmam-ı Şafii (rha) hadisin zahirini esas alarak: "İcab
ve kabul; birbirine uygun olarak edâ edilse dahi, o meclis
dağılmadığı müddetçe, taraflar muhayyerdirler"
hükmünü beyan etmiştir.(41) Bunun dışında, birkaç çeşit
şart muhayyerliğinden de söz etmek mümkündür. Şöyleki;
malı satın alan kimse: "- Ben muhayyer olmak şartıyla
satın aldım" diyebilir. Böyle bir şart fasiddir. Bu
hususta ittifak mevcuddur.(42) İkincisi, müşteri: "- Ben
bu malı üç gün veya daha az bir süre muhayyer olmak
şartıyla satın aldım" diyebilir. Resûl-i Ekrem (sav)'in
Sahabe'den Hz. Hıbban b. Munkız (ra)'a hitaben: "- Satış
yaptığın zaman hile yok!.. Ancak benim için üç gün
muhayyerlik olacak diyebilirsin" buyurduğu
bilinmektedir.(43) Hanefi fûkahası bu Hadis-i Şerif'i esas
alarak: "Hem satan, hem alan için, şart koştuğu takdirde
üç gün muhayyerlik hakkı vardır. Bu süre içerisinde
milkiyet el değiştirmiş olmaz" hükmünde ittifak
etmiştir. Üçüncüsü malı satın alan kimse: "- Ben bir
ay veya iki ay muhayyer olmak şartıyla satın aldım"
diyebilir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) indinde, bu şart
sahih değildir. İmameyn'in kavline göre; bu şart
sahihdir.(44)
1392 GÖRME MUHAYYERLİĞİ:
Satıcının veya müşterinin, görmedikleri bir malı
satmaları veya satın almaları caizdir. Nitekim Hz. Osman (ra),
Hz. Talha (ra)'ya Basra'da bulunan bir yerini satmış, bazı
kimseler Hz. Talha (ra)'ya "Sen aldandın" deyince Hz.
Talha (ra): "- Benim için muhayyerlik vardır. Çünkü ben
görmediğim bir şeyi satın aldım" buyurmuştur. Durum
Hz. Osman (ra)'a intikal edince o da: "-ÿBenim için de
muhayyerlik vardır. Zira ben de görmediğim bir şeyi
sattım" demiştir. Bunun üzerine Hz. Cübeyr b. Mutim
(ra)'i aralarında hakem tayin etmişler, Hz. Cübeyr b. Mutim
(ra) "Satın alan Hz. Talha (ra)'nın muhayyer olduğunu,
diğerinin ise muhayyer olmadığını" beyan etmiştir.(45)
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir kimse görmediği bir şeyi
satın alırsa, o şeyi gördüğü an, onun için muhayyerlik
vardır"(46) Hadis-i Şerifi bunun delilidir. Dolayısıyla
görmediği bir malını satan kimse için muhayyerlik yoktur.
Ancak herhangi bir malı görmeden satın alan müşteri için;
malı gördüğü zaman, muhayyerlik hakkı mevcuddur. İsterse
almaktan vazgeçebilir. Satıcı ise; satmaktan vazgeçemez.
Çünkü onun için görme muhayyerliği yoktur, malın
sahibidir. Bu hususta Sahabe-i Kiram'ın icmaı vardır.
1393
KUSUR (AYB) MUHAYYERLİĞİ: Bir müşteri; satın aldığı
malda (ticaret ehli olan kimseler indinde) kıymetini eksilten
bir kusur (ayb) bulursa muhayyerdir.(47) İsterse malı o
kusuruyla birlikte kabul eder, isterse aldığı kimseye
(tüccara) geri verebilir. "Ticaret ehli olan kimseler
indinde" dememizin sebebi; kusurun (aybın) sabit olması
içindir. Çünkü mutlak satış; her türlü kusurdan
(ayıptan) salim olmayı gerektirir. Ayrıca satışı yapan
kimse, o kusuru (ayıbı) söylemediği için aldatma (Garar)
sözkonusudur. Dolayısıyla müşterinin zararının giderilmesi
esastır.(48) Tüccar indinde mevcud olan kusura "Ayıb-ı
Kadim" denir. Resûl-i Ekrem (sav)'in hile ve aldatmayı
şiddetle yasakladığı bilinmektedir. Nitekim Sahih-i
Müslim'de: "Bizi aldatan bizden değildir" hükmü
altında bir bab mevcuddur. Bu babta yer alan şu Hadis-i Şerif
üzerinde iyi tefekkür etmek gerekir. Hz. Ebû Hureyre (ra)'dan
rivayet edilmiştir: "Resûl-i Ekrem (sav) bir gün
çarşıda dolaşırken, tahıl satan birisinin yanına uğradı.
Elini ekin yığınının içine daldırınca, mübarek
parmaklarına ıslaklık isabet etti. Bunun üzerine: "- Ey
ekin sahibi, bu ıslaklık nedir?" sualini tevcih buyurdu.
Ekin sahibi: "- Ona yağmur isabet etti ya Resûlallah"
cevabını verince, Resûl-i Ekrem (sav): "İnsanların
görebilmesi için o ıslak olan kısmı üstüne koysaydın
ya!.. Bizi aldatan bizden değildir"(49) hükmünü beyan
buyurdu. İbn-i Ömer (ra)'in şöyle dediği rivayet edildi:
"Hz. Peygamber (sav) dış görünüşü ile malı
beğendirmek suretiyle aldatıcı satışı nehyetti"(50)
Dikkat edilirse; ticaretle uğraşan bir kimsenin, emin ve sadık
olması esastır. Eğer kendisinin de farkında olmadığı
kusurlu (ayıplı) bir malı satmışsa; farkına vardığı an,
müşterisinin zararını gidermeli ve helallık dilemelidir.