İMAN NEDİR?
113 Önce kelime üzerinde
duralım. Arapça mütehassısları; iman kelimesinin
"emn" veya "eman" kökünden türemiş bir
mastar olduğu hususunda müttefiktirler.(25) Lugat manası:
Doğrulamak, tasdik etmek veya bir kimseye yahud da bir şeye
inanıp güvenmek demektir.(26) İmanın türkçe karşılığı
olan "inanmak" kelimesinde de aynı mahiyeti sezmek
mümkündür. İslâmi ıstılâhta iman; Allahû Teâla
(cc)'nın indirdiği hükümleri kalben tasdik etmektir. Yani
Resûl-i Ekrem (sav)'in; Allahû Teâla (cc)'nın katından
getirmiş olduğu bilinen haber ve hükümlerin hepsini kat'i
olarak tasdik etmek ve bunu ikrar etmektir.
İMAN'IN RÜKÜNLERİ
114 İman yalnız kalben
tasdik midir, yoksa ikrarla beraber kalbî tasdik midir? suali
çerçevesinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. İbn-i
Abidin "Hanefilerin ekserisine göre; tasdikle beraber
ikrardır. Muhakkıklara göre yalnız tasdiktir. İkrar ise
dünya ahkamının icrası için şarttır. İkrarı imanın
rüknü kabul etmeyenler şunun üzerinde ittifak etmişlerdir.
Kalbiyle tasdik eden kimseden her ne zaman diliyle ikrar etmesi
istenirse, ikrar etmesinin lazım olduğuna
inanmalıdır"(27) hükmünü zikreder. İmam-ı Azam'a
(rha) göre; gerçek iman kalbî tasdikten ibarettir. (28) Zira
dil ile ikrar ettikleri halde, kalben tasdik etmeyen
münafıklar, kafir hükmündedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:
"İnsanlardan öyle kimseler vardır ki kendileri iman
etmiş olmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe
inandık" derler. Halbuki onlar inanıcı (insan)lar değildir."(29)
Yine "Ey Peygamber, kalbleriyle inanmadıkları halde
ağızlarıyla "inandık" diyenlerle, yahudilerden o
küfür içinde (alabildiğine) koşuşanlar seni mahzun
etmesin"(30) buyurulmuştur. Dikkat edilirse, bu Ayet-i
Kerimelerde; dilleriyle inandıklarını iddia eden, fakat kalbî
tasdik bulunmayan kimselerin hali izah edilmiştir.(31)
115 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"İnsanlar "Allah (cc)'dan başka ilah yoktur"
deyinceye kadar (onlarla) cihada memur oldum. Şimdi her kim
"Allah (cc)'dan başka ilah yoktur" derse canını ve
malını benden korumuş olur. Ancak hakkı ile olursa (yani
kalben de tasdik ederse) ne ala!... Aksi durumda (Sadece dille
söyler, kalben inanmazsa) hesabı Allahû Teâla (cc)'ya
kalmıştır"(32) buyurduğu bilinmektedir. İmam-ı
Muhammed (rha) bu Hadis-i Şerifi zikrettikten sonra:
"Netice olarak bir kimse malum olan şirk itikadının
hilafı olan tevhidi ikrar ettiği zaman İslâm'a girişine
hükmolunur. Çünkü gerçek itikadını (Kalbi durumunu) tesbit
etme imkanımız yoktur. Neyi ikrar ettiğini duyarsak, o
inançta olduğuna hükmederiz"(33) demektedir. Sonuç
olarak; imanın asli rüknü kalbi tasdiktir. İslâmî bütün
hükümleri kalben tasdik eden kimse mü'mindir. Dünya
ahkâmının icrası açısından zaruri olan rüknü ise; dil
ile ikrar etmektir. Eğer bir kimse kalben tasdik eder; bu
tasdiki dili ile ikrar etmezse, hali insanlarca meçhul kalır.
Tabii dil ile ikrar için herhangi bir ehliyet arızası (Dilsiz
olma veya ikrah-ı Mülci gibi) bulunmamalıdır.