B) ŞİRKETÜ'L İNAN
1452 Önce kelime üzerinde
duralım. İnan; açık olmak manasınadır. Dizgin (Atın
yuları) manasını da ifade eder.(159) Hanefi fûkahası;
"İnan şirketi belli bir nevi ticarette veya umumi
ticarette bulunmak için iki veya daha fazla şahsın, muayyen
bir sermaye koyup, kârı aralarında anlaştıkları oranda
paylaşmak şartıyla kurdukları şirkettir"(160) tarifini
esas almıştır. İnan ortaklığı; ticaretle uğraşan herkes
arasında caiz olur. Serahsi'nin Muhiyt'inde de böyledir. Bu
ortaklık; erkeklerle kadınların, bülûğa ermiş kimselerle
sabilerin, hürlerle, ticaret yapmasına izin verilmiş
kölelerin ve müslümanlarla kâfirlerin arasında da caizdir.
Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir.(161) Şirket-i inan; kefil
olmayı değil, birbirine vekil olmayı gerektirir. Dolayısıyla
kefalet sözkonusu olmadığından; ortakların vasıflarında
genişlik söz konusudur.(162)
1453 İnan şirketinde
ortakların koyduğu sermayenin eşit olması şart değildir.
Farklı da olabilir.(163) Ayrıca, ortaklar bütün sermayelerini
koymak mecburiyetinde değildirler. Sermayelerinin dışında
başka paraları da olabilir. Sermayenin vasıf ve değerinin
farklı olması da mümkündür. Dikkat edilecek husus; kuruluş
esnasında ortakların sermaye ve kâr paylarının oranlarını
kat'i olarak belirlemeleridir.(164) Eğer bu belirlenmez; meçhul
kalırsa, şirket fasid olur.
1454 İmam-ı Muhammed (rha)'e
göre Şirket-i İnan'ın yazılı sözleşmesi şu şekildedir:
"Bu şirket fülan ve fülan arasında, emaneti edâ edip,
yerine getirme hususunda Allahû Teâla (cc)'dan ittika üzere
kurulmuştur" diye yazılır. Sonra ortaklardan her birinin
sermaye miktarı kaydedilir. Daha sonra bu sermayelerin
tamamının hangi ortağın elinde olacağı, bununla toptan veya
perakende alışveriş yapacakları ve kendi reyi ile davranıp
davranamayacağı, peşin veya veresiye satabilecekleri,
belirtilir. Sonra kârın ve zararın aralarında sermayelerinin
nisbetinde taksim edileceği sözleşmeye yazılır. Şayet
ortaklardan birisi, kârdan fazla veya noksan almak gibi bir
şart koşarsa, bunun da kaydedilmesi gerekir. Sözleşmenin
sonuna; "Şu ayın, şu gününden itibaren bu sözleşmeye
göre bu şahıslar ortak olmuşlardır" diye yazarlar
Fethû'l Kadir'de de böyledir.(165)
ŞİRKET-İ İNAN'DA
"KÂR VE ZARAR" MESELESİ
1455 Şirket-i İnan'da
ortakların koydukları sermaye paylarının eşit, kâr
paylarının farklı olması mümkündür. Bizzat çalışan
ortak; sermayesinin nisbetinden fazla kâr talep eder, diğerleri
de bu talebi olumlu karşılarlarsa mesele yoktur.(166) Nitekim
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kâr, iki ortağın şart
kıldıkları gibidir. Zarar ise; sermayenin nisbetine göre
taksim olunur"(167) buyurduğu bilinmektedir. Feteva-ı
Hindiyye'de: "Ortaklar beraber çalışıp kazanırlarsa;
kâr, beyan ettikleri (anlaştıkları) şartlara göre taksim
edilir. Ancak zarar, her ortağın sermayesi nisbetinde
paylaştırılır. Serahsi'nin Muhiyt'inde de
böyledir"(168) hükmü kayıtlıdır.
1456
Şirket-i İnan'da ortakların; alım-satım, icar ve diğer
işleri için tayin ettikleri vekilleri azletme hakları vardır.