HİBE'NİN MAHİYETİ
1574 Mü'minler birbirlerinin
kardeşleridirler. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kendi nefsin
için istediğini, kardeşin için de iste"(334) buyurduğu
bilinmektedir. İhtiyaç sahibi her müslüman; kendisine yardım
edilmesini arzu eder. İşte bu nokada karşımıza
"Hibe" ıstılahı çıkar.
1575 Önce kelime üzerinde
duralım. Hibenin lûgat manası; teberru, yardım ve kabul eden
kimseye faydası olan bir mal ile ihsanda bulunmaktır.(335)
İslâmi ıstılahta: "Herhangi helal olan bir malı,
karşılıksız olarak, bir başkasına mülk edindirmeye hibe
denir"(336) şeklinde tarif edilmiştir. Resûl-i Ekrem
(sav) hibeyi teşvik etmiş ve "Birbirinize hediye veriniz
ki, muhabbetiniz artsın"(337) buyurmuştur.
1576 HİBENİN RÜKNÜ:
Şurası muhakkaktır ki; hibe meşrhu olan bir akiddir. Bu
hususta icma hasıl olmuştur.(338) Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Müslümanın malı, ancak kendi gönül rızası ile
(başkasına) helal olur"(339) Hadis-i Şerifini esas alan
fûkaha; hibenin rüknü icab ve kabuldür" hükmünde
ittifak etmiştir. Zira, icap ve kabul olmadan akid tamamlanmış
olamaz. Fakat hibe; karşılıksız olarak bir malı başkasına
mülk edindirmek olduğu için, farklı bir özelliğe sahiptir.
Hanefi fûkahası: "Hibe ancak, malı teslim almakla caiz
olur"(340) hadisini esas alarak; mülkün sabit olması
için teslim almak şarttır hükmünü beyan etmiştir. Nitekim
Mecelle'de: "Hibe; icab ve kabul ile mün'akid ve kabz
(malı teslim almak) ile tamam olur"(341) hükmü
kayıtlıdır. Hibe'de icap; "Bağışladım, hibe ettim ve
ihda eyledim gibi hiçbir karşılık beklemeden, bir malı
başkasına vermek manasına kullanılan sözlerdir. Kabul ise; o
malı almak veya "kabul ettim" şeklinde beyan etmekle
gerçekleşir.(342).
1577 HİBENİN SAHİH
OLMASININ ŞARTLARI:
A) Hibe eden şahsın
(vahibin) ehliyet arızası bulunmamalıdır. Büluğa ermiş ve
akıllı olan her müslüman, malını bir başkasına hibe
edebilir. Ancak çocukların ve akli melekeleri yerinde olmayan
(deli, mecnun vs.) kimselerin hibeleri sahih olmaz.
B) Hibe edilecek malın; hibe
zamanında, hazır olması şarttır. Mesela; bir ağacın
gelecekte hasıl olacak meyvasını veya bir hayvanın karnında
bulunan yavrusunu hibe etmek sahih değildir.
C) Hibe edilecek malın veya
eşyanın; hibe eden kimsenin (vahibin) mülkiyetinde olması
şarttır. Mesela: Bir başkasına ait malı, herhangi bir
kimseye hibe etmek sahih olmaz.
D) Hibe edilecek malın malum
ve muayyen olması lazımdır. Mesela: Hibe edecek şahıs iki
atından birini belirleyerek: "- Şu atı sana hibe
ediyorum" diyebilir. Bunun dışında "şu iki
atımdan, hangisini dilersen al, hibe ettim" şeklinde
icapta bulunabilir.
E) Hibede; vahibin (hibe eden
kimsenin) rızası şarttır. Dolayısıyla zorla veya ikrahla
meydana gelen hibe, sahih değildir.(343)
1578 Hibeyi kabul eden kimse;
hibe edilen malı almak suretiyle ona malik olur.(344).
1579 HİBEDEN RÜCÛ
(DÖNMEK) MÜMKÜN MÜDÜR?: Bu hususta ûlema ihtilaf
etmiştir. İmam-ı Şafii (rha): "Bir kimse; hibe ettiği
zaman, bundan vazgeçemez. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Hibe eden kimse, bundan rücû edemez. Ancak baba
çocuğuna hibe ettiği zaman, o şeyden geri dönebilir"
hadisi, yabancıya yapılan hibeden vazgeçilemeyeceğini beyan
etmektedir."(345) hükmünü beyan etmiştir.
1580 Hanefi fûkahası:
"Hibeden vazgeçmek (rücû etmek); vahibin (hibe eden
kimsenin) durumuna göre değişiklik arzeder. Eğer yakın
akrabasına hibe etmişse, bundan vazgeçemez. Yabancı bir
kimseye hibe etmişse, vazgeçme (rücû hakkı) vardır. Zira
Resûl-i Ekrem (sav): "Hibe karşılıklı (ivaz)
olmadıkça, hibe eden kimse malına daha layıktır"
buyurmuştur. Ancak diğer bir Hadis-i Şerif'te:
"Yaptığı hibesinden dönen, kustuğunu tekrar yutan
gibidir" buyurulmuştur. Bu ise hibeden rücûnun kerahatle
caiz olduğunu beyan eder"(346) hükmünde müttefiktir.
1581 Hibeden dönmeye engel
olan sebebleri şu şekilde izah etmek mümkündür:
1) Mükellef; usûl ve
fûruuna (yakın akrabalarından birine) hibede bulunursa, bundan
dönemez. Zira bu çeşit hibede asıl olan akrabasına ihsanda
bulunmaktır. Resûl-i Ekrem (sav): "Bir kimse, zi, rahm-i
mahremine (kendisine nikah düşmeyen akrabaya) hibede bulunursa,
ondan rücû edemez"(347) buyurmuştur. Dolayısıyle yakın
akrabalık hibeden rücûya manidir.
2) Hibe edilen malın
kendisinde, kıymetini çoğaltacak şekilde ziyadelik meydana
gelmişse rücû mümkün olamaz. Mesela: Zayıf bir inek hibe
edilmiş!.. Hibeden sonra bu inek, gayet güzel beslenmiş ve
yavru sahibi olmuş. Bu değişiklik hibeden dönmeye (rücû'a)
manidir.
3) Hibe edilen malın
tesliminden sonra, taraflardan birisinin ölmesi, hibeden rücûa
manidir. Mecelle'de: "Vahib (hibe eden) ile mevhûbun lehden
(hibe edilenden) birinin vefatı mani-i rücûdur" (Madde:
872) hükmü kayıtlıdır.
4) Bir ivaz karşılığında
yapılan hibeden rücû mümkün değildir. Kendisi ölünceye
kadar beslemek üzere, akarını başkasına hibe eden kimse
hibesinden dönemez.
5) Hibe edilen malın; helak
olması rücûa engeldir.
6) Evlendikten sonra karının
kocasına veya kocasının karısına yapacakları hibeden
dönmeleri caiz olmaz.
7) Hibe edilen malın, elden
çıkmış olması da rücûa engeldir.(348).
1582 Evini başkasına;
ölünceye kadar kullanması için hibe etmeye "Umra"
denilir. Bu caizdir.(349) Zira teslim etmek suretiyle hibe
gerçekleşir.
1583 Rukba ise caiz değildir.
Bu "Eğer ben senden önce ölürsem, ev senindir"
şeklindeki bir taahhüde dayanır. Burada kendisine hibe edilen
kimse, hibe edenin ölümünü beklemek durumundadır.
Dolayısıyle temlik (mülk edindirme) söz konusu olmadığı
için caiz olmaz.(350).
1584 Sadaka da tıpkı hibe
gibidir. Ancak teslim etmek suretiyle sahih olur. Sadakadan
rücû sözkonusu olamaz. Zira sadakadan maksad; sevap
kazanmaktır ki, mülk edindirmekle (vermekle) hasıl olur.(351)
1585 HİBEDE ÇOCUKLAR
ARASINDA ADALETE RİAYET ETMEK: Bir babanın
çocuklarından bir kısmına hibede bulunup, diğerlerini
hibeden mahrum etmesi caiz midir, değil midir? suali
çerçevesinde ûlema farklı görüşler ortaya koymuştur.
Şimdi bu konu ile ilgili olarak Hz. Numan İbn-i Beşir (ra)'dan
rivayet edilen Hadis-i Şerifi zikredelim: "Babam bana bir
köle hibe etmişti. Anam revaha kızı Amre babama: "- Bu
hibeye sen Resûl-i Ekrem (sav)'i şahid etmedikçe inanmam"
dedi. Bunun üzerine babam Resûlullah (sav)'in huzuruna
çıkarak: "- Ya Resûlullah!.. Ben Amre bint-i Revaha'dan
olan oğluma bir hediye verdim. Fakat Amre, bana sizi şahid
tutmayı emreyledi" dedi. Resûl-i Ekrem (sav) bunun
üzerine: "- Numan'a yaptığın hibe gibi, öbür
çocuklarına da yaptın mı?" diye sordu. Babam Beşir:
"- Hayır etmedim" diye cevaplandırdı. Bunun üzerine
Resûlullah (sav): "Allah'tan korkunuz da, çocuklarınız
arasında adalet ediniz" emrini verdi. Numan diyor ki;
artık babam Resûlullah (sav)'ın yanından dönüp geldikten
sonra hediyesinden rücû etti"(352) İbn-i Abbas (ra)'dan
rivayet edilen bir başka hadiste: "Ey Ashabım!.. Atıyye
ve hibede çocuklarınız arasında müsavata (eşitliğe) riayet
ediniz. Ben çocuklardan birisini tafdil edecek olsaydım. Kız
çocukları tercih ederdim" buyurmuştur.
1586
Hanefi fûkahası; hibede çocuklar arasında müsavata
(eşitliğe) riayet etmenin müstehab olduğunu esas almıştır.
Ancak evlatlar arasında bazı sebeblerle hibede farklılaşma
olabilir. Mesela: Bir kısmı kazançla meşgul olmayıp, ilimle
meşgul olursa ve muttaki ise, diğerlerine tafdil ve tercih
etmekle herhangi bir mahzur yoktur. Fısk-û fücûru zahir olan
çocuğa hibe yapılamaz.(353).