YARATILMIŞLARIN EN
ŞEREFLİSİ: İNSAN
1616 Yeryüzünde ve
gökyüzünde bulunan bütün nimetler insana verilmiştir.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de: "Andolsun ki biz Adem
oğullarını üstün bir izzet ve şerefe mazhar
kılmışızdır. Onlara karada ve denizde taşıyacak vasıtalar
verdik, onlara güzel rızıklar verdik, onları
yarattığımızın bir çoğundan (madden ve manen) cidden
üstün kıldık"(6) hükmü beyan buyurulmuştur. Allahû
Teâla (cc) yerde ve gökte bulunan herşeyi insana tabi
kılmıştır. Daha açık bir ifade ile insan yeryüzünde
Allahû Teâla (cc)'nın halifesidir.(7)
1617 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Muhakkak ki biz insanı güzel bir sûrette
yarattık"(8) buyurulmaktadır. Buradan da anlaşılacağı
üzere; zâhiren ve batınen yaratıkların en güzelidir.(9)
1618 İslâm dininde her insan;
ırk, renk, cins ve sınıf ayırımı olmaksızın eşit haklara
sahiptir. Çünkü insanların hepsi aynı anne ve babadan
gelirler. Hanefi fûkahası: "Ademoğulları için asıl
olan hürriyettir. Zirâ insanlar; müslümanların en
hayırlıları olan Hz. Adem (as) ile Hz. Havva'nın
çocuklarıdır"(10) hükmünde ittifak etmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey insanlar!.. Hakikat biz sizi bir
erkekle, bir dişiden yarattık. Sizi (sırf) birbirinizle
tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük
küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, sizin Allah
nezdinde en şerefliniz, takvaca en ileri
olanınızdır"(11) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Âyet-i
Kerîme'de zikredilen erkek, Hz. Adem (as), kadın Hz.
Havva'dır.(12) Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Hepiniz
Adem'in çocuklarısınız. Adem (as) ise topraktan
yaratılmıştır"(13) Hadis-i Şerifi, yaratılış
noktasından bütün insanların eşit olduğunu ortaya
koymaktadır.
1619 Maalesef günümüzde
insanlardan bir kısmı, renklerinden veya kavimlerinden dolayı
en tabii haklarını kullanamaz durumdadırlar. Şimdi bu hususta
Resûlullah (sav)'in tebliğine dikkat edelim: "Ey
insanlar!.. Haberiniz olsun ki, Rabbiniz birdir. Babanız da
birdir. Biliniz ki; arabın arab olmayan üzerinde, arab
olmayanın da arab üzerinde; kızıl derilinin, siyah derili
üzerinde, siyah derilinin de, kızıl derili üzerinde hiçbir
üstünlüğü ve fazileti yoktur. (Hepiniz eşitsiniz) Ancak
üstünlük takva iledir. Tebliğ ettim mi?"(14)
1620 Takva'nın lugat manası;
gayet iyi korunup ve sipere girip nefsi kötülüklerden
kurtarmaktır.(15) Hz. Muaz b. Cebel (ra) takvayı şu şekilde
tarif ediyor: "Muttakiler (Takva ehli olanlar) şirkten ve
putlara tapmaktan korunan, ibâdeti sırf Allahû Teâla (cc)
rızası için yapan ve cennete layık olan kimselerdir. Nitekim
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Takva kalbtedir"
buyurmasındaki hikmet budur.(16)
1621
Kur'ân-ı Kerîm'de: "İnsanlardan (kibirlenip) yüz
çevirme. Yeryüzünde şımarık yürüme. Zira Allah her kibir
taslayanı, kendini beğenip öğüneni sevmez"(17) hükmü
beyan buyurulmuştur. Bu nasihat; Hz. Lokman'ın dilinden bütün
insanlara ulaştırılmıştır. İnsanlarla konuşurken, onları
hakir görerek, başını başka yöne çeviren ve kibirlenenlere
açık bir ihtar vardır.(18) Aynı zamanda bir "Âdab-ı
Muâşeret" kaidesi va'z edilmiştir. Dolayısıyla
"Âdab-ı Muâşeret'te"; Allahû Teâla (cc)'nın
kitabı, kat'i bir hüccettir. Resûl-i Ekrem (sav):
"Muhakkak ki ben bir muallim olarak gönderildim"(19)
buyurmuştur. Mü'minlerin; gerek ailevî hayatlarında, gerek
diğer kardeşleriyle olan münasebetlerinde, nasıl
davranmaları gerektiğini Resûlullah (sav) en ince
ayrıntılarına kadar izah etmiştir. Müctehid imamlar; şer'î
delilleri esas alarak belli bir usûl dairesinde, mü'minlerin
birbirleriyle münasebetlerinde dikkat edecekleri hususları
açıklamışlardır. Şimdi bunları gündeme getirelim.