A) İHTİYAÇLARIN
KARŞILANMASINDA ÂDAB-I MUÂŞERET
1622 Allahû Teâla (cc)
insanları; fiziki ve ruhi yönden belirli bir fıtrat üzere
yaratmıştır. Hayatlarını devam ettirebilmek için; yeme,
içme, giyinme ve bunun gibi ihtiyaçlarını elde etmek
mecburiyetindedirler. Rızk temin etmenin (Kesb'in) sıfatını
izah ederken, bu konu üzerinde kısaca durmuştuk!..(20) Elde
edilen kazancın; yeme, içme, giyinme ve bunun gibi
ihtiyaçlara, nasıl tahsis edileceği üzerinde duralım.
1. YEMEK VE İÇMEK HUSUSUNDA
DİKKAT EDİLECEK HÜKÜMLER
1623 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Ey iman edenler!.. Size rızık olarak verdiğimiz
şeylerin (madden ve manen) en temiz olanlarından yeyin. Allah'a
şükredin. Eğer (hakikaten) O'na kulluk ediyorsanız. Allah
size ölüyü (murdar hayvanı) kanı, domuz etini, bir de
Allah'tan başkası için kesileni haram kıldı. Fakat kim
bunlardan yemeye muzdar kalırsa (ölüm tehlikesine düşerse)
saldırmamak ve haddi (ölmeyecek miktarı) aşmamak şartıyla,
onun üzerine günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, çok
yargılayıcı, hakk ile esirgeyicidir"(21) hükmü beyan
buyurulmuştur. Âyet'teki "Tayyibat" (temizlik)den
maksad; helâl rızıklardır. Allahû Teâla (cc)'nın helâl
kıldığı her şey temiz, haram kıldığı her şey ise
pistir. Ömer b. Abdülaziz (ra)'e göre; "Pak'dan murat,
yenen şeylerin değil, kazancın temiz olmasıdır. O'nun bu
görüşünü, şu Hadis-i Şerif teyid eder: "Resûlullah:
Ğ Hakikaten Allah temizdir, ancak pak olanı huzuruna kabul
eder. Allah elçilerine emrettiğini, mü'min kullarına da
emretmiştir." sözlerine devamla "Ğ Ey Resûller!..
Temiz ve helâl olan şeylerden yeyin. Güzel amel(ve
hareket)lerde bulunun. Çünkü ne yaparsanız hakkı ile
bilenim. (Mü'minûn Sûresi: 51) "Siz rızıklandığınız
şeylerin en temizlerinden yeyin" (Tâ-Hâ: 81) ayetlerini
okudu ve bir kimse; tozlu topraklı ve yorgunluk veren uzun bir
yolculuktan sonra ellerini göğe doğru kaldırarak "Ya
Rabbi!.." diyerek dua yapmaya başlar. Halbuki onun yediği,
içtiği, giydiği ve gıda olarak aldığı herşey haramdır.
O'nun duası kabul olunur mu?" buyurdu. Temiz rızık
hakkında Resûlullah (sav)'ın beyanlarından daha güzeli
olmaz.(22)
1624 Kur'ân-ı Kerîm'in:
"Şüphesiz ki vücudunuz, sizin vasıtanızdır
(binitinizdir). O'na rıfkla (merhametle) muamelede bulununuz.
O'nu acıktırıp halsiz (ve dermansız) bırakmanız, merhamet
değildir"(23) Hadis-i Şerif'ini esas alan Hanefi
fûkahası: "Yemek-içmek dört kısımda mütalâa edilir.
Birincisi:
Hayatı idame ettirecek (ölmeyecek) kadar yemektir ki; bu farz
olan miktardır. Bir kimse yeme-içmeyi terkederek ölürse
günahkâr olur.
İkincisi:
Mendubtur; bunun miktarı, farz olan miktardan fazladır. Orucu
kolaylıkla tutabilmek ve namazı ayakta edâ edebilecek kadar
güç kazanmak için yenen miktardır. Esasen (gıdayı terk
ederek; ibâdet yapamayacak derecede acze düşürecek olan
riyazet (perhiz) yapmak, câiz değildir.
Üçüncüsü:
Mübahtır; ibadetleri (namaz, oruç, cihad vs.) hakkı ile edâ
edebilmek için güçlü olmayı kasdederek, kendine iyi
bakmaktır.
Dördüncüsü ise;
haramdır!.. Bu israfı beraberinde getiren ve vücûda zarar
veren yeme şeklidir."(24) hükmünde müttefiktir.
1625 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf
edenleri sevmez"(25) hükmü beyan buyurulmuştur. Daha
önce "İsraf" kavramı üzerinde durmuştuk!(26)
Muhakkak ki mü'minler; Allahû Teâla (cc) tarafından kat'i
olarak haram kılınan israftan şiddetle kaçınırlar. Resûl-i
Ekrem (sav): "Mide hastalıklar evidir. Perhiz ve az yemek
her devanın (şifanın) başıdır. Bedenine adet ettiği
şeyler ver"(27) buyurduğu bilinmektedir. Evlenme imkanı
bulamayan gençlerin; şehvetlerini (aşırı biçimde)
artıracak yemeklerden uzak durmaları esastır. Şehvetinin
artmasından endişe eden gencin; şehvetini kırmak için oruç
tutması sünnettir. İbâdetlerini yerine getirebilecek kadar
yemesi, fazlasından kendini tutması uygun olur. Nefsine hâkim
olabiliyorsa, ihtiyaç nisbeti yemesi mübahtır.(28) Kur'ân-ı
Kerîm bunu tavsiye buyurmuştur.
1626 YEMEKTEN ÖNCE ELLER
YIKANMALIDIR: Hz. Selman-ı Farisi (ra)'den rivayet
edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav); yemekten önce
ve sonra ellerin yıkanmasının, yemeği bereketli
kılacağını beyan buyurmuştur. Hanefi fûkahası;
"yemekten önce evvela gençler, sonra yaşlılar ellerini
yıkarlar. Yemekten sonra ise; bunun aksi esastır. Yani önce
yaşlılar, sonra gençler yıkar"(29) hükmünü beyanla,
bu husustaki sünneti izah etmiştir. Yemeğin sünnetlerinden
birincisi; yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasıdır.
1627 YEMEĞE BESMELE İLE
BAŞLANILMALIDIR: Hz. Aişe (r.anha) validemizden rivayet
edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav): "Sizden
biriniz yemek yemeğe başladığı zaman besmele çeksin.
Başlarken besmeleyi unutursa "başlarken ve sonunda
bismillah" desin"(30) buyurmuştur. Hanefi fûkahası;
yemeğe başlarken besmele çekmenin sünnet olduğunda
müttefiktir. Zirâ Resûl-i Ekrem (sav) bunu hiç
terketmemiştir.(31) Ancak "haram" olan herhangi
birşey yenir veya içilirse; kat'iyyen besmele çekilmez.
1628 SAĞ ELLE VE
ÖNÜNDEN YEMEK TAVSİYE EDİLMİŞTİR: Hz. Ebû Seleme
(r.anha) validemizin oğlu Ömer (ra)'den şu şekilde rivayet
olunmuştur: "Ben Resûlullah (sav)'ın terbiyesi altında
olan bir çocuktum. Yemek yerken elim, yemek kabının her
tarafında dolaşırdı. Resûlullah (sav) bana: "Ey oğul
(yemeğe başlarken) Allahû Teâla (cc)'nın adını an (besmele
çek), sağ elinle ve sana yakın olan taraftan ye!.."
buyurdu. Ondan sonra ben; her zaman besmele çeker, sağ elimle
ve önümden yemek yedim"(32)
1629 YEMEKTEN SONRA
"EL-HAMDÜ Lİ'LLAH" DENİLMELİDİR: Hanefi
fûkahası; yemekten sonra "El-Hamdû Li'llah"
denilmesinin sünnet olduğu hususunda müttefiktir.(33) İbn-i
Abbas (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kere ben
Resûlullah (sav) ile beraber Halid b. Velid'de bulunduğu halde
Meymûne'nin odasına girmiştim. Meymûne bize içi süt dolu
bir kap ile geldi. Resûlullah (sav) içti. Ben de yanında
kendisiyle beraberdim. Halid de sol tarafında idi. Resûl-i
Ekrem (sav) bana: "Ğ İçmek nöbeti senin hakkındır.
Fakat istersen Halid'i tafdil edebilirsin!.." buyurdu. Ben
de "Ğ Ya Resûlullah, senin artığını hiçbir kimseye
bahş-û ihsan edemem" dedim. Sonra Resûlullah (sav):
"Ğ Kim ki, Allah ona bir taam yemek müyesser kılarsa, o
kimse: ""Ya Rab!.. Bu nimetini bize mübarek kıl ve
bundan daha hayırlı ni'metlerini it'am ve ihsan buyur!.."
diye dua etsin. Cenab-ı Hak her kime de süt içmek nasib
ederse, o da: "Ya Rab!.. Bu sütü bize mübarek kıl,
bundan ziyadesini de bize ihsan buyur" diye dua etsin."
buyurdu.(34)
1630 Müslümanların; mutfak
eşyası hususunda da, titiz olmaları zaruridir. Altın ve
gümüş kaplarda yemek yemek câiz değildir. Resûl-i Ekrem
(sav) altın ve gümüş kapları (yemek ve içmek hususunda)
kullanan bir kimse hakkında: "Ğ Muhakkak ki o midesine
ancak cehennem ateşi gönderir" buyurmuştur. Kaldı ki;
altın ve gümüş kap kullanmada, müşriklere benzeme söz
konusudur. Hadiste nehiy umûmi olduğu için; erkek ve kadın bu
hususta müsavidir. Yine altın ve gümüş kaşıkla yemek
yemek, bu mâdenlerden yapılmış mil ile sürme çekmek ve
diğer eşyaları kullanmak caiz değildir.(35) Kalaylı bakır,
cam, billûr ve akik kapların kullanılmasında bir beis
yoktur.(36) İmam-ı Şâfii (rha) bunların kullanılmasının
da mekruh olduğunu, çünkü bunlarla da tefahür (başkasına
karşı böbürlenmek ve övünmek) hadisesinin cereyan
edebileceğini esas almıştır. Hanefi fûkahası; altın ve
gümüş eşyadan başkası ile tefahür adetinin olmadığını
beyan ederek, diğer maddelerden yapılmış kapların
kullanılmasının mübahlığını benimsemiştir.(37)
1631 Yine altın ve gümüş
ile yaldızlanan sandalyenin kullanılması da câiz
değildir.(38) Bütün bunlar saf altın ve saf gümüşle
ilgilidir. Başka mâdenlerle karışık olursa;
kullanılmasında bir mahzur yoktur.
1632 Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Her kim da'vete icâbet etmezse, Ebû'l Kasım'a (yani
peygambere) isyan etmiştir"(39) buyurduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla meşrû olan her da'vete icâbet etmek sünnettir.
1633
Bir kimse; içinde münker bulunan (şarap, müzik, vs.) bir
düğün yemeğine davet edilse; (mahiyetini bildiği takdirde) o
da'vete icâbet etmez.(40) Dolayısıyla şarap, rakı, bira vs.
gibi haram olan müskiratın kullanıldığı sofralara oturmak
câiz değildir.