2. GİYİM HUSUSUNDA DİKKAT
EDİLECEK HÜKÜMLER
1634 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Ey Ademoğulları!.. Size çirkin (avret mahallinizi)
örtecek bir elbise; bir de giyinip, süsleneceğiniz (ziynet)
elbisesi indirdik!.. Takva elbisesi (libası) ise; o hepsinden
daha hayırlıdır. Bu (elbiselerin indirilmesi) Allah'ın
ayetlerindendir. Tâ ki (insanlar) iyice
düşünsünler"(41) hükmü beyan buyurulmuştur.
1635 Yine diğer bir Âyet-i
Kerîme'de: "Allah yarattıklarından sizin için gölgeler
yaydı. Dağlardan size yuvalar, siperler yaptı. Harâretten
(sıcak ve soğuktan) sizi koruyacak elbiseler, cihadda sizi
darbelerden muhafaza edecek (demirden) giyimler (zırhlar)
yaptı. İşte Allah bu sûrette üzerinizdeki nimetleri
tamamlıyor. Ta ki; (O'na) teslimiyetle itaat edesiniz"(42)
buyurulmuştur.
1636 Hanefi fûkahası;
"Mükellefin (erkek ve kadının) avret mahallini örtecek,
sıcak ve soğuktan gelebilecek her türlü zararı ortadan
kaldırabilecek şekilde giyinmesi farzdır"(43) hükmünde
müttefiktir. Dikkat edilirse farz olan kıyafette; avret
yerlerinin örtülmesi (mükellefin) sıcak ve soğuktan
gelebilecek tehlikelerden korunması esastır. Dolayısıyla;
bütün mü'minler avret yerlerinin örtülmesi hususunda aynı
teklife muhatabtırlar. Ancak sıcak ve soğuktan korunmak;
içinde yaşadığı coğrafya ile yakından alakalıdır. Suudi
Arabistan'da yaşıyan bir müslümanla, kuzey kutbunda yaşıyan
bir müslümanın, (sıcak ve soğuk açısından) aynı
kıyafette olması mümkün değildir.
1637 GÜZEL GİYİNMEK
MÜSTEHABTIR: Hanefi fûkahası; "güzel giyinmek
(zinet) ve Allahû Teâla (cc)'nın ni'metini üzerinde
göstermek müstehabtır"(44) hükmünde müttefiktir.
İmam-ı Azam (rha) talebelerine; güzel elbiseler giymelerini ve
çirkin giyinmekten sakınmalarını tavsiye etmiştir. Resûl-i
Ekrem (sav)'in: "Kalbinde zerre miktarı kibir olan kimse
cennete giremez" buyurması üzerine Sahabe-i Kiram'dan bir
zat: "İnsan elbisesinin güzel, ayakkabısının güzel
olmasını arzu ediyor" deyince Resûlullah (sav):
"Şüphesiz ki Allah güzeldir; güzelliği sever. Kibir
hakkı inkâr etmek ve insanları (halkı) küçük
görmektir"(45) buyurmuştur. Yine; çok kalitesiz,
dağınık ve pejmurde bir kıyafet içerisinde Resûl-i Ekrem
(sav)'in yanına gelen bir kimseye: "Malın var mı?"
diye sormuş o kimse: "Allah bana her çeşit maldan
verdi" cevabını verince Resûlullah (sav): "Madem ki
Allahû Teâla (cc) sana her çeşit maldan verdi. Şu halde
(Allah) nimet ve ikramının izini üzerinde görsün"(46)
diyerek, güzel giyinmesini tavsiye etmiştir.
1638 TEKEBBÜR İÇİN
GÜZEL GİYİNMEK MEKRUHTUR: Hanefi fûkahası, Resûl-i
Ekrem (sav)'in; Hz. Mikdat b. Madi'ye hitaben: "Tekebbür ve
çalım satma (gösteriş) olmadığı halde (bunlardan uzak
kalarak) ye, iç ve giy" hadisini esas alarak, tekebbür
için giyinmek mekruhtur"(47) hükmünü beyan etmiştir.
Dolayısıyla Allahû Teâla (cc)'nın nimetini izhar için
güzel giyinmek müstehab, tekebbür için güzel giyinmek ise,
mekruhtur. Buradaki ince fark; kalble ilgili bir olaydır.
1639 ÇIPLAKLIĞI ŞEYTAN
TAVSİYE EDER: Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey
Ademoğulları!.. Şeytan ana ve babanızı, avret yerlerini
kendilerine göstermek için, elbiselerini soyarak nasıl
cennetten çıkardıysa, sakın size de bir fitne (tuzak)
kurmasın!.. Çünkü o da; kabilesinden olanlar da sizi, sizin
kendilerini göremeyeceğiniz yerlerden muhakkak görürler. Biz
şeytanları iman etmeyeceklerin velileri yaptık"(48)
hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler; "Şeytanın; Hz.
Adem (as) ve Hz. Havva'ya, nasıl bir tuzak kurduğu ve onları
elbiselerinden soyduğu, bu ayette izah edilmiştir. Aynı
zamanda bütün insanlara; şeytanın kuracağı bu tuzaklar
karşısında, hassas olunmasının tavsiye olunduğu
muhakkaktır. Şeytan ve onun görünmeyen yardımcıları, daima
işbaşındadır."(49) demek sûretiyle; avret yerlerini
açmanın, şeytanın vesvesesi ile alakalı olduğunu beyan
etmişlerdir. Günümüzde; şeytanı kendine "velî"
edinen siyasi otoriteler, kadınların tesettüre riâyet
etmelerine bile, müdahale edecek derecede
çılgınlaşmışlardır. Ayrıca "Güzellik
yarışmaları" adı altında; kadınların soyunmalarını
teşvik etmektedirler. Bu şeytanın askerlerine karşı direnen
müslümanlar ise; hakârete uğramakta ve hapishanelerde ömür
tüketmektedirler!.. Gördükleri işkence ise, kelimelerle
anlatılabilecek cinsten değildir. Kafirlerin iktidarda olduğu
ve küfür ahkamının uygulandığı bütün memleketlerde,
durum aynıdır.
1640 Yine diğer bir Âyet-i
Kerîme'de: "Onlar ( o iman etmeyenler) bir hayasızlık
yaptıkları zaman "Biz atalarımızı da bunun üzerinde
bulduk. Allah da bize bunu (fahişeliği) emretti, (fahşa ile
amel ederiz)" derler!.. O iman etmeyenlere söyle:
"Allah hiçbir zaman fahşayı (kötülüğü) emretmez.
Bilmeyeceğiniz şeyleri Allah'ın üzerine mi (atıp, iftira
ederek) söylüyorsunuz?"(50) buyurulmuştur. Fahşa lafzı;
şirki, küfrün diğer çeşitlerini ve (her türlü)
kötülüğü içine alır.(51) Müşrikler "Günah
işlediğimiz elbiselerle, ibâdet edemeyiz" diyerek Kâbe-i
Muazzamayı (anadan doğma) çıplak bir şekilde tavaf
ediyorlardı. Ayrıca "Atalarımızdan bu şekilde gördük,
Allah böyle emretmeseydi onlar yapar mıydı?" diyerek,
çıplaklığı müdafaa peşindeydiler.(52) Dikkat edilirse
"müşriklerin; her türlü kötülüğü atalarına
maletmeleri", bizzat beyan buyurulmuştur. Çünkü
hayasızlığın ve şirkin savunulabilecek herhangi bir tarafı
yoktur. Müşrikler de bunun farkındadırlar. Tek sloganları:
Atamızın izindeyiz!..
1641 İPEK ELBİSE GİYMEK
ERKEKLERE HARAMDIR: Hanefi fûkahası; "Erkekler için
ipek elbise giymeleri helâl olmaz, kadınlar için ise
helâldir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) ipek ve atlas elbise
giyinmekten men etmiş ve "ipeği ancak ahirette kendisi
için bir nasibi olmayan giyer" buyurmuştur. Ancak
kadınlara, diğer bir hadisle helâl kılınmıştır. Bu hadis
sahabe (r.anhüm) tarafından, değişik vecihlerle rivayet
olunmuştur. Hz. Ali (ra)'den şu şekilde rivayet edilmiştir:
"Resûl-i Ekrem (sav) minbere çıktı, bir elinde
"ipek", diğer elinde ise "altın" vardı.
Bunları göstererek: "Ğ İşte bu ikisi, ümmetimin
erkekleri üzerine haram kılınmışlardır" buyurdu.
Bizzat erkeğe tahsis edilmesi, kadınlara ipek elbisenin helâl
olduğunu gösterir"(53) hükmünde müttefiktir.
1642 İmam-ı Muhammed (rha) ve
İmam-ı Yusuf (rha); "Harp halinde iken ipek elbise
giymekte mahzur yoktur. Çünkü Hz. Şa'bi'den rivâyet
edilmiştir ki; Resûl-i Ekrem (sav) harpte ipek ve atlas giymeye
ruhsat verdi. Ayrıca bunda zarûret de vardır. Çünkü ipek,
silahın (kılıcın) eziyetini giderir ve düşmanın gözünde
parlaklığından dolayı, mücahidi heybetli gösterir. İmam-ı
Azam Ebû Hanife (rha) indinde; harpte de mekruhtur. Zarûret;
ipekle karışık olan diğer (yün vs.) elbiselerle de
giderilebilir. Bu durumda harpte de, halis ipek giymek
mekruhtur."(54)
1643 İpek'in alâmet olarak
kullanılması, üç veya dört parmak miktarını geçmemesi
şartı ile, mübahtır. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) bu
kadarına izin vermiştir.(55) Bundan fazlası (dört parmaktan)
yine haram olur.
1644 Erkek çocukların
(mükellef olmamış) ipek elbise giymeleri ve altın yüzük
takınmaları caiz değildir. Erkeklere bunların (ipek elbise ve
altın yüzük) haram olduğu malum olunca; giymek gibi,
giyindirmek de haram olur. Tıpkı şarab gibi!.. Şarabın
içilmesi haram olunca, başkasına içirilmesi de haram
olmuştur.(56)
1645 YÜZÜK TAKMANIN
HÜKMÜ: Hanefi fûkahası: "Mühür vurmaya
ihtiyaçları olduğu için; Ulû'lemr ve kadı yüzük
takınır. Başkası için efdal olan yüzük takınmayı
(mühür bulundurmayı) terk etmektir. Çünkü ona (mühüre)
ihtiyaç yoktur"(57) hükmünde müttefiktir. Buradaki
incelik; yüzüğün mühür olarak kullanılmasının, umerâya
tahsis edilmesidir.
1646 Demir, taş ve heykel
yapımında kullanılan tunçtan imal edilmiş yüzüklerin
takılması haramdır. Resûl-i Ekrem (sav) parmağında tunçtan
imal edilmiş yüzük bulunan kimseye hitaben: "Bana ne
oluyor! Sende putların kokusunu buluyorum" demiştir. Yine
bir başka kimsenin parmağında demirden imal edilmiş
yüzüğü görünce: "Ğ Bana ne oluyor ki; senin üzerinde
cehennem ehlinin zînetini görüyorum" buyurmuştur. Hz.
Ali (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te de: "Ğ
Resûlullah (sav) erkeklere altın yüzük takmayı
nehyetti" denilmiştir.(58) Erkeğe sadece gümüş yüzük
takmak mübahtır. Resûlullah (sav)'in: "Akıktan yüzük
yapınız. Zira o (akık) mübarektir" buyurduğu
zikredilmiştir. Yüzüğün hangi parmağa takılması
gerektiği hususunda ûlema farklı görüşler ortaya
koymuştur. Genellikle; sol elin küçük parmağına
takılmasının gerektiği zikredilmiştir. Fakat essah olan; her
iki elin küçük parmaklarına da takılabileceğidir.(59)
1647 Kadın için; altın
yüzük takmak zînettir.(60) Esasen altın yüzüğün hükmü
beyan edilirken, kadınlara helâl olduğu belirtilmiştir.
1648 ERKEKLERİN
"KADIN"; KADINLARIN DA "ERKEK" ELBİSESİ
GİYMESİ, CAİZ DEĞİLDİR: Şurası muhakkaktır ki;
her iki cinsin (kadın ve erkeğin) kendine mahsus özellikleri
ve buna uygun kıyafetleri vardır. Karşı cinse özenen
insanda; ahlâki meseleler ve ruhi rahatsızlıklar mevcuttur. Bu
sebeble, bu tür insanların tedavi edilmesi gerekir. Resûl-i
Ekrem (sav) erkeğin kadın, kadınların da erkek elbisesi
giymesini men etmiştir.(61) Ayrıca İbn-i Abbas (ra)'dan
rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûlullah (sav)
erkeklerden kadınlaşanlara, kadınlardan da erkekleşenlere
lanet etmiş ve "Bu makûle kimseleri evinizden
kovunuz" buyurmuştur.(62) Giyim hususunda her beldenin örf
ve adeti farklıdır.
1649
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Cehennemliklerden iki sınıf
vardır ki, ben onları (dünyada) görmedim. Birincisi;
yanlarında bulunan sığır kuyruğu gibi kırbaçlarla
insanları kamçılayan kimseler. İkincisi: Giyinmiş çıplak,
kalçasını oynatan, salınarak yürüyen, başları Horasan
develerinin eğilmiş hörgüçleri gibi, birtakım kadınlar!..
Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar. Halbuki
cennetin kokusu mesâfelerin ötesinden alınır"(63)
buyurduğu bilinmektedir. Giyindiği halde; elbiselerinin dar ve
ince olması sebebiyle, bütün vücut hatları belli olan
kadınlar "giyinik çıplaklar" hükmündedirler.