B) KADIN-ERKEK
İLİŞKİLERİNDE ÂDAB-I MUÂŞERET
1655 Daha önce; erkek ve
kadının avret mahallini örtecek şekilde giyinmesinin
"farz" olduğunu izah etmiştik!(74) Şimdi "Avret
Mahallinden" neyin kasdedildiğini ve sınırlarını
gündeme getirelim.
1656 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Mü'min erkeklere söyle; gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok
temiz (bir hareket) dir. Şüphesiz ki Allah (kulların ne)
yapacaklarından hakkı ile haberdardır. Mü'min kadınlara da
söyle; gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını
korusunlar. zînetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen
kısım müstesna. Başörtülerini, yakalarının üstünü
(kapayacak sûrette) koysunlar. Zînet (mahal)lerini; kendi
kocalarından yahut kendi babalarından, yahut kocalarının
babalarından, yahut kendi oğullarından, yahut kocalarının
oğullarından, yahut kendi biraderlerinden, yahut kendi
biraderlerinin oğullarından, yahut kızkardeşlerinin
oğullarından, yahut kendi kadınlarından, yahut kendi
ellerindeki memlûkelerden, yahut erkeklikten yana ihtiyacı
olmayan hizmetçilerden, yahut henüz kadınların gizli
yerlerine muttali olamayan çocuklardan başkasına
göstermesinler. Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye
ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allah'a tövbe edin ey
mü'minler. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail
olasınız"(75) hükmü beyan buyurulmuştur.
1657 İbn-i Mezdevi, Ali b. Ebi
Talib (ra)'den şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (sav)
zamanında Medine sokaklarında dolaşan bir kadınla bir erkek
karşılaştıklarında bakışmışlar. Şeytan bu bakışlardan
istifade ederek, onların bakışlarını birbirini beğenmeye
çevirmiş. Adam bir yandan yürüyor, bir yandan da kadına
bakıyormuş. Başı hep kadından yana çevrili olduğu için,
önüne çıkan bir duvara çarpmış ve burnu kanamış. Bunun
üzerine: "Allah (cc)'a yemin ederim ki, gidip Resûlullah
(sav)'a durumu anlatıncaya kadar burnumun kanını
yıkamayacağım" diye yemin etmiş. Daha sonra Resûl-i
Ekrem (sav)'in yanına gelerek olayı anlatır. Resûlullah
(sav): "Burnunun duvara çarparak kanaması günahının
cezasıdır" buyurur. Bunun üzerine: "Mü'min
erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar..." ayeti nâzil olur.(76)
1658 Allahû Teâla (cc):
"Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar"
hükmünü; "ırzlarını korusunlar" hükmünden önce
zikretmiştir. Bilindiği gibi göz; herşeyi kalbe ve beyne
ulaştıran bir organdır. Kadına bakmak; zinânın öncüsü ve
habercisidir. İnsan her gördüğünü yapamaz. Ancak bazı
gördükleri karşısında ise, iradesine hâkim olamaz.
Dolayısıyla "ırzlarını korusunlar" hükmü; avret
mahallinin muhafaza edilmesiyle alakalıdır. Açıklığı
sebebiyle insanın utanacağı ve hayâ duyacağı kısımlara
"avret" denilir. İnsanın tenasül organlarının
bulunduğu kısımdan istiare edilmiştir.(77) Resûl-i Ekrem
(sav)'in: "Bir erkek; diğer bir erkeğin avret mahalline
bakamaz. Bir kadın da, diğer bir kadının avret mahalline
bakamaz"(78) buyurduğu bilinmektedir. Bu Hadis-i
Şerif'teki "avret" kelimesi de bu manadadır. Şimdi
kadın ve erkeklerin birbirleriyle ilgili "avret"
konusunu ele alalım.
1659 1) ERKEĞİN ERKEĞE
KARŞI AVRETİ: Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Erkeğin
avreti; göbeği ile dizi arasında kalan kısımdır"(79)
Hadis-i Şerif'ini esas alan Hanefi fûkahası: "Bir
erkeğin; göbeği ile diz kapağı arası avrettir. Bir başka
erkeğin bu kısma bakması haramdır. Resûl-i Ekrem (sav):
"Diz kapağı avrettir" buyurmuştur. Bir erkek; diğer
bir erkeğin avret mahallinin dışındaki uzuvlarına
bakabilir" hükmünde ittifak etmiştir. İmam-ı Malik'e
göre; diz kapağı avret değildir.
1660 Ashab-ı Suffa'dan Hz.
Cerhed b. Eslemi'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Resûlullah (sav) ile birlikte oturuyorduk. Benim uyluğum
açıktı. Resûl-i Ekrem (sav) bana: "Uyluğun avret
olduğunu bilmiyor musun?" buyurdu.(80) Mâlum olduğu
üzere diz; uyluk ile baldır kemiğinin birleştiği yerdir.
Yine diğer bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyurulmuştur:
Resûlullah (sav) Hz. Huzeyfe (ra)'yi mescidde dizi açık olarak
görünce: "Ğ Dizini açma! Çünkü orası avrettir"
buyurmuştur.(81)
1661 Resûlullah (sav) insanın
soyunmasını ve avret mahallerini açmasını, yanında kimse
olmasa dahi yasaklamıştır. Zira: "Çırılçıplak
soyunmaktan kaçının. Çünkü öyle melekler vardır ki,
sizden ancak tuvalette ve ailenizle temas halinde iken
ayrılır"(82) buyurmuştur.
1662 2) KADININ, KADINA
KARŞI AVRETİ: Hanefi fûkahası; "Bir kadın
diğer bir kadının; diz kapağı ile göbeği arasındaki
kısım hariç, vücudunun her tarafına bakabilir. Zirâ aynı
cinstir."(83) hükmünde müttefiktir. Dolayısıyla fitne
ve fesad tehlikesi olmadığı süre içerisinde; cinslerin
avreti aynıdır. Ancak müslüman bir kadının; gayr-i müslim
(Yahudi, Hıristiyan vs..) bir kadına karşı avreti hususunda
muhtelif görüşler ortaya konulmuştur. Şöyle ki; Âyet-i
Kerîme'de geçen "kendi kadınları" tabirini,
müslüman kadınlar manasına ele alan ûlema; "Müslüman
bir kadının, gayr-i müslim (Yahudi, Hristiyan vs.) kadınlara
vücudunu göstermesi haramdır. İbn-i Abbas (ra):
"Müslüman kadınların; yahudi ve hristiyan kadınlara
vücudunu göstermesi haramdır. Zira onlar müslüman
kadınların vasıflarını gidip kocalarına ve erkeklere
anlatırlar" buyurmuştur.(84) Bu konudaki diğer bir
görüş ise; "kendi kadınları" tabirinden maksat;
onlarla tanışan, konuşan ve iş yapan kadınlardır. Bunların
müslüman olmasıyla, gayr-i müslim olması arasında fark
yoktur. Kaldı ki; müslüman olduğu halde, erkeklerle laubali
olan ve fısk-û fücûrun yayılması için gayret sarfeden bir
kadının yanında da soyunmak câiz değildir.(85)
1663 3) ERKEĞİN, KADINA
KARŞI AVRETİ: Erkeğe yabancı olan kadın hür veya
câriye olabilir. Bunun dışında mahrem veya na-mahrem olması
mümkündür. Dolayısıyla erkeğin kadına karşı avreti dört
kısımda mütâlâa edilir.
a) Erkeğin kendi karısıyla
olan avreti.
b) Erkeğin kendi mahremlerine
karşı avreti.
c) Erkeğin, yabancı hür
kadına karşı avreti.
d) Erkeğin yabancı câriyeye
karşı avreti.
1664 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"(Öyle mü'minler) ki, onlar iffetlerini koruyanlardır.
Ancak zevcelerine ve sahip oldukları câriyelerine karşı olan
münasebetleri müstesnadır. Çünkü onlar (bu takdirde)
kınanmış değildirler. O halde kim bunların ötesini isterse,
şüphe yok ki onlar haddi aşanlardır"(86) hükmü beyan
buyurulmuştur. Dolayısıyla karı-koca arasında avret mahalli
yoktur. İmam-ı Merginani: "Bir erkek, karısının
vücuduna (şehvetli veya şehvetsiz bakabilir. Zira Resûl-i
Ekrem (sav): "Hanımından (zevcenden) ve câriyenden
başkasına gözünü yum (bakma)" buyurmuştur. Dokunma ve
cim'a etme (cinsel ilişki) mübah olunca, bakmak evleviyetle
mübah olur. Ancak evlâ olan; birbirinin tenasül uzuvlarına
bakmamalarıdır. Resûlullah (sav): "Sizden biriniz ehline
geldiği vakit, kudreti yettiği nisbette örtünsün"
buyurmuştur. Ayrıca bu hal, unutkanlık meydana getirir. İbn-i
Ömer (ra) dedi ki; lezzetin tamam olması için bakması caiz
olur"(87) hükmünü beyan etmiştir. Sonuç olarak;
karı-koca birbirinin vücuduna bakabilirler, aralarında
"avret" yoktur.
1665 Erkeğin, kendisine
nikahları ebediyyen haram olan kadınların zînet yerlerine
bakmasında bir mahzur yoktur. Çünkü Âyet-i Kerîme'de bunlar
istisna olarak zikredilmiştir. Bu kadınlara karşı erkeğin
avreti; diz kapağı ile göbeği arasıdır. Dikkat edilecek
husus; şehvetten emin olmaktır. Erkek veya kadın; (nikahları
birbirine ebediyyen haram dahi olsa) birbirine baktıkları
zaman, şehevi duyguları galeyana geliyorsa, bundan uzak durmak
zorundadırlar.(88)
1666 Erkeğin; yabancı bir
kadına bakması câiz değildir. Ancak ihtiyaç halinde
(alış-veriş, mahkemede şahitlik vs. gibi) yüzüne ve elinin
içine bakabilir.(89) İmam-ı Kasani: "Bir erkek; kendisine
yabancı olan bir kadının bedeninden el ve yüz hariç, hiçbir
yerine bakamaz. Çünkü Allahû Teâla (cc): "Mü'min
erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar" buyurmuştur. Ancak meydanda olan zînet
yerlerine, yâni yüzüne ve elinin içine bakmaya Allahû Teâla
(cc)'nın şu kavliyle müsaade edilmiştir: "Onlardan
meydanda olan müstesna..." Bu Âyet-i Kerîme'de istisna
edilen zinet yerleri, yüz ve elleridir. Sürme çekmek (kuhul)
çehrenin, yüzük ise elin zînetidir. Çünkü kadın
alışveriş ve dünyevi işlerinde yüzünü ve ellerini açmak
zorundadır."(90) hükmünü zikretmektedir. Ancak erkek;
şehvetinden emin değilse, yabancı bir kadına bakamaz. Tâ ki
şer'i bir hacet olsun!.. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Kim
yabancı bir kadının güzelliklerine şehvetle bakarsa,
kıyâmet gününde onun gözlerine kurşun dökülür"(91)
buyurduğu bilinmektedir. Şer'i hacet sözkonusu olursa
erkeğin; yabancı bir kadının eline ve yüzüne bakması
(şehvetten emin olmasa dahi) câizdir. Mesela; Kadı'nın
(Şer'i şerifle hükmeden hakimin) durumu!.. Yabancı kadın
ister zanlı, ister şahid olsun bakmaya mecburdur. Zira
insanların haklarını koruma ihtiyacı vardır. Yine bir kimse;
bir kadını nikahlamak isterse, her ne kadar şehvet duymaktan
emin olmasa da bakabilir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav)'in Hz.
Mugire (ra)'ye şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ğ Sen
bir kadınla evlenmek istediğin zaman o kadını gör!..
Çünkü görmek ikinizin kaynaşmasına (ülfet ve muhabbete)
daha uygundur"(92) Ancak bu gibi durumlarda; dokunmaya
ihtiyaç yoktur. Mâlum olduğu üzere zarûretler; ancak kendi
miktarınca, tayin olunur. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir
kimse; yabancı bir kadının eline dokunmaya bir yol olmadığı
halde dokunursa, o kimsenin kıyâmet gününde avucuna ateşten
bir kor konulur"(93) buyurduğu bilinmektedir. Erkeğin;
yabancı bir kadına dokunması ne zaman câiz olur? sualine
cevap arıyalım.
1667 Bu noktada karşımıza
"Hastalık ve Tedavi" hadisesi çıkar. İmam-ı
Serahsi; "Kadının bir yerinden çıban çıksa, erkeğin
ona bakması caiz değildir. Ona (kadına) bakmadan, başka bir
kadına çıbanın nasıl tedavi edileceğini öğretir. Çünkü
aynı cinsten olanların birbirinin avret mahallini görmeleri,
karşı cinsten olanların görmesinden daha hafiftir. Ancak onu
tedavi edecek bir kadın bulamazsa veya tedavi şeklini
öğretmeye muvaffak olamazsa, hasta olan kadının ölmesi veya
şiddetli azab (sıkıntı) çekme durumu da mevcutsa, durum
değişir. Burada zarûret dikkate alınır."(94) hükmünü
zikretmektedir. Aynı konuda Molla Hüsrev şunları beyan
etmektedir: "Bir erkek; yabancı bir kadını tedavi etse,
zarûret miktarı o kadının hastalık yerine bakabilir. Uygun
olan erkek doktorun; tedavi şeklini bir başka kadına
öğretmesidir. Çünkü aynı cinsten olanların birbirine
bakması daha hafiftir. Görülmez mi ki; öldükten sonra
kadını, yine kadın yıkar, erkek yıkamaz."(95) Sonuç
olarak; tedavi durumunda erkek bir doktorun; yabancı bir kadına
(eğer kadın doktor yoksa) zarûret miktarı dokunmasında bir
beis yoktur.(96)
1668 Dikkat edilirse bir
erkeğin; yabancı bir kadına bakması, şer'i bir ihtiyaç ve
zarûretle sınırlıdır. İhtiyaç ve zarûretle sabit olan
husus; ancak kendi miktarıyla takdir olunur.(97) Genel kaide
"Hacet umumi olsun, hususi olsun, zarûret menzilesine
tenzil olunur" şeklinde ifade edilmiştir.
1669 4) KADININ ERKEĞE
KARŞI AVRETİ: Hz. Aişe (R.anha) validemizden rivayet
edilen şu Hadis-i Şerif'te kadının avreti beyan edilmiştir.
Hadis-i Şerif şudur: "Hz. Ebu Bekir (ra)'in kızı Esma
(R.anha) ince bir elbise ile Resûlullah (sav)'in yanına geldi.
Onu görünce Resûl-i Ekrem (sav) yüzünü çevirerek: "Ey
Esma!.. Kadın büluğa erdi mi (yüz ve ellerini işaret ederek)
şu ve şunun haricinde, vücudunun görünmesi
haramdır"(98) buyurdu. Dolayısıyla kadının eli ve
yüzü hariç bütün vücudunu örtmesi farzdır. Namaz
kılarken ve ihramlı iken; elin ve yüzün açık bırakılması
da; bu iki uzvun avret olmadığının delilidir. Dürri'l
Muhtar'da: "Genç kadının erkeklerin arasında yüzünü
açması men edilir. Fakat bu avret olduğu için değil,
fitneden korkulduğu içindir"(99) hükmü zikredilmiştir.
Hanefi ve Maliki ûleması; el ve yüzün avret olmadığı
hususunda müttefiktir. Şâfii ve Hanbeli fûkahası; kadının
erkeğe karşı bütün vücudu avrettir" hükmünü beyan
etmişlerdir.(100)
1670
Bir kadının yabancı bir erkeğe bakması mümkün müdür?
sualine cevap arayalım. Herhangi bir meşru ihtiyaç olmadığı
süre içerisinde kadının yabancı bir erkeğe bakması câiz
değildir.(101) Nitekim Ümmü Seleme (R.anha)'den rivayet edilen
şu Hadis-i Şerif, bu konuyu izah etmektedir; hadis şudur:
"Hicap Âyet-i Kerîmesi geldikten sonra, Ben ve Meymûne
Resûl-i Ekrem (sav)'in yanında oturuyorken, âmâ Hz. İbn-i
Mektûm (ra) yanımıza çıkageldi. Bunun üzerine Resûlullah
(sav) bize: "Perde arkasına çekilin" dedi. Biz:
"Ya Resûlullah, o âmâ değil mi? Bizi ne görür, ne
tanır" dedik. Resûlullah (sav): "Siz de âmâ
mısınız? Onu görmüyor musunuz?" buyurdu.(102) Burada;
Resûl-i Ekrem (sav)'in kadın ve erkeğin aynı mecliste
oturmasına izin vermediği görülmektedir. Kadın ve erkeğin,
küçük yaştan itibaren bir arada bulunmaları ve serbest
ilişki içerisinde yetişmelerinin saldırganlığı
azaltacağı yolundaki teorilerin, İslâmi açıdan hiçbir
değeri yoktur. Esasen bu teoriye göre ilişkilerin
düzenlendiği toplumlarda; hayal edilen hiçbir tavır
gerçekleşmemiştir. Zinâ alabildiğine yükselmiş ve nesil
emniyeti ortadan kalkmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'in eşi Hz.
Sevde (R.anha)'ye hitaben: "Allahû Teâla (cc)
ihtiyaçlarınız için evden çıkmanıza izin
vermiştir"(103) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla
ihtiyaç için dışarıya çıkan bir kadının; yabancı
erkekleri de, göreceği muhakkaktır. Fûkaha; aynı mecliste
karşı karşıya ve kasıtlı olarak bir kadının yabancı
erkeğe bakmasının câiz olmadığını, fakat ihtiyaç anında
kadının, yabancı bir erkeğe bakabileceğini esas almıştır.
Buradaki incelik şudur: Bir kadın; aynı mecliste, kasıtlı
olarak bir yabancı erkeğe bakarsa bazı duygulara kapılabilir.
Kadın; yaradılış olarak, cinsi açıdan arzusunu beyan
edemez, utanır. Erkek ise bu hususta istediğini elde etmek
için gayret sarfeder, arzusunu da açıklar!.. Aynı mecliste
başbaşa kalmaları ve kasıtlı olarak birbirine bakmaları bu
sebeble câiz değildir. Nitekim: "Kim Allah'a ve âhiret
gününe iman ediyorsa; yanında mahremi olmayan bir kadınla
yalnız kalmasın. Çünkü üçüncüleri şeytandır"(104)
Hadis-i Şerifi meselenin mahiyetini kavramamızı
kolaylaştırmaktadır.