1. KADININ DİKKAT EDECEĞİ
MUÂŞERET ESASLARI
1678 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"(Vakar ile) Evlerinizde oturun. Evvelki cahiliyet (devri
kadınlarının kırıla döküle) yürüyüşü gibi
yürümeyin. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a
ve Resûlüne itaat edin"(116) hükmü beyan buyurulmuştur.
Mü'min bir kadın için asıl olan evinde oturmasıdır.
Kocasının sarih izni olmadığı süre içerisinde; ihtiyaç
için dahi olsa, evinden çıkamaz.(117) Nikâh bahsinde de beyan
ettiğimiz gibi; evin bütün ihtiyaçlarını ve geçimini
(nafakayı) sağlamak erkek üzerine vâcip
kılınmıştır.(118)
1679 Ailede huzur ve saadeti
gerçekleştirmek için; karşılıklı haklara saygı esastır.
Allahû Teâla (cc); mü'min kadınların, kocalarına itaat
etmelerini emretmiştir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdirler (aile
reisidirler). O sebeble ki; Allah onlardan kimini kiminden
üstün kılmıştır. Bir de (erkekler onlara) mallarından
infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olanlardır. Alah
kendi haklarını nasıl koruduysa, onlar da öylece göze
görünmeyeni (kocasının şeref ve namusunu)
koruyanlardır."(119) buyurulmuştur. İslâm dininde
emirlik (reislik) hizmete dayanan bir olaydır. Ailenin bütün
meselelerini; başta nafaka olmak üzere erkek yüklenmiştir.
Ayrıca evleneceği kadına "mehir" vermek
durumundadır. Bütün bunlara karşılık erkeğe "Aile
Reisliği" verilmiştir. Resûl-i Ekrem (sav)'in kişinin
elde ettiği en büyük hazineyi açıklarken şöyle dediği
rivayet edilmiştir: "Baktığın zaman seni mesrûr eden,
emrettiğin zaman itaat eden, sen olmadığın zaman malını ve
namusunu koruyan sâliha bir kadındır"(120) Evet!..
(sâliha) mü'min bir kadın, yeryüzündeki en büyük
hazinedir. Şurası muhakkaktır ki; kadının kocasına itaati,
Allahû Teâla (cc) ve Resûlüne itaatle sınırlı bir
hadisedir. Yani meşru (şer'i) emirlerinde itaat esastır.
1680
Kadınların aile mahremiyetlerini ve sırlarını muhafaza
etmeleri esastır. Nitekim Âyet-i Kerîme'de: "Onlar da
öylece göze görünmeyeni (gaybı) koruyanlardır"
denilmiştir. buradaki göze görünmeyenden kasıd; kocasının
namus ve şerefidir. Kadın zinâdan uzak durmak ve aile
mahremiyetlerini muhafaza etmekle görevlendirilmiştir. Bu aynı
zamanda kendi haysiyet ve şerefidir. Yine bir başka Âyet-i
Kerîme'de: "Hani peygamber zevcelerinden birine, gizli bir
söylemişti (sır vermişti). Bunun üzerine o (zevce) bunu
haber verip de, Allah da ona (Resûlüne) bu durumu
açıklayınca!.. Peygamber ancak bunun bir kısmını
bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Artık bunu
kendisine söyleyince o (zevce): "Ğ Bunu sana kim haber
verdi" dedi. Peygamber de: "Ğ Bana her şeyi bilen,
her şeyden haberdar olan (Allah) haber verdi"
dedi"(121) hükmü beyan buyurulmuştur. Müfessirler bu
Âyet-i Kerîme'de bahsi geçen zevcenin Hz. Hafsa (r.anha)
olduğunu ve kendisine emanet edilen sözü Hz. Aişe
(r.anha)'ye: "Ğ Açıklamakta, herhangi bir mahzur
yok" diye düşünerek ifşa ettiğini beyan etmişlerdir.
Ayrıca aile ferdleri arasında dahi; emanet olan sözün,
izinsiz olarak ifşa edilmesinin yasaklandığının bu ayetle
sabit olduğunu zikretmektedirler. Zirâ hem Hz. Aişe (r.anha)
hem Hz. Hafsa (r.anha) Resûl-i Ekrem (sav)'in mübarek
zevceleri, mü'minlerin anneleridir. Resûlullah (sav) ile Hz.
Hafsa (r.anha) arasında kalması icab eden "sadece bir
sözden" ibarettir.(122) Dikkat edilirse bu Âyet-i
Kerîme'de; kadınların kocalarına ait, velev ki bir söz dahi
olsa, muhafaza etmelerinin gerektiği belirtilmektedir.