F) İNFAK VE İHSANDA DİKKAT
EDİLECEK ESASLAR:
1727 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Onların mallarında sâilin ve (iffetinden dolayı
dilenemeyen) yoksulun da bir hakkı vardır"(206) hükmü
beyan buyurulmuştur. Bilindiği gibi mal imtihan için
verilmiştir. Mü'minlere; malları ve canlarıyla cihad
etmeleri; ebedî olan ahiret hayatına hazırlanmaları
emredilmiştir. İnfak ve ihsan için aranan ilk şart imandır.
Nitekim Hz. Aişe (R.anha)'den rivayet edilen bir Hadis-i
Şerif'te, bu mahiyet açıkça beyan edilmiştir: Bir gün Hz.
Peygamber (sav)'e: "Yâ Resûlullah!.. Cahiliyye devrinde
Abdullah İbn Ced'an, misafiri ağırlar, akrabayı ziyaret eder,
köleleri kölelikten kurtarır, komşuya iyilik ederdi.
Bunların kendisine bir faidesi olur mu?" diye sordum.
Resûl-i Ekrem (sav): "Hayır!.." dedi. "O hiçbir
zaman "Allahım, ceza gününde beni bağışla"
demedi." Yine Hz. Enes b. Malik (ra)'den şöyle rivayet
edilmiştir: Resûl-i Ekrem (sav) şöyle buyurdu: "Kıyamet
gününde cehennem ehlinden olan kimseye denilir ki:
"Baksana!.. Dünya dolusu malın olsaydı (şu azabtan
kurtulmak için) o malını fidye olarak verir miydin?" O
kimse azabın şiddetini gördüğü için: "Evet
verirdim" der. Allahû Teâla (cc) şöyle buyurur:
"Ben (dünyada) senden, bundan daha kolay birşey
istemiştim. Henüz ruhlar aleminde iken, bana hiçbir şeyi
ortak koşmaman hakkında senden mîsak almıştım. Sen ise
sözünden döndün. Bana ortak koşmaktan (şirkten) başka
birşey kabul etmedin."(207)
1728 Mü'minler; infak ve
ihsanı, sevdiği şeylerin en güzelinden yapmak
durumundadırlar. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de: "Siz
sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcayıncaya kadar asla
iyiliğe ermiş (Birr-i taat etmiş) olamazsınız. Her ne infak
ederseniz şüphesiz Allah onu bilicidir"(208) hükmü beyan
buyurulmuştur. Bu Âyet-i Kerîme inzal buyurulunca, Sahabe-i
Kiram çok etkilendi. Ensarın en zenginlerinden Hz. Talha (ra),
mescidin karşısında bulunan"Beyraha" denen
bahçesini(209), Hz. Ömer (ra) malının en iyisi olan
"Hayber"deki hurmalığını infak etmiştir. Abdullah
İbn-i Ömer (ra) bu ayet inince, çok sevdiği rum cariyesini
azad etmiş ve: "Eğer bundan daha çok sevdiğim birşey
olsaydı, onu tasadduk eder, bununla evlenirdim"
demiştir.(210) Halife Ömer b. Abdülaziz (ra) çuvallarla
şeker aldırıp, halka dağıtmasıyla tanınır. Kendisine:
"Bu şekere verdiğin parayı infak etsen" teklifinde
bulunanlara: "Hayır ben şekeri çok seviyorum. Çok
sevdiğimi infak etmem tavsiye olundu" cevabını
vermiştir.
1729 İnfakta nelere dikkat
edilmelidir?: Sahabe-i Kiram'dan Hz. Amr b. Camûh (ra) Resûl-i
Ekrem (sav)'e mallarını ne şekilde infak etmesi ve öncelikle
kime vermesi gerektiğini sorar!.. Bunun üzerine: "Onlar,
hangi şeyi (ve kimlere) infak edeceklerini sana sorarlar. De ki:
"Maldan vereceğiniz nafaka öncelikle annenin, babanın,
akrabanın, yetimlerin, yoksulların, İbn-i Sebil'in (yolcunun
misafirin) hakkıdır. Her ne hayır işlerseniz şüphesiz Allah
onu çok iyi bilen (mükafatını veren) dir."(211) Âyet-i
Kerîmesi nazil olmuştur. Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen bir
Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav) "infak"
hususunda: "Evvela kendinden başla (ihtiyacını
karşıla). Şayed birşey artarsa ailene, ailenden de birşey
artarsa akrabana ver!.. Akrabana verdikten sonra da birşey
artarsa şöyle ve şöyle yap" buyurdu. Ve "Önünde,
sağında, solundaki muhtaçlara ver" diye işaret
etti..."(212) haberi önemlidir. İnfak ederken; bu sıraya
riayet etmek edebe ve sünnete uymak açısından önemlidir.
1730 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Ey iman edenler!.. (Allah yolunda) infakı
kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden
çıkardıklarımızdan verin. Kendinizin göz yummadan
alıcısı olmadığınız pek âdî, bayağı şeyleri vermeye
yeltenmeyin. Şüphesiz Allah her şeyden müstağnidir, asıl
hamde layık olan O'dur"(213) hükmü beyan buyurulmuştur.
Haram yolla elde edilen ve güzel olmayan şeylerin infak
edilmemesi emredilmiştir.(214) Mü'minler; kazandıklarının en
güzellerini infak etme durumundadırlar.
1731 İnsanın fıtrî
hallerinden birisi de; iyilik gördüğü kimseyi sevmek,
kötülük gördüğünden de uzaklaşmaktır. Bu esasen her
canlıda bulunan bir meziyettir. Fakat bazen öyle iyilik edenler
olur ki; yaptığı iyiliği başa kakarak insanı: "Keşke
iyiliği yapmasaydı" dedirtecek noktaya götürür. Nitekim
Kur'ân-ı Kerîm'de: "Mallarını (Allah yolunda) harcayıp
da, sonra o harcadıklarının arkasından başa kakmayan ve
eziyet etmeyenler (yok mu?) Onların Rableri katında
mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da
olacak değildir onlar"(215) buyurulmuştur. Yapmış
olduğu iyiliği her fırsatta gündeme getiren ve
karşısındakinin hislerini rencide eden kimse, "infakını
iptal etmiş" hükmündedir. Zirâ iyiliği başa kakmayan
ve diliyle ezâ vermeyenler için korku kaldırılmıştır.(216)
Diğerlerinin durumuna gelince!.. Allahû Teâla (cc): "İyi
(güzel) bir söz veya bir ayıbı örtme; ardından eziyyet
gelen (başa kakılan) bir sadakadan hayırlıdır. Allah
(kullarının sadakalarından) müstağnidir. Halimdir"(217)
hükmünü beyan buyurmuştur. Esasen; güzel bir söz veya bir
ayıbı örtmek için, mutlaka zengin olmak gerekmez. Her mü'min
(zengin veya fakir) bu salih ameli eda edebilir.
1732 Sahabe-i Kiram'ın
zenginleri; infak edecekleri vakit, genellikle gece
karanlığından faydalanmışlardır. Buna imkan bulamazlarsa;
fakir kimse uyurken, infak edeceklerini yanında bırakıp,
oradan hızla uzaklaştıkları da olmuştur. Resûl-i Ekrem
(sav)'in: "Sağ elin verdiğinden, sol elin haberi
olmasın"(218) tavsiyesi, nafile olan sadakaların tamamı
için geçerlidir. Ancak zekâtın açıktan verilmesinde bir
mahzur yoktur. Hatta açıktan vermek daha efdaldir. Çünkü
zekât; kulun kendi iradesine bırakılmamış, ibadet olarak
emredilmiştir. Bu konuyu zekât bahsinde izah etmiştik.(219)
1733 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler
içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olamazlar.
(Hallerini) Bilmeyen; iffet ve istiğnalarından (hallerini
gizlemelerinden) dolayı onları zenginlerden sanır. Sen
(habibim) o gibileri simalarından tanırsın. Onlar insanlardan
yüzsüzlük edip de, bir şey istemezler. Siz (hak yolunda) ne
mal harcarsanız, şüphesiz Allah onu hakkı ile
bilendir"(220) hükmü beyan buyurulmuştur. Resûl-i Ekrem
(sav)'in gerçek fakiri tarifi şu şekildedir: "Asıl
fakir; ortalıkta dolaşıp dilenen, kendisine bir-iki hurma veya
lokma veya bir ekmek parçası verilen kimse değildir. Kendisine
yetecek kadar rızık bulamayan, hali bilinmediği için sadaka
da verilmeyen, kimseden de bir şey talep etmeyendir."(221)
1734 Hz. Ebû Hureyre (ra)
infakın gizli yapılmasıyla ilgili olarak Resûl-i Ekrem
(sav)'den şunu rivayet etmiştir: "Bir adam: "Ğ Ben
bu gece sadaka vereceğim" dedi. Sadakasını geceleyin
götürdü, bir fahişenin avucuna koydu. Sabahleyin bu durumu
görenler: "Sen farkına varmadan fahişeye sadaka
verdin" dediler. Adam: "Yâ Rabbi; fahişeye (sadaka)
verdiğim için sana hamdolsun. Bu gece de sadaka
vereceğim" dedi. Götürüp, farkına varmadan bir zenginin
avucuna koydu. Sabahleyin insanlar: "Sen yine farkına
varamadın, zengine sadaka verdin" dediler. Adam: "Yâ
Rabbi!.. Zengine (sadaka) verdiğim için sana hamdolsun, bu gece
yine sadaka vereceğim" dedi. Bu sefer de; gece
karanlığında sadakasını bir hırsızın avucuna koydu. Bu
sefer insanlar: "Sen geceleyin farkına varmadan hırsıza
sadaka verdin" demeye başladılar. Adam: "Allahım!..
Fahişeye de, zengine de, hırsıza da verdiğim sadakadan sana
hamdolsun" dedi. Ona gizliden şöyle denildi: "Senin
sadakan kabul edildi. Sadaka verdiğin kimselere gelince; belki
fahişe uslanır, fuhuştan vazgeçer. Zengin ibret alır da, o
da Allah'ın kendisine verdiğinden verir ve belki hırsız da,
bu işten vazgeçip tevbe eder"(222) Dikkat edilirse
buradaki incelik; ihlasla yapılan infak hadisesidir. Velev ki;
sadaka ehil olmayan kimselere verilse dahi, gizlilik ve ihlas
korunduğu müddetçe netice alınabilir. Fakat asıl olan;
Allahû Teâla (cc) yoluna kendini vakfeden ve hiç kimseden
birşey talep etmeyen fakirlere "infak etmek"tir.
1735
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Veren el alan elden daha
hayırlıdır"(223) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla
mü'minler infak etmeye gayret etmelidirler. "Alan el"
durumuna düşmemek için; gece-gündüz çalışmak icab eder.