ASABE'NİN TARİFİ VE
TASNİFİ
1942 "Asabe" kelimesi
âsıbun'un çoğulu olup; lugat manası yardım etmek, korumak,
zabt etmek ve takviye etmektir. Baba tarafından olan akrabalara
"Asabe" denilmiştir. Akrabalığa "Usûbet"
denildiği gibi; bir şahsa asabe mirâsı vermeye de
"Ta'sib" denilir. Asabe Tabiri; kuvvet ve şiddet
manalarını da içine alır. Baba tarafından olan akraba
arasında; kuvvetli bir irtibat hasıl olup, bir müdâfaa gücü
ortaya çıkacağından bu isim verilmiştir. Nitekim sinirlere
"âsâb" denilmesi de; vücûdun cüzlerini
(organlarını) birbirine bağladığı ve takviye ederek hizmet
ettiği içindir. Ferâizde: "Kur'an ve sünnette belirli
bir payı olmayıp; ashâb-ı feraizden arta kalanı alan ve
yalnız bulunduğu takdirde terikenin tamamına hak sahibi olan
vârise asabe denilir"(81) Mâhiyeti dikkate alınarak;
neseb sebebiyle asabe (El Asabetü'n-nesebiyye) ve azat etme
(Köle ve câriye gibi) sebebiyle teşekkül eden (El
Asabetü's-sebebiyye) olmak üzere ikiye ayrılmıştır.(82)
Mâlum olduğu üzere; neseb cihetiyle yakınlık,
"Ferâizde" önemli bir hadisedir.
1943 KENDİ BAŞINA ASABE
OLANLAR (ASABE BİNEFSİHİ): Mûris'in (ölen kimsenin)
neseb noktasından en yakın akrabası kimdir? sualine cevap
arayalım. Bu noktada karşımıza; ölen (Mûrise) nisbetle,
araya kadın girmeyen erkek vârisler çıkar. Fûkaha (asebe
binefsihi) dört kısıma ayırmıştır.
Birincisi:
Mûrisin (ölen kimesinin) cüzü'dür: Oğlu, oğlunun
il'ânihaye oğlu!..
İkincisi:
Mûrisin (ölen kimsenin) erkek fürûu, aslıdır: Babası,
babasının ilânihâyet babası!..
Üçüncüsü:
Mûrisin (ölen kimsenin) babasının cüz'üdür: Bu sınıf,
babasının anne-baba bir kardeşleri veya baba bir
kardeşlerinden teşekkül eder. Onların çocukları da
dâhildir. Yâni öz ve üvey amca, onların çocukları!..
Dördüncsü:
Mûrisin (ölen kimsenin) dedesinin erkek fürûudur,
cüzüdür.(83) Şimdi bu tasnifin delillerini zikredelim.
1944 Kur'ân-ı Kerîm'de:
"Ölenin çocuğu varsa, anne ve babadan her birine
terikenin altıda biri vardır"(84) buyurulmuştur. Dikkat
edilirse Ayette; mûrisin oğlu, (asabe içerisinde) babasından
önce zikredilmiştir. Bu sebeb, babanın ilânihâye babasından
da önde olması evleviyetle zarûridir. Ayrıca Ayette geçen
çocuk (Veled) lâfzı; oğul olmayınca ilânihaye oğlunun
oğlunu içine alır. Hz. Ebû Bekir (ra), Hz. Ali (ra), Hz.
Abdullah İbn-i Mesûd (ra) ve Hz. Zeyd b. Sabit (ra) den şöyle
dedikleri rivayet edilmiştir: "Asabenin en önde geleni
(mûrisin) oğludur. Sonra ilânihaye oğlun oğludur"(85)
1945 Mûrisin (ölen kimsenin)
oğlundan sonra; en kuvvetli asabe babasıdır. Çünkü
Kur'ân-ı Kerîm'de: "(Mûrisin) Çocuğu olmayıp da, O'na
anne ve babası mirâsçı olduysa, üçte biri
annesinindir"(86) buyurulmuştur. Ayette annenin hissesi
belirlenmiş, kalanın da babaya âit olacağına işaret
edilmiştir. Ayrıca mûrisin (ölen kimsenin) babasının; erkek
kardeşleri den ve dedesinden önde olduğu tasrih olunmuştur.
1946 Üçüncü snıfa
gelince!.. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Eğer (mirâsçı) erkek
kardeş ise, çocuksuz ve (babasız) ölen kız kardeşin
bıraktığı mirâsın tamamını alır"(87)
buyurulmuştur. Dikkat edilirse; çocuğu ve babası olmayan bir
kimse (kelâle) ölür de; geride anne-baba bir veya baba bir
erkek kardeşi kalırsa, mirâsın tamamını alır. Bunlar
babanın cüzüdür.
1947 Dördüncü sınıfa
gelince; Hz. Amr b. Şuayb (ra)'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Resûl-i Ekrem (sav) mirâsı; anne-baba bir erkek
kardeşe, sonra baba bir erkek kardeşe, sonra anne- baba bir
erkek kardeşin oğluna, sonra baba bir erkek kardeşin oğluna
verdi. Amcaların durumunu da aynen bunlar gibi
zikretti"(88) Esasen bunlar; mûrise (ölen kimseye)
akrabalık noktasından bu tertibe göre sıralanırlar.
Velâyette de; bu sıra esastır. Birden fazla asabe (Asabe
binefsihi) bulunursa; derecede yakın olan, uzak olanı mirâstan
düşürür. Fûkaha; sınıf, derece, yakınlık ve kuvvet
(Akrabalık noktasından) durumlarının dikkate alınacağında
müttefiktir. Esasen Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Ashâb-ı
Ferâizden artan mal; en lâyık (en yakın) erkek
şahsındır"(89) buyurduğu bilinmektedir. Asabe
binefsihi'nin; sınıflarını dikkate almak şarttır.
1948 Şimdi bir-kaç misâl
verelim: Farzedelelim ki Ekrem efendi vefat etti!.. Geriye
karısı, oğlu ve oğlunun oğlu kaldı. Mesele şöyledir:
Dikkat edilirse; ashâb-ı
ferâizden artan mal, en yakın asabesi olan oğluna geçmiştir.
Oğlunun oğlu; birinci sınıftan olmasına rağmen, kuvvet
noktasından mûrise (ölen kimseye) oğlu kadar yakın
değildir.
İkinci Misal: Diyelim ki
Sadık efendi vefat etti!.. Geriye karısı, annesi, oğlunun
oğlu ve kardeşi kaldı. Mesele şöyledir:
Dikkat edilirse; mûrisin
(ölen kimsenin) oğlunun oğlu; anne-baba bir kardeşini
mirâstan düşürdü. Çünkü sınıf ve derece bakımından
mûrise; oğlunun oğlundan daha uzaktır. Derecesi mukaddem
(önde olan) vârisin, muahhar (sonra) olanı mirâstan mahrum
etmesi" genel bir kâidedir.
1949 BAŞKASI İLE
BİRLİKTE ASABE OLANLAR (ASABE BİGAYRİHİ): Bunlar
kadınlardan olmak üzere dört sınıftır. Esasen ashâb-ı
ferâizden olup; bir tane oldukları zaman terikenin yarısını
(1/2), iki veya daha fazla oldukları zaman mirâsın üçte
ikisini (2/3) alan; kendi derecelerinde bir erkek (kardeş)
bulunduğu zaman asabe olan kadınlara Asabe bigayrihi denir.
Birincisi:
Mûrisin kızlarıdır.
İkincisi:
Mûrisin oğlunun kızları.
Üçüncüsü:
Mûrisin anne-baba bir kız kardeşleri.
Dördüncüsü:
Mûrisin baba bir kız kardeşleri!.. Şimdi sırasıyla
bunların (asabe bigayrihi'nin) derecelerin izâha gayret edelim.
1950 Birinci sınıf:
Mûrisin kızları!.. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Allah size
(mirâs) hükümlerini şöylece tavsiye (ve emr) eder:
Çocuklarınız hakkında; erkeğin hissesi iki kızın hissesi
kadardır"(90) buyurulmuştur. Ayette mûrisin (ölen
kimsenin) kızı; oğlu ile birlikte bulunursa, müşterek asabe
olarak (ikili-birli) mîrâs alacağı sarih olarak
zikredilmiştir.
1951 İkinci snıf:
Mûrisin oğlunun kızlardır: Bunlar da aynı derecede oğlunun
oğlu ile asabe olurlar. Zira Ayet-i Kerime'de geçen (evlâd)
lafzı; oğul ve kız anlamının yanında, bunlar bulunmadığı
zaman oğlunun ilânihâye oğlu ve kızı manasına da gelir.
1952 Üçüncü sınıf:
Mûrisin (ölen kimsenin) anne-baba bir kız kardeşleridir.
Kur'ân-ı Kerîm'de: "Eğer erkek ve kız kardeşler
berâber bulunurlarsa o durumda erkeğe iki kadın hissesi
verilecektir"(91) hükmü beyan buyurulmuştur. buradaki
erkek ve kız kardeşlerden murad; anne-baba bir veya baba bir
kardeşlerdir. Zira anne bir kardeşle ilgili hüküm
farklıdır.(92) Dolayısıyla anne-baba bir kız kardeşler;
aynı durumda olan erkek kardeşlerle birlikte asâbe olurlar.
1953 Dördüncü sınıf:
Baba bir kız kardeşlerdir. Bunlar da; baba bir erkek
kardeşlerle birlikte asabe olurlar.
1954 Şimdi (asabe
bigayrihi'nin mirasıyla ilgili olarak) misâller verelim.
Farzedelim ki; Cemil efedim vefat etti!.. Geriye karısı, üç
kızı ve iki oğlu kaldı. Mesele şöyledir:
Dikkat edilirse karısı
ashâb-ı ferâiz olarak terikenin sekizde birini (1/8) alır.
Erkek ve kız kardeşler müşterek asabe olarak ikili-birli
şekilde, geriye kalanı paylaşırlar. Erkek ve kız kardeşin
çocukları, sâkıt olur.
İkinci misâl: Diyelim ki
Ayşe hanım vefat etti!.. Geriye kocası, oğlunun oğlu,
oğlunun kızı ve baba bir kız kardeş kaldı. Mesele
şöyledir:
Dikkat edilirse kocası;
ashâb-ı ferâiz olarak terikenin dörtte birini almıştır.
Geriye kalanı oğlunun oğlu ve oğlunun kızı (İkili-birli)
paylaşırlar. Baba bir kız kardeşi, kuvve-i karâbetteki zaaf
yüzünden düşmüştür.
1955 BAŞKASININ
BULUNMASI İLE ASABE OLANLAR (ASABE MAA GAYRİHİ): Esasen
Ashâb-ı ferâizden olup; tek oldukları zaman terikenin
yarısını (1/2), iki veya daha fazla oldukları zaman mirâsın
üçte ikisini (2/3) alan mûrisin (ölen kimsenin) kızları
veya oğul kızları ile asabe olan kız kardeşlerdir. Bunlar
iki sınıfa ayrılır.
Birincisi:
Anne-baba bir kız kardeşlerdir.
İkincisi:
Sadece baba bir kız kardeşlerdir.
Resûl-i
Ekrem (sav)'in: "Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca
asabe yapınız"(93) buyurduğu bilinmektedir.