KAZA VE KADERE İMAN
203 Allahû Teâla (cc)'nın
ilmi, dilemesi ve yaratması sözkonusu olmadan kâinatta hiçbir
olay meydana gelmez."Kader"; vücûda gelecek şeyleri
ve o şeyleri ne zaman, nerede, ne gibi evsaf ve hususiyetlerle
meydana geleceğini Allahû Teâla (cc)'nın tahdid ve takdir
etmesidir.(160) Takdir buyurduğu şeyleri, zamanı gelince birer
birer icad etmesine de "Kaza" denir. Dolayısıyla
"Kader"; Allahû Teâla (cc)'nın ilim ve irade
sıfatına, "Kaza" da; tekvin sıfatına dayanır.
Esasen Allahû Teâla (cc)'ya iman eden bir kimsenin; kaza ve
kadere inanmaması düşünülemez.
204 Resûl-i Ekrem (sav) kaza
ve kaderi yalanlayanlara lânet etmiştir.(161) Ayrıca
"Kader" konusunda münazara yapılmasını da
yasaklamıştır.
205 Kur'an-ı Kerim'de:
"Bununla beraber işledikleri bütün işler defterlerde
(kayıtlı) dır. Küçük ve büyük hepsi (Levh-i Mahfuzda)
yazılıdır."(162) hükmü beyan buyurulmuştur. Kâinatta
meydana gelmiş ve gelecek olan herşey; Allahû Teâla (cc)'nın
ilmi ve iradesiyle yakından alâkalıdır. Dolayısıyle hepsi
levh-i mahfuzda kayıtlıdır. Sonuç olarak Allahû Teâla
(cc)'nın dilediği ve hükmettiği olur; dilemediği kat'iyyen
olmaz.
İNSANLARIN FİİLLERİ VE
İRADE
206 Kullardan ve diğer
canlılardan zuhur eden fiilleri Allahû Teâla (cc)
yaratmıştır.(163) Fiil; mümkünü, imkan halinden alıp
gerçek varoluşa irca etmekten ibarettir. Bu noktada
karşımıza "Halk" ve "Kesb" ıstılâhları
çıkar. Herhangi bir fiili Allahû Teâla (cc)'nın yaratmasına
"Halk" denir. Kulun yaratılmış olan o fiili kendi
ihtiyariyle işlemesine "Kesb" denilir. Sadrüddin
Teftazani: "İnsanların sevab ve mükâfat almaya, ceza
ve azab görmeye esas teşkil eden ihtiyari fiilleri
vardır"(164) hükmünü zikreder. Dolayısıyla
"Kesb" insanın kudret mahallinde (yani bedeninde)
bulunur. Sonuç olarak: Allahû Teâla (cc) hâlik (yaratıcı)
dır. İnsan Kâsib(Kazanan)dir.
207 Şeriat'a uygun olan her
fiil Allahû Teâla (cc)'nın rızasıyladır.
208 Çirkin olan insan fiili
(yani dünyada yerilme ve ahirette azab görme durumu ile ilgili
bulunan) Allahû Teâla (cc)'nın rızasıyla değildir.
Kur'an-ı Kerim'de: "Eğer küfrederseniz, şüphesiz ki
Allah sizden müstağnîdir. Bununla beraber Allah, kullarının
küfrüne razı olmaz"(165) hükmü beyan buyurulmuştur.
209 İnsanın fiillerinin
oluşmasını ve meydana gelmesini sağlayan kudrete
"İstita'at" denir. Ayrıca sebeb, alet ve organların
sıhhatli ve salim olmalarına da isim olarak kullanılmıştır.
Nitekim "Ona (Kabe-i Muazzama'ya) bir yol bulabilenlerin
(İstita'at sahibi olanların beyt-i hacc (ve ziyaret) etmesi
Allah'ın insanlar üzerine bir hakkıdır"(166) Ayet-i
Kerimesinde "istita'at" bu manada kullanılmıştır.
Allahû Teâla (cc)'nın tekliflerinin sıhhati bu istita'ata
dayanır. Zira insana gücünün yetmediği bir şey teklif
olunmamıştır. Allahû Teâla (cc)'nın tekliflerinin tamamı,
insanın istita'atı dahilindedir. Ehl-i Sünnet'e göre,
Teklif-i ilâhinin gayesi imtihandır.
210 Helal olsun, haram olsun
herkes kendi rızkını tam olarak alır. Bir kimsenin, başka
birisinin rızkını yemesi asla tasavvur edilemez. Kur'an-ı
Kerim'de: "Hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkı Allahû
Teâla (cc)'ya ait olmasın"(167) hükmü beyan
buyurulmuştur. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Rızkı
tamamlanıncaya kadar hiç kimsenin ölmeyeceği bana vahyedildi.
O halde Allahû Teâla (cc)'ya karşı gelmekten sakınınız.
Rızkınızı araştırırken güzel (Şer'i şerife uygun) bir
yol tutunuz"(168) buyurduğu da malûmdur. Sonuç olarak,
herkes kendi rızkını yer.
211 Ecel birdir. Asla tegayyür
etmez. Ölüm Allahû Teâla (cc) tarafından yaratılır. Ne
yaratma, ne de kesb yönünden insanın buna herhangi bir tesiri
yoktur. Maktûl eceliyle öldüğü gibi, intihar eden de
eceliyle ölmüştür. Zira "Ecel" vakit ve vade
manasına gelir.