278 Taharet kelimesi;
"tahare" fiilinin masdarıdır. Fiil "Tahure"
ve "Tahire" şeklinde de okunursa da "Tahare"
şeklinde okunması en fasih olanıdır. Lugatta taharet,
"Temizlik" manasınadır. İslâmi ıstılâhta;
hadesten ve pisliklerden temizlenmektir.(49) Yani temizlenmek
isteyen bir kimsenin gerek hakiki pisliği (Necaseti), gerekse
hades denilen manevi pisliği gidermek için meşru (Şer'i
şerife uygun) bir sûrette suyu ve toprağı, yahud her ikisini
birden kullanmasıdır. Şer'î ıstılâhta "Hikmet";
bir şeyin meşru olmasını gerektiren nesnedir. Taharetin
meşhur olan hikmetlerinden bazıları günahlara keffâret
olması, şeytanı defetmesi ve dünyada vücûdun uzuvlarını
yıkamakta ahirette de tehcille güzelleştirilmesi gibi
şeylerdir. Hz. Osman b. Affan (ra)'den rivayet edilen bir
Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim Allahû
Teâla (cc)'nın emrettiği gibi abdest alırsa, farz namazlar
arasındaki günahlara keffaret olur"(50) buyurduğu
bilinmektedir. Ayrıca "Temizlik imanın
yarısıdır"(51) hadis-i şerifi, bir çok muteber hadis
mecmuasında kaydedilmiştir.
279 Kur'an-ı Kerim'de: "Orada ter-temiz olmak isteyen
kimseler vardır. Allah da ter-temiz olanları sever"(52)
hükmü beyan buyurulmuştur. İbn-i Kesir; su ile temizlenmek
hususunda aşırı titizlik gösteren ensar'ın bu ayet-i kerime
ile övüldüğünü kaydetmektedir.(53) Esasen Allahû Teâla
(cc)'ya hakkı ile kulluk edebilmek ve O'nun rızasını kazanmak
için temizlik şarttır. İslâm fıkhında; taharetsiz
yapılması mümkün olmayan birçok ibadet vardır. Bunların
başında, Resûl-i Ekrem (sav)'in "Dinin direği"
olarak nitelendirdiği namaz gelir. Her mü'min bilir ki; gerek
hakiki pisliği (necaseti), gerek hades denilen manevi pisliği
temizlemeden namaz kılınmaz. İbn-i Hümam "Taharetin
sebebi vücûbu, namazın farz olmasıdır" hükmünü
zikrediyor.(54) Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'i ele almak ve
okumak için de abdest vacibtir.
280 Allahû Teâla (cc) mü'minlere; elbiselerini temiz
tutmalarını, pislikten arınmalarını ve ter-temiz
olmalarını teklif etmiş, Resûl-i Ekrem (sav) bu konuda
mü'minlere örnek olmuştur. Ehl-i Sünnet'in müctehid
imamları "Fıkıh'la" ilgili eserlerine hep
"Taharet" bahsini öne alarak başlamışlardır.
Bütün bunlar göstermektedir ki; mü'minler temizlik hususunda
çok hassas olmak durumundadırlar.
281 Taharetin vücûbunun şartları:
1) Akıllı olmak; deliye taharet vacib değildir.
2) İslâm; kâfir'e taharet vacip değildir.
3) Su veya toprağı kullanmaya kudreti bulunmak.
4) Bülûğa ermiş olmak.
5) Hades, hayız ve nifaz halinde bulunmamak ve vaktin
darlığıdır.
Taharetin sıhhatinin
şartları:
1) Temiz su ile bütün bedeni yıkamak.
2) Kadının hayız ve nifastan temiz olması.
3) Vücûddan (suyun işlemesine mani olacak) pislikleri
gidermek.
Vücûb şartları: Bir şahısta hepsi bulunduğu zaman
temizlenmesini icap ettiren şartlardır.
Sıhhat şartları ise: Taharet ancak kendileriyle sahih
olan şartlardır. (55)
282 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler, müşrikler
ancak bir necestir"(56) hükmü beyan buyurulmuştur.
Müfessirler bu ayet-i kerime'de zikredilen necasetin, küfürden
kaynaklanan manevi pislik olduğu hususunda ittifak
etmişlerdir.(57) Mehmet Vehbi efendi: "Fahri Razi,
Nisabûri ve Beyzavi'nin beyanları vechile (bu ayet-i
kerime'deki) müşrikle murad; putlara ibadet eden müşriklerdir
yahut mutlaka kâfirlerdir. Necasetle murad; hükmen necasettir.
Yahut müşrikler köpek ve domuz gibi ayn-ı necis demek
olur"(58) hükmünü kaydediyor. İbn-i Abbas (ra)'a göre;
müşrikler tıpkı domuz gibi necistirler. Hasan-ı Basrî
Hazretleri, müşriklerin necis olması sebebiyle: "Bir
müşrikle el sıkışan kimse abdest alsın"
buyurmaktadır.(59) Sonuç olarak; bir müşrik ne kadar
vücûdundaki pislikleri temizlerse temizlesin; kalbindeki
necaset mevcut demektir.(60)