ÖZÜR SAHİBİ'NİN HÜKMÜ
388 Sidiğini veya büyük abdestini tutamayan yahut
yellenmesini önleyemeyen, istihaze kanı akan, gözünde ağrı,
zayıflık veya daimi akıntı bulunan bir kimsenin özürü tam
bir farz namaz vaktini kaplarsa, yani bütün namaz vaktinde
velev hükmen olsun abdest alıp, namaz kılacak kadar hadesten
hali bir vakit bulamazsa o kimse özür sahibidir. Zira özürün
azıcık kesilmesi yok hükmündedir. Kezâ kulaktan, memeden
veya göbekten bile olsa sızlayarak çıkan herşey
özürdür.(301) Feteva-ı Hindiyye'de: "Özürün sabit
olmasının şartı: Bu halin tam bir namaz vaktini devamlı
olarak kaplamasıdır. Zahir olan da budur"(302)
denilmektedir. Özürlü kimsenin her namaz vakti için abdest
alması sünnetle sabittir.(303) Zira vaktin çıkması ile
birlikte abdesti bozulur.(304) İbn-i Abidin: "El İmdad'da
şöyle denilmiştir: "Muhtasar Tahtavi'nin şerhinde
bildirildiğine göre Ebû Hanife, Hişam b. Urve'den, o da
babasından, o da Aişe (r.anha)'dan naklen rivayet etmiştir ki
Peygamber (sav), Fatıma b. Ebû Hubeys'e: "Her namaz vakti
için abdest al" buyurmuşlardır. Şüphesiz ki bu hadis
muhkemdir. Çünkü başka manaya ihtimali yoktur. "Her
namaz için abdest al" hadisi böyle değildir. Zira namaz
lafzının gerek şeriatta, gerekse örf ve adette namaz vakti
manasına kullanılması şuyû bulmuştur. Binaenaleyh onu
muhkem olan manaya hamletmek vacib olur. "Meselenin tamamı
El-İmdâd'dadır. Özürlü kimse vakit için aldığı
abdestle, o vaktin içinde gerek vakit namazını, gerekse kazaya
kalan farzları ve nafileleri kıldığı gibi, vacib namazları
da evleviyetle kılar. Çünkü mes'ûl olmadığı halde nafile
kılması caiz olunca mes'ûl olduğu vacibin caiz olması
evleviyetle caiz olur. Vakit çıkınca abdest bozulur. Bu cümle
abdestin yalnız vakit çıkmakla bozulacağını ifade eder.
İmam-ı Züfer buna muhalefet ederek, ikinci namaz vaktinin
girmesiyle bozulacağını ifade eder. İmam Ebû Yusuf ise her
ikisiyle bozulacağına kaildir"(305) hükmünü
zikretmektedir.